simetrikbaykus
279 (çağından bir adım önde)
birinci nesil yazar 3 takipçi 15.40 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ayşe özaltın

    1.
  1. ahmak gönül

    1.
  2. akillara nietzsche'nin "umut iskenceyi uzatir" sözünü getiren parca, umudun agiti.

    (bkz: şahrud ve seyduna)
    (bkz: sen hic mi bahar görmedin)
    (bkz: ayşe özaltın)

    ah,
    koruyabilseydim böylesi zamanlar için eşkıyalığımı,
    çapraz fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı.
    sonra da bir dağ başının pusatında,
    sisin gümüşten yatağına çekerdim geri kalanımı.
    meğer teslim etmişim dürbünlerin uzağı yüreğimi,
    iki çıplak silah gibi üzerime çevrilen,
    bakışını ağzına sürmüş gözlerine.

    şimdi böyle çaresiz,
    lal,
    bilmediğim bir dille
    nasıl konuşur, nasıl korurum kendimi?
    yolu yok, serde eşkıyalık var
    gelir en yanında kendimi öldürtürüm…

    deli gönül, ahmak gönül,
    bıkmadın mı boşluktan?
    o yar seni terk eyledi
    uyan deli gönül uyan.
    seni seven terk eyledi,
    nedir kapanmayan yaran?
    umut bazen işkencedir,
    bitmeyen zalim gecedir
    yüz çevirmek, "bitti" demek
    bilemezsin yar, nicedir.
    "bitti" deyip çekip gitmek
    bilemezsin ne acıdır.

    susuz güllerin kederiyim bu gece
    o kadar!
    gerisi masal,
    gerisi leyl-i lal..
    dikenleri budanan güllerin kederi..

    görecek günlerin mi var,
    ömür dediğin kaç bahar?
    her hayat özgünün sayar,
    uyan deli gönül uyan.
    her hayat özgünün yaşar,
    nedir kapanmayan yaran?..
    1 ...
  3. muge sarikurt

    1.
  4. uluslararası adalet divanı

    1.
  5. srebrenitza katliami'ni yok saymasiyla ne menem bir halt oldugunu, kimin cikarlarina hizmet ettigini ispatlamis divan. daha 10 yil önce bosnaklari sirplara peskes ceken sanki bu ve benzerleri degilmis gibi kapilarina dayanip, bir sans daha verip, bütün bagislayiciligimizla adalet dileniyoruz..
    sonuc; serefsiz kararlar, salyali, insan kani soslu adalet kitaplari..

    evet ermeni soykirimi vardir, srebrenitza soykirimi yoktur.
    adalet böyle bir sey midir ulan??? taraf mi tutar???

    (bkz: divan sensin adalette sana girsin)
    2 ...
  6. yanmasam

    1.
  7. ilkay akkaya'nin sesiyle yine büyüledigi kizilirmak sarkisi;

    "Karaltında kaldı ömrüm
    Ataşlara yandı gönlüm
    Gurbet elde boynum bükük
    Sensiz kaldım ben ölem oy

    Yanmasam ocağın tüter mi
    Vefasız yare söz değer mi
    Her günüm yalan oldu şimdi
    Sevdiğim sen unut beni

    Şu dağlarda derdim çile
    Gözyaşımı verdim sele
    Derdini dök gonca güle
    Gül ağlasın ben ölem oy"
    1 ...
  8. bir gece

    1.
  9. sairlerin efendisi Mehmet Akif Ersoy'un, alemlere rahmet; peygamber efendimiz (sav) icin yazmis oldugu mükemmel siir.

    bir gece

    On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
    Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!
    Lakin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler;
    Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
    Nerden görecekler! Göremezlerdi tabi'i:
    Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;
    Bir kere de, ma'mûre-i dünya, o zamanlar
    Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
    Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
    Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
    Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zeminin,
    Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.

    Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
    Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
    Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum,
    Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
    Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
    Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
    Âlemlere, rahmetti, evet, Şer'-i mübini,
    Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
    Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
    Medyûn ona cem'iyyeti, medyûn ona ferdi.
    Medyûndur o ma'suma bütün bir beşeriyet...
    Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret.
    5 ...
  10. fizilal il kuran

    1.
  11. seyyid kutub

    1.
  12. FiZilal'il Kuran tefsirinin yazari, misir li islam alimi, aksiyoner.
    5 ...
  13. hasan el benna

    1.
  14. ihvan i muslimin

    1.
  15. Örgüt, 'Cemiyetül ihvan-ı Müslimin' adı ile 1929 yılında misir'da, hasan el benna tarafından kurulmuştur. Örgütün görüşü, dinsel inançlara tam bağlılığı sağlayıp, islam ülkelerinde, sosyal ve siyasi yaşamda islamın emirlerini kabul ettirmek üzere faaliyette bulunmaktır.

    Örgüt 1952 yılında misir'da nasir yönetiminin başa geçmesi ile yasadisi ilan edilmiş, liderleri ile üyeleri diğer müslüman ülkelere kaçmışlardır.

    1970 yılına kadar suriye'de de legal faaliyet gösteren musluman kardesler, hafiz esat'ın iktidara gelmesini takiben yasadışı ilan edilmiş ve örgütün ileri gelen üyeleri tutuklanmıştır.

    Örgüt üyeleri suudi arabistan, urdun ve irak'tan maddi destek saglamakta olup, ürdün ve lubnan'daki egitim merkezlerinde egitilmektedirler.

    (bkz: hamas)
    8 ...
  16. aşklar eskir

    1.
  17. harika bir ezginin günlügü parcasi;

    Sevdim seni gizlisi saklısı yok
    Sevdim seni başkası yok
    Bir savaştır sürüp gider aramızda
    Haklısı yok

    Ne bu aşk bir kedi
    Ne de sen bir kuşsun
    Ne hayat bir hamal
    Ne de sen yokuşsun
    Ne yalnızlık peçete
    Ne de aşk bir leke

    Dökülmüş üstüne haydi sil
    Haydi sil sararıp solan aşkımızı
    Güller ve hayaller
    isimler ve resimler silinir
    Aşklar da bir gün eskir

    ister sev ister sevil
    Hiçbir şey olması gerektiği gibi değil
    5 ...
  18. necip fazil kisakurek in genclige hitabesi

    1.
  19. üstad necip fazil kisakürek tarafindan yazilmis genclige hitabedir.

    "bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...

    "zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...

    devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, allah'ın kur'an'ında "belhüm adal" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... bu devirleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...

    gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek bir nida kopararak "mukaddes emaneti ne yaptınız?" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

    dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...

    halka değil hakka inanan, meclisinin duvarında "hakimiyet hakkındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti hakka kölelikte bulan bir gençlik...

    emekçiye "benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! ama sen de, zulüm gördüğün iddiasiyle, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın!", kapitaliste ise "allah buyruğunu ve resul ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!", ihtarını edecek... kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik...

    birbuçuk asırdır yanıp kavrulan, bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, türkün de yine birbuçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını çözecek ve her sistem ve mezhep, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin islâm'da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna islâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik...

    "kim var!" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...

    can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nisbette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...

    büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik...

    bugün, komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kağıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hasılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve telbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tekbaşına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik...

    annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiç birini beğenmeyen, onlara "siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek müslümanlığın "ne idüğü"nü ve "nasıl"ını gösterecek bir gençlik...

    tek cümleyle, allah'ın, kâinatı yüzüsuyu hürmetine yarattığı sevgilisinin âlemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, o'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve o'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik...

    bu gençliği karşımda görüyorum. maya tutması için otuz küsür yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür allah'a hamd etme makamındayım. genç adam! bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır.

    surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
    ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..

    allah'ın selâmı üzerine olsun!"

