Haftada en az bir kez dinlerim bu adamı. Dünyanın kahpeliğini kaldıramayan naif bir ruh vardır bur adamda ve her şarkısında yansıtır bu özelliğini. Depresif ve hüzün dolu anlarda dinlenmemelidir. intihara sürükleyebilir kişiyi.
üniversiteyi kazanmak bir son değil başlangıçtır. Bu işin üniversiteden mezun olma, iş bulma, kpss-kpds derdi, evlenme, ev-araba-borç ödeme, çoluk-çocuk-torba sahibi olma gibi ileri düzey aşamaları da var. Bu nedenle keyfinize bakın, hayat ırmağıyla birlikte akın.
şuan yazsam aklımda tüm sözlerini bildiğim onlarca şarkısı olan efsane. Anadolunun çocuğu, anadolunun efsanesi. Huzur içinde uyu barış abi, şarkıların sonsuza dek yankılanacak uzay boşluğunda..
kişisel gelişimci, türkiye de daha iyisi yok. Ne zaman dinlesem bu adamı umutla dolar yüreğim. Ülkem için, kendim için, sevdiklerim için bir şeyler yapabileceğimi hatırlarım. Bu nedenledir ki bu adamı takip ederim ve tüm sevdiklerime tavsiye ederim takip etmelerini.
Bugune kadar herhangi bir kitabını okumamış, konuşmasını dinlememişseniz çok şey kaybetmişsiniz demektir.
Görüntü kötüyse şayet yaptığı doğaldır ve doğrudur.
Sevgilisinin kilosuna dikkat etmesini isteyen, her daim bakımlı olsun, güzel koksun, güzel görünsün isteyen sonrada türk kası niyetine göbek salan, kıllarından dolayı kışları üşümeyen, bir elbiseyi bazen bir ay giyen tiplerin akıllanıp yapması gerekendir.
Eskidendi o "Kadın kendine bakacak, erkek götü başı salacak." düsturu. Güzide ülkemizin güzel kadınları akıllandı artık, siz sayın hemcinslerimde akıllansanız fena olmayacak hani.
Eski romada köleler gerekli parayı verdikleri takdirde "özgür" olurlarmış. Eski romada ki gibi olmasa da günümüzde de kölelik sistemi devam etmekte. Biraz makyaj, biraz cicili bicili sözlerle şirin bir kalıba sokulmuş çağa ayak uydurmuş, modernleşmiştir kölelik.
Eskiden karın tokluğuna yapılan kölelik, şimdi üç kuruş para için yapılıyor. Sabahtan akşama kadar bir beton yığının içinde hapsoluyoruz çoğumuz,"beyaz yakalı" köle olarak takıyoruz, medeniyetin tasması olan kravatlarımızı. Eskinin sahipleri günümüzün amirleri onların emrinde ne derlerse yapıyoruz mesai saatleri adı altında ki "kölelik saatlerinde"
işte bu nedenle şunu yapardım yeterli param olsaydı eğer,
özgürlüğümü satın alırdım, düzen denilen her saniye bizi düzen bu sistemin elinden. Sonra da özgürce yol almak isterdim engin denizlerde, sonsuz dağlarda, ucsuz bucaksız çöllerde. SEvdiğim insanlarla bir göl kenarında, yemyeşil bir alanda, ağaçtan yapılmış oymalı evimde, rüzgarın sesini dinleyerek yaşardım. Geceleri gökyüzüne bakar, ay ışığına gülümserdim..gökte ki en uzak yıldızla atardı kalbim, özgürlüğün verdiği o derin huzurla birlikte.
Sahip olmakla sahip çıkmak farklı şeylerdir. Insanlar bu ayrımı yapabildiklerinde, ilişkilerinin daha "sağlıklı" olduğunu göreceklerdir.
Bir kadın zor durumda kaldığında, kendini yalnız hissettiğinde, kendisini sıkı sıkı saracak kollara ihtiyacı olduğunda, korunmasız ve çaresiz bir durumda bulunduğunda bir erkek kadının yanında olursa buna "sahip çıkmak" denir. Kadınların istediği budur.
Sahibi olmaksa bir eşya, bir mal gözüyle bakmaktır kadına. Parasını vermiş almışsındır eşyayı yada bir ürünü. O senindir artık, istediğin gibi kullanırsın onu. ister hor görür, ister kırar, ister parçalarsın. Lakin aynı zamanda senden başkasının görmesine izin vermezsin, dokunmasına izin vermezsin. Böyle adamlar kıskançlık adı altında bir "malmış" gibi davranırlar kadına. eve hapsederler onu, çarşıya pazara bile gitmelerine karışırlar, giydiklerine karışırlar kısaca hayatı zindan ederler onlara. Bu kadınların istediği sahiplenme değildir her ne kadar bazı kadınlar kendilerine "mal" gibi davranılmasından hoşlansalarda.
kadınlarında aklı vardır kadınlarda düşünebilirler. VE bir kadının giyimine, arkadaşlarına, hayatına kısaca her şeyine karışmak aslında kadının "aklına" yapılmış bir hakarettir.
her kadına sarkan, sonra da evleneceği kadında bekaret arayan adamlarla kuşatılmıştır etrafı.
