hani o var ya süper kankalar. ikisi can ciğerdir. ooo harbici arkadaştır onlar, birbirlerinin evlerinde kalırlar, el kol şakaları, kız arkadaşları yenge gibi korumalar böyle.
bir dandik sebep yüzünden ayrılabilecek kadar zayıf aşklarının ardından kıza yakın duran sap olan kankanın zamanla kıza yakınlaşması, o zayıf hidrojen bağıyla kurulan kankalığın artık sona erişi...
düşünce yapınızı skyim ey yeni nesil.
not: kavak yeli midir ne boktur izlemem görmem
organik kimya 0 dı.
sorumluluk sınavında kimyacının yeni aldığı arabanın çok harika olduğunu, çizilmemesi gerektiğini ona usulca fısıldadım
bi ümit kankadan alınmıştır muhtemelen ve alındığı günden itibaren kapıdan içeri girildiğinde memelerini sıvazlayan bir hatunla karşılaşılmadığı için öylesine büzük bir şekilde duran potansiyel harika bir edevatın can sıkıntısını gidermek için bir kıraathane akıldan geçirilir. bir kuşburnu bir demli çay... oh mis
servisleri acayip tecrübesiz ve ilgisiz. motoru teslim almadan evvel servisten son kez geçen motorsiklet eve ulaşamadan arıza yapar ve motor aynen iade edilir.
bir çok ilişki sonrası, öncekilerden sakladığınız, hayal edilenleri yaşayamamış olmaktanda kaynaklanabilir tabiki de , hala birini sevebilecek olma durumudur.
01. Psikodrama
02. Sol Yanımda Caddeler
03. Hayata Hatıra
04. Yaşanacak Bir An Yok
05. Eylül feat. Cevap
06. Kaldırım Çiçeği
07. Skit (Umut)
08. Umut feat. No1
09. Sokaklar
10. Koğuş Kalk!
11. Serüven
12. Hayat Can Çekişirken
13. Sonbaharın Şarkısı feat. Raziel (Remix)
aşk diye tasvir edilen duygu bireylerin ileriki dönemlerde birbiriyle bir ömür aynı yastığa baş koymalarına sebebiyet verecek hadise olarak algılanırsa *,
cumhuriyet dönemi ve sonrasında ne kadar inkar edilirse edilsin birbirlerini henüz tam tanımamış bireylerin görücü usulüyle evlendirilip, evlenilinceye kadar yüzlerini görmediği bilinir. birbirini görenler de varmıştır o ayrı.
daha sonraları örgün eğitime geçişle birlikte kız erkek ilişkileri gençlerin birbirleriyle daha sık ve çeşitli tanışma vesilelerine neden olmuş ve edebi değer taşıyacak olan ve türk aşk tarihine girecek olan kısa notlarla, mektup şeklinde başlangıç göstermiştir.
kara önlüklü safhaları mektup vesaire devirlerle aştıktan sonra ise hayatımıza Baretta baretta arkadaş arıyorum tamamlar girmiştir. o kocaman telsizlerle yaratılan arkadaşlıklarda hemen kanılan aşk oyunlarına inanan kızların şimdilerde tele kızcılık oynayan orta yaşın üstündeki kart bayanlar odluğuna ise hiç şüphe yoktur.
daha daha sonraları irdelenen kız erkek ilişkilerinde; pastanelere gitmeler, * öğle yemeği aralarında zamanını okul bahçesi ve binasında geçiren bireyler aşk olgusunu hayati ihtiyaç olan besin maddelerinin sayesinde geçirmiş ve daha sonraları hayatımıza giriş yapan cep telefonu mekanizmasına da yetişememiş olmanın vehameti içerisinde yaşantılarına devam etmiş, daha sonraları düğün yapıp evlenebilmiş nesil olarak tarihte yerlerini almıştır.
geldik aşk öğesinin en hızlı yaşandığı günümüze, yakın tarihe. daha doğrusu şöyle diyelim mesane mesıncır ve cep telefonu mekanizmasının multi hızlanma yarattığı aşk dönemi.
okulun ilk günlerinde arkadaş ortamında elden ele dolaşan cep telefonunun üreme yetisine sahip ergenlik dönemine yeni girmiş bireylerin birbiriyle tanışma vesilesi olmuş ve sokak ortasında ulu orta öpüşecek kadar rahat sosyal yaşantılar içerisindeki türkiye de sadece bir mekanizma olarak kalabilmiştir. artık cep telefonu mühim değil kontör önemli olmaya başlamıştı. ekonomik kriz, bülent ecevit mesut yılmaz falan filan.
kontör parası canına tak eden insan oğlu mesane mesıncırı keşfinden hemen sonraları, karşılık iletişimde çıplak olarak rahat muhabet etme dürtüsünü ecnebi ülkelerden adet edinmişse de onları üçe katlayacak şekilde bu olayların paylaşımını tüm cihan-i sanal a sunmuşlardır.
iki mesajda ayartılan kzlar, eli testislerinde gezen bireylerin cinsel arzuların karşılık vermekten fazlasını yapmış hatta arta kalanını kendi bayan arkadaşlarına sunmaya da başlamıştır. lezbiyenliğin başlangıç evrelerinden ilginç tespitler
tüm bu çapraşık ilişkiler düzeyinde asosyal bireyin cep telefonu ve sanal ortamdaki becerisine rağmen aşksız kalması onun gerzekliği ve ihmalkarlığından öte de değildir.
not: tarihte ilk çıkma teklifini rahmetlik dedemin babası mevlüt efendi etmiştir. **
Devir daim saatlerde karanlık cadı kazanı
öyle bir sevda ki bin yerden delik deşik
resmen devrik yaşamakta
kurallı tek cümle :
seviyorsam git !
sevmiyorsan gitme !
yüreksiz şehir bu ki
gözlerini kalbime dikmiş
toz mavi - kış zehir - göz yeşil
Rap siyah - gök kırmızı
uffff , bütün renkler yine karıştı..
ŞiNASi
(cigara içerken)
- geçen gündü işte , girdim otelden içeri, kafamı şöyle bi kaldırdım ki
baba, on numara be, akıyor be , orta kulvardan şaha kalkmış bir tay
gibi! atıma vuriim varya, onu varya uffff..
GÜRBÜZ
-oğlum , ben bu karıyı 50 kere soydum , 300 kere giydirdim..
nasıl olur lann? nasıl olur lan? kim demiş lan! kim görmüş lan?
ne alakası var? gördüğünüz karı Sophia olamaz oğlum!
Şinasi
-valla bilmiyorum abi, öyle bi parçaydı yani..çıkardı böyle paltosunu
oturdu kontes kontes herifin karşısında.. yaktılar böyle mum ışında şampanya
patlattırdılar.. sonra adam aldı abi böyle bir tango, bir vals, bir
salsa, bir çaça.. artık bir samba mı desem sevişircesine böyle..
ne bilim abi..
ŞEREF
-doğru konuşun lan! o gördüğünüz karı benim otuz senelik aşkım Sophia lan!
biraz seviyeli olun lan! s*kmiğim kafanızı! akıllı olun lan! (şinasi-tamam abi.
Gürbüz-ne oluyo yaa..) susun lan! (gürbüz- lan ne oluyo?) sus lan! sus lan sus s*k...)
şimdi Sophia'yı aricam lan..ulan varya eğer yalan söylüyorsanız varya ! ulan o zaman
varya..... ( tetik çekilmesi )
(ŞAiR)
Defolu caddelerde
ihraç fazlası kadınlar görüyordum
fiyaka arabalardan
üstü açık oyunlara oyalanan
defolu caddelerde
yüreği yırtmaçla ağzına kadar açık
işporta giysili kadınlar
yine de
kocaman göğüsle önüne bakmak zor iş
yada ne bileyim
her gördüğünü
silikonlu kaldırım sanmak
yürüyorum arkama bakmadan
lakin sürümlerden kazanmıyor bile
adımlarım...
as beni meleğim
kendi karanlık rüyama ..
Gürbüz
-abi kim dedi sana o karı Sophia diye yaaa! ( o esnada Şeref tabancayla Şinasiyi kovalamaktadır..)
(ŞAiR)
Hep bir önceki keşfi yeniden tekrarlamak gibi
sen hep
el sürülmüş
ve üstünde adım izleri olan
o kadınları sevmiştin
dokunduğun her duyguda
bir başkasına ait
parmak izleri vardı
yada
duyguları öldürülmüş bir sevdanın
ipuçları
sen hep daha önce öpülmüş bir kadının
dudaklarında sana dair cümleler bekledin
oysa ıslanan kelimeler
bir başkası adına sana yönlendirilmiş
öznesi eylemine uymayan
devrik cümleler kurmaya görevlendirilmişti
onu öperken
başka birinin gölgesi araya giriverirdi hep
ve aslında
sevişlerin senle olmadığını bilemedin
kapanan gözlerde sen hep
bir başka resim üzerine
fotomontajdın azizim
defolu caddelerde fotomontaj..