    [Necip Fazıl]
    18 ...
  20. işaret çocukları

    1.
  21. üstad cahit zarifoglu'nun yine harika, yine güzel bir kitabi.

    ayni isimli siiri;

    yasin okunan tütsü tüten çarşılardan
    geçerdi babam
    başında yağmur halkaları

    anam yeşil hırkalar görürdü düşünde
    daha ilk güzelliğinde
    alnını iki dağın arasına germiş
    bir devin göğsüne benzer
    göğsünden dualar geçermiş

    çarşılar ellerinde ekmek iğneleri
    cami avlularına açılan
    havuz sularına kapılan çocuklar
    görmeden günesin bütün renklerini
    götürmezlerdi dükkandaki babalarına
    ocaktan akan kaynar yemekleri
    nenelerinin koyduğu avuç taslarına

    başı ve yüreği şahbaz
    kaleleri ağırlayan kadınların
    süslerini kemerlerini
    başlarını ağırlaştıran
    ağır siyah şelale saçlarını
    tutunca gençleşirdi erkekler

    sonra insan o ki denizde
    küçük ve büyük nehirde
    bedeni ıslatan afsunlu suda
    önce niyet sonra yıkanırdı
    zaman dert getirdi sulara
    içinde eski balıkların yattığı kayalar
    savaşan insanların elinde
    ince yontulup taşındı
    balta mızrak şeklinde

    anam kanları kuruyan
    kavga ayıran bir kargı elinde
    kara ocağın taşlarına
    işaret koydu çocuklarını
    belinde gezdiren babamın
    beyaz yazılarla kazandığı adları

    yüreği korkuyla kuvvetlendi babamın
    unutup genç gelen günleri
    zamanın sürerken çektiği günleri
    çetin bilmecelerle
    sürdü atını denize

    yün ören at güden kadınlar
    ormanlara tepeden eğilen toprak evlerde
    küçük pencereli karanlık dar odalarda
    uzaktan uzayıp gelen kurt seslerinin
    uzağa çekilip giden
    ayazda donan gülmeler içinde
    ormanlarda süt emziren anne
    unuttu gittikçe uzayan çocuğunu
    hep kaçarmış şehirlerin
    demir dağlarına
    uyuyunca toprak beşiğimde
    sahipsiz kalan
    ellerimden kayan aydınlık günlerim

    [1967]
    4 ...
  22. ben denize hala inanıyorum

    1.
  23. harika bir hakan albayrak siiri;

    -ben denize hâlâ inaniyorum-

    fondaki şarkı bitti yavrum
    pilotun apandisiti patladı
    uçak düşüyor
    ve birlikte ölmek kulağa hoş gelse de
    ben atlamayı tercih ediyorum
    olur ya denize düşerim
    bir gemi geçer

    hakan albayrak
    (1991)
    7 ...
  24. ibrahim kiras

    ?.
  25. ibrahim Kiras, 1968 istanbul doğumlu. Türkoloji ve ingiliz Filolojisi okudu. Yüksek öğrenimini yarıda bırakarak basın-yayın alanında çalışma hayatına atıldı. TRT istanbul Televizyonu'nda, Armoni Yayınları'nda çalıştı. Geniş Zamanlar dergisini kurdu, yönetti. Ahmethan Yılmaz'la birlikte, tek sayısı yayınlanan "ikişiir" dergisini çıkardı. Ebubekir Kurban'la birlikte Şehir Yayınları'nı kurdu, yönetti. Haftalık ve aylık izlenim dergileri ile Yeni Şafak Gazetesi başta olmak üzere çok sayıda günlük gazetede, haftalık ve aylık dergilerde yazı ve yorumları yayımlanan Kiras, şiir çalışmalarını da döneminin az satılan edebiyat dergilerinde yayımladı. Bunlar arasında argos, ikindiyazıları, albatros, düşler, defter dergileri sayılabilir. Şiirlerini, -son dönemde güncel siyaset ve uluslararası konulara ilişkin yazılarının yayımlandığı- haftalık bir haber-yorum dergisine ismini veren, "Gerçek Hayat" kitabında topladı. Şiir başta olmak üzere edebiyatla ilgili teorik nitelikteki yazı ve eleştirilerini ise cumhuriyet kitap, hürriyet gösteri, varlık gibi mecmualarda yayımladı. ibrahim Kiras, halen bir kamu kuruluşunda basın danışmanı olarak çalışmaktadır.
    1 ...
  26. george woodcock

