Kendisine sadece satrancın kuralları öğretildi (taş değer puanlamasını önemsememesi istendi) ve kendi kendine araştırma yapıp çalışma talimatı verildi.
ilk 9 saatte eski maçları analiz etti ve kendisiyle 44 milyon oyun oynamış olarak geri döndü.
Akabinde o ana kadar dünyanın en gelişmiş satranç robotu olan stockfish’le müsabakaya çıktı. 100 maçta 28 galibiyet, 72 beraberlik ve 0 mağlubiyetle stockfish’i perişan etti.
Bu maçların bir kısmını izledim. Hayatımda hiç görmediğim kadar garip pozisyonları gördüm. Hatta öyle ki, bazı hamlelerine dünyanın en güçlü büyükustaları bile 15-20 hamle geçmeden hiçbir anlam verememiştir.
Böylesi kompleks oyunlarda böyle bir dominasyon resmen ürkütücü.
Sadece bunun oyunlarını sabırla analiz eden herhangi bir satranç ustası gücünü ciddi oranda arttırır.
Tabi benim gibi hobi düzeyinde satrançla ilgilenen biri analiz etse satrancı tamamen bırakmak isteyebilir.
Kısacası, inanılmaz bir hesap gücü.
Gelgelelim, çalışma mantığı, geleneksel deneme yanılma ile milyonlarca varyantı kontrol etmekten ibaret değil, ekstradan nöral ağlarla çalışıyor.
Biraz insan doğasına benzeterek açıklamak gerekirse; bir anda milyonlarca varyant hesaplayabilen, bununla birlikte sezgisel oyun kabiliyetine de sahip olan bir canavardan bahsediyoruz.
Sezgisellik ve makineler, anlamlandırması bile çok zor.
18 yaşında 18. Dünya satranç şampiyonu olarak gelmiş geçmiş en genç şampiyonu oldu.
14 oyunun çoğunda ding liren denilen titreğin beraberliğe yatma çabalarıyla boğuştu ve kazanmak için oynadı. Puan eşitliğiyle girilen son maçta oyunu ölü beraberliğe götürmeye çalışan rakibinin büyük hatasıyla şampiyonluğu kazandı.
Yakın zamanda arabanın turbo sistemi cortladı. Daha doğrusu westgate bozuldu.
Wesgate, Turbo sisteminin motora gönderdiği basıncı dengelemek için açılıp kapanan bir kapakçık.
Genellikle westgate’te bir sorun oluştuğunda güvenlik gereği turbo sistemi devre dışı kalır ki, aşırı basınç oluşup turbo naneyi yemesin.
Birkaç gün önce başıma geldi, aracın turbosu devre dışı kaldı. Haliyle araç ivmelenmemeye başladı. Belli bir devire kadar yavaş yavaş güç veriyor ama bir noktadan sonra hız artmıyor. Vites geçişleri de çok yavaşladı. aracı servise sokacak zamanım olmadığından o halde bir 400 km daha yol yaptım.
Servise götürdüğümde turbo sistemini 80 bin liraya olduğu gibi değiştirmeyi önerdiler. Yurt dışından parçalar gelene kadar minimum 2 hafta da aracın yatması lazımmış.
Sanayide bir turbocuya götürdüm, o da westgate değişecek dedi. Sadece westgate bulması zor olduğundan çıkma turbo sistemi takacakmış, 20-30 bin bir maliyet çıkarıyor.
Baktım olmayacak memleketteki ustaya kadar 250 km daha yol yapayım, dedim.
Ustaya anlattım mevzuyu. kaputu açıp 3-5 marşa bastırdı bana. Westgate çalışmadığından turbo devre dışı kalmış, dedi o da. Az daha kurcalayınca westgate fiş soketinin ıslandığını fark ettik. Basınçlı havayla soketi kuruttu, yerine takıp arıza ışıklarını söndürünce turbo devreye girdi.
Ancak o soketin Nasıl ıslandığına akıl sır erdiremedik. Kaput fitilinden yağmur geçmesi dışında bir şey gelmedi aklımıza. Her ihtimale karşı westgate soketini alüminyum folyoyla el yordamı sardık. Arıza ortadan kalktı.
bi siftah atsan yeter, dedi, 200 tl aldı. 300’e de bir kaput arka cephe fitili alıcam. Total maliyet: 500 tl.
Eğer doğru dürüst bir usta tanımasam ya yetkili servise 80’bin ya da sanayi ustasına 30 bin bayılacaktım. Üzerine 2-3 hafta araba yatacaktı. Soketin kendi sıfır takılsa hadi 1000-1500 olsun, bütün turbo sistemini çöpe atmak ne amk?
işte böyle çakallıkları görünce sanayiye gidesi gelmiyor insanın.
Misal adamın bir sürü cini var, türlü işlerini gördürüyor, milleti korkutuyor musallat ederim falan diye ama sonra biri gelip bunu eşek sudan gelene kadar dövüyor.
musallat etmeye fırsat bulamadan mı zopa yiyor, zopadan sonra cinlerin saygısını mı yitiriyor?
