kesinlikle tavsiye ettiğim, yağmurlu sonbahar günlerinin benim için değişmez eğlencesidir. yağmur yağdığı vakit hemen en yakın lunaparka gider ve yağış bitinceye kadar keyfini çıkarırım. ara sıra kenarda durur çarpışan otonun içinde hareket etmeden yağmuru seyrederim, bazen de inanılmaz manevra kabiliyetim ile pistin tozunu atar o yağışlı anların tadını doya, doya çıkarırım. tavsiyemdir. özel otomobiliniz den daha fazla keyif alacağınızı garanti ederim.
kutsal mekanda gerçekleşen elim bir hadise. şöyleki;
cami de ezan okumak benim çocukluğumdan beri hayallerimi süslemiş rüyalarıma konu olmuş kısacası benim ölmeden önce ömrümde yaşamak istediğim tek bir hayalimdi. işte o an gelmiş ve hoca izacet buyurarak bir gün önceden bana " cezmi efendi yarın öğle ezanını sen okuyacaksın" demişti. sevinçten gece uyuyamamış, sabahı zor etmiştim. öğle üzeri vakit yaklaşınca caminin yolunu tutmuş heyecandan ayaklarım titreye, titreye ezan odasına doğru yönelirken bir de ne göreyim müezzin mikrofonu almış ezanı okumak için parmağı ile ses kontrolü yapıyor. hemen bir nefes yanına yaklaşıp "hoca izin verdi öğle ezanını bugün ben okuyacağım " dememle birlikte bana küçümser gözle şöyle bir bakarak " sen kim ezan okumak kim kendini bilali habeş mi sandın" demesin mi? kan beynime sıçradı! çünkü beni küçümsemişti. bununla bir girdik birbirimize tekme tokat bayağı bir şekilde yumruklaştık. sonra araya girdiler ayırdılar bizi. ama olan olmuştu tabi. kutsal mekanda rezil olmuş bir ton günaha girmiştik. hatta minareden mahalleye seslerimiz bile hoparlörden duyulmuş rezil olmuştuk..
şimdi asıl mevzu ben işin kavgasında falan değilim de acaba gerçekten allah katında, allah' ın evin de kavga ettiğim için bir günaha girmişmiyimdir demiyorum da çünkü orası kesin, acaba çok günaha girmişmiyimdir.. ahirette bana çok ceza verirlermi tek sıkıntım bu. bu konu da bilgili arkadaşlar ne der acaba? tövbe etsem kurtulabilirmiyim.
şu anda oynanan isveç slovakya maçındaki slovak oyuncu hamsik in spiker tarafından yumuşatılmış halidir. tamam utanıyorsun ama senin suçun ne kardeşim adamın ismi öyle.
günlerdir içimi kemiren, beni bunalımlara sürükleyen sorunsal. aralık ayının 11 de gelmesi gereken aşılar altı gün geçmesine rağmen hala gelmedi. daha bunun geldikten sonra en az iki hafta bir test aşaması olacak. hani nerede bu aşılar. gümrüğü arıyorum cevap veren yok! sabah ve öğleden sonra günde iki kere sağlık ocağına gidip soruyorum yok. daha gelmedi, biz gelince size haber veririz diye baştan savıyorlar. bunun yüzünden sağlık ocağındaki güvenlik görevlileriyle birbirimizi darp etme noktasına kadar geldik. şimdi beni içeri sokmuyorlar. yazıklar olsun, en azından net olarak ne zaman geleceğini söyleyin de biz de bilelim.
acaba dişim cenabet gitmiş midir? diye devam eden ve içimi korkunç şekilde kemiren sorun.
yaklaşık bir ay önce korkunç bir şekilde bastıran diş ağrım gece uyurken doruk noktasına çıkmış geceyi bana zehir etmişti. baktım olacak gibi değil bir ağrı kesici alarak biraz da olsa ağrımı hafifletmiş kısmen de olsa uykuya dalmıştım. fakat hay allah! aksilik bu ya o ufak uyku aralığında gördüğüm erotik bir rüya sonucu bir de cenabet olmayayım mı?!
sabah gene ağrı içerisinde kalktığım vakit anladığım bu durum karşısında ne yapacağımı şaşırmış ama, acı baskın çıktığı için banyo yapmadan dişçinin yolunu tutmuştum.
bir zaman sonra sıra bana geldiğinde doktor dişimin çekilmesi gerektiğini eğer cenabet isen abdest almam gerektiğini yoksa öteki tarafta çekilen dişin benden davacı olacağını söyleyerek beni uyarmıştı ama, ben utancımdan bir şey diyemedim ve " yok cenabet değilim işlemi gerçekleştirebilirsiniz" dedim.
şimdi bu durumda;
çekilen dişim an itibarı ile cenabet olarak mı gitmiştir.
