ilk olarak Osmanlıca' ya ''la dini'' şeklinde çevrilmiş olup niyetini apaçık belli etmesinden ötürü ısınılamayan bu çeviri kelime yerine kendisi ithal edilmiştir.ben laik bir insanım demek, '' ben dinle alakası olmayan bir insanım. '' anlamı taşımaktadır. 'yüzyılın en iyi subliminal mesajını içeren kelimesi' olmaya adaydır.
'' içerisinde güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür!
Adem o günde yaratıldı, o günde cennete girdirildi, o günde oradan çıkartıldı ve o günde kıyamet kopacaktır!
O günde öyle bir saat var ki, Müslüman bir kul o saate denk getirerek Allah tan hayırlı bir şey isterse, Allah onun isteğini verir buyurdu. ''
( ibnul-Munzir el-Evsad 1714, Müslim 854/1717, Ebu Davud 1046, Tirmizi 491, ibni Hibban 2772, Malik 1/108, 109, Begavi 1050, Abdurrezzak 5583, Ahmed 10307, Albani irva 3/227)
hz. muaviye radıyallahu anh, peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem' in kayınbiraderidir (Ümmü Habibe radıyallahu anha' nın erkek kardeşi olması hasebiyle. ) . Babaları ise Ebu süfyan radıyallahu anh' tır. Cennet ehlinden olduğu hadis-i şeriflerde geçen, ehli sünnet vel cemaat itikadında olan kişilerin sevdiği, aksine sevmeyenlerin ehli sünnet vel cemaat itikadından çıktığı; çünkü sahabe-i kiram' dan birine dahi kötü söz söylemenin insanı ateşte olan 72 fırkaya dahil ettiği akıllara kazınmalıdır. Cehennem' e uğramaya meraklı olmayalım müslüman kardeşlerim. Bir sahabeyi üstün görüp, diğerine demediğini bırakmayan müslüman, mutlaka Cehennem ateşini tadacaktır.
'' Vasiyetsiz ölene ölülerle konuşma izni verilmez, kabir aleminde dili bağlıdır. (Feraid-ül-fevaid) . ''
O zaman sahabe-i kiram şaşırdılar. Dediler: '' Ya Rasulüllah, ölüler de konuşuyor mu? '' Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: Tabi konuşuyorlar. Hatta birbirlerini ziyaretleşiyorlar; birbirlerini ziyarete gidiyorlar: hem konuşmak hem görüşmek hem de ziyaret var.
Dikkat burada geçen vasiyet, miras konusu değildir. Miras konusu zaten Kur'an' da tüm açıklığıyla dile getirilmektedir, sapıtmayalım diye. Buradaki vasiyet miras ile ilişkili değildir. Allah dağılımı yaptı, kimin ne alacağını tespit etti. Daha bundan sonra şuna şu kalsın, buna bu kalsın demesine, denmesine hakkı yok. Adam ölmeden derse ki: Bu kalan maldan kızıma tam, oğluma da tam kalsın: Böyle bir vasiyet islam' da geçerli değildir; ayet apaçık ortadadır. Hadiste geçen vasiyet ise bir adama borcu var, bunu da kimse bilmiyor. Bunu vasiyet edemeden, bir kenara yazamadan, söyleyemeden ölürse; aniden öldü diyelim, borçlu olduğu adamın da alacağını sabit edeceği, ispatlayacağı bir delil yoksa veyahut yakınlarına söylese yakınları da bize böyle bir vasiyet yok, biz böyle bir şey bilmiyoruz, dese bu adam ahirete borçlu gider (Ailesi borcu kabullenip öderse, o borç ölen kişinin üzerinden kalkar. ) . işte ödenmezse bu borç, o kabirde herkes konuşurken tutuk kalır, çok büyük bir zorluk. Mahşere kadar konuşamaz zaten 50 bin senelik mahşerde de kimsenin hakkı kimsede kalmaz.
E ben öldükten sonra konuşmayayım? Serseri, öldükten sonradan haberin yok da böyle konuşuyorsun (gitmedim; ama haberim var. ) Ölmek ne demek? Ruh ile bedenin birbirinden ayrılması. Öldükten sonra senin ruhun bedeninden ayrılıyor yoksa konuşmak, duymak yine var. Kardeşim, şu an senin ağzın, dilin konuşmuyor. Kim konuşuyor? Ruh konuşuyor. Konuşmanın şimdiki aleti dildir. Alem-i ervah' ta dil,ağız vs., bunlar olmadan konuşulacak. Kafanı çalıştır. Ruh nasıl konuşur? Bunun alameti nedir? Uyuduğun zaman konuşamıyorsun, uykuda geveleyenler olur; ama ne dediğinden haberi olmaz, iradeli bir kelam değildir. E dil yerinde, ağzın yerinde, niye konuşamıyorsun? Bir şeyler söyleniyor sana neden cevap vermiyorsun? Ölmedin, dirisin. Demek ki ruh gelince konuşursun ruh gidince dımdızlak kalırsın.
işte bunun gibi ahirette konuşmak var, ziyaretleşmek var, dünya hallerinden hasbihaller var. Yeni gidenlere karşılamalar var. islam söylüyor.
Evet islam' da kadın erkek eşit değildir. Kadına evi geçindirme mesuliyeti yüklenmemiş, erkeğe ise bu mesuliyeti yüklenmiş; erkeğe çalışmayı farz etmiştir. Ama şu anki ortama bakınca kadın daha fazla çalışıyor. Kadın, adamla beraber beraber işe gidiyor, adamla beraber işten dönüyor, bulaşık, çamaşır, ev temizliği de kadına ait, ne oldu bu? Bu adamla bu kadının ne farkı var şimdi? Kadın daha fazla mesaide: Sabah 1-2 saat erken kalkması lazım ki kahvaltıyı hazırlasın, akşam 1-2 saat geç yatması lazım ki ütü yapsın, çamaşır assın, çamaşır katlasın, bilmem ne yapsın... E bu adam da adamım diye gezsin! Durum bu. Böyle değil mi? Efendim, onun için islam adaletten yana. Eşitlikten yana değil; eşitlik mefhumu çok yanlış. Kadın erkek eşitliğiymiş! Yok böyle bir kavram. ayrıca bu konu hakkında bakınız: (#26728313) .
Miras' ta erkek tam, kadınsa yarım alır. Böyle bir şey olur mu: Aman aman aman... bunu diyen kafir olur; çünkü bu Kur'anda geçmektedir. Tabi erkeğin hoşuna gittiğinden 'Ne güzel islam be!' , kadının hoşuna gitmeyince 'Ne biçim taksim be!'... işte kadın böyle derse dinden çıkar, kafir olur. Çünkü Allah' ın taksimine karşı gelmiş olur.
