Elimden tutup kaldıracak kimse yok, olmadığından değil, kimsenin gücü yok. Öyle boktan bi haldeki şu an her şey depresif kişiliğimi arkaya atıp dik durmaya çalışıyorum. korkumdan yaklaşamıyorum, anneme, babama, teyzeme. hangisinin elinden tutsam yere yığılacakmışım gibi. burda anlatırken de bir nevi kafa sikiyorum ama başka hiç bir çarem yok. çaresizlik değil bu arada, çıkar yolu yok.
Ödeyemediğim her sevabın bedelini kanımı akıtırcasına benden alan Tanrı'ya sesleniyorum.
Bitmeyen can acısına bir yenisini daha ekleme.
Ya yok et ya hükümsüz kıl yazdığın kaderi.
Böyle devam edilmez,
en virajlı yollardan böyle hızlı dönülmez.
Yaptığın iyiliklerin diyeti böyle yasak duman gibi zorla içine çekilmez.
Avucundakine aşık olanların özlemine şiirler yazılmaz,
Acıyla bezenmiş dizelerin ayazındaki kelimeleri mürekkebiyle dolduranlarmayanlara şair denmez.
Bekleyenlere selam olsun mu derdin burda olsan?
Sen de insan olsan isyan etmez miydin en yüce gönüllüye?
Sessiz sessiz ve bi o kadar da haykırış dolu göz yaşları akıtmaz mıydın yastığın köşesine?
Elindeki sigara parmağını yakarken durmaksızın küfür etmez miydin gelmişine geçmişine?
Anlatamadığım her derdin dermanını bir mıh gibi iki dudağının arasında saklayan Tanrı'ya sesleniyorum.
Bu içimdeki yağmurları durdur, yakma nefsimi körelten ateşi her gün yeniden.
Ya bırak beni sonsuz boşluğunda bir tüy gibi savrulayım ya da tut ellerimden okşa başımı.
Böyle yaşanmaz,
en zor gecelerde tek tük yanan lambaların ışığından yol görünmez.
Daldığın uykuların sabahları böyle kan ter içinde aydınlanmaz.
Yalnız bırakanlara masalarda öyle efkarlı şarkılar söylenmez,
Günah kıldığın rakının dostluğuna hiçbir insanoğlun omzu erişemez.
Beklemekten yorulup sevmez miydin burda olsan?
Sen de bizim gibi olsan bu denli ağrıyla tutunabilir miydin hayata?
Konuşamadığın her kelime boğazına takılıp daha hiç konuşmamış bebekler gibi gözlerinin içine baksa, anlatabilir miydin?
Böyle her zerren yanarken mahşerden korkar mıydın?
Beni yalnız bırakıp giden Tanrı'ya sesleniyorum.
Ben kimdim unuttun.
Arka fonda beşiktaş marşları elleriyle tempo tutan insanlar,
heyecanlılar.
Ben de seni böyle seviyorum işte.
her maç sabahına formasını giyip uyananlar gibi.
içtikçe daha çok aşka gelen taraftar gibi seviyorum.
Kim olduğunu umursamadan elini omzuna koyan tribün gibi içimdeki sevdan.
Öyle karşılıksız öyle tutkulu.
Aşkı bir beşiktaşlıdan öğrenebilirsin.
Renkleri, mutluluğu, vazgeçmemeyi.
Ben de onlardan hallice işte.
Gelmeyen mesajına ragmen,
Calmayan telefonuma ragmen,
görmediğim ellerine,
koklayamadığım tenine rağmen,
seviyorum seni.
Yensem de yenilsem de seviyorum.
Küfür etsem de soluksuz,
Nefes aldığım kadar seviyorum.
Beni duy.
Sana ihtiyacım var.
baya uzaktan seviyorum mesela hiç söylemedim sevdiğimi düşünsene sevdiğin insana ağzın dolu dolu diyemiyorsun mk. neyse prenseslere küfür etmek yakışmaz. uzaktan sevmek aşkların en güzeli falan değil insan ayda yılda bir o omuza kafasını koymak istiyor.
yaklaşık bir aydır bunu planlıyorum yani ölmeyi. en temizi bu sanırım. her iskelede denize bakıyorum adım atamıyorum. öyle kolay değil sanırım ileriye doğru yüzmek yine birinin arkadan itmesi gerekiyor. resmen şu an boş yaptım ama kimseye anlatamadığın şeyler denizde boğulmaktan daha beter onu söylemeliyim.
7 ocak'ı iple çekiyorum. Elveda demek için son 5 gününüz desem nasıl bir veda düşünürdünüz? bana güzel veda etseniz de etmeseniz de hiçbir şey değişmeyecek ama olsun. bi yerlerde dursun.
Göğüs kafesimin içindeki çıldırış boğazımı sıkıyor.
Her an her saniye sessizleşen ve bir anda yükselen çığlıklara dayanamıyorum.
Kalbim sağır oldu, beynim ise hassasiyetinin doruklarında.