öteki tarafta çekilen dişim benden hesap sorar mı?
bu sorular kafamı çok kurcalıyor. bilgili arkadaşlar sanırım yardımcı olurlar.
kendi çapında araplara karşı tepki göstermek için aldığım olağan üstü karar.
son beş yıldır dine karşı büyük bir eğilim göstermiş kişi olarak tabi ki bu kararı alırken çok zorlandım. önceleri dine karşı bir antipatim vardı inkar etmiyorum fakat dediğim gibi son beş yıldır bu zinciri kırmış islam' ı daha iyi tanımış bunun doğrultusunda emrettiği vazifeleri de yerine getirmeye başlamıştım.
günlük ibadetlerimin yanı sıra artık maddi güce dayanan ibadetimi de yerine getirmeye karar vermiştim. ta ki bu güne kadar.
bunun için uzun süre birikim yapmış haftalık et ihtiyacımı bile beş yüz gramdan üç yüz elli grama düşürmüştüm. seneye kararlı idim eğer kurayı da, koronayı da atlatırsak gitmeye kesin kararlıydım. olmadı! din kardeşi dediğimiz güruhun bunu yapması boykot etmesi benim çok zoruma gitti. bunu vicdan meselesi yaptım.
varsın o ibadetim geri kalsın.
kısacası yazıklar olsun o arabistana ve diğerlerine, yazıklar olsun o ümmet bildiğimiz araplara. hepinizin amk. şerefsizler.
türk ceza kanununa göre suç teşkil edilen hareket.
haftalık et ihtiyacımdan bile feragat ederek biriktirdiğim paralar ile artık kullanım zamanını tamamlamış tek kanatlı tahta doğrama olan penceremin değişme zamanı geldiğine karar vermiştim.
vakit geçirmeden hemen dostların da tavsiyesi üzerine en uygun fiyata bir pimapenci ile irtibata geçtim. ölçüler alındı hesaplar yapıldı ve belli bir kapora karşılığı bir hafta sonra takılma sözü alarak anlaştık.
neyse gel zaman git zaman ustalar bugün geleceğini söylemiş, yeni pimapen pencerem ile tanışma zamanı gelmişti. uzaktan da pek bir hoş gözüküyordu.
hemen işe koyuldular. eskisi söküldü temizlendi ve yeni pimapeni yuvasına yerleştirmeye başladılar.
fakat ne göreyim kendilerinden kaynaklanan yanlışlıktan dolayı ölçüleri yanlış almışlar ki yan tarafta en az otuz cm lık bir açıklık var.
" bu ne dedim" bu kadar açıklık bacağımı soksam içeri girecek.
" valla abi bilemem! bize verilen bu, pencereyi takıp diğer işe gideceğiz" diye umursamaz cevap verdi.
"diktirmeyin dedim pencerenizi, alın bunu bana doğrusunu getirin" dememle beraber tansiyon yükselmeye başladı.
onlar bana ben onlara derken zayıf olanı elinde ki matkabı göstererek demesin mi? " bak kardeş hapisten çıkalı bir ay oldu şimdi şu pimapeni buradan söker alır seni buraya pencere olarak takarım. her gün dışarısını izlersin.
resmen tırsmıştım. beni matkap ile tehdit etmişti. üstelikte iki kişi idiler. aklıma birden iki sene önce a101 den aldığım şarjlı matkap geldi ama neye yarar.
yapacak bir şey yoktu adamlar işini bitirerek siktir olup gittiler. ama o zayıf olanının beni tehdit etmesi bana çok koydu. yapacağım tek şey ödemem gereken kalan parayı mümkün olduğunca geciktirmek.
aradaki açıklığı da sanırım kendi imkanlarımla kapatmaya çalışırım.
covid-19 pandemisinden memnun kalanların gerçekleştirdiği gizli ama ahlak dışı eylem.
er kişi olarak günlerdir süren gözlemlerimin sonucu bir çok defa bunu tespit ettim. ama çok dikkat istiyor.. o kadar ustalaşmışlar ki öpücük atarken ağız kısımındaki o dalgalanmayı çok iyi takip etmek gerekir bunu anlamak için. ben bir çok kadın ve kızları bu şekil de taciz ederlerken gördüm, fakat başım derde girmesin diye müdahalede bulunmadım bulunamadım. çünkü ispat etmek zorundasın. adam diyecek sonra " nereden biliyorsun benim öpücük attığımı? maskemin içini mi görüyorsun?"
ee bunlara göre covid-19 keşke hiç bitmese, her gün tablo vaka sayıları katlanarak artsa, vay efendim ömür boyu hep maske taksak! işinize geliyor değil mi? maske arkalarından tacizler de bulunmak.
bir dostumun ricası üzerine yollamak istediğim levyenin ortada kalması sonucu isimini vermek istemediğim bir kargo şirketi ile oluşan sancı dolu anlar.
neyse kadim dostumun iş icabı acil levye ihtiyacı oluşmuş ama, buralar da bulamadığını varsa imkanın bana oradan temin edebilir misin diye ricada bulunmuştu.