Hadi dayağı yedin, sonradan o cinlerle o adamın anasını bellemen lazım, o da yok.
Demek ki, cin anca rüyada müyada korkutuyor, teke tekte bir faydası yok.
Demek ki, Birinin tersine gelsen “sikerim ifritini, cinini” diye verecek zopayı sana!
Düşünsene amk adama büyü yapmışsın adam gelip allah’ın günü dövüyor seni. Sike sike bozdurur o büyüyü falan.
Bütün bu hasılada, Büyüye cazıya en etkin çözüm şiddet olabilir kanaatindeyim.
Bakın bu tür için cinsel ihtiyaçtan ve hatta üreme güdüsünden bile çok daha büyük bir yaşam motivasyonu bu. (hatta yeri geldiğinde cinselliği sırf bu ilginin sürekliliği için sunmaktan imtina etmeyen bir tür.)
Bu ilgiyi hiç değilse belirli bir şekilde sağlamayan hiçbir erkeğin kadına dair şansı yok. Hatta dünyanın en elit (istenilen bütün özelliklere sahip erkeği) bile bu ilgiyi sağlamayı reddettiğinde orta ve uzun vadede bir şansı yok. Hava ve su gibi yaşamsal bir şey kadın için.
Resmen erkeğin zamanından ve içsel enerjisinden beslenerek yaşamlarını sürdürüyorlar.
an itibariyle resmi gastenin mükerrer sayısında yayımlanmıştır.
Bu nedenle, herhangi bir kıza iltifat ederken “güzel” kelimesini sıfat olarak kullananların 12.561 tl idari para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Evet arkadaşlar, başka çare bırakmadınız, devlet olaya el koydu. Geçmiş olsun.
genellikle takım elbise giymeyi, elitliğe işaret ettiğine inandığı markaların (en büyük logolu) envai çeşit ürününü kullanmayı, çakarlı araç konvoylarıyla gezmeyi, kapı açtırmayı falan çok severler.
uyuşturucu satmak, kara para aklamak, fuhuş yaptırmak, para için cinayet işlemek vs menfur suç ve ahlaksızlıkla anılmanın yarattığı kompleksi, şekli meşruiyet araçlarıyla baskılamaya çalışırlar.
Uyuşturucu/kadın satan, sattıran, satandan haraç alan, satanla ahbap olan kişilerin para ile pislikten yunabileceklerine inanmaları acınasıdır.
yersiz ciddiyetin had safhaya ulaştığı, genellikle bir boka yaramayan ortamdır.
mavi ya da turuncu kordona bağlı isimlikleri boynuna asıp kendini önemli hisseden işe yaramaz bir takım insanlar, seminer esnasında mikrofon kapma savaşı verip aralarda çılgınca kurabiye tüketerek sonraki oturum için enerji toplama çalışırlar. Ve her biri, bu semineri çok önemsemektedir!
gel gör ki, beş yıldızlı otelde konaklamak dışında çekilecek çile değildir.
10 günlük seminer oluyor amk!
ilk 2-3 günden sonra şahsen benim konuyla hiç alakam kalmıyor. Hayır, zaten dünyanın en kritik konusu olsa, ne bileyim, nato karargahında muhtemel bir nükleer savaşın sonuçlarını konuşsan, 4. Gün kurabiyeler bayat gelmiş diye düşünmeye başlarsın abi! Bunu bu kadar sündürmenin bir manası yok.
Bir de akşama kadar takım elbise kravat takılıyorsun, için daralıyor iyice.
Artık bu mevzularda o kadar pervasızlaştım ki, aralarda falan gelip oturuma dair muhabbet açmaya çalışana, “bilmiyorum, dinlemedim” falan diyorum. Şaşkın bakışlar…
Ha bir de, herkes süper ingilizce bildiği için çeviri kulaklığı takmak utanç vesilesi gibi bir şey.
Ya amk, ana dili ingilizce olan katılımcı bile aksanı anlayamayınca kulaklık takıyor, siz neyin dersindesiniz arkadaş!
Mesela adam iskoç amk, herif ilk konuştuğunda ben almanca konuşuyor zannettim, öyle şiveli. Baya anlıyor gibi pür dikkat dinliyorlar bir de.
Kadınların kocalarıyla böyle tanışma hikayeleri var.
Bir de bunu böyle çok matah bir şey gibi romantize ediyorlar.
Ya ablam, o ara adamı kendine denk görmüyormuşsun, gözün dışarıdaymış, tam o sıralar daha iyisi gelse bunu dehleyecekmişsin, gelmemiş, sen de buna razı gelmişsin.
Sence bunun tam olarak neresi romantik?
Eşini de bunun romantik bir şey olduğuna inandırmış, adam da sanıyor ki, bunla sevgili olunca dışarıdan görmediği değeri fark edip bunla evlenmiş.
Tamam, kadınlar bu konularda mantıklı ve pragmatist canlılardır ama bunu deklare etmenin de bir manası yok.