ilk yardım'ın her harfinden bi' haber bir hastahanedir. birkaç gündür aralıksız süren ateşimin ardından sonunda titremeye başladığımda ve elim ayağım tutmayacak hale geldiğinde, en yakın yer diye arkadaşlar beni oraya götürmüşlerdi. ancak emekli sandığına,sskya, bağkura baktık, hiç birisinde kaydım görünmediği için muayene edilmedim.
alkışlıyorum,
bu ülkedeki tüm acil mantığı taşıyan hastahane personelini ayakta alkışlıyorum.
Bir zamanlar bunun hamburgerlerinin içinden fare tırnağı çıktığı iddiaları vardı. *
sonra jelatin gibi tadı var diye sosları hamburgerlerinin rağbeti düşmeye başladı. burger king çıkış yakaladıkça mcdonald's iki kesime hitap etmeye başladı;
çocuklar,
zenginler.
ancak görünen o ki üniversitede okuyan, tatilini çalışarak geçirmeye karar vermiş eski mcdonald's çalışanı, burger king kasasının arkasından "mek'e hoşgeldiniz!" die seslenmeye alışık olacak, "börgır'a hoşgeldiniz!" diye seslenmeye devam ediyor.
adından ötürü her an bir yerden girişimciler fırlayacak gibi hissettiren cadde. muhtemelen dolce&gabbanaları çekmiş, Porsche'uyla, Lamborghini'siyle dolaşan adamları/kadınları bulmayız ama öyle hissettirir.
(bkz: forbes)
bunlar da sözleri;
Tell me why this world is a mess
I thought you always tried your best
Tell me what I'm ought to do
Maybe you should do it too
Tell me why they're sleeping alone
No house no where to call a home
Tell me what I'm meant to see
Won't you stop preaching at me
And I wanna see what it's all about
And I wanna live, wanna give something back
Don't tell me that it's over
It's only just begun
Don't tell me that it's over
Or that this song is sung
The song is sung
All the money in the world
Would never slit all the wrongs to right
All the fire in the world
Would never set my heart alive
Amy Macdonald Don't Tell Me That It's Over lyrics found on
I dream of a day when it's all gone away
And the sun is shining bright
I dream of a day when it's all gone away
But dreams are for night
And I wanna see what it's all about
And I wanna live, wanna give something back
Don't tell me that it's over
It's only just begun
Don't tell me that it's over
Or that this song is sung
The song is sung
Don't tell that it's over
Please I'm on my knees I'm beggin you to stop
It's over please I'm on my knees I'm beggin you to stop
And I wanna see what it's all about
And I wanna live, wanna give something back
Don't tell me that it's over
It's only just begun
Don't tell me that it's over
Or that this song is sung
The song is sung *
Bebek Firarda klasikleşmiş bir filmdir. Çocukluğumuzun filmidir. gençlik heyecanıyla dışlanan film gün gelir 80küsür yaşında yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle izlenebilir.
öyle adama tatlıyı yaparken kocaman sarılacaksın işte.
Ama hiç bir zaman hem tatlı yapıp hem de erkek gibi erkeklik yapan adama denk gelmedim, denk gelenini görmedim. üzgünüz beyler.
Eskiden bu durum fabrikatör kızı, fakir erkek, kara yağız delikanlı olarak nitelenirdi.
filmlerde konu esasen buyken günümüz ilişkileri nasıl fuckbuddylere, one night standlere döndüyse hanımkızlarımız da fakir olup genç beyler fabrika sahibi olmaya başladı, bu durum filmlere dizilere yansıdı.
işin gerçeği zengin erkekle fakir kız diye bir şey yoktur.
Zengin erkekle, zengin-fakir kızlarrrr vardır.
Bir ürünün piyasaya giriş süreci gibi bir hatun.
giriş aşamasında ucuz, sıradan...
gelişme olgunlaşma aşamalarında okan bayülgen'e falan çıkar, inanılmaz tutmuştur, kaliteli klipler çekilir, kareografili danslar vs...
e artık tükendiği dönemde güzelim adlı parçalara klip çeker. miyavlar.
budur parçasıyla zorla da olsa gönlüme girebilen şarkıcımız atiye, yine bir s*çış gerçekleştirmiş. Güzelim klibi de parçası da hayatımda dinlediğim sanırım en korkunç parçalardan birisi... Sözüm meclisten dışarı tabi. Gerçekten yazık sevgili Atiye...
dün istiklalin ara sokaklarında yürürken yanından geçtiğim bir cafede bir anda tınlayınca tüylerim diken diken olmuştu...