"ne demek sen yeter ki iste kralını bulurum" dedim ve hemen bir tane en iyilerinden bir levye satın alıp sağlam bir şekil de paketleyerek doğruca kargonun yolunu tuttum.
işte kriz o andan itibaren patlak vermeye başladı. neymiş efendim biz bunu kabul edemeyiz hizmetimizin dışında imiş.
ya! dedim “ bir çok kargo şirketi soba borusu bile kabul edip ulaştırıyor siz niye böyle falan ? ” derken iş iyice büyümeye başladı. nerede ise yumruklaşma noktasına kadar geldik. ağzımıza geleni söylüyorduk. ağzımızda maske olduğu için sesimiz de boğuk ve korkunç çıkıyordu.
Lanet olsun dedim aldım levyeyi ayrıldım şubeden. farklı bir kargo şirketinden biraz da rica minnet levyeyi ancak yollaya bildim ama, benim de burnumdan gelmişti.
Biraz sıkılmış fakat, sonucunda arkadaşımın isteğini gerçekleştire bildiğim için o mutluluk tüm yorgunluğumu almıştı.
insanı müthiş heyecanlara gark eden andır. o gün testin pozitif çıkmış kendini karantinaya almanın ardından akşam tablonun yayınlanmasını dört göz ile beklersin. beklenen an geldiğin de bir de bakmışsın ki günlük vaka sayılarının arasın da sen de varsın. ayrıca yakınlarının " aa bak! sen de bunların arasındasın" dediği an var ya, işte o zaman var olduğunu anlıyorsun. covid- 19 un işte böyle de bir faydası var.
an itibarıyla içinde şiddet unsurları bulunduran hareketler bütünü. haftalık et ihtiyacımı karşılamak için gittiğim markette 350 gramlık sadece bir paket kalmış kıyma için adamın biri ile yaşadığım tartışmanın ardından, birbirimizi darp etme noktasına kadar geldik. araya giren kişiler olayı yatıştırsa da daha sonra geldiğimiz ödeme noktasın da kriz yeniden patlak verdi. karşılıklı yumruklaşmaya başladık. neyse ki kasiyer bölümünde bulunan sosyal mesafe çizgilerinin üstünde bulunduğumuzdan ötürü menzil dışı idik ve karşılıklı attığımız o sert yumruklar isabet etmedi. eğer bu yumrukların birisi, bana veya ona denk gelse kesin ikimizden biri hastanelik olmuştu. covid-19 un böyle de bir faydası var. sosyal mesafeye uyarsan adam bıçak bile saplayamaz sana.
yada daha kaba tabirle sığır olma durumudur. ya arkadaş siz zeka özürlü müsünüz? Dünya' dan haberiniz yok mu? hiç mi tv ye bakıp haberleri izlemiyorsunuz? caddeleri sokakları dolu insan kaynıyor. kol kola yürümeler mi dersin, burun buruna gelip konuşanlar mı? 65 yaşından büyük kişilerin tespih sallayanları mı? hiç mi saygınız yok? istanbul' un en çok sokakta dolaşan semtlerin başın da geliyor burası. zaten geçenlerde ambulansa saldıranlar da gene bu semtten çıkan sığırlardı. silkcek bir gün covid- 19 ebenizi. eviniz de durun artık şu beladan kurtuluncaya kadar.
bjk spor kulübünün özünde bir jimnastik kulübü olmasında dolayı takımın başına, eski ünlü jimnastikçi (bkz: nadia comaneci) nin getirilmesi önerisidir.
bakın o zaman siz beşiktaş' a nasıl şaha kalkıyor.
midyeci ahmet' in ayıp etmiş halinin görülmüş şeklidir. millet senin dükkanına taa nerelerden gelip iki saat kuyruklar da bekleyerek midye almaya çalışırken, sen içer de zula da parmaklarının ısıra ısıra biber dolması ye.
sahibi tarafından dolaştırılan zebellah gibi kangalı görünce arabanın altına kaçıp, oradan havlayarak posta koymaya çalışan gülünesi ve de acınası kopek tir.
" hadi gitti çık artık" diye çıkarmaya çalışmamıza rağmen bize güvenmeyip 2 saat arabanın altında kalması ise ayrı bir trajikomedi idi.
çocukken oturduğumuz berber koltuğun da, babalarımızın talimatı sonucu berberler tarafından cevat kurtuluşun saç modeli gibi kesilmesi sonucu yaşanan ezikliktir. o güzelim gür saçlar gitmiş, kulaklar beni çek dercesine ortaya çıkmış, üstelik göğüsleri daha yeni tomurcuklanmış akran kızlar tarafından, sınıflar da alay konusu olunmuştur. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1849449/+
artık 5 sene unutulmaya mahkum olan bir seçmen sitemi. çok değil daha bir hafta önce gün de 2-3 kez kapımız çalınır, çaylar çorbalar verilirdi. seçim otobüslerinden eller sallanır, öpücükler falan atılırdı. ne oldu nereye gitti bu insanlar. bir gün de unutulduk mu hemen. yazıklar olsun.