Erkeğe tam veriliyor, kadına yarım. Neden? Çünkü erkeğe bir de kadından farklı olarak, çoluk çocuğa bakma görevi veriliyor. Kadına çoluk çocuğa bakma, çalışma mesuliyeti yüklenmiyor, bu görev kocasına ait. Kocası yoksa babasına, babası yoksa amcasına, dayısına, onlar da yoksa islam' da o görev beytül mal yani devlete ait (Türkiye, islam devleti olmadığından bu,bizim ülkemizde geçerli değil. ) Yoksa hiçbir islam Devleti demez ki kadına çık dışarı efendim, geçimini kendin sağla! Kadın kendisi isterse çalışabilir islam düzeninde, belirli şartlar sağlandıktan sonra o ayrı mesele. Şeriatta, devlet o kadına bakmakla görevlidir eğer kimsesi yoksa. Kimsesi varsa da devlet ona öyle bir baktırır ki, evine de süpürttürür yani; yeter ki islam yürürlükte olsun. Ne demekmiş o; kadını çalıştıracaksın erkeklerin arasında da o kadar para kazanmışsın babası, amcası ya da dayısısın; bakmıyorsun kocasını kaybetmiş kadına! Zaten kocası yaşıyorsa gidip kocası çalışacak. Bu islam' dır, kafan karışmasın. Sen şimdi tabi ki şu andaki ortama bakıyorsun, şu anda her şey normal gibi geliyor değil mi? Gelmesin, islam bu konuya da açıklık getirmiştir.
islam'da, geçimini kazanması, ailesine bakması farz olduğu için erkeğe tam miras verilir. Kadına zaten kocasının bakması farzdır, babasından da bir yarım verilir. Bunlar adalettir, eşitlik değildir. islamiyet' te kadın-erkek eşit değildir. islam ise tam bir adalet dinidir, birbirine karıştırmayalım. Ayrıca islam' da kadın erkek eşit değildir için bakınız: (#26728313)
evet, islam' da kadın erkek eşit değildir. Bir erkek ile bir kadın nasıl eşit olabilir? Ama islam tam bir adalet dinidir. Adalet ise, her zaman eşitlik demek değildir. Ne demek? Şu demek: Af edersin eşeğin birinin canı çıkmış; zayıf merkep, öteki güçlü katır. Aynı yükü eşit dağıtayım dersen, zayıf merkebe zulüm yaparsın. O eşitlik olur mu şimdi? Merkebin gücü ne kadarsa o kadar vereceksin, katırın gücü ne kadarsa o kadar yük yükleyeceksin. Sen şimdi eşit vereyim derken merkebin göbeğini yere mi değdireceksin; hayvan oturur aşağı! Öbürü güçlü, e bu zayıf hayvan. E eşitlik olsun ama? Öyle bir eşitlik olur mu?
Senin mekanizman farklı, beyin yapından tut da tırnak yapına kadar farklı; anatomin, fizyolojn, histolojin, embriyolojin farklı, için dışın farklı, ses tonuna kadar farklı; böyle eşitlik olmaz, adalet olur. Adalet nedir? Mesuliyeti gücüne göre yüklemektir. Zayıf deve ile sağlam deveye aynı yük vurulmayacağı gibi. Erkek ile kadına aynı mesuliyet verilmez islam' da.
Misal: islam' da yuvaya, çoluk çocuğa bakmak erkeğe farzdır, erkek onunla mükelleftir. Kadının ise öyle bir mükellefiyeti bulunmamaktadır (Google' a da yaz öyle bir mükellefiyet bulunamadı diyecek) . Kadınlara böyle bir zorunluluk yok. Yalnız islam demiyor ki sen çalışma, otur evinde kadın halinle! Ne diyor? Belirli şartlar söylüyor: Eğer tamamen bayanların çalıştığı, yöneticisinin bayan olduğu, çaycısının dahi bayan olduğu bir yerde çalışmak istersen çalışabilirsin, diyor; bu ne demek oluyor? Otomatikman erkeklerin de erkeklerle çalışması dinen caiz oluyor. Yani erkeklerin de tamamen erkeklerin olmadığı bir yerde çalışması caiz olmuyor. islam, kadınlara çalışma, evi geçindirme gibi bir mesuliyet yüklememiş. Neden? Çünkü kadınlar erkeklerden bambaşka bir fıtrata sahip, Rabbim onlara birçok konuda erkeklerden farklı davranıyor. Misal: Menstrual dönem: Rabbim ne buyuruyor? Her müslümanın kesinlikle yapması gereken ibadetleri, yapma o dönemde, diyor: namaz kılma, oruç tutma, Kur' an okuma, sana onlar farz değil, haram o dönemde yapman... Rabbim onların neler çektiklerinin farkında çünkü. Adet sancısının ne illet olduğunu kadın-erkek hepimiz biliriz, duymuşuzdur. Ya doğumdan sonraki döneme ne demeli? 40 güne kadar Rabbim, üzerimize farz olan şeylerin hepsini, onların üzerinden kaldırıyor, yetmiyor bir de haram ettim diyor; yapmayabilirsin demiyor ya da yapsan da olur yapmasan da olur demiyor; sana kesin yasak diyor, adet dönemindeki gibi. Allah allah. Dünya'ya tek geliş amacımızın Rabbimize kulluk olmasına rağmen Rabbim onlara merhametiyle tecelli ediyor. daha neler neler... Uzun entry' lerin okunmadığı görüşünün çoğunlukta olduğu bu sözlükte yine kendimi tutamadığım için özür dileyerekten başka uzun entry'ler yazmak üzere görüşmek duamla...