    1.
  27. [1913 - 1995] kanadalı anarsist.
    george woodcock'un kaos yayinlari tarafindan "Anarşizm / Bir Düşünce ve Hareketin Tarihi" adiyla basilmis bir kitabi vardir.

    bu kitap anaşizm üzerine bugüne kadar yapılmış en kapsamlı çalışmadır. Woodcock, anarşizmi Düşünce ve Hareket olarak iki döneme ayırır. Anarşist düşüncenin soyağacını, 1793'te yayımlanan "Politik Adalet" adlı kitabıyla Godwin'den başlatarak Stirner, Proudhon, Bakunin, Kropotkin ve Tolstoy gibi anarşist düşünürleri eserleriyle birlikte tanıtır.
    Bunlar her bir ağızdan, oteritenin en önemli varlık kurumu olan devlet hakkında bize şunu söylerler:
    "Devlet geliştiği ölçüde insanın iç dünyasının bir ikâmesine dönüşür. Liberal devlet en uç demokrasi biçimine ulaşırsa ve herkes devletin bir görevlisi, kendi kendinin polisi haline gelirse, devlet sonunda insanın içindeki canlı ruhu da yok etmiş olacaktır. Yanlışlık, devletin şu ya da bu biçiminde değil, bir düşünce, bir ilke olarak devletin kendisindedir; belirli bir devlet biçiminin iyiliği ya da kötülüğüyle değil, devletin yanlışlığıyla uğraşmamız gerekir."
    Bakunin'in çalışmalarıyla büyüyerek yayılan anarşist hareketi her ülkede tek tek ele alarak inceleyen Woodcock, bu tarihi, çeşitli ülkelerden gelen üç binden fazla kişinin katıldığı 1984 Venedik Kongresi'ne kadar izler.
    1 ...
  28. yan kalbim

    1.
  29. fevkaladenin fevkinde grup ezginin günlügü'nün dargin miyiz albümünden sahane bir parca..

    evet sözlük bu parca bütün kalbi yananlar icin gelsin;

    "gözlerim doluyor aman sen neredesin
    ellerim donuyor aman sen neredesin

    yan kalbim yan külden adam olur san
    yan kalbim yan kaçamazsın sevdadan

    seni diye tuttum kedimi, dizlerime yatırdım
    seve seve tüylerini, uykulara götürdüm
    çekmecemde resmin vardı, baka baka bitirdim
    gözlerimde sana güller, papatyalar getirdim

    yan kalbim yan külden adam olur san
    yan kalbim yan kaçamazsın sevdadan

    gözlerim dalıyor aman sen neredesin
    herkes geliyor aman sen neredesin"
    8 ...
  30. kralicenin pireleri

    ?.
  31. tarik tufan'in 2002 yilinda birun yayinciliktan cikan kitabi.

    Uzakların Çocuklarına

    Ortalık iyice karardığında, etraftakiler seçilmez olduğunda, kimseyle yüz yüze gelemiyorsan, artık gitmelisin. Bakışlar bulanıklaşıyorsa gitmek gerek, başka coğrafyalara, başka sokaklara, gökyüzünün henüz aydınlık vermeye devam ettiği yerlere.

