sevgili, tek gecelik ilişki ya da fuckbuddy. fark etmez. değişen tek şey; hayatına bir süreliğine dahil olunmuş olan kadına, ilişkinin adına göre değişkenlik gösterebilen ezber bozucu tavırlar sergileyebilmek. o kadına, arkadaşlarına senden bahsederken heyecanlı bir ruh haliyle ''bu seferki gerçekten çok başka.'' dedirtebilmek.
akil baliğ olduğumdan beri bir erkek için hayattaki en büyük başarının bu olduğuna inanıyorum. çocukluğumda; bunun gümbürt vagon'u hiç yanmadan bitirebilmek olduğuna inanırken taş çatlasa üç beş sene içerüsünde düşüncelerimde bayağı bir aşama kaydetmişim gibi geliyor. tabii bu iyi yönde mi yoksa kötü yönde mi, tartışılır. kötü yönde aşama kaydedilir mi, bu da tartışılır tabii. muadili bir cümle gelmedi aklıma şu saat itibariyle. oturumunu yaparız artık bir ara.
sırf yanında bir erkekle görünmek için sevgili(!) yapmış olan bir kadının hayatında sevgili(!) sıfatıyla yer almak kadar aşağılayıcı bir şey olamaz bir erkek için bana göre. (bkz: 1) bardan kaldırılan hatunu çük kalkmadığı için sikememekten farksız bir durum. zavallıca.
bir dönem sevgilin olan kadının, geçmişini yâd ederken aklına ismin geldiğinde içi acıyabilmeli. barda tanıştıktan sonra eve atıp siktiğin kadının, seks sonrası yolunuz ayrıldıktan sonra o beraberliği tekrar yaşamak umuduyla aynı mekana hergün aynı saatte gitmesini sağlayabilmelisin. bu arada tüm bunlar için çabalarken -çünkü muhtemelen böyle biri değilsin sen. alakan yok. çünkü ''çabalıyorsun''- aslında ihtiyaç duyduğun şeyin ne sevgili, ne de seks olduğunu hatırlayıp lanet egona sövebilmelisin. daha sonra ise aslında durumunun bir üst paragraftaki elemandan daha vahim olduğunun farkına varıp kendine acıyabilmelisin. kişinin kendini bilmesi de önemli bir mesele çünkü.
yok efendim, eğer zerre çaba göstermeden zaten bunları hakkıyla başarabilen biriysen -hâlâ ''başarmak'' diyorum. çünkü hâlâ benim gözümde cidden önemli bir mesele bu- şu homofobik hâlimle ben bile domalırım sana.
bir gün... eminim bir gün gelecek ve ben de bu çok özendiğim abilerim gibi olacağım.
''x was here'' olayına gelince... ''özenmek'' diyelim buna da. gül gibi türkçe dururken ''x was here'' ne a.q?
park halindeki otobüste otururken hemen yandaki otobüsün usul usul geriye doğru gitmesi durumu. sanki senin otobüs ileri gidiyor amına koyim. camı çerçeveyi kıracak, dinlenme tesislerine dalacak he. bildiğin illüzyon. özellikle şehirler arası otobüslerin mola yerlerinde karşılaşılan, yolcuyu ambale eden bir şey. mesela yandaki otobüs geri değil de ileri gitse -ama yavaş yavaş- bu kez içinde bulunduğun otobüsün ileri gittiğini sanacan, kalkıp el frenini çekmeye kalkışacan falan. sâfi gerginlik.
ne diyor xhamster? ''just porn, no bullshit'' diyor. ''bizde niye yok?'' diyor. o zaman pekâlâ bu site de ''just feet, no bullshit'' diyebilir.
kusur yok hacım bu sitedeki ayacıklarda. ennn ufak bir defo yok yani. serçe parmak tırnakları bile ideal büyüklükte modellerin. bu kadar olur. daha iyisi olamaz. sanmıyorum ki bunun üzerine ayak fetişizmi temalı başka bir site olsun.
permatikler var. tek jiletli. beyaz renk. sapının içi boş. çok lanet bir görüntü. işte bunun ön kısmını, jiletin hemen altındaki ve jiletten hafif içeride yer alan plastik şeridi kırıp öyle tıraş olmak. kasıktaki tüyü tozağı bu bıçakla temizlemek yani.
işte bunu icat edenin, adet haline getirenin izzet-i ikramını sikeyim ben devrem ya. ne sike derman bir şeydir lan bu? amaç nedir? n'oluyoruz a.q? bir de kıllar üç buğday tanesi boyutuna erdiyse jiletin hemen altına sıkışır böyle, saçak saçak çıkar dışarı. kopar mopar. kasıkta batıklar oluşur kırmızı kırmızı. ''tahriş mahriş'' derken hımlama hımlama hindistan a.q.
ankara metrosu'nun kızılay istasyonunun girişinde/çıkışında konuşlanıp özellikle sabahın erken saatlerinde rızkını üç tanesi bir liradan satızladığı kalemlerden kazanan ak sakallı, kolormatik gözlüklü, nur yüzlü amca/dayı/dede. opera'dan kaptırıp kızılay'a kadar yürüyen azimli, dinç birisi. tüp geçite tüneyip gelen geçenlerden ''hşşşş! hhşşşşş!'' diyerek para dilenen teyzeye kapak niteliğinde bir adam.
kısa, kızıl saçlı hatun idi. beyaz tenli idi. ayakları da güzeldi. hülya avşar show'a konuk olduğunda telefon kullanmadığını, anasıyla babasının ayrı olduğunu itiraf etmişti. canım ya.