Kardeşim, hani sen 'o içindeki boşluk' tan bahsediyorsun ya, onu bir şekilde doldurmaya çalışıyorsun ya; daha iyi yerlere gelmeye çalışarak ya da bir sevgiliye sahip olarak ya da evlenerek ya da çoluk çocuk sahibi olarak ya da dil kurslarına katılarak her neyse, katılma demiyorum sadece söylemek istediğim şu: O boşluk o şekilde, hiçbir şekilde geçmeyecek. O boşluğun yok olmasının sadece ve sadece tek bir yolu var: Hayatın ne anlama geldiğini bulmak değil; '' hayatın ne anlama geldiği ile tanışmak. '' Ben tanıştırayım:
'' Sen öğüt vermeye devam et; çünkü öğüt, inananlara fayda verir. Ve ben cinleri ve insanları sadece ve sadece, bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Ben onların beni beslemesini de istemiyorum (Ben zaten beslenmekten münezzehim. ) Şüphesiz ki Allah! O'dur sürekli rızık veren. Ve O' dur eksilmez güç sahibi. Muhakkak ki bu zalimlerin de geçmişteki arkadaşları gibi, azaptan bir payları vardır. Onun için onlar, acele etmesinler. Vaat olundukları günlerinden dolayı vay kafirlerin haline (Zariyat Suresi son 6 ayet meali)! ''
Evet Dünya'ya gelişimizdeki tek amacımız Allah' a layıkıyla kul olabilmektir. Bizi, o'nu ve onun dinini tanımamız amacıyla Dünya' ya göndermiştir. Başka bir amacımız yok! Şunu karıştırmayalım, Allah-u Teala bize demiyor ki bir odaya kapanın ve sürekli namaz kılın, yemeyin, içmeyin, evlenmeyin, bilimde ilerlemeyin, dil öğrenmeyin, akademik kariyer, makam mevki sahibi olmayın... Böyle bir şey yok, böyle buyurmuyor Allah'ımız! Bana layık kul olun, diyor. Yani benim getirdiğim kanunları, kuralları görmezlikten gelmeyin, benim kurallarıma uyup uymamak size kalmış; ama benim kurallarımı böyle bir şey olur mu, çok saçma, günümüzde de bu mu kalmış, şeklinde inkar etmeyin, diyor. Annenize, babanıza, eşinize, arkadaşlarınıza iyi davranın diyor. Ve Rabbimiz bizim şartsız şurtsuz iş yapmayacağımızı da biliyor. O yüzden diyor: Şunu yapmazsan peşinen söylüyorum cezası budur, diyor. Bunu Yaparsan sana Cennet' te köşk var o var bu var diyor. Allah' ımız bizi o kadar iyi tanıyor ki bize nasıl davranmamız gerektiğini bile öğretiyor, her konuda: af edersin tuvalete girişinden tut, yemeği nasıl ve neyi yiyeceğine kadar, nasıl giyineceğinden tut, insanlara nasıl davranman gerektiğine kadar, yatakta yatış şeklinden tut, diş temizliğine kadar... Sonra efendim Yatak odana bile giriyor, eşinle cinsel münasebetlerinize kadar. Ve Rabbim bizi öyle iyi tanıyor ki her emrinin bize ağır geleceğini biliyor; yapmanız kesinlikle üzerinize farz olanlar ve yapmazsanız bir sıkıntı yok; ama yaparsanız Cennet' te harika mükafatlar var, şeklinde kendi ilmini ayırıyor (farzlar ve sünnetler). Biz müslümanlara da milyarlarca ilimden yapabildiklerimizi uygulamak kalıyor geriye; Cennet' te makam mevki sahibi olmak için.
Özet: Kardeşim! Allah'ın dinini tanımadığın müddetçe sen o içindeki boşluğu dolduramayacaksın. Doldurdum sanacaksın; ama bir yerlerden öyle bir patlak verecek ki yine o boşluğu doldurmaya çalışırken bulacaksın kendini.
islam ülkesi ne zaman olduk sorusunu akıllara getirir. Türkiye günümüz şartları itibariyle bir islam ülkesi değildir. islam ülkesi demek, o ülkenin tamamen islam kanunları, kuralları ile yönetilmesi demektir, Kur'an, hadis, tefsir ilimleriyle yönetilmesi demektir. Yani herkesin anlayacağı dilde şeriat ile yönetilmek demektir. Çok ilginçtir ki aramızda şeriat ile yönetildiğimizi düşünen insanlar var. Şehit kardeşimizin durumuna gelince, gerçekten çok üzücüdür. Sadece Özge kardeşimizin bu durumu değil, daha birçok kardeşlerimizin durumu içler acısıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasamızın bu maddesine göre de gerekenin, gerekli kişilerce yapılması hepimizin temennisidir. Ve Özge kardeşimize dua etmek, ona 1 fatiha göndermek ve daha fazlasını, bir müslüman olarak en birincil vazifemizdir. Rabbim ona rahmetiyle tecelli etsin, onu direkt Cennet' ine alsın.
Merhum, şehit Özgecan Aslan' ın babası, yaptığı konuşmasında şunları dile getirmiştir:
'' Öncelikle şunu söylemek istiyorum ben. Bu vahim olayın benim kızımın başına gelmesi ve bu vesileyle, öncelikle Mersin' de binlerce, on binlerce; Türkiye' de yüz binler ve milyonlarca insanın bu acı karşısında duyarlılıklarını göstermiş oldukları için ben onlara ayrı ayrı şükranlarımı ve teşekkürlerimi iletiyorum. Biz kendi acımızı yaşarken, kızımızın durumuyla ilgili bir arayış ve araştırma içerisindeyken, henüz daha ne olduğunu anlayıp kendimize gelemeden, adeta bir kabus görüyormuşum gibi zihnim ve aklım birbirine karıştı. Birinin beni bu kabustan uyandırmasını hep istedim, hep düşündüm. Yaşadıklarımın hiçbirine bir anlam veremedim. Hala daha bunları konuşurken inanır mısınız saatlerce ne konuşacağımı, ne söyleyeceğimi düşünüp durdum. Bu olayın hikmetini ben anlayamadım, olayın hikmetine aklım ermedi benim... ''
- Böyle bir şey aklınızın ucundan geçer miydi?