    Bu kent üzerine çullanıyorsa artık ve ağırlığı adımlarını günbegün yavaşlatıyorsa gitmelisin. Başka sokaklarda adımlamalısın. Sabahı ve geceyi direngen adımlarla yürümelisin.
    Sana ait herşey tükeniyorsa zamanla, ve artık tüketmekten korktuğun birkaç şey kaldıysa, bırak onlar kalsın bu şehirde. Bırak onlar hasretinde yaşasınlar. Bırak onlar hasretinde büyüsünler.
    Bırak onlar, uzaklarda bir gece vakti yaktığın sigaranın dumanıyla çoğalsınlar hayatında.

    Git ve giderken bakma sakın.
    Geride kalan birkaç kişinin gözlerine bakma sakın.
    Bakarsan gidemezsin. Gözlerinden çekip alamazsın kalbini.

    Geride kalanların gözlerine bakmamalısın. Bir bakarsan ateş ruhunu yakar. Adımların yavaşlar, gidemezsin.

    Anneler elbette ağlar.
    Anneler hep ağlar.

    Gorki'nin Ana'sında askerler Pavel'i almak için evini bastığında, annesi Pelage ağlamaktadır. Yürekliliği azalmış, hiçbir şey yapamamak yüzünden ruhunu ısıran acı göz yaşları yanaklarına doğru inmektedir. Subay aşağılayıcı bir yüz ifadesiyle;Pek çabuk yaygaraya başladın analık! Dur bakalım, şimdiden böyle yaparsan sonrası için dökecek göz yaşı bulamazsın! diyerek bakar zavallı kadına. Pelage'nin cevabı kızgın bir ses tonu ile gelir: Analarda her vakit için dökecek göz yaşları bulunur, Her vakit anladınız mı?

    Uzaklar annelerin göz yaşlarıyla yıkanırsa zarar veremez sana.
    Anneler elbette ağlar.

    Kimseye veda etme giderken.
    ille de geleceksin, veda etme sakın. Hiçbir cümlenin sonuna bitişik sözcükleri ekleme. Yarın hep senin için ve umut hep senin.

    idamına yarım saat kala annesi ve kardeşleriyle konuşuyordu adam. Sean Penn oynuyordu filmde. Dead Man Walking'in bir sahnesiydi bu. idam mahkumu adam ailesiyle son konuşmasını yapıyordu telefonda. Dik durmaya çalışıyordu, sesinin titrememesi için çaba sarfediyordu telefonun başında. Tedirginliğini, korkusunu gizlemeye çalışıyordu. Telefon konuşmasının sonunda tekrar görüşürüz diye kapattı telefonu.

    Tekrar görüşürüz!

    Yarım saat sonra ölüm muhakkak olduğu halde, yarım saat sonra görüşürüz. Nefes alıp vermeye devam ettiğimiz ölçüde tekrar görüşürüz. Tekrar görüşebiliriz. Bu umudun adıdır işte. Duanın adıdır bu.
    Veda etmemeli kimseye ve hep aynı cümleyi söylemeliyiz. Tekrar görüşürüz. Her an, her umutsuzluğun ardından, tökezlerken, yalpalarken bu umudu tekrarlamak gerekir.
    Yaşıyorsak sonrası hep var.
    Yaşıyorsak hayata en anlamlı cümleleri söyleyebilme şansı hep var. Geri dönebilme ve yeniden başlama şansı. En önemlisi de hep yeniden başlama şansı.

    işte bunun için böyle söylemeli tekrar görüşürüz. Herkesle, inadına bir seslenişin ifadesi bu. Kimilerinin içini ısıtan kimilerinin de gözlerine korku düşüren bir sesleniş. Bu kentte hiçbir şey yarım kalmayacak. Tam konuşacakken boğazımızda düğümlenen hiçbir cümle yarım kalmayacak.