O kadar anlamlı o kadar özel bir parça ki bu... Ayrıca fazlasıyla nostaljik ve rüzgar gibi...
Serum sanırım kafa yapan en sağlıklı şey.
Net hatırlıyoru, bir gün hortumdan akan su yüzünden elimin tersini serum hortumunda görüp elimi kahkaha atarak havada gezdiriyordum. arkadaşlarım yanıma geldiğinde bir tokatla beni kendime getirdiler.
Ama siz yapmayın çünkü muhtemelen o an hastahanedekilere iyi örnek teşkil etmiyor olabilirsiniz.
Ah, bu benim aklıma Marmaris'te arkadaşlarla geçirdiğimiz bir geceyi anımsattı.
ismini vermek istemediğim bir arkadaşımla BlueBay Otel'e gitmiştik. 2 yıldır çalıştıklarımızla kenara attıklarımız sonunda bize ultra her şey dahil bir konaklamada 4 gün geçirebilmemizi sağlamıştı.
O gün 2 gündür yaptığımız gibi turizm sektörünü katleden hareketlerle otel dışına çıkmadan geçirmeyelim dedik. Arada bir marmaris'i tavaf etmek gerekliydi, değil mi?
Tüm gün o sahilden öbür sahile, o dondurmacıdan öbür dondurmacıya geçip durduk. ufacık bir not düşeyim, şüphesiz ki denizden çıktıktan sonra yenen dondurma en heyecan verici dakikaları yaşatır. eriyecek diye hemen yemeniz gerektiğini düşünürsünüz ama tadını da çıkartmak istersiniz.
sabahın ilk saatlerinden beri deniz, dondurma, gezme, alışveriş, yemek, deniz... derken çok yorulduk ve otele döndük.
otelde bir iki saat uyurken -klima çarpmasın diye klimayı da kapatmıştık- sıcaktan daha fazla duramayacağımızı anladık. Akşam olmuş zaten hava da serinlemişti.
duş alıp üstümüze düzgün ama eğlenceli bir şeyler geçirip çıktık dışarı.
Otelde akşam yemeği bitmek üzereymiş ki son dakikada yetişmiştik. Yemeğimizi de yiyip yine otel dışına attık kendimizi, çünkü gece programı pek cezbedici gelmemişti. istanbul'da oturduğumuz için zaten her gece yapabileceğimiz şeyleri tatilde yapmak istemedik. Haliyle kendimizi elimizde minik bir kitapçık ile bar ararken bulduk.
Epey bir yürümenin ardından kendimize uygun ve marjinal bir bar da bulamayınca yorgunluktan ilk bulduğumuz bara girdik. Pub-bar şeklinde olan mekan asma katı olan aslında oldukça güzel düzenlenmiş ve ışıklandırılmış bir yerdi.
içkilerimizi alıp oturup sohbet etmeye başladık... Aradan geçen zamanda içkileri biraz kaçırdığımızı fark edip e hadi o zaman dans edelim diyerek dans edilen tarafa, asma kata çıktık. sürekli hareket eden ışıklar ve aldığımız alkol yüzünden (i love you martini) yüzler net seçilemiyordu, ama nerede ne zaman olsa o yüzü tanıyabilirdim.
Asma kata adım attığımız anda 1,5-2 yıldır hoşlandığım adamı gördüm... Öyle şahane bir tutulma değildi benimki. Ortak arkadaşlarımızın fazla olması ve çalıştığımız sektörlerden dolayı sıkça gördüğüm ama pek yanaşmadığım birisiydi. sadece aman tanrım, gerçekten iyi bir vücut yapısı vardı.. ki sadece iyi diyebiliyorum.. abartmayacağım, tamam...
Yanında iş yerinden yakın bir arkadaşı vardı. Karşılaşınca haliyle sohbet etmeye başladık. Bir ara yanıma gelip arkadaşının, yanımdaki arkadaşından hoşlandığını bir şeyler yapıp yapmak istemeyeceğimi sordu. Eğer o da isterse aralarını yapabileceğimizi konuştuk.