'' Sizin geçer miydi? Sabah kalkıyorsunuz normal bir vatandaşım, normal bir Türk vatandaşıyım ben. işi olan, çalışan, eşi olan, arkadaşları olan çocukları olan normal bir insanım. Bunun bir insanın başına gelebilmesini tahayyül etmesi mümkün değil. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Biraz önce söylediğim gibi bunun, bu olayın hikmeti karşısında aklım eriyor sadece. Bu olayın hikmetine aklım ermiyor. Bütün bu olaylar olurken biraz önce başka bir yerle konuşurken şunu izah ettim. Bir filozofun söylemiş olduğu çok güzel bir söz var. Diyor ki: ' Dünya' nın en güçlü ordularından daha güçlü olan bir şey var bilir misiniz: Zamanı gelmiş bir düşünce. Benim çocuğumdan önce birçok Özgelerin, birçok meleklerin kanatları kırıldı. insanların bir talebi var, istemleri var. Bu olayla insanların istemiş oldukları bu talepler birleşirse ve insanlar artık 'baba ne', 'sana ne', 'ona ne', 'adam sen de'ciliği bırakıp güzel bir duygu ve düşünce çerçevesinde idamın getirilmesini, evet istiyorum; ama benim çocuğumun bu durumundan kaynaklanan, bu çocuğumun bu durumundan dolayı bu tartışmanın açılmasını istemiyorum. Getirilecekse getirilsin. Bu yüzden getirilmesin. Şimdi ben şöyle bir bakış açısı, belki biraz geniş bir bakış açısı ile olaya bakacağım. Siz hiç mucize gördünüz mü? Ben herkese soruyorum, her Türk vatandaşına soruyorum, bir mucizeye şahit olan var mı içimizde? Şu anda bir mucize gerçekleşiyor: Onlarca, yüzlerce, binlerce, on binlerce Özgeler, meleklerin kanatları kırıldığı halde biraz önce söylediğim gibi bu olayın bu şekilde gelişip bütün Türkiye' ye mal olmasının elbette ki bir hikmeti var. Bu hikmeti, kızımın şahsında tecelli ettiren, inanıyorum ki aynı zamanda adaletini de tecelli ettirecektir. Ama bunlar olurken hiçbir insan müdahil olmadı. Tecelli, insanların algı boyutuna girene kadar. Olgu boyutunda insanlar hiçbir şey bilmiyor. Bizler de öyleydik. Algı boyutuna girdikten sonra, tecelli olduktan sonra insanlar müdahil oluyor olaylara. Allah' ın adaletini gerçekleştirdiği zaman Allah, hiçbir insanı müdahil etmeyecek. Ama bu müdahil olma esnasında ,devletlerin hukuk sistemleri vardır. Meri hükümler, Allah adına, adaleti insanlara dağıtmakla görevli olan hakimler ve savcılardan müteşekkildir. Eğer onlar kendi vicdanlarına Özge'nin, kendi çocuklarıymış gibi hissederek bir karar vereceklerse, ben o zaman inanacağım ki bu adaleti yerine getiren her bir adalet insanının, her bir hakimin, her bir savcının bu işi layıkıyla yapmış olduğuna, inanmış olacağım. Söylediğim gibi, kızımı bu hale getiren şahsın, ağır bir şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Daha önce de yine belirtmiştim; hiçbir insan kötü bir evlat doğurmaz. Şartlar ve koşullar, çevre insanları değiştiriyor. Sevgi olmadığı taktirde, sevginin, topluma yayılabilmesi için bilinç düzeyleri yüksek olan insanların sayılarının artması gerektiğini ben çocuklarıma anlattım. Eğer birilerini, yanlış yaptıkları için sürekli kafalarına vurursanız, sürekli döverseniz; bu iş devam edecek. Şunu yaşıyorum adeta: Hep masallarla büyümüşüzdür; hep şöyle söyleniyor: Bir varmış bir yokmuş. Ben de şöyle diyorum: Bir Özge varmış, bir Özge yokmuş. Çok özür diliyorum efendim, son bir cümle ile bitireceğim. Benim felsefemde şu var, bildiğim de şudur ve bunu 2 cümle ile dile getireceğim: Sevgi geldi saygı geldi cihana, biz yarattık dediler. Bizler sevmesini saymasını öğretmeye geldik cihana. Teşekkür ederim. ''
Rabbim, annesine, babasına, kardeşlerine, yakınlarına, Tüm Türkiye' ye sabır versin. Rabbim kimseye böyle bir olayı yaşatmasın ki hala duymaktayız bu tür olayları. Devletimiz neler gerekiyorsa, gerekenleri mutlaka yapmalıdır. Bize düşen görev ise öncelikle Özge kardeşimize dua etmektir. Rabbim ona rahmetiyle tecelli etsin, direkt Cennet' ine alsın onu.
selamun aleyküm kardeşlerim. Biliyorsunuz ki, bizden olan herkes Cennet' e gidecektir mutlaka ama mutlaka. Bir müslüman' ın hedefi ise Cehennem' e girmeden Cennet' e gitmak olmalı değil midir? Lakin sözlükte mübarek bir entry gördüğüm zaman mutlaka o kişinin sayfasına gider, diğer entry' lerini okurum. Ve maalesef üzülüyorum, birçoklarını direkt Cennet' e gidecek vaziyette göremiyorum. Bunu hadis-i şerife dayanarak söylüyorum. Allah' ın ilminden 1-2 şey bildiğim söylenebilir. Bunu da paylaşmak en kutsal vazifemdir. Ve hadis-i şeriftir: Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. Bu 73 fırkadan 72' si ateştedir. Geriye kalan 1'i ise Ehli sünnet vel cemaattir, buyruluyor. 72 fırka mutlaka Cehennem' e uğrayacak. Ehli sünnet'in ise ekseriyeti direkt Cennet' e gidecektir, buyruluyor. Yapmayın kendimize yazık etmeyelim: sahabe düşmanları olmayın kardeşlerim, kaderi inkar etmeyin, namaz kılmayanlara kafir demeyin, türbe düşmanları olmayın, ölüye Kur'an okunmaz demeyin, çıplak ayağa mesh edilir demeyin, 5 vakit farz olan namaza 3 vakit farzdır demeyin. Ehli sünnet vel cemaat olun kardeşlerim. Ehli sünnet vel cemaat itikadı için bakınız: (#26603997)
Özelden ehli sünnet dışı entry' lerinizi uyarmak bana zor geliyor, zamanımı çok alıyor. Bu vicdani sorumluluk ise beni yiyip bitiriyor. Bu nedenle son olarak söylemek istediğim haklarınızı helal edin kardeşlerim (Yine de uyarmayacağım anlamına gelmesin. )
Şeriat islam' ın ta kendisidir. Bu ülkeye şeriat gelecek; ama birinin canını feda etmesi lazım bu uğurda dense canımı seve seve bu uğurda vermeye hazırım, biline.
Hadis-i şerif: 5 vakit namazların içerisinde en üstün cemaatle namaz; Cuma gününün sabah namazının cemaatidir; o namazdan af olmadan çıkan olmaz (Camiüssağir) .