Ne cevap verebiliyorum bağırışlara ne de kulaklarımı tıkayabiliyorum.
Zararsın çocuk, hem fazlan hem azın zarar.
Yok olduğunda cinayetsin, var olduğunda katil.
Canım yanıyor.
Beni cennetine alıp orada yakmandan anlamalıydım adaletsizliğini ama inandım çocuk, bi kez olsun öyle güzel güldün diye inandım.
Şimdi cehennemine kabul etmeyen bir dünyanın içinde uzun uzadıya voltalar atıyorum.
Dokunuyorum taşlara, duvarlara, toprağa; hissediyorum gökyüzündeki o uğultulu rüzgar sesini; hergün biraz daha sonsuzluğa inanıyorken, senden geri adım atamıyorum.
Yanıyorum çocuk, öyle bir alev ki bunu yapan ateşin sen olduğuna inanamıyorum.
Taa ayak parmaklarımdan yaktın beni, en zor anımda sana koşmak istesemde üstüne basamıyorum gerçeklerin, gelemiyorum bir anda yanına, tutamıyorum ellerinden çünkü ellerim yangın seni yakamam çocuk, senin o güzel ellerini yakamam.
Benzinim bitti. Yollar tükendi. Yazdığım en güzel hikaye mutlu sonla bitmedi. Yere düşen peçete gözyaşlarımı emdi. Ben bu hikayeyi bir barın tuvaletinde yazsaydım keşke. Sarhoş kafamın bir hayal ürünü olsaydı. Ama değil. Karşımda dibinde azıcık su kalmış bir bardak. Su dolduracak takatim yok. içim çöl. Kahraman hikayeye ait değil. Hikayeyse hayatın kısır döngüsünde sıkışıp kalmış. Tek başına sıyrılamıyorsun canını acıta acıta yazıyor her kelimeyi. Sen öylece hiçbir şey belli etmeden bir köşede dururken bana bir şey söyleyin. Peçeteler yerlerde, yorgan hiç açılmamış, yatak hiç yatılmamış gibi soğuk. Kar mı yağıyor? Konuyu nasıl dağıtabilirim? Ya anlarsa durumu ya olanı biteni çizerse kapatırsa yanıkların üstünü merhemle ya bir daha yanarsa elim kolum. içim çöl. Gördüğünüz mutlu anlar serap. Hep o filmlerde izlediğiniz gibi hiç çöle gitmemiş birinin bildiği gibi veya hiç bu kadar susuz kalmamış birinin anlayamayacağı gibi. içim çöl. O hep ertelediğiniz seyahat planı gibiyim. Hep o ertelenen alarm gibi. Uyandığında ensende hissettiğin ter gibiyim. Benzinim bitti. Yollar tükendi. Hiç gidilmemiş yollar kaldı geriye. Herkes götürse en sevdiği anları, kimsede kalmasa. Ya anı biriktiremeyenler ne yapacak? Yağmurda dışarı çıksınlar, ıslansınlar. Karda dışarı çıksınlar, vapura binip sisli denizi izlesinler. Güneş tam tepedeyken yokuş çıksınlar, yorulsunlar, terlesinler. Rüzgar varken çimenlere uzanıp müzik dinlesinler. Kahramansız anlardan anılar biriktirsinler. Hiç'in daha fazla hiç olduğu anlar vardır farkına varsınlar. Yok'un daha yok olduğu zamanların varlığını parmak uçlarında hissetsinler. Bu yüzden gidilmemiş yollardan pişman olmasınlar, hiç hayalini kuramadığın pişmanlık-pişmanlıktan sayılmaz. Yollar tükendi. Kahraman çirkin. Güzelleşmesi için gözle görülenin, o gözün ciğerden bakması gerekiyor. Kahramanın öksürüğü bile yalan, onun malesef ki ciğeri yok. Kahraman için herkes bir. Benim için herkes hiç.
makyajla güzel olan kızın en büyük korkusudur ve her stalkladığında kıskançlığından ay bu da bakımsız diye yerdiği kızdır. ya bu arada makyajsız güzel kız makyaj yapınca da çok güzel oluyor ya kendimi vurasım geliyor. o fırça darbelerime, emeğime yazık be.
çorbaya her limon sıkışımda beni benden alan en sevmediğim özelliğim. ben olayı biraz daha abartıp arada et koparma boyutuna geçtiğim için acı katlanarak çoğalıyor. bu arada hakikaten stresten oluyor yani ben gerekçe olarak bunu sunuyorum.
ya şimdi adam içiyorsa yapacak bir şey yok sen de iç ne diye olayı karmaşık hale getiriyorsun? en sevmediğim kız tipidir. hatta bir anımı paylaşayım. bi keresinde rakı masasında arkadaşımın elinden kadehini alan sevgilisi o daha içmicek midesi bulanıyor açıklamasını yapmıştı. işte bu yedek anneliktir. dramdır. bu yedek annelik ayrılık sonrası kpss'ye girip memur olmaya kadar gider. yapmayın kızlar.