Tüm gece içkilerle dans edip sohbet ettik, ama içkileri biraz fazla kaçırmış olacağız ki bir an hızla arkamı döndüğümde arkamdaki kadına hızlı bir çarpma yaşadım. aslında çarpmak bile değil, resmen umarsızca geçirmek oldu o.
Hayatımda ilk defa bir barda çıkacak bir olayın başrol oyuncusu gibi hissettim.. çünkü sanırım utancımdan az sonra binbir parçaya bölünebilirdim.
Karşımda kadın bağırıp çağırırken eşi olduğunu düşündüğümüz adam geldi - yüzüklerini o esnada nasıl gördüm bilmiyorum, ani reaksiyonlarda hayat sanki yavaşlar ve algı seviyeniz hızla yükselir -, en yakın arkadaşımla ve yanımızdaki arkadaşlarımızla tartışmaya başladılar..
içki evet, vazgeçilmez ama bazen kötü sonuçlar doğurabiliyor.. kendimizi bir anda laf kavgasının, ardından da el kol hareketlerinin içinde bulduk.
Barın güvenliği uzaktan izlerken yavaş yavaş yanımıza ilerliyorlardı.
Sakinliğimi korur ve düzgün bir şekilde özürlerimi sunmaya çalışırken bu kadar abartılması beni de sonunda deli etti ve 10 dakikalık hakaretleri içine atmış olmanın verdiği güçle çarptığım kadının boğazına yapışmış buldum kendimi...
Güvenlik yanımıza gelmiş bize dışarı çıkmamız için baskı yapıyordu, ki zaten böyle bir gecenin ardından o barda kalmaya devam edemezdik.
Tam kapının önüne geldik ki bizimle birlikte atılan hakaretler savurmaya devam eden kadın eliyle, yanımdaki arkadaşımın başına bir şaplak indirdi. Ama al birini vur ötekine tarzında yakın iki arkadaş olan bizim nasıl tepkilr verebileceğimizi tahmin edememiş olsa gerek, arkadaşım içinde ağır bir fotoğraf makinesi bulunan günlük çantasını kadının kafasına doğru savurmasıyla kadını yere kapakladı...
Kapının önüne, tartıştığımız çifti almaya gelen arkadaşları tam o anı görmüşlerdi ve birkaç metre mesafeden koşmaya başladılar...
Nasıl bir güçtür bilmiyorum ama onca yorgunluğu sanki yok etmiştik ve 4 kişi hızla koşmaya başladık... Traji komik yanı bir yandan kahkaha atıyor bir yandan korkudan ölüyorduk çünkü arkamızdan gelen adamlar fazlasıyla iri yarı ve gayet hızlı koşabiliyorlardı. (o gün spora başlamam gerektiğini anlamıştım.)
Bir anda şansımıza pes ettiler ve biz biraz daha koştuktan sonra bir ara sokağa girip durduk...
Durmasaydık sanırım daha iyiydi, çünkü sabahtan beri tuvalete gitmemiş olan arkadaşım, bilinçsizce yaptığı hareketin ardından gelen korkuyla koşarken altına kaçırmıştı.
Bir süre ne yapacağız da belli etmeyeceğiz diye düşünüyorduk, altında kot şort vardı...
Çocuklara rica minnet bir etrafa göz atmalarını söyledik. onlar etrafa bakmak için yanımızdan ayrıldıklarında, bulunduğumuz yerde bir saniye daha beklemeden koşarak uzaklaştık, bir taksi çağırdığımızda çocuklara mesaj atıp acilen dönmemiz gerektiğini özür dilediğimizi ama yarın sabah ya da öğlen görüşebileceğimizi söyledik...
Tüm gecenin faul kısmı arkadaşımın altına yapması değil sanırım çocukları gönderdikten sonra geri döndüklerinde bizi bulamamış olmaları oldu.
eğer seksten ve rahat konuşmaktan kasıt trollükse ben bir kadın trolüm. Olduğum için üzüntü duymuyorum.
Kadınlar sevişmiyor mu? Kadın diye sapıklık yapamayacak mı?
(bkz: Relaxxx babe)
edit: sevişmek sapıklık gibi algılanıyor diye beni uyardığı için zero tolerance'a teşekkürler.
Bu kadına bayılmamak elde değil!
Tüm stüdyoyu uçurabilen tam bir şov kadını.
Hem dans edip, hem rap yapıp hem de lezbiyen tavırlarıyla kim ne derse desin kesinlikle müthiş enerjisi olan bir kaçkın.