Öbür dünyanın kralıyım
Donmuş mabette soytarıyım
Siyah kumlarım denizim ah
Bu yüzden seni her gün sayıklarım
Büyük kuşların avcısıyım
Uzun yolların ayaklarıyım
Öbür dünyanın kralıyım of
Bu yüzden seni her gün sayıklarım
Ölmek varsa yoksa bir gün kollarında
Gideceğim yeri severim derdin sonunda
Artık yoksa varsa kalan aklımda
Öleceğimi bilmek kollarında
Büyük kuşların avcısıyım
Uzun yolların ayaklarıyım
Öbür dünyanın kralıyım of
Bu yüzden seni her gün sayıklarım
Ölmek varsa yoksa bir gün kollarında
Gideceğim yeri severim derdin sonunda
Artık yoksa varsa kalan aklımda
Öleceğimi bilmek kollarında
Ölmek varsa yoksa bir gün kollarında
Gideceğim yeri severim derdin sonunda
Artık yoksa varsa kalan aklımda
Öleceğimi bilmek kollarında Hey
Öbür dünyanın kralıyım
Yuvarlanır giderim kollarından aşağılara
Öbür dünyanın kralıyım
Yuvarlanır giderim kollarından aşağılara
Yeni bir mahsulüm kalırım
Yeni bir mahsulüm kalırım
Yuvarlanır bilirim dallarımdan aşağılara
kendilerini ve arkadaş gruplarını vampir, elf, ejderha gibi mitolojik ya da fantastik karakterler zannedip ve buna uygun bir yaşam biçimi benimseyen topluluğa verilen isim.
amerika'nın doğusunda apalaşya bölgesindeki ormanlarda yaşayan moonshine adını verdikleri kaçak içkiyi üretip pazarlayarak geçimlerini sağlayan topluluk.
mekanik bir hal alma durumu.
2011 ekim ayı sonları. yer florance nightingale gayrettepe. 15 dakika konuşsun diye tonla para ödediğim doktordan gelen tek yanıt. "annen ölüyor" ve bu yanıtı o zamanlar hayatımda olan kadına bahşetmesi. hissiyatsızlık...
o özel ama benim için en boktan yer olan hastanenin tuvaleti. gizlice ağlıyorum...
biliyorum ölüyor.
aynı gün aynı tarih, bir kadın daha benden çıkıyor, kaçıyor ölümün korkusuyla...
biliyor annem ölüyor ve o beni terk ediyor.
bahaneler üretiyor kendi çapında. bu acı biliyor çok fazla.
gitme demiyorum. gidiyor!
acı acı ile örtülür diyorum. gidiyor saygısızca.
ekim 5 2012. ölüyor bir kadın. anne!
arıyor bir kadın. doğru mu? dökülüyor dilimden tek bir kelime zorla "evet"
soğuk toprak örtülüyor tanıdık bir bünye, soğuk yüz, sıcak öpücükler.
ya geri kalan ben!
hisler!
çok uzaktalar...
tepki verememek gibi hikayelere. sıradan geliyor her şey. ölüm insanı sessizleştiriyor.
ayıran ince bir çizgi ise ruhumuzu durmasın.
ve acı... acı her dilde aynı yaşanıyor.
yaşamanın deliliğinde.
1978 yapımı "superman" filminde kripton gezegeninden gelen kal-el'i öz çocuğu gibi büyüten "ma kent" karakteriyle tanınan ve 92 yaşında hayatını kaybeden oyuncudur.
akşam iki kadeh bir şeyler içerim diye dışarı çıktınız fakat ikiden sonra durmayı beceremeyip bütün gece boyuunca bu eyleme devam ettiniz. sabah olup büyük bir baş ağrısı ve mide fesatıyla yataktan kalkınca, bütün gece durmadan içen kendinize de, sabahın körüne toplantı koyan yöneticinize de küfürler yağdırdınız ama nafile. söylenince geçmiyor bu hangover olayı.
bunu bilen eski içiciler, hangover heaven isimli bir şirket kurup, diyojen yemini içmişler hem de sek. o günden beri, tüm gececileri 45 dakikada ayıltıp halkın içine geri salmışlar. e tabi sizi o durumda yakalamışken minimum 90 doları da almaları normal. elin elleri ne bilsinler işkembeyi, kelle paçayı di mi?
dülger balığıdır. zeidae familyası üyesidir ve halk arasında peygamber balığı olarak ta bilinir.
