ay sonunda yapacağım belgrad gezisine ön hazırlık yaparken farkettigim durum. gerçekten şaşırtıcı. a harfi ile bitmeyen çok nadir kadın ismi görüyorum.
çevremdeki ak partili arkadaşların bu aralar en sık tartıştığı konu. binali yildirim yerine istanbul belediye başkan adayı olsa, ekrem imamoğlu karşısında kazanabilecek isim kim olurdu. Genelde melih gokcek üzerinde toplanıyor cevaplar.
29 Nisan - 3 Mayıs tarihlerinde tuyap fuar alanında gerçekleşecek savunma sanayii fuarı. günlük hayatınızda goremeyeceginiz silah, uçak, tank vb. askeri araçları inceleyip dokunabileceginiz sayılı fuarlardan. bu yüzden herkesi de almıyorlar zaten.
bilkent üniversitesi elektrik elektronik mühendisliği bölümünün fazlasiyla mütevazı ve iyi kalpli hocası. hocam. durduk yere aklıma geldi. keşke daha parlak bir öğrenci olup kendisinden daha fazla ders alma şansım olsaydı. **
bebeler şansınız varken değerlendirin böyle güzel insanları.
istanbul'un kadıköy ilçesinde fiyat performans açısından en iyi olan erkek öğrenci yurdudur. derneklerle, cemaatlerle ilişkili olmasindir. marmara üniversitesi göztepe yerleşkesinde okuyacak kardeş içindir.
bardaktan boşalırcasına koca koca damlalarla başlamış yağmurdur. yeni girne tarafında önce yamanlar dağı tarafından sesi geldi, sonra kendisi düşün artık.
tarsus amerikan koleji kariyer gününde mezunlar ile röportaj yapan kızın ilginç davranışı. kameraya bakarak konuşma olayını yanlış anlamış kızcağız heralde, ilginç görüntüler ortaya çıkıyor.
ekşi sözlükten ismin e hali adlı yazarın, çok haklı bulduğum kararı. işte şu:
"bu ülkenin cumhurbaşkanı ne dedi?
(bkz: taraf olmayan bertaraf olur)
peki cumhurbaşkanım artık ben de tarafım. kendi değerlerimden taraf.
insanlar tercihleriyle yaşarlar. her seçimin de bir bedeli var. sen ak parti'nin şiddet ve baskı politikalarına destek verip, mesela izmir'de ya da istanbul'da kadıköy'de benim senden alışveriş yapmamı bekliyorsan bu artık olmayacak.
ben ali ismail'i öldüren fırıncıdan, taksim'deki palalıdan, beşiktaş'ta kadın döven meyhaneciden, aksaray'da bir turiste 40 kişiyle saldıran insanlardan, nuh köklü'yü öldüren esnaftan alışveriş yapmayacağım.
ak parti politikalarına destek olan büyük zincirlerden de alışveriş yapmayacağım. kanallarında star'da ntv'de ak parti politikalarına çanak tutan, sonra açtığı yemek zincirlerinde beyaz yakalının parasını alan ferit şahenk'den de alışveriş yapmayacağım.
atv'ye sabah gazetesi'ne reklam verenlerden de alışveriş yapmayacağım. herkes tercihleriyle yaşar. sabah güler yüzlü esnaf, gece tayyip bey'in askeri, polisi, savcısı. sen beni öldüren adamlara destek olursan, tek kuruş para yok. bitti o devir. ya bu adam gidecek ve barışı, huzuru tesis edecek bir insanı destekleyeceğiz hep beraber, ya musluğu kesiyorum.
para benim param. kime istersem ona harcarım.
kimin ak partili olduğunu nasıl belirleyeceğimi söyleyeyim. akşam beni yalnız başıma sokakta sıkıştırdıklarında ak partili fırıncı benim vatan haini olduğumu nasıl tespit ediyorsa öyle.
haa
ferit şahenkler, turgay cinerler, nihat özdemirler,ethem sancaklar belli. bize ne satıyorlar belli. takip edin. atv'ye reklam verenler belli. almayın kardeşim.
edit: meselenin özü bizlerin özne olarak kendiliğimizi nasıl kurduğumuz ile ilgili. konu bir yaşam kültürü ve söz konusu kültürün dayandığı bazı değerler. bizler cemaat değiliz. bireyleriz. kitle ruhuyla hareket etmiyoruz. çıkar ilişkileri içine girmiyoruz.ihalelere girmiyoruz.
bugüne kadar bizleri kemalist, solcu, çevreci, alevi, gezici, darbeci bir sürü yaftayla ayıkladı bu sistem. özne olarak sistemin karşısına bu kimliklerle çıktığımızda sistem bizleri eziyor. bu böyle devam etmeyecek. madem sonuç ortada. bundan böyle kriminalize edemeyecekleri, yıllarca da sürekli pekiştirilen kimliğimle çıkıyorum. artık müşteriyim. ve bu kez bu son derece politik.
