onlarca üniversiteye, 200 yıllık siyasal birikime, onbinlerce yetişmiş bilimadamına, siyasetçiye, yüzbinlerce kitaba rağmen bütün siyasal sorunları baskı ve yasaklarla çözmeye çalışan zihniyettir. modern türk tarihinde devlet ve ona bağlı organlar hiçbir siyasal çatışma konusunu uygar ve modern metodlarla çözmeyi başaramamıştır. ve bu çözülemeyen sorunlar, yıllar geçtikçe büyümüş ve çözülemez hale gelmiştir.bakınız; kürt sorunu, din-devlet ilişkisi, alevi sorunu, ordu-siyaset ilişkisi. 200 yıldır aynı sorunlar sürmektedir. çözüm bulunamamıştır.toplumsal enerjimiz buralara aktıkça, çocuklarımız cahil, gençlerimiz fakir, şehirlerimiz-köylerimiz boktan vs. vs. olmaya devam eder. bu güzel ülkede, "yalnız" olmaya devam ederiz. sonrada başkalarını suçlarız.
Türkiye'nin akdeniz kıyılarında doğal bir fiyord vardır. doğal iç limandır bu. bu limanda tüm dünyadan gizli bir uçak gemimiz olduğu söylenir.belki bir rivayettir ama ben inanıyorum.
Diyarbakırspor'un http://www.diyarbakirspor.org adresli sitesidir. Sitede haberler başlığı altında, kayar bant şeklinde bir haber link hattı bulunmaktadır. bu linkte, kuzey ırak "güney kürdistan", güneydoğu anadolu "kuzey kürdistan" olarak geçmekte, "iran kürt köylerini bombaladı" gibi haberlere yerverilmektedir.
açtım, yavrularım da açtı, kaç gündür hiçbir şey bulamamıştım. kırmızı başlıklı kızı gördüm.sepeti yiyecek kokuyordu. durumumu anlattım, biraz ver yavrularıma gçtüreyim dedim. vermedi. ananemin onlar dedi. çok kızdım. sepettekileri yedim. ananeyi yedim. kızı da yedim. açtım. yavrularım da açtı ...
Türklere ve tarihine ırkçı ve faşist bir anlayışla sürekli hakaret ve yalan dolu kelimeler yazılan forumlardır.ingilizce yayın yapan "Sofia News Agency" isimli Bulgar haber sitesinin forumu bunlardan bir tanesidir. Türklerin barbar olduğu, ermenileri katlettiği, bulgar çocuklarını öldürdüğü, Balkanların gelişememesinin en büyük nedeninin Türkler olduğu, Türkiyenin koktuğu gibi bir dolu önyargılı yazılar yeralmaktadır.Ne yazık ki Bulgaristanda yaşayan Türk azınlığı dil yetersizliği nedeniyle burada kendini savunamamaktadır.
sevdiğimiz bir dini bize öcü gösteren, karanlık, kasvetli elif be ce li başlangıç yaptıran eğitim kurumlarıdır. nedense hep öbür dünyayı hatırlatırdı bana. hayalini kurduğum ak sakallı yaşlı iyi amca kılıklı allah imajını değiştirdiğinden midir nedir; sonradan gitmek istemedim. keşke gitseydim de biraz kuran okumayı öğrenseydim.ama onlar da keşke daha sevimli yapsaydı oraları.
türkiye'de akp'nin iktidara gelmesinin ardından malezya'ya dönüşme endişesi oluşmuştu. islamcılar, tüm kurumları ele geçirecek, toplum muhafazakarlaşacak ve sonunda zımni bir islami rejim oluşacaktı. oysa durum, elitlerin mahkemeyle, askerle ve türlü yöntemle iktidarı bırakmak istemediği pakistana dönüyor türkiye.evrensel hukukla ilgisi olmayan davalar, bin yıllık hukuk yorumlamalarının aksine yorumlanan yasalar, yönetmelikler, her yerde bu durumu alkışlayan şakşakçılar. sadece suikastimiz eksik. o da olmaz umuyorum. işte bu durumu anlatan başlıktır yukarıdaki.
