anlayamadığım kızlardır. sabah derslerine gidemezdim, özellikle son iki senede. gitsem de ağzım burnum kayık olurdum ilk kahveyi içmeden önce. muhtemelen böyle devam edecek bu devran ama o kızlara cidden özendiğim de bir gerçektir.
sürekli gördüğüm sorun bu. cips alıyon/alıyorlar içinden çıkan kartta bedava pepsi çıkıyor, satan kişi bakkal çakkal kantin her ne ise biz bu pepsiyi veremiyoruz üzgünümmm diyor. e niye diyon çünkü biz bu kampanyaya üye değiliz diyor.
e o zaman içinden pepsi çıkmayan cipsi sat adamım sen niye böyle işler yapıyon???
sürekli gördüğüm sorun bu. cips alıyon/alıyorlar içinden çıkan kartta bedava pepsi çıkıyor, satan kişi bakkal çakkal kantin her ne ise biz bu pepsiyi veremiyoruz üzgünümmm diyor. e niye diyon çünkü biz bu kampanyaya üye değiliz diyor.
e o zaman içinden pepsi çıkmayan cipsi sat adamım sen niye böyle işler yapıyon???
türkçe yazılmasından mütevellit rte çıkar. nitekim denedim world leader yazınca bire bir çeviri olsun kasmayalım worlds greatest leader diye kendisi çıkmamıştır. türkçe basında türkçe yazılarda o kadar çok kullanılmış ki demek ki direkt rte çıkar.
ırak ta özerk olaral kürdistan devleti var bu bir gerçek. ışid den korkuyor olabilirler, o bombaları duyuyorlardır zor bir hayattır. ırak bölgesinde olduğu için belki amerika mandasında olmaları korkutucudur. savaşın etkileri halen devam ediyor olabilir.
ve fekat adam hakkariyi kürdistan biliyor öyle diyor tek tanımayan da türkler gibi davranıp (belki de öyle) diş biliyor. birnevi bizim kıbrıs için olan hadise. bunu napacaz bilmem. hem eminim pkk yı da bizim tsk ile eşdeğer tutan çocuklarını pkk ya gönderirken asker gibi gönderen insanlar da vardır.
siz erkeksiniz yav bu ne böyle kız kız hareketler. tabi yapan kadınsa bilemem. sevdiği kızı kıskandırmak için başka kızla çıkabilir yani bir kadın çok da kadın sinsiliğinin dahil olduğu bir durum olur.
demem o ki erkekler sinsi işler yapmamalı bunları kadınlara bırakmalı, onlar daha iyi bu işlerde.
erkekler muhtemelen kıskandırmak için çıktığı kıza aşık olur ki olması gereken sağlıklı insan davranışı budur. olmayacak duaya amin demektense.
e sivrisinek orospu çocuğuna dadanıp da onu mıncık mıncık ettiyse orospu çocuğu da öldürür napsın?? orospu çocuğu diye sinekler tarafından saldırıya uğramayı hak ediyor mu?
ayağımdaki ödemi gören olaydı dün neden daha atak davranmadın diye sorardı mesela. 5 dakikada vücudumun her santimetrekaresine çıkartma düzenleyen sivrisineklerin yaşamaya hakkı olabilir. ama ben kaşıntıdan intihar edecek duruma geleceğime öldürürüm bir saniye içim sızlamaz. salak saçma hayvanseverlikler çıktı ya. ben üstün ırkım arkadaşım bana zarar veren hayvanı öldürürüm. ki bu yalnız ve ancak sivrisinektir. hayvanları severim yoksa sineklerin başka türlerine bir garezim tok açarsın pencereyi gider de kan emici bu iğrenç yaratıklar ölmeyi hak ediyorlar. 15 sinek ısırığım da kafa sallıyor şu anda.
bu fikre sahibim maalesef bu nedenle hiçbir tercihimde yazmadım eczacılık. ha moleküler biyoloji okuyunca o olasılığın da olmuyor lab faresi oluyorsun belki kanserin r sinin kuyruğundaki bir noktayı açıklığa kavuştururum diye ömrün gidiyor o da ayrı mesele ama..
farmakoloji gibi bir bilim öğreniyorsun ilaçların etken maddeleriydi cartıydı curtuydu hangisinde ne kadar vardı hangi ağrı kesici ne gibi ağrılara ne gibi hastalarda iyi gelirdi ilaç geliştirmeydi yan etkileri azaltmaydı neler neler öğreniyorsun. sonra eczacı olup majezik i migren için mi alıyorsunuz??!! majezik regl ağrısına iyi gelir diyorsunuz. e orijinalim işte....
