yansıtılmamış (düzeltilmemiş) olan yarı dönem mizanlar (6/11 gibi) hele ki 120 ve 320 hesaplar grup şirketleri ile doluysa ve bu hesaplarda binlerce alıcı ve satıcı varsa baya bi uğraştırır bu işe ilk başlandığında.. bunun dışında bi çok tuzak ve zorluk da barındırırlar içlerinde bu tip mizanlar ama üstesinden gelinir, zamanla alışkanlık haline gelir her şey hatta tuhaf ama sevilmeye, zevk alınmaya bile başlanır.. ha, üniversite yıllarımda nefret ettiğim muhasebe hakkındaki bu olumlu son cümlemden sonra şunu söyleyebilirim: "bunlari ben yazmadim valla bak" !!
edit: alın size iki tip:
502 nolu hesabı, o hesap artık olmadığından 529'a girin..
grup şirketlerini de 120 ve 320'den çıkarıp 133 ve 333'e atın.
bush - letting the cables sleep, swallowed, warm machine switchfoot - you, dare you to move snow patrol - run, chasing cars manic street preachers - my little empire, be natural, everlasting, black dog on my shoulder sigur ros - ny batteri, Sæglópur, Glósóli arab strap - amor venetis, act of war
daha gider de gider..
michael jackson, phil collins ve bi çok efsanenin şarkılarının tek tek anılması ise bu isimlere haksızlık olur!
onlar ayrı başlıklarda incelenebilir, sınıflandırılamaz.. hiçbi yeni yetme şarkı da 80'lerin efsanelerinin yerini tutmaz.
"bazen aradığın şey burnunun ucundadır ama bunu görmek için dünyayı dolaşman gerekir.."
(simyacı'dan esinlenerek, paulo cuelho abimizden alıntılanarak biraz belki, hani..)
galatasaray'da ibrahim üzülmez işlevine sahip sabri'yi kesememesinden korktuğum oyuncu..
sabri iyi çocuk, hoş çocuk, seviyoruz falan da tribünlerde daha yararlı olacaktır kanımca.
duygusal olarak her türlü uyuşturulandır.
gerçekler karşısında bile uyuşukluğunu üzerinden atamayandır.
insan doğasından kopup bayağılaşıyor, basitleşiyor, tek tip oluyor; herkes aynılaşıyor..
tepkiler bile dizilerdeki gibi oluyor artık, insanlar kendilerini dizi karakterlerine göre geliştiriyor.
ilkokul dönemindeki maç yapılan öğle tenefüslerini akla getiren çocukluktur.
iki tane taş bulur kale direği de yapardık, ezilmiş teneke kutusu da topumuz olurdu, oynardık.
ağzının ortasına gömülüp kendine bide böyle bakması istenen kişidir.
aynaya baktığında yüzünde fark ettiği değişiklik belki de cici diye bahsettiği şeydir.
spartak moskova bu adama 10 milyon vermez bi kere unutun bunu.
türkiye ligi'nden hiçbir vasat futbolcu bu paralar etmez!
arda'ya bile 12 milyon değer biçilen bir ligde emenike'ye 10 milyon verilmesi tamamen fenerbahçe yani aziz yıldırım ve spartak moskova arasındaki derin ilişkilerin sonucudur. muhtemelen fenerbahçe verdi üstüne bişeyler gitsin diye.. emenike'yi gören kaçar yani afedersin, takıma almak da ayrı bişey ister. fenerbahçe taraftarının bunlara kanacağını da sanmıyorum, gerçi aziz yıldırım ve fenerbahçe'yi aynı kefeye koyan mantık bunu da yapar ama, umudumu kaybetmemek gerek; sonuçta rakibimizi süper lig'de görmek istiyoruz..
liverpool maçında çıplak gözle izlediğim kadarıyla agresif futbolu çok güzel oynayan futbolcu.
agresifliği rakibine falan değil ama; oyuna ve topa.. sağ kanattan çıkıp takımı hareketlendiriyor..