    Şimdi gitmelisin artık.
    Bu kentin kalabalıklarından geçip ve kimseyi umursamadan, omuz atarak. Bulabildiğin en gösterişli, bulabildiğin en serseri adımlarla gitmelisin.
    Asla veda etmeden gitmelisin.
    Geride kalan iyi insanların gözlerinin içine bakmadan gitmelisin.
    Aynı cümleyle hayata gülümsemek için.
    Başka cümleyle hayata gülümsemek için.
    Başka coğrafyaların nefes alan toprağından beslemek için ruhunu.
    Gitmelisin.
    Ve.. ve..
    Tekrar görüşürüz..
    2 ...
  32. kekeme cocuklar korosu

    1.
  33. pastorize sevgi

    1.
  34. güzel bir cahit koytak siiri..

    Kumandayı fırlatıp spiker kızın yüzüne
    Bir şeyler yapmalı, diyorum - Ama ne?
    Afrika'ya gidelim, diyor, karım içerden
    Kahve içelim muhallebi yiyelim
    Der gibi iyi niyetli
    Günlük vurguyla

    Afrika'ya gidelim
    Toplayalım pılıpırtıyı
    Çocukları kitapları büyükanneyi
    Plakları albümleri seccadeleri

    Toplayalım çamaşırları
    Çamaşır makinesini
    Bulaşık makinesini
    Kuluçka makinesini
    Konuşma makinesini
    Gülme makinesini ağlama makinesini
    Afrika'ya gidelim
    Kahve içelim
    Muhallebi yiyelim

    Afrika Afrika
    Tarihin şuuraltı
    Üç tekerli bisikleti üstünde
    Habeş Sultanının
    Boğa yılanlarını ve halkını
    Gülümseyerek güttüğü
    Sevimli dünya.

    1977
    3 ...
  35. generaller nicin sokaga cikamaz

    1.
  36. yasayan siir efsanesi, latif sair cahit koytak'in bir siiri

    Generaller Niçin Sokağa Çıkamaz

    Bir general her şeyi göze alıp
    Biz ölümlüler gibi
    sokağa çıkarsa
    Bastonunu kaçırır hemen
    Sokağın küçük oğlanları
    Damdan dama damdan dama
    Ve rüzgarlı kahkahalarıyla
    küçük kızları sokağın
    Şapkasını uçurur bulutlara

    Bir general her şeyi göze alıp
    Biz ölümlüler gibi
    sokağa çıkarsa
    Bembeyaz barikatlarına takılır
    generalin dikenleri madalyaları
    Bulut kokan akasya ruhu kokan
    Çivit ve cesaret kokan
    sonsuz çamaşırların

    Bir general her şeyi göze alıp
    Biz ölümlüler gibi
    sokağa çıkarsa
    Sokağın ortasında
    büyük bir ayna
    Bir yüzde sayın general
    ötekinde mahalle bekçisi

    Bütün bunlar
    ve buna benzer nedenlerden ötürü
    Generaller sokağa çıkamazlar
    Sokağın üstündeki sahanlıktan
    geçip gider
    helikopterle teyyareler

    1980
    2 ...
  37. futbol oynayan cocuklar

    1.
  38. harika bir cahit koytak siiri,
    siiri sairin kendi sesinden dinlemek icin;
    http://www.sipesifik.com/cahitkoytak/klip/1.html

    Yağmurlu bir gün
    Dışarda futbol oynuyor çocuklar
    Uykularından balçık akıyor
    Umulmadık goller peşinde hepsi

    Ve yağmur yutuyor bütün golleri

    Yağmurlu bir gün
    Dışarda futbol oynuyor çocuklar
    Karanlık sofralarda morfin alıyor anneleri
    Ah bilseler olup biteni

    Ve yağmur yutuyor bütün golleri

    Yağmurlu bir gün
    Dışarda futbol oynuyor çocuklar
    Gülleler taşıyorlar ayaklarında
    Hırsından ağlıyor kimileri