ama ne güzel olurdu? bitiricen eczacılık fakültesini sonra biyokimyada falan yapıcan yüksek lisansını sonra giricen bayer gibi bir şirkete (ilk olarak olmasa da sonraki aşamalarda) ilaç geliştiricisi olucaksın. işin ilmini yapıcaksın.
yani yazsaydıımmm ben öyle yapardım. güzel de olabilirdi. en azından amaçlarıma ulaşamasam her zaman bir sermaye bulup bakkalımı açma olasılığım olurdu. mis.
aşırı yüksek tonda her şeyin gürültü olması sebebiyle gerçektir. 18 yıl caminin tam karşısında yaşadım. çocukluğum, gençliğim o apartmanda geçti. çocukken sokakta oynarken camiye gider su içerdik o derece yakın yani abartmıyorum. bir de ya bana öyle gelirdi ya gerçekten öyleydi bilemem ama megafonun sesi sanki daha bir açıktı bu camide. müezzinimiz de sağ olsun döktürürdü okurken, adam cidden iyi okurdu ezanı, yani belki caminin tam karşısında olmasam da bir iki sokak ötede olsam belki cidden kulağıma hoş gelecekti ve dinleyecektim. lakin öldürdü beni öldürdü böyle artık nefret eder oldum ezan sesinden. sabah hele hiiiihh diye uykumdan sıçramak.. hani 18 senede alışılıyor bir yerde ama hala zaman zaman sıçratıyordu hocam bisssssssssssmillahirrahmanirrahim noluyo lan?! diye.
bir de şöyle bir hadise vardır ki hiçbir hoca aynı anda başlayıp bitirmez ezanı. hepsi farklı zamanda başlar ve farklı hızda okur. benim hoca allahu ekber diyorken mesela alt sokaktaki hoca hayye ales selah der mesela. aynı vaktin aynı makamının aynı ezanı iki sokak arasında yerel saat farkı mı var diye düşüncelere itmişliği vardır beni.
vay efendim ateyiz pislik cool olma çabalarında bu çan sesleri mi çalsın **** diyenler olur mutlaka onun için devam ediyorum. amsterdam da mesela red light district in orda bir hostelde kalmıştık gittiğimizde. o mevkiide amsterdamın en eski kilisesi bulunur ironik olarak. oude kerk diye geçer. her sabah amman yarabbi! o kilisenin çanları bitmiyor! dan dan dan dan içimde çalıyor sanki. mümkün değil uyuyamazsın sabah başlar ve aralıksız çalar çünkü nedenini bilmesem de. zaten gece uyumuşsundur 4te 5te. işkencenin dibidir o işte.
sonuç olarak hangi dinin ürünü hangi ses hangi çağrı olursa olsun yeterince sık ve yeterince yüksek sesli ise rahatsız edicidir.
agatha christie'nin hemen her kitabıdır. zaten çok uzun olmayan bu kitaplar heyecanlılığı ve sürükleyiciliğiyle bir akşam üstü kahveni eline alıp balkonda okunuverilesi şeylerdir. bunlardan bir tanesi vardır ki öffff... on küçük zenci dir adı. agatha'nın en gerilimli en karanlık en çok ölüm olan en imkansız kitabıdır. bitirildiğinde bir süre baş dönmesi etkisi yaratır çünkü okurken düzenli nefes almamışsınızdır heyecandan dolayı.
yollarda yürürken zebil gibi perişan halde suriyeli gördüğüm şehir. şehrin nüfusu patlama yaşadı bi gidin artık bi gidin. basmane de yürürken sağdan soldan bağıra bağıra konuşan insan sesleri hiçbiri de türkçe konuşmuyor ya. dedim nereye geldik nerede yaşıyoz biz?! gara gazete atıp oturanlar camiden sokaklara taşmış insan kalabalığı. dilenenler, dilenmeyenler.. yufka yürekli olsan neye kime yardım ediyon adam senden bol.
bir de bağıra bağıra kürtçe konuşanlar var. ben anlamıyorum niye bu yüksek ses tonu. bak kürtçe konuşuyorum bi halt yiyemezsin hahaha alt metnine mi sahip? otobüste falan bu tiplerin ayrıcalıklarını hissedersin bir de ilerleyebilir misiniz dediğinde orada erkak var çok meraklıysan sen git gibi bir cevap alman olası. ilerlesen yollu oluyorsun ilerlemesen senin mi haddine otobüsün kaç kişi alacağına karar vermek boşluk varsa ilerle işte.
izmir de yaşayıp izmir e bok atan tipler çok vesselam. doğudan gelip türk olan insanlardan da aynı tepkiyi alman olası. van depreminden sonra gelişti bu olaylar. izmir e yerleşip izmir i beğenmeyen izmirliyi hor gören insanlar çoğaldı böyle birden. hala da bi bitmediler. eskiden izmir göç aldığında gelen insanlar adapte olurdu şimdi izmirli olarak bi tedirginlik bir saçmalık hissediyoruz kendi memleketimizde. iyiye gideceği de yok...
