sene 2007/2008 tüm theodoros angelopoulos hayranları aynı sohbeti etmekte
-üçleme ne zaman tamamlanacak? ikinci halkayı ne zaman zaman izleyeceğiz?
ve dust of time (zamanın tozu) çıkar pek normal bir şekilde o muhteşem hayran kitlesi
-işte o film üçlemenin ikinci halkası diye abanır üstüne.
fakat büyük bir yanlış var ki o film üçlemenin ikinci halkası değildir.
theodoros bize hoş bir sürpriz yapmıştır.
ve siz kocaman yüreği olan bir adam ancak koskocaman iklimlere dahi sığamayan bir aşkı anlatır dersiniz ve muhteşem bir filmi izlersiniz. muhteşem zamanlar içerisinde döner durursunuz.
theodoros angelopoulos un eleni karainrou ile o insanı kıskançlık krizlerine sokacak kadar muhteşem dostluklarından bir çok sahnede esintilerini hissedersiniz dust of time da.
film italya, almanya, rusya, kazakistan, kanada, amerika, olmak üzere altı farklı ülkede çekilmiş, oyuncular her zamanki gibi en uygun yüzler.
geçmişten alışkanlık vazgeçilmeyen oyuncu yine yerini almış (bruno ganz). fransız üçlemesinin red kırmızısından tanıdık Irene Jacob. bir çok sahnesinde bu sen değil misin theodoros? dediğimiz karakteri canlandıran Willem Dafoe.
hem filmin havasından hem hissettirdiklerinden uzun süreli bir üşüme eylemidir aslında theodoros un filmleri.
bu muhteşem filmin ardından üç sene sonra üçlemenin ikinci halkasını izlebilmek dileğiyle.
vivaldinin muhteşem eseri kendisi allegro non molto isimli eserle taban taban aynı ritimlerdedir bir hikayenin en can alıcı noktasında 2. bölümünün sunulması gibi.
birhan keskinin +iki mektup ile 96 yılında çıkardığı şiir kitabı içindekiler;
Dua
Baldamlası
Diğer Yarı/Uçurum
Saf Sabır
Ölgün Doğa
Zaman
Hançer
Eski Bahçenin Hafızası
Ruth iz
Cinayet Kışı
Kaktüs and Teksas
Kaktüs and Teksas Masumiyet
Mağara Çiçeği Giz
Eksik Cinayetler
birhan keskin in metis yayınlarından çıkmış kitabı; 1991-2002 yılları arasında yayımlanmış beş kitabını tek cilt içinde bir araya getiriyor. Delilirikler (1991), Bakarsın Üzgün Dönerim (1994), Cinayet Kışı + iki Mektup (1996), Yirmi Lak Tablet + Yolcunun Siyah Bavulu (1999) ve Yeryüzü Halleri (2002). bizzat siren çinayet kışı isimli kitaptan masumiyet isimli şiiri ısrarla tavsiye etmektedir.
Aksın, içimde bir nehir gibi
Dolanan keder
Unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
Bende durmasın
içimde öyle çok ki, her gidenden
biriktirdiğim melekler
zaman insafsızlık etmese
kederin oyduğu tarafımı sana getirsem
kalem beni tutmasa, anlatsam sana
siyah, simsiyah bir engerektir zaman
ve kış neler eder insana
nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara
sense kışı yaşamadın daha
reddetim bütün kesinlikleri
kalbim bu hayale bir daha inansın diye
siyah... değişmiyor,
siyah hala nehir içimde
ve kalbim anlamıyor
adalet yok, niye?
Yıktığım, atladığım, söndürdüğüm
Bir yangın yerindeyim
içimde sadece, dediğim gibi
Her gidenden biriktirdiğim melekler
Kalbimin üstünde bir daha hançer...
Siren gözyaşlarından nice ahular içtim,
Kokmuş cehennem gibi, süzülmüş imbiklerden:
Umutlardan korkuya, ondan umuda geçtim,
Kazanmak üzereydim, yitiriverdim birden.
En büyük mutluluğum budur derken, bir yandan
Yüreğim ne kadar çok hata işleyip durdu!
Gözlerim fırlar gibi oldu yuvalarından,
Humma çıldırttı beni, ta can evimden vurdu!
Şimdi anlıyorum ki serden gelen hayır bu,
iyiyi daha iyi yaparmış kötülükler
Ve yıkılmış olan aşk, yeniden kuruldu mu
Daha da gür, güzel ve yüce olurmuş meğer.
Öğrendim, dönüyorum huzuruna sevgimin,
Üç katını kazandım şerden yitirdiğimin.
yaşlısın deseler de bana,inanmam aynalara,
gençlik ve sen ayni yaştasınız ya!
ama zamanın yolyol izler açtığını görürüm de sende,
anlarım,er geç bana da gelip çatacak ölüm.
seni bastan ayağa saran su güzellik var ya,
yüreğimin en gösterişli örtüsü de o iste benim.
göğsünde yaşadıkça yüreğim, yüreğinse ben de arttıkça,
kim der ki, nasıl diyebilir ki, senden yaslıyım?
yeni doğmuş yavruyu sakınır gibi ebesi,
taşıdığım yüreğin üstüne ben nasıl titreyeceksem.
nasıl sakınacaksam kendimi, kendim için değil, senin için;
öyle sakin iste sen de kendini, ey sevdiğim!
geri gelir sanma yüreğin, benim yüreğim öldükten sonra;
bana vermiştin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha.
O gün gelsin, hazırım: er geç gelirse o gün
Kusurlarıma bakıp kaşını çatacaksın,
Aşkının değerine ters düşecek gördüğün,
Bu uyuşmaz hesabı silip kapatacaksın.
O gün gelsin, hazırım:el gibi geçersin ya,
O güneş gözlerinle selam bile vermeden;
Aşk bürünmüştür artık bambaşka bir kılığa,
Asık suratın için bulursun birçok neden.
O gün gelsin, hazırım, alıştırdım kendimi:
Değerim, hakkım budur diyerek bilebile,
Kendime karşı tanık, kaldırırım elimi
Ve savunurum senin haklı özrünü şöyle:
Zavallı ben' i bırak, yasalar senden yana,
Gerekçe gösteremem bana sevgi duymana.
reks sokağına girdiğini insan böyle anlar.
kara kara garip embesil özenti pis tiplemeler karşısına çıkar insanın.
bu gençlik pis olmak için elinden geleni ardına komaz.
saçları siyaha boyanmıştır bu kardeşlerimizin.
gözler kız erkek karışık kapkaradır.
hafif kambur yürümeyi karizma sayarlar, son derece manasız bakmaya çalıştıkları için insanı gülme krizine sokacak bir ifade hatta ifadesizlik seçilir yüzlerinden.
kalitesiz şaraba vişne suyu katıp kaliteli tat elde etmeyi kendilerinin bulduğunu sanırlar.
sonuç olarak illet tiplerdir gelecekte bu hallerinden muhtemelen utanç içerisinde bahsedecek ya da bahsi geçen yerden kaçacaklardır.