sempatiktir, insanı gülümsetme özelliği olan bir ağızdır.
not: şive, ağız kargaşasında ise durum şöyledir. lehçe>şive>ağız. ege ağzı söylemi doğrudur. şive daha geniş bir alan için kullanılır. azeri şivesi gibi. lehçe de * sadece iki tane vardı. yakut ve çuvaş lehçeleri; ama farklı görüşlere göre halaç lehçesi de bunların arasındadır.
yurtta kaldığım dönemde sıkça -karşılaştığım diyicem sanki gözünüm önünde yapılmış gibi olacak- konuşulan hadise. tatil öncesi eve gitmeden önce son bir duş alan öğrenci o duşta etek tıraşı olduğunu da odaya girip anlatır.
bir başkasının lafını kesme cümlesi.değişik tipte olanları da vardır. sözünü balla kestim:resmi bir kullanımdır ve sempatiklik içerir.akşam oturmalarında kadınlardan daha çok duyulur.kadınlar daha çok birbirinin sözünü keser çünkü. bi sus:bu arkadaş arasında kullanılan bir kalıptır.anlamı kuvvetlendirmek için küfürle süslenebilir."bi sus amına koyim" gibi. kusura bakma lafını kesiyorum:bu da resmi bir kullanımdır ama sempatiklik içermez. dönücem ben sana:konuşan kişinin lafını başkasını dinlemek için kesmektir.burda kesici görevindeki kişi pek konuşmaz daha çok dinleyici konumdadır.
üniversite hayatı dıştan -genellikle lisedeyken- kıvırcık uzun saçlı bir gencin ağacın altında arkadaşlarıyla oturmuş bir şekilde gitar çalmasıyla zihinlerde canlanır.üniversiteyi bitirmiş bir canlının aklında ise fotokopi kuyruğunda bekleyen gençlerin resmi oluşur.
üniversiteden henüz mezun olan gencin yaşadığı ruh halidir.bundan doğan davranışlarıdır.
çökük gözler, dökülmüş saçlar, askere mi gitsem iş mi arasam ikilemlerinde yaşama ya da yüksek lisansa mı başvursam düşüncesinin vuku bulmasıyla ayrı bir girdap da dolanma hali.
askere gitmeye karar veren genç öncelikle askerlik şubesiyle uğraşır ve kedi gibi bir yerlere sığınıp askerliğin gelmesini bekler.
iş arıyım diye diretenler ise oradan buradan okurken gelen torpil vaadlerini göz önüne alıp vaad sahiplerine gider ama birçoğunun boş olduğunu, sadece iyi niyetli sözler olduğunu görür.birkaç iş görüşmesi yapar.bu görüşmelerde biz size daha sonra dönecez cümlesiyle karşılanır.sokaklarda boş boş döner durur.
öğrencilik daha kesmedi ben daha okuyacağım diyen de üniversite üniversite araştırır ve gerekli özelliklere haiz olmaya uğraş verir.ingilizce yeterlilik çok önemlidir.toefl veya ilgili üniversitenin ingilizce yeterlilik sınavlarına girer.-yüksek lisans düşünen arkadaşlara tavsiye: kesinlikle ÜDS veya KPDS ile ingilizce sorununu halledin bazı üniversiteler onu da kabul etmiyor en garantisi toefl ve onun dışında kabul edilen uluslararası sınavlar...okurken yüksek lisans düşünmeseniz de girin ALES ve bu saydığım sınavlara, dünya hali belli olmaz-
samimi bağların bulunmadığı dayı/hala/teyze vb akrabaların eve misafir olarak gelmesi çok sık yaşanan bir olay değildir ve artık koskocaman olmuş evin çocuğu için bu ziyaretler korku filmlerine dönmüştür.misafirin gelmesi yüksek bir gerilimle beklenir ve korku sahibi kişi daha saatler öncesinden kendini odaya hapseder ki sırf ben hep odaydım süsü verilmeye çalışılınır.ders çalışıyorum bahanesi de en kutsal bahane olarak görülüp kullanılır hatta bu korkudan mütevellid hiç açılmamış notlar, kitaplar bile karıştırılır.
gelen misafir salona herhangi bir koltuğa yerleşir ve sohbet başlar.sen ise odanda tırnaklarını kemirerek oturursun.içeriden "bizim yeğen ne yapıyor, nasıl o" sorusunu veya benzerinin gelmesini tüylerin diken diken, soğuk terler eşliğinde, kapı açıldığında ders çalışıyor görünümü versin diye elinde tuttuğun kitapla, konuşlanmış beklersin.nihayet korkulan olur ve anne kapıyı tıklanıp gelir.
-oğlum dayıngil var içeride, bir merhaba de, bir görün, sonra yine dönersin.
bu laf kulaklarında çınlar ve
- ya anne ya, ders çalışıyorum sınavım var.
diye savuşturmaya çalışırsın ilk atağı.anne bastırır ama...
-oğlum yabanileştin iyice, hadi beş dakika gel, görün, bak adam merak etmiş seni soruyor yarım saattir.
annenin kısık seste bu bağırışını düşük viteste arabayı gazlamaya benzetirsin.kaşları çatılan kadına boyun eğip ağır adımlarla korkunla yüzleşmeye, basit iki üç sorundan sonra tıkanıp kalacak sohbete, oluşacak derin ölüm sessizliklerine doğru kendini atarsın.
herhangi bir elbise, giysi veya alet, elektronik eşya hiç fark etmez.alınmış herhangi bir malın eve gelindiğinde oluşturduğu memnuniyetsizliğe rağmen sözkonusu metayı iade etmekten kaçınmak, hatta korkmaktır.
aile bireyleri - özellikle anne- oğlum şunu geri ver sana uyanıyla değiştir ısrarlarına rağmen er kişi odasına çekilip hayata küsüp yine de malın alındığı dükkana/mağazaya gitmez gidemez.kendi içini kemiren sıkıntıyla odasında, bu durumun unutulması için geçmesi gerekli zamanın bitmesini bekler.susar, dokunsan ağlayacak kıvama gelir.giysiyi giymeye çalışır; ama nafile olmamıştır ve değiştirmek lazımdır.lakin bunu yapmaz, nemli gözlerle aynaya dalar.
zira elinde bir gün önce aldığı malla mağazaya döndüğünde memnuniyetsiz hatta aşağılayan gözlerle bakan görevlinin o tavırlarından endişelenir, rahatsızlanır.bu onulmaz acıyı yaşamak yerine mağazaya ödediği parayı yakar ve suskunluğa gark olur.
birbiriyle alakasız duran iki sporun birleştirilmesiyle oluşturan yakın geçmişli melez spor.
rakipler boks yaparken arada satranç mücadelesini de sürdürüyorlar.kazanan ya knock out ya da şah mat ile belirleniyor.
duyumlara göre okan bayulgen yeni programında *fırat arslan ile bir müsabaka yapacakmış.
fikir vermesi açısından bir video http://www.vidivodo.com/179177/chess-boxing
alından ter, gözlerden yaşlar, sizi öpenin salyaları veya sizin kendi salyalarınızın damla damla çeneye hareketidir.
alından çeneye süzülen ter; çalışmanın, biraz da sıkıntının göstergesidir.
gözyaşlarının çeneye dokunuşu; artık sıkıntının göze görünmesidir.
sizi öpenin salyalarının çeneyi gıdıklaması; sıkıntının yok oluşu hazzın varoluşudur.
kendi salyalarınızın çenede bıraktığı izlenim ise üstte sayılanların toplamı, herhangi biri ya da hiçbirisi olabilir.kendinedir yaptığı insanın genellikle, muhatap başkası gibi görünse de.
yapılması gereken bir işin kendince uzun bir kısmını bitirmek geriye kalan bölümünün çok daha az zamanda yapılacağına inanmak.daha doğrusu bu ruh haline varıldığında söylenen eylem.
psikolojik bir yanılgıdır aslında kolaylamak, sadece daha sonrası için insanın kendine veya işin öznelerini avutmak için söylenir.zorlar kolaylanır.
asıl başlık travestinin arkadas grubu arasinda size laf sokmasi'dır.
kötü bir haldir.cevap vermeye calışsan rezil olursun,ayarı yemişsindir yine rezilsindir.travestiye prim tanıyıp ne güzel de laf soktu bana minvalinde gülerek grupla aynı tempoda oradan uzaklaşmak en iysidir.
herhangi bir kafeye gidilir.saatler geçer haliyle içilen sıvı da epey bir artmıştır ve kendini vucuttan atmak için bir yol aramaya başlar.mesane dalga dalga bastırır.vücut kontrolü ağırdan kaybedilecek gibi olur.ani,saçma hareketler yapılır ve daha şiddetlileri yapılmasın diye bedene hakim olunmaya çalışılır.nihayetinde de o anlık sorunun tek çaresi gibi görünen tuvalet aranır ve ilgili kişiye lavabo nerde diye sorulur.
tuvalette gerekli konum alınıp beklenen ve hayata tekrar geri dönüdüren rahatlamayı sağlayacak işlem yapıldıktan sonra birden kapının açılmadığı görülür ve her kafe oturuluşunda yaşanan o bir saniyeden kısa gerilim a'nı yaşanır.bir an tuvalette kilitli kaldım ulan ne yapıcam ben şimdi sorusu şimşek gibi çakar,terler süzülür çeneye alından, rezil oldum lan, şimdi arkadaşlara da yarım saat malzeme olacağım derken kapı kolu o mucizevi tıkırtı sesini çıkartır ve ikinici kez dünyaya yeniden gelinir,diğer rahatlamadan çok daha ferahlatıcı bir ruh haliyle teni ürperten bir serinlik gibi dışarı çıkılıp arkadaşlarla makaraya devam edilir.sanki biraz önce onca şeyi yaşamamışcasına harlanan geyiğe bodoslama dalınır.
açıkcası herhangi bir kafenin tuvaletinde kilitli kalma korkusu taşımada pek de yalnız olmadığımı düşünüyorum.şimdiye kadar konuştuğum birkaç arkadaşım da bu korkuya çeşitli derecelerde sahip olduklarını alınan alkolün de etkisiyle gecenin kör bir saatinde bana itiraf ettiler.şimdi ben de buradan bu durumu bildirip benim gibi bu konudan mustarip olanların bu korkularıyla yüzleşmeleri için uygun bir mecra açmaya çalışıyorum.umarım başarılı olurum.
salvador dali'nin bir dahinin güncesi adlı kitabının sonunda bulunan bir kısım.
günce bitince aynen şöyle yazar:
Osurma Sanatı
veya
Kurnaz Topçu Neferinin Elkitabı'ndan
Alıntılar
Yazan:
Kont Borazan
yazarken iyi hoş da,insan içine çıkınca uydurulan nikin karizmatik nikler karşısında büzüşmesi ve ilk izlenim olarak başkalarının kafasında iyi bir yerde olmadığı hissine kapılmadan doğan rahatsızlıktır veya paranoyadır.
erkenden gidip de herkesi dakikalarca beklemeyeyim düşüncesindeki kişinin biraz da en son gelip karizma yaparım havasındaki planının hayalkırıklığı ile sonuçlanmasıdır.
buluşmaya saatler öncesinden hazırlanılır, göz hep dakikalardadır, bir türlü geçmek bilmeyen zaman yer bitirir adamı;ama her şeye rağmen erken gidilmek istenmez. evde bir şeyle uğraşayım da vakit geçsin düşüncesiyle bir şeyle meşgul olunmaya başlanır. aniden kafa kaldırılıp duvardaki saate bakıldığında çok geç kalındığı görülüp saatler öncesinden hazır olunulan buluşma geç kalındığı anlaşılır.
çaresizliğin sonuçlarından biridir belki de çaresizlikle ardışık bir durumdur.
yalnızlıktan sıkılmış birinin önüne gelen ilk kişiyle ilgilenmesi;yıllarca işsiz kalan birinin artık ne iş olsa yaparım abi kıvamına geçmesi gibi.
seçmek büyük bir ayrıcalıktır ve haktır bunun kaybolması kişiyi çaresizleştirir.kendisini mutsuz hissetmesine neden olur.
Çözümsüz gördüğün veya çözmeyi başaramadığın bazı sorunlara artık "olur" gözüyle bakmak.Onlarla yaşamaya alışmaya çalışmak;onları sorun olarak görmemeyi tercih etmek.
Türkiye'de sıkça görülen durumdur.nerdeyse birçok dert,keder,sorun çözülmez onlarla yaşamak tercih edilir veya bu konuda dayatmalar uygulanır,aynen bozuk asfaltı yenilemek yerine onu yamamak gibi.
aşaka bitkisi hindistan'da bulunan sarmaşığa benzer bitkidir.aşk kelimesi de adını bu bitkiden almkatadır.
aşaka ağaçların gövdelerine sarılır ve ağaçların yapraklarının sararmasına neden olur aynen aşık olan kişinin yavaş yavaş akli dengesini ve mantığını kaybetmesi gibi.
genellikle at yarışlarından para kazanmanız için gerçekleştirilmesi gereken davranış.
günlük hayatta da deyim olarak kullanılır.sürpriz atı bulmak (nerde olursa olsun)büyük keyif verir.belki de sürpriz at olmak da...
Nasıl bir alışkanlıksa ilkokul sıralarında başlanılan üniversite sıralarına kadar süren bir değişmezlik.
0,5 0,3 0,7 0,9 1,0 vb. tipleri bulunan uçlardan artık birine müptela olduktan sonra bir diğerine geçiş yapılması hakikaten çok zordur.Zira hatırlıyorum ortaokulda bir ara 0,7 kullanmaya kalkışıp ancak bir hafta dayanmıştım.
insanı hayattan bezdiren bir durumdur.
kız güzeldir hafif yazma niyetindesindir,kız da senden bilgisayar başında otururken yardım ister.işte dersin yakınlaşma fırsatı ama...
şunu tıkla şurdan şunu indir arkasından da kopyala... derken kızın her şeyi birbirine karıştırmasını görürsün tekrar anlatırsın,olmaz bir daha derken kafayı yeme durumuna düşersin kızın kafasına vurmamak için kendini zor tutarsın.
o güzelim kız gözünde artık sıradanlaşır nihayetinde de lanet olsun deyip bırakır gidersin.
ankaralı namık'ın arabada beş evde onbeş ; aynı zamanda bir felsefeyi yansıtan şarkısından bir gönderme.
edit:şarkıyı ankaralı namık yaptı eksiyi ben yedim.
çaylar dağıtılır eleman çay tabağına konulan diğer iki şekeri dışarı bırakarak tek şekeri çaya koyar.
"olm nası içiyon len öyle bal gibi" der,küçük çocukların çok şekerli çay içmelerine gönderme yaparak karşıdakini inceden aşağılar ve karizma yaptığını düşünerek bardağından yudumlar almaya başlar.