vücudu yassı ve yüksek, ağız derinliği geniş, vücut ve yanaklar ufak pullarla örtülü, genç bireylerin vücutları şeffaf, göğüs yüzgeçleri uzun ve ikinci anal yüzgecin başına kadar uzanır. vücudun her bir yanında yuvarlak siyah leke bulunur. rengi başta ve sırtta açık kahverengi, arkaya doğru ve yanda sarımtırak, karında beyazdır, dibe yakın yerlerde bulunur. büyüklüğü ortalama 25-30 cm dir, maksimum 50 cm olur. ortalama ağrlığı 300-500 gram civarında dır.
doğu atlantik, batı pasifik, akdeniz, ege denizi, marmara denizi ve karadeniz'de yaşar.
ses dalgalarını harekete dönüştürmek suretiyle çalışırlar. ses dalgaları motor tüpü içinde bulunan metal elyafı topağının bir ucunun dışarıdan ısıtılırken diğer ucunun soğuk kalmasıyla oluşur. ısınan kenar tüpün içinde gidip gelen bir basınç dalgası oluşmasına neden olur. bu dalganın sönümlenmemesi piston ve metal elyafı arasında kalan ve tüpe göre daha dar olması gereken deliğin çapı ve boyuna bağlıdır. oluşan akustik dalga tüp içindeki hava basıncında dalgalanmalara neden olur. tüp içinde oluşan bu dalgalanmalar pistona gerekli hareketi sağlar. motorun çalışabilmesi için ilk hareketin dışarıdan verilmesi gerekir. aksi halde basınç dengede kalır ve motor çalışmaz.
bilim adamları 53 bin 426 kelimelik bir kitabı dna'ya depolamayı başardı. bu gelişmeyle birlikte insanoğlunun bilgiyi başka bir araca gerek duymadan doğrudan hücrelerinde taşımasının önü açıldı.
bilim tarihinde bir ilk daha yaşandı. harvard üniversitesi'nden araştırmacıyla 53 bin 426 kelimeden oluşan bir kitabı başarıyla dna'ye çevirdi.
bu başarı dna'in bir depolama sistemi olarak kullanılmasının yolunu açtı.
science dergisinde yayınlanan makalede dna molekülleri üzerinde büyük miktarda veri depolanabileceğini kanıtlamak için yapıldı.
araştırma sonuçları dna'in flaş belleklerden çok daha fazla bilgiyi depolayabildiğini ortaya koydu.
araştırmacılar kitabın metninin yanı sıra 11 fotoğrafı ve bir javascripti programını da ikili kodlara dönüştürerek depoladı.
harvard tıp fakültesinden profesör george church liderliğindeki üç kişilik ekip, 5.25 megabitlik içeriğin bugüne kadar yapılan en büyük kodlamadan 600 kat daha büyük olduğunu belirtti. böylece genetik materyal üzerine ilk kez bu kadar büyük miktarda veri yapay olarak depolanmış oldu.
bu boyutta bir veriyi dnaya kodlamanın birkaç gün sürdüğünü söyleyen dr. sriram kosuri, elbette arşiv amaçlı saklama için bu uzun bir süre ancak durum zamanla düzeliyor dedi.
dahası kodlanan verinin bu kadar büyük olmasına rağmen, kodlar çözülürken yapılan hata oranının ihmal edilebilecek kadar küçük olduğu ifade edildi.
uzmanlar dna kodlamanın maliyetinin hızla düşeceğini, önümüzdeki 5 ile 10 yıl arasında verileri dnadan saklamanın bugünkü dijital araçlara kıyasla çok daha düşük olacağını belirtti.
bir gram dna üzerine 455 milyar gigabyte veri kodlanabiliyor. bu da 100 milyar dvddeki veriden daha fazlası demek.
dna geleneksel dijital veri depolama sistemlerine göre birçok avantaja sahip. kolayca kopyalanabiliyor, ideal olmayan koşullarda saklansa bile binlerce yıl sonra yeniden okunabiliyor. kaset ya da dvd gibi hızla modası geçen teknolojilerin aksine, dna üzerine kod yazılması ve okunması insanlık var oldukça devam edecek bir gerçek.
dahası böylece insanlar dev bir kütüphaneyi hiçbir zorluk çekmeden hücrelerinde taşıyabilecek. tırnak ucu kadarlık yere dünyadaki bütün dillerin sözlükleri saklanabilecek.
1983 los angeles'ında geçen bret easton ellis'in aynı isimli romanından uyarlanarak beyazperdeye aktarılmış film.
izlemeye başlamadan soundtrack'indeki only you parçasını azar azar aşı niyetine almakta fayda olan film. filmden sonra zaten şarkıya bağımlı olunacaktır.