yaşam kültürümü savunmayan kimseye para kazandırmayacağım. yaşam kültürüme düşman ideolojileri besleyen sermaye gruplarıyla bireysel olarak savaşacağım. yaşamın büyük bir kısmı ekonomi. insanlar para kazanmak mı istiyor, o halde başkalarının yaşam kültürüne saygı göstermeyi öğrenecek. birlikte yaşamayı öğrenecek. bilinçlenelim. birilerini fişlememize gerek yok. kimden alışveriş yapmayacağımızdan çok kimden alışveriş yapacağımız, kimi destekleyeceğimiz üzerine düşünmeye başlayalım. cebimizdeki 20 lirayı yaşam kültürümüzü destekleyen sivil toplum örgütlerine, derneklere yatırmayı öğrenelim. tıpkı bugüne kadar siyasal islamcıların, cemaatlerin yaptığı gibi. biraz da birbirimizi desteklemeyi öğrenelim.
bu tarz majör başlıklar kitlenin bir araya gelmesi için daha uygun oluyor. önermenin aksine ben negatif bir söylem üzerinden değil pozitif bir söylemle yürümek yanlısıyım. yani yaşam kültürüme saygılı esnaftan alışveriş yapacağım. bunun için de yatay bir örgütlemeye ihtiyaç var. belki bir 'mavi' liste oluşturulur. ve savunduğumuz değerlere saygılı insanlar(esnaf) bu listenin içinde yer almak isterler. yani kimden almayacağımdan çok kimden alacağıma dair bir düşünce pratiğinden söz ediyorum.
edit 2: iktidarlar kendi adamlarına ihale verirlerken iyi, yıllarca cemaatler kırtasiyeden, bakkala, kasaba, dershaneye, okula yalnız kendi müridlerine para kazandırırken iyi. siz yapınca büyük iktidar yürüyüşü, vatandaş kendi yaşam kültürünü savununca aptal. kimin aptal olduğunu göreceğiz. chp'si hdp'si mhp'si umrumda bile değil ben kendi yaşam kültürüme kendim sahip çıkarım. bizler yolunacak kaz değiliz.
edit 3:
iki pozitif etkisi olabilir böyle bir bağlamda düşünmenin.
1)insanlar tüketici olarak da bir şeyleri değiştirebileceğine dair yeniden düşünmeye başlarlar. bizler tüketici olarak yoksak sistem ne ifade eder? ekonomi politikanın özüdür. sadece üst yapıyla, söylem üretmekle bir şeylerin değiştirilemeyeceğini fark etmeliyiz. ki bugünü düşündüğümüzde hükümet karşıtı gazetecilerin çoğu işsiz. akademide de büyük baskılar var. yani o söylemi üretecek insan da yok. karşımızdaki yapınınsa onlarca şirketi var. yenilerine de çöküyorlar.
iktidarla sermaye iç içe bir yapı. bu yüzden tüketici olarak da politize olmalıyız. bunun sermayeyi sıkıştırabileceğini düşünüyoruz. hayal mi? denemeden bilemeyiz. büyük sermaye sahiplerinin daha net bir şekilde konum alması gerekiyor. nedir bu konum? örneğin demirören şirketler zincirinin gazetelerinde tarafsız haber çıkmasıdır. hükümetin vergi cezası sopası var. müşterinin de satın almama gibi bir sopası. bakmak lazım demirörenlerin hangi ürünlerini satın alıyoruz? tercih sermayenin. bunları hafife alanlara, gezi sürecinde bir çok sermayedarın ve yöneticisinin boykot tehdidine karşı ben de geziciyim diyerek u dönüşlerini hatırlatıyorum.
2)bir-iç ekonomik sistem nasıl kurulabilir bunun üzerine düşünmeye başlamalıyız. tıpkı islamcıların 90larda yaptıkları gibi kazan-kazan üzerine bir sistem kurmalıyız. aynı doğrulara inanan insanlar bir ekonomi oluşturmalı.
unutmayın gezi sürecinde ne olduğunu. geziye destek veren herkesin sanatçısından, iş adamına herkesin ekmeği elinden alındı. müzisyenlerin bile belediye konserleri iptal edildi. karşımızda kim olduğu görmek zorundayız. faşist olan biz değiliz. bizler birbirimize destek olacak kişileriz.
listeler yayınlama işi, büyük fişlemeleri doğru bulmuyorum. her şey ortada. kimin ne olduğu belli. ihaleleri takip edin. ihaleleri alan şirketlerin başka şirketlerine bakın. belediye ihalelerine bakın. belediyenin reklam işleri kimlere gidiyor bakın. otobüs firmaları, ya da kaldırımları kim yapıyor? daha da basiti var. havuz medyasına büyük reklamları kim veriyor!"
