Aşk için söylenen sözlere dikkat ettiniz mi? Aşk tarifleri genel olarak iki kategoriye ayrılıyor. Dünyanın en güzel şeyi ve Büyük bir acı Nasıl oluyor da bir sözcük iki zıt anlama gelebiliyor? Ne zaman muhteşem ne zaman berbat bir duygu oluyor?
Yetişkinliğe ilk adım attığımız yıllardan itibaren hayatımızda en önemli sözcüklerden belki de ilki oluveriyor Aşk Hatta bazılarımızın unutamadıkları çocukluk aşkları var. Tarihe geçen aşklar, masallara konu olanlar, Oscar alanlar, alkışlananlar, Mutlu sonlar, kavuşamayanlar, ayrılanlar Feda edilenler, ödenen bedeller, göz yaşları, özlemler, intiharlar Acılarla büyüyen, büyüdükçe acı veren aşk.. Adem ve Havvadan beri insanlığın peşinde koştuğu aşk!
Ölümden gayri her nefsin tattığı, ya da tatmak için yanıp tutuştuğu aşk
Sembolü kalptir aşkın, yürekten olduğuna inanılır. Zihnin karanlık girdaplarından çıkmadığına, gözünün kör olduğuna, elde olmadığına inanılır. Gerçekten öyle midir? Aşk gerçekten yürekten midir yoksa zihinden mi?
Geçenlerde bir arkadaşım yaklaşık bir yıl önce ayrıldığı sevgilisini hala unutamadığından söz ediyordu. Onu ne kadar özlediğini, Onun için hala ağladığını anlatırken gözleri doluyordu. Onu hala çok sevmen için üç sebep söyler misin? dedim. Birincisi çok şefkatliydi, ikincisi çok güzel bir ten uyumumuz vardı, üçüncüsü uzun boyluydu dedi. Peki şu an sana şefkat gösteriyor mu? diye sordum, Hayır dedi. Aranızda hala ten uyumu var mı? dediğimde cevabı yine Hayırdı. Peki hala uzun boylu mu? diye sorduğumda, gülerek Evet sanırım evet dedi. O zaman Onu sevmen için şu an sadece tek bir sebebin var dedim. Gülmekten birkaç dakika konuşamadık. Altı milyar insan içinde tek uzun boylu olan O olduğu için, haklısın Onu unutamazsın dedim gülerek Oysa aynı adamın ayrıldığı eşine ondan nefret etmesi için sebeplerini sorsanız, eminim saatlerce anlatırdı
Başta uğruna her şeyi feda edebileceğimiz insanı daha sonra istemeyebiliyoruz. Kavuşmak için gözyaşı döktüklerimizden boşanmak için paralar ödüyoruz. Bir bakışından içimiz titrerken sesini duymak istemediğimizi yüzüne haykırıyoruz. O kalbimizdeki sevgi ne oluyor da nefrete dönüşüyor? Neden tarihteki en büyük aşklar imkansız olanlar ya da kavuşulamayanlar oluyor? Kavuştuklarımızı nasıl tüketiyoruz? Ve bütün bunların yürekte olduğunu nasıl oluyor da kabul ediyoruz.
Çoğumuz Sevgi ile Aşkı birbirine karıştırır. Sevgide merhamet vardır ve kalpte olandır. Koşulsuz olandır, gerçek olan, doğal olan. Bazen bir kuşa, kediye, köpeğe, bazen bir çiçeğe, bir çocuğa, bazen Tanrıya ve bazen de sevgiliye duyulandır. Yürekte olandır, saftır, temizdir, doğaldır.. Peki ya Aşk? Aşk denilen şey egoda olandır. Merhameti olmaz, bağışlaması olmaz, elde etmek ister, benim olsun der. Olmadığında nefrete veya acıya dönüşür.
ilişkimiz kötüye gittiğinde birçoğumuz sevgilimizin yaptıklarını büyük bir kızgınlıkla anlatırız. Sürekli şikayet eder bana bunu nasıl yapar? diye söyleniriz. Bizi istemediğini düşünür Ondan nefret ettiğimizi söyleriz. Artık sevmediğine inanır, günlerce ağlarız. Aramıyor diye kavga eder, beni düşünmüyorsun! diye suçlarız. Hatta Onun ne kadar bencil, duygusuz olduğunu herkese anlatır dururuz. Yüzüne, ne kadar da yanıldığımızı, bize istediklerimizi veremediğini haykırırız. Ya terk edilir, ya terk ederiz. Sonra da onu sevdiğimizi ve istediğimizi söyler, bizi sevmesi ve Ona tekrar kavuşmak için dualar ederiz. Onun varlığını istedikçe, kendi varlığımızdan uzaklaşırız. Ağlamaktan perişan olur, yaşamı onsuz anlamsız bulmaya başlarız.