kendini seksi hissetmektir, o sıralar aklında sex vardır, birileriyle tanışıp bir şeyler yaşamak istiyordur mesela? tamamen sıradan bir kıyafet de olsa üstünde bir tanga giyerek kendini dişi hissediyordur. bu da onu özgüvenli yapabilir mesela. bir süredir tanışmak isteyip de cesaret edemediği bir çocukla tanışacaktır mesela bu sayede. ya da sevgilisine bir sürpriz yapmak istemiştir. yani amacı pekala sex yapmak olabilir bunu kadın yapınca niye ahlaksız oluyor ki?? ister sevişirsin tanga giyen kadınla ister sevişmezsin ama şunu bil ki ne kadar azgın olursa olsun eğer sen sevişmek istemezsen yurdum ahlaklı erkekleri gibi sana tecavüz etmez. rahat olabilirsin senin yargılamanı umursamadığından giymiştir.
ya da sıcakta popoyu açıkta bırakınca ferah hissediyordur, külot izi belli olmasın istiyordur, bu ne ola ki yenir mi içilir mi diye merak etmiş giymiştir, insanlar bununla nasıl rahat ediyo ki diye giymiştir falan filan. zebilyon tane sebebi olabilir.
ben oturayım burda böyle sonra bekleyeyim hayattan. sanki hayat bir kişiymiş ya da bir varlıkmış gibi bana istediğimi verebilecek. kendimden beklentim ya da istediğime gelecek olursak eğer, pasif olmamak, takıntılı olmamak her yeni günde hayatıma devam etmek, geçmişime değil. o zaman herhalde hayatım istediğim yöne doğru gider.
ne saçma. senelerdir kafamı sana takıyorum. buralara entry giriyorum nasılsa umursayıp bakmazsın bile diye. işin garibi her zaman hayatında birileri vardı, hayatında olmasa kafanda vardı ama benden kafandaki insanın varlığına rağmen sana yaklaşmamı beklemişsin. bu benim saygı sınırlarıma aykırı ki ama. başkasını seven bir erkeğe ben nasıl gel benim ol diyebilirim? ne yapabilirim ki beklemekten başka? sen benim beklemekle geçen senelerime saygı duymuyorsan dost olduğumuz yalanına olmadığımızı üstüne basa basa söylememe rağmen benimle konuşuyorsan ben umut etmekte haksız mıyım? çok naifim. her seferinde başka olacağını bu kez birlikte olacağımızı düşünüyorum. her seferinde bu sefer bitti dememe rağmen yine bitiremiyorum. umarım bu son kırgınlığım olur en son hoşçakalım, denmemiş olan.
moleküler biyolojisinden yeni mezun olduğum kanırtan okuldur. her ne kadar türkiye genelinde şu an puanlar düşmüş olsa da ağlatır zırlatır ağırdır gebertir. ilk yıllar 3 saatlik uykuyla yaşamayı alışkanlık haline getirseniz de sonraki yıllarda bünye artık kaldırmamaya başlar, yaşlanmışsınızdır. kendi bölümüm için bakacak olursam mezun olurken sen bu cv ndeki kadar şey yaptın mı diye soranları ikna etmeniz gerekir. çünkü bir lisans öğrencisinin bu derece tecrübesi olmasını idrak edemezler. ya da 3. sınıfın yazında ecnebi memlekete staja gittiğinizde bir süredir aynı labda çalışmış insanlarla ufak tefek diyalog kurmaya başladığınızda ee sen masterını mı yapıyon doktoranı mı diye sorarlar.
velhasıl kelam iyte güzeldir zordur. hocalarının çoğu çok çalışkan değildir ya da iyi öğretmezler bu da size aşırı yük bindirir çünkü sizden hala çok iyi kağıtlar beklerler. ama akıllıca bir seçimle ilk ya da ikinci sınıftan itibaren çalışılan iş yapılan bir laba girip deneyim sahibi olabilirsiniz işte bu iyte nin en avantajlı yanıdır, size sahada öğrenme olanağı sağlar. mezun olurken tecrübeniz de olur.
düşününce fotosenteze sebep olan şey ışık. adam koydu ışığı masaya.
köke gerekli olan şey ne? su. adam koydu suyu saksıya.
bitki ne ki zaten kes bi kısmını koy suya kendini tamamlıyor yazık. öyle senin benim gibi vay efendim ben böbreksiz yaşayamam yapmıyor. yaşıyor.
uzayda kısıtlı şartlarda yapılması çok güzel de olsa şimdiye kadar neden yapılmadı ki diye düşündüren şey.