Öncelikle laf kötü. Allah muhafaza, nikahsız ilişkileri çağrıştıran bir laf, tamamen haram: Arada nikah olmayan bir kadınla bir erkeğin birbirine hediye göndermesi, konuşması, cafede buluşması, görüşmek, tanışmak... caiz olmayan işler. Ancak evlenecek olur da efendim görüşülür, bu islam' da var. Ama böyle nikahsız iken, böyle samimiyetler... neymiş efendim: cafede görüşülüyormuş; halvet olmuyormuş 2 kişi olmadıklarından. Tamam halvet olmuyor, halvet olsa haram. E şimdi de haram. Şimdi burada evlenecek misin değil misin belli değil; ben evlilik düşünüyorum bununla... Evlilik düşünüyorsun da bilmem kaç sene hindi gibi düşünme kardeşim! Bakarsın, görürsün, istihareye yatarsın, istihare çıktı evlenirsin. 5 sene de cafeye mi gidilir evleneceğim diye bu kızla? Deli misin nesin sen? E bakıyorsun şehvetle doğal olarak ki çok normal; başka biri gibi değil ki evlilik düşündüğüne göre, demek cinsel manada bir temayül var. E onunla öyle cafede oturup böööyle bakılır mı? Tamam kaşına gözüne baktın, görmek caiz. Daha kaçıncı kez bakacaksın, her gün değişmiyor ya bu. Allah Allah, işi de rayından çıkarttılar. Ben nasıl olsa evleneceğim onunla diye kaç sene efendim, kaç kere görüşmeler; olmaz ki kaç kere! Ciddiyeti gider, her şeyi gider. O bakımdan sevgililik diye bir şey islam' da yoktur. Eşine sevgilim dersin; tamam. Ama örfte de sevgilim dediğin zaman kimse karını anlamıyor. Onun için bu laftan sakınmak lazım. Çünkü sen birinin yanında telefonu açarsın sonra '' A nasılsın sevgilim? '' dersin; karına da sevgilim desen yanındaki adam bu başka işler karıştırıyor, der. Yani milleti de günaha sokmaya lüzum yok. Örfe göre sevgili kelimesi şu an eşine kullanılmıyor; nikahsızlıkta kullanılıyor.
Özetle: Nikahsız sevgililik haramdır. '' Sevgilim '' demek haramdır demiyoruz burada. Ama fitneye sebep olabiliyor.
14 Şubat sevgililer gününün esası Roma imparatorluğu zamanına uzanıyor. Eski Roma' da 14 Şubat tüm Roma halkı için çok önemliymiş. Roma'nın Tanrılarına saygı günü ve Tanrıçalarına tazim günü falan, tamamen şirktir. E bunun benimle ne alakası var, ben eşimi tatile götüreceğim falan da filan. Karını tatile götür de 355 gün bitti bugün mü kaldı? Niye benziyorsun sen onlara?
--spoiler--
Biz sana hindi yeme demedik ki, Noel gecesi hindi yeme dedik. 1 gün evvel ye; ama o gece yersen hindiyi, yedin naneyi.
--spoiler--
Bu durum ile 14 Şubat aynı.
Devam edelim kutsal bilgilerimize (!): Juno' ya saygıdan ötürü tatil yapılıyormuş 14 ve akabinde 15 Şubat' ta: Lupercalia bayramı , Roma halkı tarafından. Juno: kadınlık, evlilik tanrıçası olarak biliniyormuş. Gelelim şimdi bu hükümdar 2. bilmem neye. Roma, hükümdar 2. bilmem ne zamanında katı kurallarla yönetiliyormuş. Orduda savaşacak asker yokmuş, büyük problem; çünkü Romalı erkekler ailelerini bırakmak istemiyorlarmış, aşkları çok fazlaymış, savaşa gitmiyorlarmış. Zalim Hükümdar 2. bilmem ne orduya katılımı artırmak için evlilikleri yasak etmiş.
Aziz Valentina diye Roma'da yaşayan bir papaz varmış. Roma' da yaşayan bu papaz, bu yasağı gizlice deliyormuş, çiftleri evlendirmeye devam ediyormuş. Sonra imparator bunu öğrenmiş onu astırmış, kestirmiş falan... Adlarının bu papazla anılmasını isteyen papaz tarafından evlendirilen gençler 14 Şubat' tan sonra 15 Şubat itibariyle bu günleri Aziz Valentina günü olarak kutlamaya başlamışlar. Yani adlarının papazla anılmasını isteyen gençlerin o zaman kurdukları bir yapı. Bizim ne işimiz var bunlarla?
Hud Suresi 113. ayet mealine dikkat: Zalimlere (o şirk koşanlara) azıcık dahi meyil etmeyin. Onları sevip onlara özenmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Zaten sizin için Allah' ın dışında veliler yoktur. Onları veli (dost) edinirseniz Allah tarafından yardım olunmazsınız.
O şirk koşanlara azıcık dahi meyletmeyin ayetinin tefsirinde ne buyuruyor müfessirler, büyüklerimiz: Onların şekline bürünmek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi tıraş olmak, onlar gibi onların kutlamalarını kutlamak, onlar gibi yemek... Dolu mesele var. American tıraşıymış! Sonra bir tarafı az bir tarafı çok bırakmalar falan... bunlar tehlikelidir, haramdır. Kafir gibi tıraş eskiden de var. Ne oluyor? Müşriklerin şeklinde bir çocuğun saçını kesilmiş gören Ebubekir Sıddık Efendimiz radıyallahu anh ne buyurdu: Bu çocuğu öldürdünüz siz. Ha kafasını kestin, ha saçını böyle kestin buyurdular. Zalimlere azıcık dahi meyletmeyin. Buna şekil, gün, gece, moda, oda... hepsi giriyor. Ne olur sonra? Onları yakan ateş size de dokunur buyruluyor. Ha bak tamam kafir değilsiniz; ama onların ebedi yanacağı ateş size de dokunur yoksa buyruluyor.
Bizim Allah' tan gayrı dostumuz olamaz. Ne işimiz var Yahudi-Hristiyanların dostluğuyla!
Ehli Sünnet vel cemaat itikadında (asıl müslümanlık, sünni mezhepler) haktır. Tersini iddia edenler eğer müslümansa direkt Cennet' e giremeyecekler (72 fırkaya dahil oldular.) değillerse zaten hiç Cennet' e giremeyecekler. Ehli Sünnet Vel Cemaat itikadı için: (#26603997)
Din çok ciddiye alınması gereken bir konudur. Şu Dünya' da bilimsel veriler bile değişir ( bile dememin nedeni en kesin olarak bilimi görmemiz nedeniyledir. ) Din değişmez, kuralları, kanunları her şeyi bellidir. Kur'an bellidir, hadis-i şerifler bellidir, tefsirler bellidir, fetvalar bellidir. Yeter ki ehli sünnet vel cemaat alimleri bulup onları soru yağmuruna tutasın ki doğru cevabı alabilesin.
Not: Alim değilim.
Edit: Tüm söylediklerim ehli sünnet vel cemaat itikadı üzerinedir. Zerre kadar ehli sünnet vel cemaat dışı bir entry' mi bulamazsınız; çünkü ben birçokları gibi kendi fetvasını verip kendi mührünü basan biri değilimdir. Benim entry' lerim alimlerden öğrendiğim ilimlerin aktarılmasıdır. Fetva vermek bu kadar basit değildir. Bir doktorun bir reçete yazmasından daha titiz hassasiyet gerektirir.
