kurtuluş savaşını veren nesil savaştan sonra yıkık dökük ülkeyi ayağa kaldırabilmek için tasarruf edip kalkındırdılar.şimdi bu birikimleri onların emanetini bizimse geleceğimizi parsel parsel satmaya kimin hakkı var?bu özelleştirme değil,bu ülkeyi peşkeş çekme.limanlarımız bile satıldı.satılan tekel fabrikalarındaki işçiler topluca çıkartılıyor.bu insanlar aç.bu fabrikaları satın alan yabancı sermaye elbette türk işçileri çalıştırmayacak değil mi?kime sattı doğru kimlere satmadı ki?
bi püskevite günlerce gülen yurdum insanı.hayır çok doğal bir olay bu herkesin zaman zaman başına gelir gülüp geçersin ama artık heryerde aynı espriyi duymaktan fenalık geldi millet gülmeye bahane arıyor kanımca.
kuşkucu thomas caravaggio'nun ünlü bir tablosudur.diğerlerinden farklı olarak bu tabloda thomas isa'nın yarasına dokunur.bu rönesans sonrası ressamların olayın en çarpıcı anını resmetmesinden ileri gelen bir tekniktir.
sansürü sadece pornonun yasaklanması olarak gören zihniyettir.özgürlük ve demokrasi kavramlarından haberleri olmayanlardır.yaşadığımız ülkede sahip olduğumuz anayasal haklarla özgürlüğümüzün kısıtlanmasına elbette izin vermeyeceğiz.türkiye'yi tekrar orta çağa sürüklemek isteyen zihniyetin tabi ki kölesi olmayacağız.türk milleti neyi seçip seçmeyeceğine,neyin zararlı ya da yararlı olduğuna kendisi karar verebilecek kadar zeki bir millettir.
sansüre ve baskıya göz yumanların ülkeyi getirdiği durum: içki yasak, sigara yasak, internet yasak, ordu içerde, basın içerde,sapık dışarda,doktor grevde,hırsız mecliste, katil sokakta!
araştırmacılara göre kürtçedeki 8500 kelimenin 3000 i türkçe,2000 i türkçeleşmiş kelimeler ve geri kalanıda farsça ve başka dillerdendir.ayrıca zazaların 200 yıl öncesine kadar türkçe konuştuğu ve türkmen oldukları bilinmektedir.divanı lügatu türk te türkmen türk adam türk kişi anlamına gelmektedir.kırman da kır adamı anlamındadır.kırmançi de bu nedenle kırsal kesim lehçesidir.kürtçe diye bir dil yoktur dolayısıyla.
Atamızı karalama kampanyaları nedense bir hayli çoğalmaya başladı ama hiçkimsenin buna yüreği yetmez.Atatürkçü düşünce ve harekete sahip bir nesil var herşeye rağmen.
erdal beşikçioğlu ve harika performansı diyebileceğim oyun.böyle bir oyunu bu kadar güzel ancak o oynayabilirdi zaten.tonlaması ve mimikleriyle oyunu alıp götüren,vinç üstünde yaptığı hareketlerle de ayakta alkışlanmayı hakedecek oyunculuk ve güzel bir tiyatro oyunu.bilet bulupta gidebilmek çok güzeldi tabi.
yaşam denilen kavganın en soylu dövüşçülerinden birisidir.ne otoriteye ne de soysuz kimselere boyun eğmiştir.ne dinsizdir ne de gavur zaten bu ülkeye bu kadar çok şey katmaya çalışırken,cüzzamı insanlık dışı bir hastalık konumundan çıkarıp bu ülkenin insanlarına hizmet ederken kendi hayatını bile hiçe saymıştır.doğuda okuyamayan birçok kız çocuğuna o el uzatmıştır.türkan saylan olmak örümcek bağlamış düşüncelere kafa tutmaktır.o bunu başardı.dinsiz olduğunu türkleri sevmediğini söyleyenler,nasıl olabilir bu?bu kadar insanın hayatını kurtarmak için kendi hayatını hiçe sayan biri zaten çoktam cennetteki yerini hazırlamıştır.nur içinde yatsın...
hadi özısık'ın yazısı hislere tercüman bence,evet bu kadar olmamalıydı komikti atatürk ü atamızı anlatan bir film böyle hayal kırıklıgı yaratmamalıydı..
Hadi Özışık: Zülfü Livaneli'nin Veda Filmi Tam Anlamıyla Rezalet
internetHaber yazarı hadi özışık Zülfü Livaneli'ninfilimini yerden yere vurdu. işte o yazı:
"Atatürk'ün hayat hikayesini anlatan Veda filmi, Zülfü Livaneli kusura bakmasın ama kelimenin tam anlamıyla rezalet.
Atatürk'ü canlandıran sanatçı Sinan Tuzcu, Zeybek oynayabilmek için, üç ay boyunca eğitim almış.
Almaz olaymış!
Zeybek'i kavramış olması tamam da...
Filmde Atatürk'ün o korkunç hali neydi öyle?
Salih Bozok, Atatürk'ün korkunç bir görüntü sergileyerek Zeybek oynadığını söylemiş olamaz. O halde, sanatçı Sinan Tuzcu'nun o külhanbeyliği, omuz sarkıtması ve en önemlisi gözlerini küçük çocukları korkutacak kadar açması niye?
Zülfü Livaneli bu görüntüleri hiç mi görmedi?
Atatürk, filmin bir bölümünde öngörüde bulunuyor Cumhuriyet'i kurmadan önce. Sinan Tuzcu olacakları öyle bir anlatıyor ki, elinde sigarası, bakışları gerçekten korkutucu. Atatürk bu ülkenin selameti için mücadele etti. Filmdeki gibi, öç almak veya kendi egosunu tatmin etmek adına kurmadı bu Cumhuriyet'i.
Atatürk'ü farklı yansıtmış Veda.
Fikriye ve Latife'ye olan ilgisi mesela.
Sinan Tuzcu, daha çok aşk, meşk filmlerinde sergilediği tavırlarını Veda'ya taşımış. Atatürk'ün Fikriye'ye bakışı, duruşu, sonra da yerinden kalkıp elini omuzuna koyması... Bu sahnenin öncesine baktığımızda, Fikriye'nin kafasındaki örtüyü çıkaran Atatürk sanki Fikriye'yi elde etmek için arkadaşlarıyla birlikte zemin hazırlamış gibi.
iğrenç bir rakı sofrası!
O gece evinde Fikriye ile memleketi kurtaran Atatürk, ertesi gün izmir'e gidiyor ve Latife ile karşılaşıyor. Fikriye'deki bakışların aynısı bu kez, Latife'nin üzerinde.
Sonra da şöyle bir ifade:
"Fikriye şarktı, Latife ise garp."
Atatürk'ün Fikriye'yi bırakıp Latife'ye gitmesi için ucuz bir bahane!
Atatürk gerçekten bunları yapmış mıydı?
Ha bir de Fikriye'nin intihar sahnesi var.
Köşk yıkılıyor, Atatürk yerinden kımıldayamıyor.
Hayır hayır!
Atatürk bu değil...
Bizim okuduğumuz, bizim inandığımız, bizim Atamız dediğimiz Atatürk bu değil. Zülfü Livaneli istediği kadar yaptığı filmle övünebilir, ama sinemadan çıktığımızda, "Mutluluk"taki kadar güzel sözler duymadım Livaneli filmi için.
Özeti şu:
Veda bir Livaneli filmiydi.
Ama filmin senaryosu Livaneli'ye yakışmamıştı.
Atatürk ise yukarıda belirttiğim gibi, o bildiğiniz Atatürk değildi.