12-13 yaşındayken bedeninin üst kısmında ki sivilceleri büyümeye başladığında, babası yaşında ki amcaların tacizkar bakışlarına maruz kalır.
Erkek çocugu sünnet töreninde prens gibi giydirilip, eline asa verilirken, türk kızı ilk kez kan geldiğinde korkuyla annesine koşar. Annesi bir kaç kelam ettikten, pedi şunu bunu öğrettikten sonra, sıkı sıkı tembihler kızına bu durumu saklaması gerektiğini.
saklamak zorundadır bir ömür duygularını, arzularını, isteklerini. Bu nedenle ima etme sanatını öğrenir tür kızı doğrudan değil dolaylı yoldan dile getirir isteklerini.
Sevmek suçtur çünkü yaşadığı ülkede. Sevdiği insanı öptüğünde "orospu" damgası yemesi an meselesidir, mahallenin gedikli "orospuları" tarafından.
Küçük yaşlardan itibaren beyni yıkanır türk kızının. Bir bebek verilir eline "anne olduğunda, gelin olduğunda, evlendiğinde" mutlu olacaksın denir. Küçük yaştan itibaren sadece bir gün saygı görür türk kızı o da "gelin" olduğunda. Evlenmemeyi seçme gibi bir şansı yoktur, evlenmek zorundadır. Evlenmezse eğer "evde kalmış" damgası yer çünkü.
Evlendiğinde kocasından boşanamaz türk kızı. Dayakta yese, aldatılsada, mutsuz da olsa boşanamaz. Dul olursa eğer, en yakın arkadaşları bile ağzının suyunu akıtarak bakarlar ona. Kendi başına ayakta durmaya çalışsa, her daim akbabalar etrafında dolaşır, beyinleri yerine penisleriyle düşünen akbabaları.
işi Zordur türk kızının,
Türk kızı Asla kadın olamaz sadece "anne" olabilir. Buna gene beyni yıkanır, daha küçük yaşlardan itibaren.
Mevlana'nın öğrencilerinden;
"Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol."
sözünün takipçisi,
Ruhunda ki saflığı ve masumiyeti bedenine yansıtabilen ve yazdığı her şeyi o masum kalbinde hisseden "tapınılası" yazar.
erkek kadının bedenini severken, kadın erkeğin ruhunu sever. Bu sebepledir; Bir kadın aldatılırsa ve bu basit bir fiziksel tatminden ibaretse affeder. Bir erkekse kadınının bedenine başka bir elin temasını düşünmeye bile tahammül edemez, bırakın aldatmayı.
erkekler isteklerini doğrudan söylerler, ima etme sanatını bilmezler. Küçük yaştan itibaren "amcalarına pipini göster oğlum." mantığıyla yetiştirildiklerinden olsa gerek.
Oysa bir kadın ima sanatının en ince ayrıntılarına kadar bilir. Isteklerini asla doğrudan söylemez, dolaylı yoldan anlatır, bu dili bilen adam daima kalbine girer kadının.
Erkeklerin daha yalancı olduğu yanılgısı vardır. Oysa gerçek olan; Erkekler yalan söylemeyi beceremediklerinden yalanları ortaya çıkar ve yalancı damgası yerler, bir kadınınsa asla yakalanmaz yalan konusunda.
Kadınlar seçicidir, karşılarına çıkan her adamla yatmazlar. Bir yumurtalık regl vs. süreciyle birlikte yaklaşık bir ayda üretilir. Ve bir kadın isterse 1000 tane adamla birlikte olsun, bir yılda ancak bir kez doğum yapabilir.
Bir erkekse karşısına çıkan tehlikesiz seks fırsatını asla kaçırmaz.10 dakikada ürettiği spermle bir yılda teorik olarak yüzlerce kadını dölleyebilir, yüzlerce çocuk sahibi olabilir.
"Kimileri seviyorum der çünkü ezberlemiştir, kimileriyse diyemez çünkü gerçekten sevmiştir." der William Shakespeare.
Bende diyorum ki esas mesele 800 yada 8000 dilde seni seviyorum demek değildir, esas mesele seni seviyorumu yüreğinle söyleyip söylemediğindir tek bir dilde olsa bile.