Hz. Musa Aleyhisselam zamanında israiloğulları' ndan iman eden takva sahipleri çok ( ne kadar çoğunlukla Kur'an' da kötüleri bahsedilse de ) . işte bu dönemde yine zamanın hak dini islam, yani Hz. Musa' ya gönderilmiş din üzere itikada sahip; ancak 200 sene hiçbir ibadet etmemiş, isyan etmiş, günahtan başka bir şey yapmamış adam ölüyor.
Oturduğu yerdeki takva sahipleri bize de kötülük bulaştırmasın diye anca paçalarından tutabilmeyi başararak bu zatı çöplüğe atıyorlar.
Hz. Musa Aleyhisselam' a vahiy geliyor, Allah-u Teala bildiriyor; çık, falan yerde cenaze var çöplükte onun cenazesini kıl, ona dua et.
Hz. Musa Aleyhisselam araştırıyor diyorlar etrafındakiler: 200 sene sıralı isyandaydı. Tabi Musa Aleyhisselam meraklı, soruyor Allah-u Teala' ya nedir bunun hikmeti? Allah-u Teala ne buyuruyor: Evet, öyleydi; ama o kulumun bir ameli vardı, kimsenin bilmediği: Tevrat' ı ne zaman açsa son peygamber sallallahu aleyhi ve sellem' in adını görünce öper, iki gözünün arasına koyardı ve salavat getirirdi, dua ederdi. O kulumun tüm günahlarını bağışladım, 70 huri ile de onu evledirdim (işte sevgi, saygı çok önemli) .
Allah, dilediğimi affederim buyuruyor mu? buyuruyor. Bu sadece ehli sünnet vel cemaat üzere vefat eden müslümanlar için geçerlidir. Neden? Allah-u Teala her günahı affederim; ama bana şirk koşmayı (benim dinime karşı gelmeyi) affetmem buyuruyor Kur'anda. Hadis-i Şerifte de: Geriye kalan 72 fırkanın tamamı ateştedir buyuruyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Dünya'ya lay lay lom ye iç küt yat ... bu amaçla gelmedik. Bakın sınav çok ciddidir. Ne zaman öbür tarafı boylayacağımız belli değildir. Arkadaşlarımız, geçen saat diliminde konuştuğumuz kankilerimiz bile bu Dünya'dan vakitleri geldiğinde göçüp gitmektedir. Dünya gerçek değildir. Bunlar sadece teaser' dan ibarettir. Ama o bildiğimiz tüm güzel sahnelerin 1-2 dakikanın içine sıkıştıldığı bir teaser değildir. Bu öyle bir teaser' dır ki en kötü sahneleri Dünya'da gösterilmektedir. Bize Cennet'in hiç kimsenin aklından geçmemiş şekilde mucizevi olduğu bildirilmektedir. Cennet' te en düşük seviyeli mü'minin 10 Dünya genişliğinde yere sahip olacağı hadis-i şerifte geçmektedir. En yüksek mertebenin ise Dünya' nın 60 katı büyüklüğünde olduğu geçmektedir. Bu Dünya ne ya! Toki' den 60 m2 ev alacağız, şuradan manzaralı arsa alacağız diye canımız çıktı şu 80-90 senelik Dünya' da. Ama Cennet öyle mi? Ebedi, sonsuza dek Cennet' teyiz dert yok tasa yok. Rabbim ehli sünnet vel cemaatten bizi ayırmasın son nefes de dahil, bizi direkt Cennet' ine alsın. Amin.
Cehennem' den beraat,
Münafıklıktan beraat,
Cennet' i görmeden ölmemek (son anında gösterilir. ) ,
Göz açıp kapayacak kadar Allah' ın rahmetinden mahrum olmamak,
Benim gibi Cennet için ibadet eden derecesi zayıf kullar için geliyor bu: Hesapsız giren ilk zümre ile Cennet' e girmek nasip olur ( hatırla: Cennet' e giren ilk zümre 70000 ( yetmiş bin ) kişi sadece ve sadece; o kadar insandan! Ayrıca hesapsız girmek ya, milletin mahşerde 50000 (elli bin) sene anası ağlayacak. Ne büyük bir müjdedir. Allah tüm mü'min erkeklere 5 vakit camii cemaatine başlamayı ve devam etmeyi nasip etsin. Cemaatin de iftitah tekbirlerine yetişmeyi nasip etsin.
ehli sünnet itikadına göre ki dosdoğru müslümanlıktır, hak din islam dışında herkes Cehennem' de ebedi olarak kalacak, Cennet yüzü göremeyecektir. Kafirlerin Cennet' i Dünya' dır. Müslümanların ise çoğunluğu Cehennem' e uğramadan Cennet' e gidecektir. Cehennem' e yolu düşenler ise eninde sonunda Cennet' e kavuşacaktır. Din bunu söylüyor. Eğer siz aksini söylüyorsanız dikkat ediniz; ehli sünnet vel cemaat itikadından sapmış bir müslümansınız demektir. Bu ise ehli sünnet vel cemaat itikadından arda kalan 72 fırkaya dahil olduğunuzu gösterir. Bu 72 fırkanın hepsi ateştedir şeklinde hadis-i şeriflerde geçmektedir. Yani Ehli sünnet vel cemaat olmayan bir müslümansanız Cehennem' e uğramadan Cennet' e girmeniz mümkün değildir. Din budur.
'' allah, faizi yiyene de yedirene de, iki şahidine de, katibine de (faiz muamelesini yazana) da lanet etti (ahmet ibn-i hanbel, hadis no:3809, 2/63) '' .
Bu konuları aşamamanın haklı üzüntüsünü yaşatır. Ayrıca çok da tınıma gitmez; kendisi bir Türk marketler zinciri olmadığından. Müslüman bir kişinin veya Müslüman bir fonun olsaydı eğer entry' m başbaşka olurdu; Bakara Suresi 120. ayet meali konuyu gayet iyi açıklamakta ve kendimize nasıl yön vermemiz gerektiğini göstermektedir: '' Sen onların dinlerine tabi olmadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar. Şüphesiz yol Allah' ın yolu, de. Andolsun ki sana vahiyle gelen bu kadar ilimden sonra eğer onların arzularına tabi olacak olursan Allah' tan başka ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı. ''
Nur Suresi' ndeki ayette geçen humur; himar' dan gelir. Ayrıca hamr da himar' dan geliyor, demek ki humur ile hamr' ın kökü aynıdır. Hamr şarap (içki) demektir. Himar' ın esas manası setr demektir. Lugatı: Örtmek. Bu örtmek manası ne alaka içki ile? Şöyle alaka: Sarhoş edici maddeler aklı örttüğü için hamr yani içki, kökünü aklın örtülmesinden almış. Başı örten giysiler de saçı örttüğü için himardan kökenini alır; yani humur olmuş (başı örten giysiler) . Kelime anlamları kendini tüm açıklığıyla göstermektedir.