    Ve yağmur yutuyor bütün golleri

    Yağmurlu bir gün
    Dışarda futbol oynuyor çocuklar
    Top yukardayken uyukluyor
    Tempo o kadar ağır
    Ve çekilmez ki
    Hakem düdüğüyle durmadan
    Oyuna çağırıyor düşenleri
    Ve yardıma melekleri

    Yağmur yutuyor bütün golleri

    Yağmurlu bir gün
    Dışarda futbol oynuyor çocuklar
    Azgın kamçısıyla sonbahar
    Dövüyor akasyaları iğdeleri

    Gövdeleri boşluğa savuruyor oyun

    Ve çocuklar kaynayan toprağı tırmalıyor
    Kararan göğü
    Gözümüzdeki kalın perdeleri...

    Ve yağmur yutuyor bütün golleri

    1978
    3 ...
  39. harranli muneccim

    1.
  40. sair cahit koytak'in en güzel siirlerinden biri..

    sonunda yağmur yağacak,
    hem öyle bir yağmur ki
    yapılmayan işlerin,
    ödenmeyen borçların,
    tutulmayan sözlerin
    mazereti olacak .
    ve kefareti, uğruna bir tazenin
    kalkıp yollara düşmeyi
    ve kaderle güreşmeyi bu yaşta
    göze alamamanın...
    öyle bir yağmur ki, aylarca
    belki yıllarca yağacak;
    senatoyu su basacak,
    sarayı, kiliseyi ...
    ve patriğin külahını
    snodun çamurlu tortuları üstünde
    yüzdürecek kadar
    yükselecek sular;
    yağlı takkelerini yüzdürecek kadar
    çerçöple birlikte,
    kavgayı kızıştıran ruhanilerin;
    ve takma başı üstündeki
    takma perçemini
    biçare imparatorun.
    elmas sertliğinde yağacak,
    sabır inceliğinde...
    ve yasaları eritecek yağmur,
    töreleri - o yıkılmaz sanılan
    kaleleri, kurumları falan...
    yer gibi sağlam, gök gibi her yerde
    diyerek şanını yücelttikleri
    ama kanını emdikleri,
    kökünü kemirdikleri
    köhne devleti...
    öyle bir yağmur ki...
    allakbullak edecek piyasaları,
    dinleri, sanatları, ülküleri;
    maskaraların suratlarına sürdükleri
    boyalı pudra gibi eritip akıtacak,
    pudra şekeri gibi...
    dilleri, üslupları, retorikleri.
    ve siz ey, süslü seremonilerin,
    sadakat gösterilerinin,
    ödüllerin, nişanların altında
    yamalı ciğerlerini,
    tahta cambaz bacaklarını
    gizlemeye çalışan
    yeteneksiz saray şairleri!
    o yağmur yağınca,
    o büyük yağmur,
    teranelerinize can katmak için
    cıvıltılarına kulak kabarttığınız,
    tahsisat-ı mestureden ödenekli
    ilham perileriniz,
    ilham fareleriniz
    yuvalarından dışarı vuracak,
    halkın yatağının, yastığının altından,
    gardıroplarından fahişelerin,
    akla gelen her kuburdan,
    hatta ayak yollarından muhaliflerin;
    hem de leşlerinin kuyrukları
    sizin burunlarınıza
    dolanmış olarak!
    o yağmur yağınca,
    o büyük yağmur,
    kemerli, revnaklı hayalhanelerinde
    arp çalan, neşide söyleyen,
    iskambil falı açan
    ve tatlı ürpermeleri içinde
    ölümlü ihsasların
    aşk oyunlarıyla oyalanan
    zarif ruhlarını çürütecek rutubet
    ve rakik vicdanlarını
    suskun entelektüellerin.
    ve yıkayacak o büyük yağmur,
    silip temizleyecek
    noktasına, virgülüne kadar,
    halkın belleğine balçıkla sıvadıkları
    bulanık satırlarını,
    görece lekelerini şöhretimin;
    o göçebe serazen güzeliyle yaşanan
    küçük, masum macerayla ilgili...
    bunları ben söylüyorum;
    en uzak yıldızlara,
    ziclere, atlaslara bakarak...
    ben, el harizmi'nin gözde tilmizi,
    -öyle olduğu için de
    bağdat'ta tutunamayan,
    roma'da anlaşılmayan,
    ve bizans'ta, elli yaşında
    tam yıldızı parlayacakken
    adı ikon kırıcıya
    ve kart hovardaya çıkartılan-
    ben, yıldızbilimci, şair,
    harranlı leon:
    ben, matematikçi, mimar, ressam;
    rum ateşinin mucidi;
    hendesede hace-i hacegân;
    yedi dilde konuşan,
    üçünde yazan-bozan;
    gizli ilimlerde,
    bahusus maraz-ı kalpte
    ve inkisar-ı aşk ve muhabbette uzman;
    diline hâzık hekim,
    eline mahir cerrah;
    tarid-i cin ve sihir,
    ilahiri ilahiri ilahir...
    1 ...
  41. molla kasim