bilkent üniversitesi'nin çok büyük ihtimalle en birikimsiz, öğretme becerisi olmayan, günlük tabirle "işsiz" diyebileceğimiz türden hatta "boş beleş" diye tanımlayabileceğimiz akademik elemanıdır. robin ann downey kanadalı olup okulda sadece ge301 kodlu science technology and society dersini vermektedir. zaten bir başka dersi de veremez. bu dersi de at gözlükleriyle işler, yazdığınız makaleleri aynı şekilde değerlendirir. kendisinin henüz okumadığı makaleler akademik makale sayılmaz. eğer size derste xyz'nin makalesini okuttuysa ona verdiğiniz makalede onun dışında yaptığınız alıntılar bir anlam ifade etmez. midtermünde makalenin yazarının adını sorar. dersi sunum üzerinden anlatır, hazırladığı sunularda ne ile ilgili konuşacağını unutur. çok konuşur, boş konuşur. ofisine gidip kendisinden fikir almaya çalışmayın, bir şekilde hep onun dediği doğrudur. ya sistemini değiştirmek zorunda kalacaktır, ya da bilkent kendisini tekrar eğitim verdiği liseye geri yollayacaktır.
biraz önce yamanlar dağı üzerinden geldiğini düşündüğüm, her yeri turuncuya çeviren toz bulutudur. kum da olabilir. bari yağmur getirse de rahatlasak biraz.
"kariyerine start ver" mottosuna sahip türk telekom grubu şirketleri staj programı. cv üzerinden eleme aşamasını geçtiğinizi 444 1 444'den aranarak öğrenirsiniz. * 2 gün üst üste, aynı bilgiler sorulmak üzere aranabilirsiniz. hatta aynı gün içinde 10dk içinde art arda aranabilirsiniz. türk telekom grubu şirketleriyle de ilk tanışmanız böyle olmuş olur.
özellikle üniversitenin son sınıflarında okumakta olan ogrencilerin dile getirdiği durumdur. en büyük argümanları ise mesai saatinin bitiminden sonraki kafa rahatligidir. diğer tarafta ödevler, laboratuvar raporları, çalışılması gereken quizler, midtermler, finaller vardır.
ing. öğrenciler hata yapar anlamına gelen bir palindrom.
bilkent üniversitesinde mühendislik okuyup da cs derslerini david'den alan herkese tanıdık gelecektir. devamsızlıktan kalma seviyesinde olduğumda onu kendi silahıyla vurmayı planlamıştım ama bırakmadı. neden? çünkü adam. genç möhendis adaylarına da malzeme verelim.
Aselsan Bilkent Mikro Nano Teknolojileri Sanayi ve Ticaret AŞ adıyla aselsan ve bilkent üniversitesi ortaklığında kurulan yüksek performanslı nano transistör üretecek olan şirket. buralar girdi dolabilir, bu şirket de bize yarayabilir. mezun olalım da hele.
twitter'da devam eden bir sosyal medya kampanyasıdır.
boyun ve bel fıtığına sahip annemin; babam, kardeşim ve bana "bugün tencere tava çalmayacağım, ben de geliyorum" diyerek basmanede biber gazı yememek için koşturmayı göze almasıdır gezi. ayrıca karataştan göztepelilerle birlikte yürüyerek, alsancakta karşıyaka, altay, altınorduyla buluşup, kol kola slogan atmaktır.
genellikle farkında olmadan yapılan eylemdir. günlük hayatın akışında fark edemezsin. dedenden, babaannenden, o çok sevdiğin insanlardan uzaktasındır. anca okulun tatile gittiği zamanlarda yanlarına uğrayıp ellerini öpersin. arada bir arayıp onları mutlu etmeyi akıl edemezsin. dedeni kahvede yakalayıp, "durun benim torun arıyor" dedirtmezsin. bu durumu bazen geç olmadan fark edersin, bazen ise çok geçtir.
yeni tanışılan ve kısa bir süreliğine görülen bir kişinin uzun zamandır aklınızı meşgul etmesidir. gece yatmadan önce edilen kısacık sohbetleri loopa sarıp tekrar tekrar yaşamaktır. Ve en kötüsü de tanımlayamadığınız bu 'hastalığın' teşhisini koymak için beklemeniz gereken süreyi bilmemektir.
yeni açılmış, güzel düşünülmüş bir internet sitesi. en ufak bir işiniz için ihale açıp, teklif alabiliyorsunuz. yaygınlaşması halinde kullanıcılara çok fayda sağlayabilir.
1961 doğumlu, Boğaziçi mezunu, ODTU Master'ına sahip, şimdiye kadar birçok şirketin kuruluşunda yer almış bilkentee hocası. inanılmaz mütevazı, güler yüzlü bir hocadır. dersinde bulunduğum bir dönemde kendisinden kazandığım en önemli şey ise başarma ve bitirme isteğidir. sizi imkansızın olmadığına inandırır ve öyle yada böyle ona yaklaşmanızı öğütler. proje sunum gününüz gelir projeyi bitirememişsinizdir, "pes ediyor musun?" der. hayır cevabını aldığında ise tamam haftaya burada tekrar görüşüyoruz der. biraz önce finalinden çıktım. yine umut vadeden bir sınav olmadı. büyük ihtimalle kalıyorum dersinden ama ben EEE102'den, daha doğrusu Ergin Hoca'dan alacağımı aldım.