20.03.2008 tarihinde Abant izzet baysal Üniv. nde gerçekleşen olayın mağdur taraflarıdır. insanlar neden radikalize oluyor ? üniversitede jandarma ne yapıyor ? hani anayasada yürüyüş, gösteri düzenlenmesi özgürlüğü vardı? ifade özgürlüğü ? demokrasi ? hak ? hukuk ? ab uyum süreci ? müzakere süreci ? dürüst olun; varsa var diyin yoksa diktatörlük kurun bilelim ona göre yaşayalım. ona da razıyız...
olumsuzluklara, haksızlıklara, ekonomik krizlere, anti demokratik müdahalelere, darbelere, solculuğa, dinciliğe, sağcılığa, devrimciliğe, bölücülüğe vb. gibi türlü alanlara bulaşmayacak halkları yetiştiren ve kullanıcı bürokratik elitlere sunan üretim çiftlikleridir. beğenilmemesi halinde 10 yıl içinde mal iadesi mümkündür. üretim ab, bm standartlarındadır.
dünyanın en güzel coğrafyalarından birine sahip, nereye tohum eksen fışkırırcasına ürün veren, gölleri, denizleri, nehirleri, baldan tatlı meyvaları, arıları, kuşları, her yöresinde binbir türkü dolu, her yöresinde sıcak ana kucağı sarılmaları, köyleri, dağlarından serin rüzgarlar esen, ovalarında kardeş kucaklaması, pekmezleri, reçelleri, balıkları, her karışında bulunanı besleyen cömertliği, içine çektiğinde gül kokusu, içine çektiğinde bebek ağlaması, etiler, bizans, sümerler ve binlerce uygarlığın bırakamadığı, kopamadığı, uzakta olanın hüzünle baktığı, bozkırları ve yüzmilyonları doğurabilecek konyası, buğdayı, narı, sahilleriyle bu güzel, bu eşsiz ama o kadar da şanssız anadolu. sen güzelsin memleketim ama biz senden ağız tadıyla yenilebilecek bir helva yapamadık.
çocukluğunu 1980'li yıllarda geçirmiş herkesin özlemle andığı, vitesli, harley davidson tarzı selesi olan, görüntü itibariyle de harley davidson'un versiyonu olan güzel bisiklettir. her mahallede bir çocuk buna binerdi ve ne kadar isteseniz de bir tur vermezdi.vitesi ortada idi ve otomatik araba vitesleri biçimindeydi.
iki kişiden oluşan muzik ve parodi grubudur. grup amerikaya ünlü olmaya gelen iki müzisyeni canlandırırlar ve şarkılarında ünlü olmak isteyen iki müzisyenle dalga geçerler. dalga geçmeler müzisyenlerin david bowie, bob dylon, kurt cobain, red hot chilly pepper gibi şarkı söylemeye çalışmaları, zaman zaman bunlar gibi şarkıcıların şarkı sözlerini kullanmaları gibi konular içerir. ve en ilginç yönü ise dalga geçtikleri iki müzisyenin kendileri olmasıdır. çünkü bu iki yeni zellandalı müzisyen ve komedyen gerçekten amerikaya gitmiş ve ünlü olmaya çalışmıştır. ingilizce bilenler için zeka dolu espriler bulunmaktadır.
lemanda yayınlanan karikatürden bir repliktir. tost şeklindeki uzaylılar, uçandaireyle dünyaya inerler ve bir köylüye "hey dünyalı biz dostuz" derler. köylü de "hayır siz dost değil tostsunuz" diye cevap verir.
ilk özel radyoların amatör ruhla yayına başladığı zaman dilimidir. teknoloji ve tecrübe olmadığından herşey el yordamıyla ve kaset teybe konularak yapılıyordu. sürekli dinleyicilere bağlanılıyor ve küfürlü ve kalitesiz konuşmalar oluyordu. liste parçaları diye bir uygulama yoktu ve radyoda çalışanların müzik zevkine ve isteklere göre müzikler yeralıyordu. bazen çok kötü olabildiği gibi bazen de muazzam şarkılar üst üste çalıyordu. sonradan listeler, bilgisayar destekli programlar çıktı.
Fransız sigorta şirketi Axa nın kendisine bağlı şirketlerde yaşam sigortalı olup 1915 olaylarında öldürülen Ermenilerin mirasçılarına tazminat ödemeye başlamasına ilişkin haberdir. Bu ödemeyle şirket, soykırımı tanımış olmaktadır. Bilin bakalım axa nın Türkiye deki ortağı kimdir? Oyak. Axaoyak Sigorta.
kafamızdaki genel düşünce şudur; "abd de yönetimde kim olursa olsun, abd nin politikaları değişmez, yapacağını yapar, çünkü uzun dönemli politikaları vardır, abd işini bilir vs." bu nedenle abd nin başkanı kim olursa olsun, "kötülük prensidir", "zalimdir" "zorbadır" "emperyalisttir".
oysa abd de bin türlü fikir, bin türlü kafa milyon düşünce geliştirir, bunlar yönetimdeki ekibin yapısına göre uygulama alanı bulur. işte tam da buradan başlayarak, clinton dönemine bakmak istiyorum. çatışmasız, daha çok diplomatik çabalı, kültür, iş, işbirliği dönemiydi o dönem. oysa biz taktik sandık. clinton u da onlardan saydık. oysa o entellektüel bir çaba ve yaşam neşesi içinde savaşsız çözümler peşindeydi. monicalayarak harcadılar onu. biz de bush başka türevi vs. sandık ve kötüledik. kısaca bunlara dair bir özürdür.
DTP yönetiminin partiye yönelik bilinçli bir yıpratma kampanyası yürütüldüğüne dair düşüncesidir. muhtemelen haklıdırlar. yani yalanla dolanla kamuoyu önünde küçük düşürülmeye çalışılıyorlar, doğrudur. ama biraz da kendilerine baksalar, andıçı haketmeseler. ne yapacak bu insanlar, herkes filozof olup, meseleleri uzun vadeli düşünemez ki.
Önceleri Abdullatif Şener'e bağlı olan Özelleştirme idaresi, daha sonra kabine içinde yapılan bir değişiklikle Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a bağlandı.
Mersin Limanı Özelleştirmesini de Maliye Bakanına bağlı Özelliştirme idaresi Başkanlığı yaptı
Liman 766 milyon dolar bedelle 36 yıllığına Mersin Uluslararası Liman işletmeciliği (MIP) adlı şirkete devredildi.
Buraya kadar olan gelişmeler normal.
Anormal olan olay ise limanın satışından sonra ortaya çıktı. .
Limanı satın alan Mersin Uluslararası Liman işletmeciliği A.Ş. (MIP), Mersin Limanı'nın güvenlik otomasyonu için Telemobil şirketi ile yaklaşık 2 Milyon ABD doları tutarında güvenlik kameraları sözleşmesi imzaladı.
MIP sözkonusu şirkete 150 bin dolar peşin ödeme yaptı.
Bu sözleşme ile ilgili işlemleri MIP'de Genel Müdür Yardımcısı olan ismail Kürşat Tezkan yürüttü ve yürütüyor.
Değerli okurlar, hala diyorsunuz ki, "Ne var bunda. Güvenlik kamerası almışlar. Bize ne?"
Peki o zaman size bir soru. "2 milyon dolarlık güvenlik kameralarını satan Telemobil isimli şirketin sahipleri kim?"
Bunu da ben söylemeyeyim. istanbul Ticaret Odası'nın kayıtları söylesin.
Özelleştirilen Mersin Limanı'nı 2 milyon dolarlık mal satan şirket ve ortakları bakın kimler:
samsun'da sahil kıyısında vatandaşlar tarafından bulunan ve "füze ya da insansız uçak" olarak tanımlanan bir cisme ait haber başlığıdır. ruslar mı, abd liler mi yoksa bir başka devlet mi bizleri izliyor gözlüyor haberimiz yok. ancak böyle cisimler hatayla düşünce köylüler bulur ve hemen jandarma gelir cismi alır gider. yalandan güvenlik olura bu olur işte
abd ye giden devlet görevlilerimizin suratları, beyaz saray da oval ofiste yaptıkları toplantılarda bir şaşkın hal alır. sanki oranın büyüsü ve çekiciliğiyle geldikleri toprakların sorunlarını unutur daha bir global bakarlar dünyaya. 05.11.2007 günü erdoğan ın suratında da o ifade vardı.