    1.
  42. "derviş yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
    seni sıygaya çeker bir molla kasım gelir."

    (bkz: huri ile gilman)
    (bkz: yunus emre)
    2 ...
  43. amerika diye bir yer yok

    ?.
  44. bir murat zelan saheseri..
    anti kapitalist'e de baska türlüsü yakismazdi zaten..
    0 ...
  45. bilge kral

    1.
  46. seviler donemeci

    ?.
  47. büyük sair cahit zarifoglu'nun en güzel siirlerinden biri..

    "yorgusuz çıkagelmek hele,
    sen en cana yakışık kadın
    bir odanın bundan böyle üç kez üç köşesince çoğuna senin ellerin vardır
    her bir yerlerine konuşmuşluğumuz var
    sen aşk konusunda yaşamlara doyamamışlığın
    sinop'ta bir oda
    varsa bir penceresi ama denizlere bakıyordular
    özgüsüz ellere açılmayacağını bil
    bil ister;
    iki çizgi yeşil bulmaktı, bu on basamaklar çıkmak bir bahçeye
    ortada varlığından ayrı bir asmalı havuz ama görmüşlüğünüz
    balık bulutlarından yoksun
    nereye açılacağını bil bu pencerenin.

    biri varmalar getirmelidir yanına,
    bakışı hoyratmış çektiğince
    bir kalleş çocuk, bu bir ev içre görmüşlüğünüz olacaksa olsun
    anladık uzun uzun denizlere tükürüyormuş
    gelip oturmalar kuruyormuş ta yanına
    her gelişinde iki buçuk kez ölüyormuş
    yüzüne bakmıyor muşun ya
    kahpelik seninki.

    ellerim üzre yüz karalarım,
    daha da bir acınıyorum erkekliğime
    şimdi demirler ötesinde ömürlerim, seneler mut'suz geçecek
    yok ama seneler kadınsız, yok
    senin uzun uzun bakmaların
    dı benim tutsak yaşantılarım yok
    dahası kapılarıyın önünden geçemiyormuydum...
    bana bakmalarını demiyor muydu biri -yerlere gireceğim.
    bu ikisi bir den tutulmak birine
    öldürecektim onu

    öldüğüm kez dirilmemdi oysa,
    bir odanın bir köşesi
    af-muf ya da alışamadığım bir takvim üzre 22. sene
    bitmişliğimi sürecektim sokaklara
    kapı önleri vardı: kapı önleri maraş'ın ta bir köşesi
    bir yüreklerim dolusu eğik eğik"
    2 ...
  48. dandik fikirler

    ?.
  49. dandik insanların akıllarından geçen zerzevattır..
    2 ...
  50. simetrikbaykus

    1.
  51. ilk entry'm ben olayim istedigim kisi..
    2 ...
  52. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük