1985 dogumlu lalaland'in film müziklerinin bestecisi olan amerikali müzisyen. Damien Chazelle ile üniversitedeyken tanisip jazz müzikali cekmisler.
her ne kadar city of stars cok akilda akilici olsa da, mia & sebastian's theme daha etkileyici.
1930'da new york da dogan amerikali müzikal bestecisi. west side story müzikalinin sarki sözleri ona aittir,
ayrica into the woods ve sweeney todd filmlerinin müzigini bestelemistir.
la la land'in notalarini alirken bunu seviyorsaniz stephen sondheim'in bestelerini de seversiniz diyip piyanoya oturup bana bi seyler calan satici eleman sayesinde haberdar oldum kendisinden.
1930 - 1990 yillari arasinda yasmis kantci gürcü düsünür.
1949'a kadar gürcistanda yasamis, moskovada felsefe okumustur.
1968 yilinda doktora yapmis, 1972 de felsefe profesörü olmustur.
cesare pavese isimli italyan yazarin cok da vurucu olmayan, sonlarina dogru güzellesen kitabi.
kitabin ilk cümlesi "con genctik" cümlesini herta müller isimli muhtesem yazar traveling on one leg kitabinda kullanmis, bu sebeple dikkatimi cekmisti.
özellikle gabriella hikayeye dahil olduktan sonra daha entersan bir hal almaya basliyor kitap.
kitapta gecen bazi dikkatimi ceken alintilar ise söyle:
"ictenlik suc degildir. tutkudan kaynaklanan suclardan nefret ederim."
"iki kisi olmanin yalniz olmaktan farki yok."
"..haftalardan sonra yalniz olmak beni dinlendirip canlandirdi, tipki ertesi sabah penceremden selamladigim gökyüzü gibi."
"..ruhun dinginliginin bir parcasi kokain mi, diye sordum. hepmiz söyle ya da böyle bir uyusturucu kullaniyoruz, diye yanit verdi, saraptan, uyku hapina, ciplakliktan avciliga kadar."
"Greppo'da gecen bu yazi, Oreste'nin askini, o sözleri ve o sususlari , kendimizi, kisa süre sonra her seyin gececegini, bitecegini düsününce bir sıkıntı basti üstüme."
"hepimiz ciplagiz, ama bunu bilmiyoruz. Yasam zayiflik ve günahtir. ciplaklik zayifliktir, acik bir yarasi olmasi gibidir insanin."
herta müller isimli dahiyane yazarin ic burkan, orjinali reisende auf einem bein olan kitabi.
diger daha politik kitaplarina nazaran farkli bir hüzün icinde barindirdigi.
hatiralarin verdigi hüzün gibi degil, bos ve soguk bir odanin hüznü gibi.
cümleler o kadar sade ve kisa ki, ilk okunusta belki basit geliyor bazilarina, ama icerigi bir o kadar fazla.
asil mesele de kisa cümlelerle anlatabilmek degil mi derdini?
kitap irene isimli otuzlu yaslarinin ortasinda olan bir kadinin romanyadan almanyaya gelis hikayesini anlatiyor.
bas kahramanin isminin irene olmasi italo calvino isimli yazarin görünmez kentler kitabina deginiyor.
kitabin basinda ise cesare pavese'nin tepelerdeki seytan kitabindan alinti yapilmis.
aklimda yer eden ise irene'nin escinsel bir erkek arkadasiyla sevistikten sonra bunu sorgulamasi, karsiliginda ise su cümleyi duymasi:
solmadan seni sevmem gerekiyordu.
1920-2016 yillari arasinda yasamis fransiz gazeteci ve yazar.
bi kac ay önce hayatiyla benzerlikler tasiyan Les vaisseaux du cœur isimli kitabini okuyup cok etkilendim.
gariptir ki yasanilanlar degistikce kitapla ilgili fikirlerim de degisti.
--spoiler--
kitabin henüz ilk sayfasinda aldatma üzerine yazildigini fark ettigimde devam etmek bile istemedim, ama yine de sürükledi bi sekilde.
kitapta ise bir balikciya asik olup, balikciyi kendine layik görmedigi icin baskasina giden bir kadin vardi.
hayatinda her evlendigi, her birlikte oldugu adami ise bu balikciyla aldatiyordu.
balikci da evli oldugu halde esini aldatiyordu.
her ayriligin izdirabina katlaniyorlardi.
birbirlerini bunun ask olduguna mi inandirmistilar bilmiyorum.
ama bildigim su ki kadin balikcinin hayatinda en özel kadin olduguna dair kendini kandiriyordu.
bilmiyordu ki belki esiyle mutlu mesut bir hayati vardi.
kitabin sonunda balikci öldügünde ise diyordu ki, "ben belki de en cok onun karisi olmustum."
siirlerde kitaplarda güzel de, gercek hayatta hic de öyle degil yahu.
kitaplar mi kandiriyor bizi, biz mi taklit etmeye calisiyoruz yazilanlari belli degil.
--spoiler--
kjersti annesdatter skomsvold isimli norvecli yazarin romani.
kitabin ingilizcesi The Faster I Walk, the Smaller I Am, orjinali Jo fortere jeg går, jo mindre er jeg.
2009 yilinda cikardigi bu kitap hem norvec'de, hem de uluslararasi cok ilgi görmüs.
isin tuhafi bi cok alintida oldugu gibi, bu kitabin da türkceye cevrilmis hali cok daha etkileyici geldi bana.
türkcesini duymasaydim ilgimi cekmeyecekti belki de okumak istemeyecektim.
hizlandikca nasil azalir insan, bunu bildigi halde nasil yavaslayamaz?
cihan mürtezaoğlu'nun cok hayalperest bir parcasi.
bulut hayat mi, hayal mi baska bi sey mi bilmiyorum, ama sarki ismi olarak cok güzel ve parcaya cok yakismis.
kitap ismi de olabilirmis.
Cold windowpane
A car upturned in the rain
Wait on in vain
Don't try to bear the blame
Deal with the pain
Dust down your wings again
You need to clear away all the jetsam in your brain
And face the truth
Well love can make amends
While the darkness always ends
You're still alone
So drive home
A pause without end
A moment in time suspends
How could she leave?
Release all your guilt and grieve
Give up your pain
Hold up your head again
porcupine tree'nin canlı kayıtlardan oluşan 19 kasım'da çıkacak olan yeni albümünün ismi.
aynı zamanda bir şarkılarının ismi.
we go following sorrow to free your
blood spilling out of the reeds there
give me a sign i can breathe air
blood flowing out of the stream there
give me something new please, something i can love.
5 yaşında piyano dersleri almaya başlayan rus piyanist. konservatuari moskovada okuyup, tatjana kestner, tatjana nikolajewa ve sergei dorenski'den ders almıştır.
asıl ismi Charles Valentin Morhange olan, 1813 yılında doğup, 1888 yılında vefat eden fransız bestekar ve virtüöz.
kendisi ve kardeşleri babasının ismi olan alkan' ı soy isim olarak almışlardır.
baba ve oğulun isminin aynı olmasından dolayı, beehotven's silence parçasının baba cortazar'a mı yoksa oğul cortazar'a mı ait olduğunu henüz çözemedim, ama galiba cortazar jr. a ait bu muhteşem eser.
Cortazar'ın babası meksikalı besteci, yazar, oyuncu ve yönetmen iken, oğlu besteci ve piyanist olarak bilinir.
ernesto cortazar'in besteleyip beethoven'e ithaf ettiği mistik ve aynı zamanda huzurlu bi havası olan parça.
bana film müziklerini de hatırlattı aynı zamanda, daha önce bi film karesinde kullanıldı mı bilmiyorum ama çok yakışacağını düşünüyorum.
anlam veremediğim durumdur. bu yüzdendir alış veriş yaptıktan sonra mutlu olan insanları anlayamayışım.
kumaş parçalarıyla olunan mutluluğun gerçekliğini sorgularım zaten.
ama bahsi geçen materyal bir daha hiç geri dönmeyecek bir insanın hatırasıysa eğer durum değişir.
aşk hikayesi değil bu, bazen unutuluyor ama hayatta aşık olmaktan başka duygular da var.
bazen bir t-shirt yada oyuncak bir ayı bile her şeyden değerli olabiliyor.
hediye edildiği günü hatırlatır bana buruk bir tebessümle. söylediği son sözler yankılanır.
değerli olan o materyal değil, sizin ona yüklediğiniz anlamdır.
ömür boyu saklanacak eşyalar listesinde en ön sırada yer alır.