genelde güzel bir kitap okuduktan sonra bir de güzelce bir de filmi çekilse de üstüne izleyip cilalasak deriz. ama önce kitabı okuyup sonra filmi izlemek kişinin kendi hayal gücünü kullanabilmesi, filmde kendisine verilenlerden etkilenmemesi için şarttır.
fakat bazı filmler o kadar güzel ve etkileyici gelir ki insana defalarca izler doymazsın ve bunun kitabı yazılsa da şöyle 1000 sayfalık falan destan gibi okusam okusam dersin...
böyle birçok film sayabiliriz ama benim kitabını en çok okumak istediğim film:
belirli bir yaşa kadar çocuğuna bakmakla yükümlü olan babanın, çocuk ergenliğe girdikten, eli iyi kötü bir iş tutabilecek, berber çıraklığı, garsonluk, komilik efendime söyleyeyim ocaklarda hamallık falan yapabilecek yaşa geldikten sonra çocuğunun her isteğine "eşek kadarsın, kendin çalış kazan al!" diye karşılık veren babadır. hele bu çocuk erkekse daha erken yaşta başlar bu durum hatta daha ufak şeyler için. yeni bir pantolon isteyen oğluna bile "yaz tatili boyunca ne yaptın oğlum, çalışıp 5 kuruş mu kazandın, getirip elime verdin mi?" diye cevap verip çocuğun ağzına sıçar bırakır.
anne ve babasının kendi gözü önünde kavgaya tutuşmasına dayanamayarak gerek haklı tarafı sözlü olarak savunma yoluyla, gerek fiziksel kavga olduğunda direkt ikisinin arasına dalarak, iki kişinin kavgasına müdahil olarak kendini bok yiyen durumuna sokmaktır.
zira bir aile olmanın ne demek olduğunu çocuğundan daha iyi bilen anne baba az önce boğazına sarıldığı küfürler yağdırdığı eşi ile sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başlayacak, diğeri de aynı şekilde karşılık verecektir. çocuk da bu durumu şaşkın gözlerle izlerken, bir yandan ne bok yeyip ortaya atıldığına kızacak ve bir ailenin nasıl ayakta durduğunu bu şekilde öğrenecektir.
