bugün bir spor gazetesinin son sayfasında reklamını gördüğüm türkiye'nin yeni havayolu şirketi. bildiğim kadarıyla herhangi bir havayolu şirketine bağlı değil* ilginç olan ise, istanbul'a yada istanbul'dan henüz uçuşu yok söz konusu uçağın. ankara'dan 8-9 kente uçuyor.
hepimiz biliyor ve farkındayız ki; ülkede işsizlik dizboyu abi*. ve kimimizin tuzu kuruyken kimimiz bunu ihtiyaçlar, hedefler, kariyer, vs. ama en doğrusu da para kazanmak adına istiyoruz bunu*. **
Sık gördüğümüz tiplerdendir. son örneğini geçtiğimiz günlerde yaşamıştım. şöyle ki;
sir34: pardon, çarşı durağı bir sonraki durak mı?
garip yolcu: nereye gideceksiniz?
sir34: ben igdaşda inecem. çarşı durağının ordaymış.
garip yolcu: evet bir sonraki durak.
(düşünce: e be abicim baştan söylesene şunu).
böyle insanlara anlam veremiyorum. bu olayı bir senaryo ile kurgulayalım:
sir34: pardon, çarşı durağı bir sonraki durak mı?
angut yolcu: siz nereye gideceksiniz?
sir34: sanane a.q. ya napacan nereye gideceğimi? çarşı durağını sorduk sana.
bu yıl ülkemizi manga'nın "we could be the same (aynı olabiliriz)" adlı şarkısıyla temsil edeceği ve norveç'in başkenti oslo'da düzenlenecek olan şarkı yarışması. yarışmada her ne kadar siyasi ilişkiler önemli rol oynasa da ilk 10'u banko, ilk 5'i ise olası olarak görüyorum manga için. yarışmanın başlamasına yaklaşık 15 dakika kaldı ayrıca...
1958 Iğdır doğumlu tiyatro ve sinema sanatçısı. Rol aldığı film ve dizilerden bazıları; Umut Hep Vardı, Uzun Gece (Eshab-ı Kehf), Hayat Kavgası, Öldür Onu, Hırsızın Oğlu, Yedi Numara. Şu an Abdullah Şahin Halk Tiyatrosu'nda rol almaktadır. Ayrıca birçok dizi ve filmde cast sorumlusu görevini üstlenmiştir. Ayrıca tiyatro eğitimi aldığım sıralar, baş eğitmenimdi.
Volkan Konak'ın 2000 yılında çıkardığı Şimal Rüzgarı" adlı albümünde yer alan çok sevdiğim bir şiirin en sevdiğim dizelerinden.
Gülümm
Bu gece birden bire yüreğimde sıcak bir mermi gibi hissettim yokluğunu
bu gece yaz havası gibi etimdesin
dişlerinle ısırdığın kızılcığa doyamadığım, karabardos sesi geliyor dere boylarından,
bu gece ayrılığımızın bin kere bininci gecesi galiba..
tütün gibi tükendi zaman
oysa ben seni erken yaşayıp hiç kaybetmemek için taze, hudutsuz sevdim
yüreğimin yenilmez aşk tanrıçası
galiba, galiba bu gece yazık ve özlemlerin gecesi.
insanlar kapı önlerindeki ayakkabılarını içeri almayı öğrendiği tarihlerde,
biz bolivya dağlarında dolaşıyorduk
jaz dinlemenin ayrıcalık olduğu dönemlerde ise,
ırkçı, beyaz kamçıdan kaçan siyah çıplak ayakların sesini duyuyor dört açıyorduk gözümüzü
sevdamızın içindeki kainatın küçüklüğüne ise hem şaşırıp hem gururlanıyorduk
öğle güneşinde yanmayı göze alarak yürüyorduk minik ellerin avuçlarında
sonsuz ufukardaki insanlığa, hürriyet kadar sevdiğimiz insanlara doğru
galiba bu gece, be gece ölümsüzlüğün gecesi...
bu gece çık boztepe'ye gülümm
seyredeyim seni tepeden tırnağa
sağ taraftan değirmendere'nin kıvrak kalçalı bir kız gibi denize katılışını seyredeyim
seni hissettim,
sol taraftan akçaabat'ın tütün kokusunu çek ciğerlerine
seni imrendim,
hiç birşey yapamıyorsan gülüm,
güneşin boztepe eteklerinde yanışını seyret
seni kıskandım..
bense bolaman virajlarında uzun saçlının yerinde çay içmekteyim birtanem
az kaldı düşerim o sahillere yelkenleri rüzgar içmiş sürmene takası gibi sarhoş açık denizlerden
seni özledim.
ağzımda yarım kalmış bi röpüşme gibi Sadık Gazioğlu hocamızın bize sölediği türküyle sana geliyorum:
"Ben bu kadar içmezdum derdumden içeyrum
ağlayun beni kizlar yandumda tüteyrum"
gerisini sorma o günlerden belleğimde bir tek sen kaldın lekesiz ve tertemiz, gerisini unuttum
daha sonraları ise ayrı düşmeyi ve sesini duyup gece yatağımdan fırlamayı öğrendim
sen benim korkum, yutkunuşum, uyanışlarımın en güzelisin
sen benim insanlığın bütün zaman ve mekanlarda peşinde koşup da bilemediği bildiğimsin
galiba galiba bu gece yağmurda gökkuşağı misali gülerken ağlamanın zamanı...