sirkeci/tahtakale civarında envai çeşit kahve mevcut.
kenya ve colombia kahvelerini eşit miktarlarda harmanlayıp içmenin keyfi bir başka.
fiyatlar 80-140 tl arasında değişiyor.
ayrıca yolunuz balata düşerse pianto kafeye de uğramınızı tavsiye ederim.
mey çok iyi, yazılışı may aslında. mayısta doğdu.
bizim semtin çocukları, balatın, kafamı o kadar yukarı kaldıramıyorum belki ama tespih çekme ritminden tanıdığım 20 sinde ağır abiler var.
yuvakimyon kız rum lisesinin köşesine denk geliyordu limonlu kek kavgamız.
ne tuhah çay içiyoruz. heee sıcak sıcak. koyacak yer yok ama.
bir süre harpuştaların yüzyıllar içerisinde ki mimari normlarını tartışır olduk.
ulan sırf çayı koyabilmek için yaptık bunu. restorasyonu iliklerimize kadar yaşıyorken.
yeni moda ekran yüzlerinin tanınma merasimi aslında,
böyle gülerken ağlamak...
"sürekli aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemenin tam anlamıyla delilik olduğunu okumuştum,
hatta şu uçaklardaki dergilerden birinde okumuştum,
"ya bir yol bulacağız, ya bir yol yapacağız."
tekrarlıyorum gibi hayatı,
korkmuyorum da değil hani...
istanbul oldukça rahattı son 3 gündür.
Hiç düşmedi kafamız. Yüzde 8 lerde trafik yoğunluğu.
Az kaşıntı.
Az turşu.
Sivrisineğin sesi sinir bozan.
Nereye varacak hiç bilmiyorum.
öyle bir kastım yok ancak uzun zaman önce uzunca yazardık.
ben ve beni bilenler. bildikleri kadar.
yağ değmeyen tavaya önce bal dökmeyi de şimdilerde öğrendim.
bi' rahatlama seansı mutfakta yemek yapmak.
nerede yapılır lan yemek edaları.
bir proje vardı ellerim altında, kısa zamanda yüklenip yetiştirebilirsem ne ala.
olmadı koca bir enkaz olacağımı çok kişiye farklı biçimlerde ifade ettim.
çok şükür enkaz olmadık. düşünüyorum. şimdiye husus değil, genel olarak.
gizlemekle çok uğraşıyoruz yazdıklarımızı, kendimizden saklanmak gibi.
bal yanmasın ama kısık ateş olması çok mühim.
o entelektüel meyve!
neydi onun adı. mango.
saçma ama sarımsak ve az tuzla manuel robottan geçince bal ile efsaneler diyarı.
gün batımında kırmızı soğan doğramak gibi.
önceden kavrulmuş ve dinlenmiş tavuk parçaları ile bütünleşince...sormayın.
her şeyden sonra, her şey geçip nefes almaya başlayınca insan. yutkunamadığında.
türlü kelime oyunları. türlü yalnızlık ve sadece seks olması için olan seks seansları.
basite indirgediğimden değil, uykunun masumiyetini bildiğimden yazdıklarım.
bir adamın bir kadının koynuna girmesi ile onu koynuna olması ne kadar farklıysa o kadar farklı bilip yazdıklarım.
görmüyorum parmaklarımı. sahi inanın bir şey görmüyorum. düşlüyorum. her şey güzel oldu diyelim. sonrası, sonraları, ötesi ne? nereye. korkuyorum. yazmaktan korktuğum için okuyorum . yazdığımda ağır bir enkaz oluyorum aslında. boğuluyorum kendi içimde.
sonrasız bir zamanda arzulamak üzere düşlerim.
bilin ama o kadar da ciddiye almayın istedim. korkuyorum.
mutlu olduğum her şeyden korkuyorum.
çok korkuyorum şimdilerde...
... ve suzanne sana bakacağın yeri gösterir, çöpler ve çiçekler arasında
yosunlar içinde kahramanlar, sabah vakti çocuklar vardır
aşkı tutmaya uzanırlar hepsi, ve böyle uzanacaklardır daha
suzanne aynasını tuttukça
onunla yola çıkmak istersin işte o zaman, gözünü bile kırpmadan
ve bilirsin ki güvenebilirsin ona
çünkü zihniyle dokunmuştur senin kusursuz vücuduna.
Bir şiir değil belki ama bilenler bilir.
Bu da burada kalsın.