çok büyük ayıptır. erkeklikle falan ilgisi yoktur bu aşağılık eylemin. hem ''aşk'' dediğin öyle elemanın tekine köteği vermekle bitmez ki. üstleik muhtemelen o kızdan beddua alacaksın sevgilisinin yaralarını okşizenli suyla temizlerkene. hem işlerin ters gidecek hem de bir aşkı pekiştirmiş olacan.
eziklik böyle bir şey işte. bir nevi elektrik direği görevini üstleniyorsun. yürüyen elektrik direği oluyorsun. kısa bir süreliğine de olsa o birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş sevgi yumağı ellerin ayrılmasına sebep oluyorsun. he, sen geçtikten sonra muhtemelen tekrardan kavuşuyordur o eller, hatta çok pis sikişler bile dönüyordur garanti ama olsun. bir süreliğine kara kedi oldun ortak.
dünyanın en saçma sapan icadı amına koyim. bebe yavaş yavaş sürmeyi öğrensin mantığıyla yapıldığı belli de, saçma amına koyim lan. bir süre sonra arkadaki sağ ya da sol tekeri çıkarıyorsun, çocuk yana yata yata sürüyor bisikleti göt korkusundan. he amk böyle öğrenecek iki teker üzerinde durmayı.
sürekli pati çekmekten ya da kaydırmaktan dolayı bisikletin kabaklaşan arka tekerini alıp öne, öndeki tekeri de arkaya takıp bir süre daha idare etmek çılgınlığı. ön teker böyle sik gibi görünür gerçi o zaman ama dış görünüşe önem vermez dönemin bebeleri.
google'da aratmadım bir de bu başlığı, ekşi'de mekşi'de vardır belki gidin bir bakın bakayım.
sidik yatağa nüfuz etmesin için girişilen anne taktiği. yatağa nüfuz etse iyi aslında. en azından kendi sidiğinde yüzmez lan çocuk. erkeklere mavi, kızlara pembe renk muşamba sünnettir. sünnete göre yaşamak ise farzdır.
hoş bir göbek/karın/mide -artık her ne sikimse- dekoltesi veren kadın olup, şey vardır bunda. böyle bir vahşi batı esintileri vardır ortak. kovboy şapkası da vardır muhtemelen. yürümek için yapılmış çizmelerini tozu dumana kataraktan dans eder toprak zemin üzerinde. he, gömleği pötikarelidir bir de.
çok çakal bir hareket. tamamen kolaya kaçmak. domala domala, beli zorlaya zorlaya yer silmektense beze basıyorsun, ayağınla sürttüre sürttüre siliyorsun sağı solu. bir de ayaklar güzelse var ya.
bazen öyle bir sıçarız ki; kol gibi. dışkı yekparedir. ıkınırız ıkınırız ama ebediyete kadar böyle devam edecekmiş gibi hissederiz bu sıçışı. derken, artık canımıza tak eder ve ''yeter gayrı, düş yakamdan!'' dercesine büzüğü kastırıverip yapım aşamasındaki akide şekerini makasla kesen usta gibi kopmasını sağlarız kapıcı sikini andıran kakamızın...
soluklanırız biraz. karın kaslarımızın rahatlamasını sağlamak içün soluklanırız. bu şiir gibi sıçışın bedeni yoran ilk part'ını geride bıraktıktan sonra içerüde kalan minimal kakayı da bedenimizden atmak üzere son bir ıkınış gerçekleştirerek pûr-i pak eyleriz içerümüzü.
saçları uzun bir şey. kulağını kapatmış, o yüzden. telefonu saçlarının altından geçirip kulağına yönlendirmesi zor olacağından bu yolu seçmiş bir meczup.
ruju alıyorsun, sadece alt ya da üst dudağına sürüyorsun. daha sonra dudaklarını sıkıca birleştirip ileri geri birbirine sürtüyorsun ve bingo! az önceki ruj sürülmemiş alt veya üst dudağın da birden rujlanmış, boyanmış oluyor.
hem rujun ömrünü uzatıyorsun hem de abazanlara malzeme verip sözlüğe attırmalarına vesile oluyorsun. mübarek kadınsın vesselam.
ayrı bir dünya. kafasına göre bir ayak serçe parmağı. ayakkabının bantı falan zaptedemiyor kendisini. boyu kısa çünkü. bantın esareti altına giremiyor ve nizami bir şekilde duran diğer dört adet parmağa inat ayakkabının yanından çıkıveriyor.