son zamanların geleceği parlak ingiliz gitaristi, shredder. çoğu teknikle çocuk oyuncağı gibi oynaması yanı sıra özgünlüğü tartışılabilecek saçsız, gitarı mimiksiz ve babacan çalan insan.
farkedildiği an başlayan dramla karışık hüzündür o. ya o kadar enerji ve efor sarfedilerek elde edilmiş olan hız düşürülecek hatta durulup bağcık bağlanacak ya da bağcığın zincire dolanması göze alınarak hayat pahasına olan bir bisiklet serüvenine yol açılacak.
sadeliği, akıcılığı ve duruluğuyla gönülleri fetheden, dinlediğim en güzel akustik zakk wylde şarkısı.
it'll leave you with nothin' to say
lost without a way
ain't it funny child
love sometimes leaves you
as dead as yesterday
hoping to hold a handful of sunshine
like a child told it cannot play
never ever figured lord love would leave me feeling
as dead as yesterday
lord could you help me find some shelter?
lord could you help me find some shelter?
it'll leave you feeling hollow & helpless
and there is where you'll stay
ain't it funny child love sometimes leaves you
as dead as yesterday
uyumayarak, kendini zorlayarak hatta kimi zaman kahve zorlamasıyla ayakta kalıp, sosyal mecralarda kendi gibi sabahlayan zihindaş arayan, bilgisayar başında zombi gibi oturarak sabahlamanın "aman sabahlar olmasın" kalıbına uyduğunu düşünen aslında insandan ziyade ergendir o.
bilinçli bir insan, uyumamanın vücuda olan zararlarını bilebilir, vaktinde yatar, vaktinde kalkar ve daha verimli olur hayata karşı.
boğazına kül tablası dökülmüş ve biri tarafından zorla çıkartılıyormuş gibi bir ses. itiraf edin kendinize bunu one more cup of coffeebob dylancıları. yaralı kovboy imajı verilmiş bob dylan'ın vokalini dinlemek zorunda değilsiniz müzikten falan anladığınızı göstermek için.
sound check olayında dikkat edilmesi gereken, izleyicinin gözlerini kapattığında tüm sesleri ayrı ayrı duyabilmesi ve sahnedeki yerlerindeymiş gibi duyması olayı.
karşında seyrettiğin şeyin sesi arkadan geliyorsa bi' bokluk var demektir.
kimi zaman insanların hayvanlara karşı olan tutumundan dolayı nefret ettirse de genelde komik olan diyaloglardır.
6 aylık siyah labrador society tarafından gezdirilmekte olup, öylece vakit geçirilmekteyken şu diyalog gelişir:
-yer mi?
+evet, eheh.
6 aylık lan hayvan. kuyruğunun ne olduğunu bilmiyor hayvan ne yemesi!
bir başka olay ise isim konusunda nüksetmiştir:
-eheh. ne tatlı şey o öyle. adı ne?
+paşa. eheh.
-aa yok ya. tüyleri siyah bunun, zeytin olsun. zeytiin bak bakiim. eheh.
+yok demeyin öyle alışmasın sonra. paşa adı. mppssf *
-zeytiiiiin.
+lan!?
yakıştırma yapmaktan vazgeçemeyen zihniyetin devamı olan aydın ülkücüdür.
türklük-türkçülük adı altında milliyetçi görüşü başka tarafa çekip bunun üzerinden siyaset, sömürü ve prim yapan zihniyetin savunduğu türk dünyası zaten bulunmaktayken asıl olanın bunu doğru şekilde yönetmek ve bunun için gerekli devrim ve yenilikleri gerçekleştirme fikrinin çok çok önceleri savunulması ve hatta bunun 1900 seneleri içerisinde farkedilmesi sonucun ortaya çıkardığı son düzlem savaşlar iken, hala bazı kesimin devrimcilerin sovyetler peşinde koştuğunu öne sürmesi fikri açıkça sapkınlıktır.
ülkücünün savunduğu mantıkla atatürk'ün türk faşisti olduğu çıkarılabilir. saçmadır, asılsızdır, kokuşmuş beyinliktir.
genellikle ticaret ortamlarında duyduğum, başka bir alternatifin açtığı farklı yenilikleri anlatan cümle. şu şekilde gelişmektedir;
-annnladım ben seni güzel abicim ama malı şu fiyata mal ediyorum zaten. sana şu fiyata versem beni kurtarmaz.
+uzat elini seninle x 'de anlaşalım. o da senin hatrına ha köftehor.
-x dersen işler değişir şimdi güzel abim.
kimi zaman bir şeye tepki gösterecek olan kişinin hızını alamaması, o an ki yaşadığı sinir ya da heyecanla kendini ayarlayamayıp brutal vokal yapmasıdır.
bu bazen çok heyecanlı bir maç izlerken gol olduğunda çevredeki insanları uyarı amaçlı bağıran bir kişinin "gooooooöööeaaaal" diye hönkürmesi ya da okuldan kaçan öğrencileri gören bir müdür yardımcısı "oğluaaam! salak oğluaaaam!" da olabilir.
gel gelelim uyarılmaya. bu tepkilere maruz kalan kişinin bünyesinde, başından aşağı kaynar su dökülme hissi, sırttan başlayan bir irkilme, ayaklardan ve ellerden gelen bir titreme görülebilir, yaşanmayasıdır.
gençlerin yoğunluk olarak tercih ettiği sevişme, yiyişme mekanı.
hatta buna ek olarak salonun arka taraflarında ki çiftli koltuklar efendim. karanlık, gürültülü ve insanların sizi görmese bile yoğunlukta olduğu bir ortamda sevişmek ne kadar romantik olabilir ayrı tantana ama su götürmez bir gerçek vardır ki sinemaya verilen değerin gittikçe azalması ve amerikan filmlerinin gittikçe dünya pazarı, neyse dalmayayım şimdi başka mevzulara. *
siz kaçırdığınız ya da takip edemediğiniz senaryoya yanarken dank eder ki aşk denen duygunun vücuda bürünmesi gibi büyülü bir olay sinema köşelerine kadar mı düştü?
yediğiniz patlamış mısır adı altında satılan şeyin patlamayanı dişinize takılırken terk edersiniz sinemayı.
ayrıca yerini zamanla otobüslere bırakır mı bilinmez ama asıl olan;