Başörtülerini vursunlar diyor. Nelerinin üzerine? Yakalar; yani giydikleri elbiselerinin yakalarının üzerine, yani göğüslerinin üzerine doğru sarkıtsınlar demek. Kur'an ayetleri kendi aralarında çelişmez, birbirini tefsir eder mahiyettedir. Bazıları çelişki gibi gösterirlerse de bu, ilimlerinin noksanlıklarından veya fitneciliklerindendir.
Sahabe-i Kiram' dan Talha ibnu'l Bera Radıyallahu teala anh yaşı küçük, çocuk denilen yaşta Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem' in yanına geldi. Dedi: '' Ya Rasulüllah, mübarek elini ver (elini bana uzat) , sana biat edeceğim. '' Kainatın Efendisi sordu ki sallallahu aleyhi ve sellem: '' Ne üzerine biat edeceksin? '' Dedi: '' islam' ı kabul etmek istiyorum, senin dinine gireceğim, sana biat edeceğim. '' Kainatın Efendisi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: '' Sana, babanı öldürmeni emretsem sözümü dinleyecek misin? '' Bu zat dedi: '' La (yok), babamı öldür dersen onu yapamam. '' '' Tamam öyleyse kalsın biat. '' dedi Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem.
Durdu durdu bir zamanlar, dayanamadı geldi. Dedi: '' Sana biat edeceğim. '' , '' Ne üzerine? '' , '' islam.'', '' Babanı öldür desem öldürecek misin? '' , dedi: '' Yapamayacağım. '', '' O zaman kalsın. ''
3 kere gitti geldi ve 3. 'de geldiğinde '' Ya Rasulüllah '' dedi, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem' e yaklaştı, yaklaştı, mübarek ayaklarını öptü ( Ne bahtiyar ne şerefli insanlar; kainatın efendisinin ayaklarını öpmeye nail olmuşlar. ) , biatını yaptı ve dedi: '' Babanı da öldür desen ona da tamam diyorum. Ben sana biat ettim, ne istiyorsan bana emredebilirsin, hiçbir emrine karşı gelmeyeceğim (Kolay bir şey değil). '' Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem şaşırdı, buyurdu ki: '' O zaman git babanı öldür. '' Hemen davrandı, giderken sallallahu aleyhi ve sellem '' Geri gel, hele geri gel. '' buyurdular ve devam ettiler: '' Ben akraba ilişkilerini kesmek gibi bir vasıfla gönderilmedim, senin baban kafir de olsa ben sana babanı öldürmeni emretmem. Sen daha gençsin, geldin müslüman oldun. Sana biat edeceğim, dedin ya; ben de istedim ki senin dininde, imanınında en ufak bir şüphe kalmasın, şüphen olmasın, çok sağlam müslüman olasın. Onun için seni tecrübe ettim, sınadım seni. Sen kazandın. '' dedi.
Yani bir insanın annesi-babası dinsiz kitapsız kafir olsa onlarla görüşmeyi kesecek mi? Kesmek yok. Ziyaret edecek mi? Edecek. Para isterlerse verecek mi? Verecek. Hasta olurlarsa hastaneye götürecek mi? Götürecek; hatta sırtında taşıyacak gidemiyorlarsa. Ama namaz kılma derlerse dinleyecek mi? Dinlemeyecek: Yaradana isyanda yaratılana itaat yoktur ( Hadis-i Şerif: Müslim, imaret 39, Ebu Davud, Cihad 87, ibn Hanbel 1, 94, 409) .
O zaman sakalını kes dese kesecek mi? Yok; haram, tıraş haram. Ondan sonra kızına dese ki başını aç? Yok: Tesettür şart, farz; başını kapatmak, vücudunu kapatmak, her yerini örtmek (yüz ve eller müstesna) . O ayrı, bu ayrı. Ama meşru olan istekleri varsa onları yerine getirecek. Din bunu emrediyor.
Benim anlayamadığımdır. Anladığını iddia edenin ilminin başımın üzerinde yeri vardır, bilmesini isterim. Öyle herkesi de başımın üzerine alacak değilimdir. Kimseyi de test edecek değilimdir. Sadece mealinde geçen her sözcüğün her harfin bir anlamının olduğunu ve birilerine hitap ettiğini hatırlatmak isterim.
Çoğunluğun bildiği Fatiha Suresi son ayet olan 7. Ayet Mealine kulak verelim: O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna ilet; o gazaba uğramışların ve o sapıtmışların yoluna değil.
Soruyorum: Buradaki gazaba uğramış ve sapıtmışların kim olduğunu hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm; bu zümreye ben dahil miyim acaba diye. Sonra alim zatların sohbetlerinden öğrendim ki gazaba uğramışlar: Yahudiler; malumunuz Kur'an'da kendilerinden çok bahsediliyor; sapıtmışlar ise Hristiyanlar: isa Allah'ın oğludur diyorlar; bundan daha sapık bir düşünce olabilir mi? Şimdi Hadis-i Şerif' e lüzum yoktur diyen kimselere sözüm şudur: Hadisler ne zaman Kur'an ile zıt düşmüş? Hiçbir zaman. Hadisler Kur'anın ve islam' ın açıklayıcısıdır. Hadi açıkla bakayım Salat' ın anlamının namaz olduğunu? Salat'ın Arapça' da tüm Arapça' ya hakim bir insan için 200' e yakın anlamı var. Sen Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem' i nasıl reddedersin? Allah da seni direkt Cennet' inden mahrum eder o zaman. Direkt Cennet' i geçtim sen Amentü ile ters düştün o zaman, kafir oldun; Cennet yüzü göremezsin ebediyyen.