Eğer sevdiğimiz bir kişi ise, nasıl oluyor da onun birçok özelliğini beğenmemeye başlıyoruz. Nasıl oluyor da hem suçlayıp, hem elde etmeye çalışıyoruz? Nasıl oluyor da bizi sevmeyen, güvenmediğimiz bir insan için acı çekiyoruz? Hatta ondan intikam almak istiyoruz, o da acı çeksin istiyoruz. Bu nasıl olur da evrenin en asil yaratığının kalbinde olur? Sevdiğine acı çektirmek, intikam almak, yüzüne en kötü sözleri söylemek nasıl oluyor da yürekten geliyor?
Aşk kavuşulmadığında, ya da ayrılıkta var olurken, biz neden hep Aşk istiyoruz?
Aşk insanın özünde olan, o doğal merhamet ve saygıyla yoğrulan sevgiye tercih ediliyor. Çünkü insanoğlunun yüreğini rafa kaldıran tek şey egodur. işimize geldiği zaman seviyor, gelmediğinde nefret ediyoruz. Bazen karşımızdakini bir kediyi sever gibi bile sevemiyoruz. Kedim beni sevmiyor diye günlerce ağlayan, sürekli şikayet eden, hatta ona acı çektirmek isteyen birini düşünün. Veya gülün dikeni elime neden battı diye onu paramparça eden birini. Ya da bir bebek bana gülmedi diye kendini yerden yere atıp Allahım ne olur gülsün, beni sevsin diye dua edeni . Çok komik ya da manyakça geliyor değil mi? Oysa bir çoğumuz sevgililerimize böyle yapmıyor muyuz?
Aşk, egomuzun emrindeki aklımızla yarattığımız bir duygudur. Beğendiğimiz kişi bizi beğensin isteriz. Sevilmek, güzel sözler duymak, okşanmak, öpülmek isteriz. Birilerinin bizi mutlu etmesini isteriz. Birilerini mutlu etme tatminini yaşamak isteriz. Her gün aranmak, her daim sevilmek, istenmek isteriz. Böylece kendimizi daha güzel, daha iyi, daha mükemmel hissederiz. Buna da mutluluk deriz. Egonun işi her zaman istemektir, istediklerinin olması mutluluk, olmaması acıdır. Maalesef ego hazlar ve acılarla beslenir ve zihnimizi ele geçirdiği an hayatımızı çekilmez bir hale getirir.
Gerçek sevgi ise, yürekten gelen, benden önce sen dedirtendir. Mutluluk kaygısından uzak olandır. Benle başlayan övgülerden, Senle başlayan suçlamalardan uzak, Biz olandır. Ben için Seni var etmediğimiz, Seninle beni bizleştirdiğimizdir.
Bir ilişki Ben Sen ve Biz olarak başlar. Sen olmadan sevdiğimiz Benimizi, Sen olduğun için sevdiğimiz Sen ile Biz olarak yaşatabilmek. işte gerçek mutlu ilişkinin anahtarı da budur.
Aynaya baktığınızda gördüğünüzü sevdiğiniz oranda, elini tuttuğunuzda sevdiğinizi de sevmeye başlarsınız. Aynadakini sevmek için, bir Senin varlığına ihtiyaç duyanlar, o Seni bulduğunda mutlu olup, bulamadığında acı çekenlerdir. Egolarının diktatörlüğünde zihinlerinin tuzaklarına düşenlerdir. istiyorum sözünü seviyorum ile karıştıranlardır. Güzel, mükemmel, zeki, mutlu hissetmek için, kendilerini yeterince sevmezken bir başkasına ihtiyaç duyanlardır. Varlığında haz yokluğunda acı duyanlardır. Ve buna AŞK diyenlerdir
17 Eylül 1961. Demokrasi şehidi Adnan Menderes darbeci yönetim tarafından öldürüldü. Sebep ise halk tarafından seçilmiş olması. Çünkü onlar asla halk tarafından seçilemediler. 1923 tarihinden 1950 tarihine kadar iktidar olsalar da halk onları asla seçmedi. Bu halkın demokratik seçimle gelmiş ilk başbakanıydı o.
insanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
Dengir Mir Mehmet Fırat: "PKK ve Kürt sorunu ayrı ayrı sorunlardır."
Emekli Diplomat akın özçer: "Bütün sorunların çözümü için evrensel demokrasi ölçütleri baz almalı. O yüzden temel hak ve özgürlükler etrafında yapılacak yeni anayasa çok önemlidir."
Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL: "Kürt meselesi çözülmeden büyük devlet olamayız. Kim ne derse desin bu olay siyasi bir olaydır, siyasi çözüm gerekir."
Gaziantep milletvekili Şamil TAYYAR: "PKK'nın bir Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin PKK sorunu vardır."
"welcome to hell" bekleyin görün. ne united ne braga ne cluj ve sonrasında artık kim gelirse bu yazının sadece yazıdan ibaret olmadığını FATiH'in ASLANLARı öğrendikleri bütüm TERiMleri sahaya yansıtarak onlara yaşatacaktır emin olun. EFSANE geri dönüyor. bekle avrupa UltrAslan geliyor!
manchester united'dan puan alırsak bu grubu birinci bitiririz. bence fatih terim faktörü manchester united'dan puan almayı hayal olmaktan çıkartır. geçmişte bunun örneklerine sahibiz.