acikliyorum bana dusecektir. basimin ustunde yeri vardir zaten misafirperverligimi google earthden arastirmis da gelmistir. hos gelmistir, kostursundur dunyada.
uyudugu andir. yanina gidersiniz sarilirsiniz, annenin algisi o kadar gucludur ki hemen hisseder ve karsi ataga gecer. iste o az bucuk uyanik halleri tam yemelik.
70'lerde genc olmak isteginin en kuvvetli halkasi olan grup. i put a spell on you coveri diger tum coverlari burusturup bir kagit parcasi gibi cope atabilir oyle de guzeldir.
7. sezon itibariyle bir zamanlarin pastaci kizi victoria, yaptigi enfes pastalari yedigi icin olsa gerek, kilolu ve yaslanmis olarak tekrar gorulmustur. 1. sezon zamaninda etrafta dolasan ve etkisini yitiren "anne victoria" fikrini tekrar akillara getirmek icin mi boyle bir sey yapmislardir orasini anlayamadim. oyleyse gayet gereksiz bir is olmus cunku victoria'nin anne olmak icin elindeki tek kanit ted'le bir dugunde tanismis olmasi. kanaatimce victoria kismi eski haliyle kalmaliydi.
platonik oldugunuz kisiyi unlu ve begendiginiz birine benzetip asik oluyorsaniz askinizin suresi ve siddeti sitcomlarinkinden oteye gitmiyor. arkadaslara soylenmesi halinde ise guzide sitcomumuz nur topu gibi bir gulme efektine sahip oluyor.
bir yas daha buyumek hic mantikli degil. ustune dogdugun gun hayat muhakemesi yapmani zorunlu kiliyor. mesela su dakika kendini "o kadar dusunduk, o kadar iyilestik sonuc bu mudur?" derken duydun. demek ki insan bir sure sonra icinden de konusamiyor cunku zaten orasi yeterince dolu. buyumek sana yakismiyor sinsanson. dogmasan da olurmus be hamur olmus baklavam zaten ne bok yemeye annenle baban seni yapti hala aklim ermiyor. bu dedigim seyler kayitlara gecsin. gecti mi? tamamdir.
"limitim parcali fonks..." daha onceden bu basliga girilmek icin yazilmis, lise donemimde taslaklara kaydolan ve simdi limitten bir halt hatirlamadigim icin devamini getiremedigim bu cumle goruldugunde duygu seli yasandi. kayitlara gecsin.
yapay kas dedigimiz seyi cizdirme isleminden bahsedersek igrenc durur. alt komsumuzun yanindan bizzat bildiriyorum kadina kas yapayim derken devasa boyutlarda bir odun yapmislar. odun diyorum odun yahu anliyor musunuz?
adami olume goturur bunlar. ian curtis'in yeni bir cumle icin hazirlandigi her an hayatinizdaki iyi seylerin silinmesine yol acar sanki. hastalikli melodiler ruhunuza isler. intihari hissedebilirsiniz. ian curtis'i hissedebilirsiniz. hayatin laylaylomunda hissetmeyi unuttugunuz tum eksiklikleri hissedebilirsiniz. hissedilir yani. hissediliyor.
adres sormak icin yeltendiginde ,dogal olarak, adini bilmedigi adamlara "osman" diye hitap etmesi. istisnasiz her yabanci insana "hoop osman baksana bi su yol ne tarafta?" diyen bir adam babam. bir kere de ismi tutturmuslugu vardir. akabinde adi osman olan kisi "abi sen beni nerden taniyosun ya?" demis ve kendini sorgulamaya baslamistir.
bir joy division sarkisi. sarki biter ama "where have they been" demeye devam edilir.
here are the young men,
a weight on their shoulders
here are the young men,
well where have they been?
we knocked on doors
of hell's darker chambers
pushed to the limits,
we dragged ourselves in
watched from the wings as
the scenes were replaying
we saw ourselves now as
we never had seen
portrayal of the traumas and degeneration
the sorrows we suffered
and never were freed
where have they been
where have they been
where have they been
where have they been
weary inside, now our hearts lost forever
can't replace the fear
or the thrill of the chase
these rituals showed up the door
for our wanderings
opened and shut, then slammed
in our face
where have they been
where have they been
where have they been
where have they been
cok abartilan film. oyuncularla kurtarilmaya calisilmis hatta. ayni yonetmenin the science of sleep adinda eternal sunshine of the spotless mind a oranla daha az bilinen bir filmi daha vardir mesela. cok guzeldir, izlenesidir.
aci vermeyen bir tedavi. hatta korkup kactigim her gun icin kendimi pataklayasim geliyor. aslinda durum acidan beklentinizle alakali. ben baya baya doktor disimden beynime ulasip "aa bak suraya dokununca kolu atacak bak simdi. hop atti gordun mu? cok eglenceli zaaaaa xd" diye benimle oynayacak saniyordum ama alakasi yokmus. tabii igneye ragmen disinizdeki adi sinirleri hissedebiliyorsunuz ama koca koca adamlarsiniz bir sinek isirigi kadar caniniz yaniyor zaten dayanin o kadar. isin asli ilk seanstan sonra eve dondugunuzde ortaya cikiyor. disiniz eksisi kadar degil ama biraz agriyor. ikinci seansta azalmasi gereken agri yine eve geldinizde biraz daha katlaniyor. bu agri devam ederse doktorunuz seans ustune seans uygulamaktan kendini alikoyamaz hale geliyor. sonuc itibariyle biz son seansimizi bekliyoruz. umarim iyilesir. umun iyilessin. aci yok da bir daha kismi yutkunmalar yasamak istemiyorum.
bir de kanal tedavinizden sonra daha aci ve gercekten korkmaniz gereken bir gercekle karsilasiyorsunuz. o da 20lik diş probleminiz oluyor. beterin beteri var yani. gidin simdi "ne bok yiyecegim" diye dusunun. gercekten dusunun ama.
kesinlikle familia'nin sunger bob pecetesi olmamalidir. tamam goze hos geliyor bi gazla aliyorsunuz da elinizi, agzinizi silmeye kiyamiyorsunuz sonra. hadi niyetlendiniz diyelim tam elinizi silecekken sunger bob'un ellerini onunde kavusturmus, size umutla bakan, gelecegi adina en ufak bir korkusu olmayan o bakisiyla karsilasiyorsunuz. yazik yani gunah suncacik cocuga diyesiniz geliyor. yalniz bir sure sonra bu goz zevki ugruna harcanan az az paralar bir de bakiyorsun koca bir dag olmus. yapmayalim yani bunlari. akilli bir birey olalim. sunger bob'u zaaf haline getirmeyelim. hem kisa pantolonlu bir cocuktan ne zaman hayir gelmis sorarim?
klibinde yasemin mori'yi gordugumuz korhan futaci ve kara orkestra sarkisi. korhan futaci'nin "arabanın farı" derkenki sesi muslum gurses'e benziyor bir de. acaba muslum gurses bu sarkiyi soylese yakismaz miydi? onyargi varsa onu ortadan kaldirip hayal edin. yakisiyor vallahi. sonra dusunuyorum, abra kadabra korhan futaci ve kara orkestra'nin en iyi sarkisi demeye yelteniyorum ama diyemiyorum cunku bu adamlarin yaptigi her sey fazlasiyla iyi.