Özetle: '' Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah tan, O' nun Resul ünden ve O nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah ın başınıza belasını getirmeyi bekleyin.(Tevbe Suresi:24) ''
Evet içinde bulunduğumuz durum bundan ibarettir Tüm islam devletleri çerçevesinde. Ve belaların ardı arkası kesilmemektedir. Bir Kanuni, bir Fatih döneminde olamayışımızın nedeni budur. Çok şükürdür ki bu belalar bizleri Dünya'da bulmaktadır ve günahlarımıza kefaret olduğu buyrulmaktadır. Ebedi ahirette azap görmektense 80-90 senelik hayatta bunun cezasını çekmek bir nimet olarak değerlendirilir. Tam da şu soruyu sordurtur: Bu müslüman olmayan ülkeler ne kadar da mutlu, islam devletleri sefaletin dibine batmış, nedir görünmeyen, göremediğimiz? Kısaca: Kafirlerin Cennet' i Dünya'dır!
hiç ehli sünnet sokaktan geleni geçeni tarayabilir mi? Ehli sünnetim diyen, müslümanım diyen adam müslümanı öldürebilir mi? Bu nasıl iştir? Bu işin içinde Şia' nın çok parmağı var ehli sünnet' i kötü göstermek için: işte ehli sünnet böyle adamın kafasını keser, böyle yapar... Ehli sünnetten korksunlar da Şia'ya yol versinler diye dünyanın gözüne gösterilmek istenen budur. Böyle bir Sünnilik olur mu ya! Ehli sünnet alimler bunları nefretle lanetliyor. Ehli Sünnet' e göre bunlar bırak ehli sünnet' i, müslüman da olamaz: sokaktan geçeni tara, önüne geçeni kurşuna diz, yak, yık! Bunlar türbe düşmanları zaten. Sahabe-i Kiram' ın kabirlerini darmadağın ettiler, bütün türbeleri yıktılar.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem' in Tirmizi' de geçen hadis-i şerifi: Yahudi bile olsa, Hristiyan bile olsa, vatandaşsa, zimmi ise (islam Devleti' nin egemenliğini kabul eden kafir kişi), muharip değilse (sana karşı savaşmıyorsa) bu durumda olanı öldüren Cennet' in kokusunu duyamaz. ''
Ki Cennet' in kokusunun 500 sene mesafeden duyulduğu yine başka bir hadisi şerifte geçiyor kaynağı Müslim' dir. Çünkü ortalıkta harp marp yok, nerede harp? Bir insanı öldüren tüm insanları öldürmüş gibidir benim katımda, Allah buyurmuyor mu (5:32) ? Ancak bir savaş olur, meşru bir cihat olur, vatanı savunma olur, böyle yerlerde uygun düşer. Suratlarında meymenet yok, namaz bile kıldıkları belli değil, bir de diyor sevap işledim kafiri öldürdüm (!) Böyle bir şey var mı ya!
Bütün Dünya' ya ehli sünnet' i düşman etmek, ehli sünneti tehlike göstermek için bu Şia' nın parmağı olan daha kimlerin parmağı olan bu oyunla müslümanlar ve ehli sünnet karşı karşıyadır.
Ehli sünnet sinek bile ezemez ya!
Bunlar Harici' lerin devamıdır. Bunların en önemli özelliği nedir biliyor musun? Bunlar en ufak bir şeyde insana kafir derler: Bunlar namaz kılmadın mı kafir, şu soruyu bilmedin kafir, şu cevabı vermedin kafir, türbeye gittin kafir, şuraya gittin kafir...Bu sefer ne oluyor? savaşmak(!) cihat oluyor (!) .Sonra bunlara milletin karısı kızı helal oluyor(!) , bunlar cihad için savaşıyorlar ya sözde milletin karısı kızı bunlara cariye oluyor (!), namussuzluk diz boyu!
Böyle bir şey olur mu ya! Namazı bile kılmasa tembelliğinden kafir olmaz ki en önemlisidir, kılmaması durumunda ne ağır sıkıntılar yükleyecek namazdır anlatılıyor hadis-i şeriflerde yetmiyor kitaplar yazılıyor ciltlik, buna bile tembelliğinden kılmazsa kafir olmaz. Zaten namazdan ne çıkar derse; o zaten kafir o ayrı bir şey, inkarı başka bir şey. Hiçbir günah adamı kafir etmez. En büyük günah bile adamı dinden çıkartmaz, yaptığı işi günah bildiği sürece.
Bu vahşiliği bir de kamerayla çekip Allah-u Ekber' lerle süslemek, kainatı yaratan Allah' ımızın adını bu işlerde kullanmak...Mevla bunları kahredecek.
Hadis-i Şerif' tir. Muhaddis Nuaym bin Hammad'ın El-Fiten (ahir zaman fitneleri ) adlı hadis kitabında geçen ışid ile ilgili hadisidir. Işid ile ilgili alimlerin saptadığı şu an 2 hadis-i şerif (El-Fiten' dedir ikisi de.) bulunmaktadır. Birincisi:
Hazreti Ali radıyallahu anh' a dayandırılan hadis şu şekildedir: '' Siyah bayrakları gördüğünüzde yerinizden kıpırdamayın. Ellerinizi ve ayaklarınızı oynatmayın. Sonra kendilerine ehemmiyet verilmeyen zayıf bir topluluk zuhur eder. Kalpleri demir parçaları gibi kaskatıdır. Onlar devlet ilan edecekler. Ne söz ne de ahit tanırlar, verdikleri sözleri yerine getirmezler. Hakka çağırırlar; ama kendileri hak ehli değildir. isimleri künyedir. Nispetleri ise köy ve şehirlerdir. Saçları kadın saçı gibi uzatılmış ve salınmıştır. Aralarında ihtilaf çıkıncaya kadar bakidirler. Sonra Allah hakkı dilediğine verir (El-Fiten, Hafız Nuaym Bin Hammad, Darul Beyan el Arabi, Ezher civarı Kahire, hadis numarası 558, sayfa:136) .
Cübbeli Ahmet Hoca bu hadis-i şerifleri ilk paylaşandır; ki canlı olarak izlemiştim 22 Temmuz 2014' te CNN Türk'te hemen youtube' a sarılmıştım; ama uzun süre bulamamıştım hadis-i şerifleri. ona kulak verelim: https://www.youtube.com/watch?v=LEe_B-vpR4M
2. hadis-i şerif ise yine el-Fiten' de geçmektedir. Bu sefer hadis-i şerif Ebu Hureyre radıyallahu anh' tan aktarılmaktadır: '' Benden sonra size dört fitne gelecektir. Birincisinde, müslüman'ın kanı helal sayılacaktır. ikincisinde hem kanlar hem de mallar helal sayılacaktır. Üçüncüsünde ise hem canlar hem mallar hem de namuslar helal kılınacaktır. Dördüncüsü ise örten, kapatan, bürüyen kör ve sağır bir fitnedir; denizdeki dalgalar gibi kabarır, hareket eder. Hiç kimse ona karşı bir sığınak bulamaz. Şamda tayf ve karaltı gibi dolaşır; Iraka çöreklenir. Eliyle ve ayaklarıyla tüm el Cezireyi (Arap Yarımadası) vurur. Ümmet, derinin tabakhanede çekiştirilmesi gibi çekiştirilir, belaya maruz kalır. Kimse yeter, yeter diyemez ve bir yerden kalksa diğer yerde patlak verir ve çöreklenir (hadis no: 87, s: 31)