cahit külebi'nin hikaye şiirinin lise öğrencileri için hazırlanmış bir kitapta m.e.b. tarafından sansürlenerek verilmesidir.
--spoiler--
benim doğduğum köylerde
kuzey rüzgarları eserdi
ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!
--spoiler--
dizelerinin sonundaki "öp biraz" yerine (...) konulmuştur.
ama bana sorarsanız asıl şimdi müstehcen olmuş.
hiç kusura bakmasın sevgili m.e.b.
o nokta nokta ne hacı? insan ne anlayacağını şaşırıyor, ihtimaller üstüne gidiyor.
delirtmeyin adamı! biz de namaz kılıyoruz ama şiir kitabından da abdest bozulduğunu sizden görüyoruz. ne kadar şehevani arkadaşlarmışsınız. sizi bir kapalı ortama koysak, iki seneye bir milyon kişi olursunuz elleham. hadi bakalım siz bol bol ceviz ve kaymak yiyin koçlarım benim. şimdi de size barış mançodan lambaya püf de geliyor, sansürcü hisleriniz doruk noktasına çıkacak! hadi yiğitlerim sansür, sansür, sansür!
düşün ki michael jackson diye bir adam yok. dünya hiç tanımıyor böyle bir adamı. garibim Türkiye'de Mikail çeksin adıyla doğmuş. kıvırcık saçlı, esmer tenli, yağız bir anadolu delikanlısı. türkü çığırıyor ve meşhur olmak istiyor. "Erzurum çarşı pazar. leylim amman aman. hiii hiiii! " ne hihi !? ne hihisi olum! manyak mısın lan? içine ettin canım türkünün. yok hacı sittin sene meşhur olamazdı buralarda. allah yüzüne bakmış da amerikada doğmuş.
az tv'yi açıp azerilerin konuşmasına "kah, kah, keh, keh, koh, koh" gülen bizlere bir kapaktır.
mesela demek istiyorsunuz ki;
"zaten ben duygusal bir insanım. öyle yapamıyorum. daldan dala konamıyorum. beni ayrı tutun ve anlayın yani beni kayırın diye söylemiyorum. elbette ki bana da herkes gibi muamele edin..."
peki azeri bunu nasıl anlıyor?
ABOOOOVVVVV çok feci!!! çok feci!!!
kelime kelime açıklayalım:
zat: küçe dilinde yani azerice sokak ağzında organ manasına gelebiliyor. zat eylemek; becermek gibi kullanılabiliyor. zat da tek başına kullanıldığında vajina gibi anlaşılabiliyor.
dal: azerice arka demek. bu masum manasının yanında argoda g..t de demek oluyor.
kayırmak: becermek, halletmek, yapmak manalarında kullanılıyor. argoda ise s..kmek, düdüklemek demek.
şimdi yukarıdaki ifadeden azerilerin ne anladığını parantez içinde yazarak aynı paragrafı tekrar edelim:
" zaten (am olarak) ben duygusal bir insanım. öyle yapamıyorum ( s..kemiyorum). daldan dala ( g..tten g...te) konamıyorum. beni ayrı tutun ve anlayın yani beni kayırın (s..kin) diye söylemiyorum. elbette ki bana da herkes gibi muamele edin..."
herkes gibi muamele edin...
tabi yaa...
sen bunu söyle azeriye, ondan sonra da herkes gibi muamele bekle. peehhh! muamelenin kralını görürsün valla. kıllı mıllı, altın dişli azeri amcalar gelirler, gösterirler sana muameleyi.
sen aç televizyonu, azeri kanallarına gül. gül, gül devam et. ama kapıyı da iyi kitle.
zekayı bütün fonksiyonlarıyla ölçemeyen bir test olmasından kaynaklanır.
misal kimi insan duyduğu bir şiirin veya şarkının sözlerini aradan günler de geçse unutmaz. kimisi gördüğü yüzleri unutmaz. kafadan karmaşık işlemleri yapabilir kimisi, kimisi ise herkesin gözünün önünde olup da kimsenin görmediği yeni imkanları birden bire buluverir ve bunları yeni bir işe, yeni imkanlara dönüştürür.
şimdi insanın bin türlü farklı kabiliyeti varken, resimdeki bu iki şekilden sonra hangi şekil gelecek diye sorup, onu bileni zeki saymak mıdır zeka ölçmek? tamam, bu anında işlem yapabilme kabiliyetidir. elbetteki bilimsel bir anlamlılığı vardır ama nerede kaldı hafıza? nerede kaldı yeni fikirler üretebilme kabiliyeti? hitabet, ikna, sosyal beceriler, dil öğrenme ve kullanma? sadece analitik beceriler mi gösterir zekayı?
hem zaten bir türk genci olarak öss'den, dgs'den, lgs'den, les'den, kpss'den kallavi tecrübemiz ve test tekniğimiz var. kimse 160 ın altı çıkmaz bu sözlükte kolay kolay. ne yani hepimiz süper zeka mıyız?
yadsınamaz bir gerçektir. içerisindeki bir maddeden midir, yoksa cepte taşıyorsun odun gibi bir şey, canın sıkıldıkça kurcalıyorsun dişleri misvakla ondan mıdır, acayip diş beyazlatıyor misvak. hem diş etini zedelemiyor, hem de sindirim sistemi ve ağız florası üzerinde zararlı etkileri yok. alıştığınız taktirde çok hoş bir kokusu da var. pratik, cepte taşınması da kolay. diş fırçasına yardımcı olarak öğün aralarında cepte taşınılıp kullanılabilir.
doktorlar kumarı da bir rahatsızlık olarak görüyorlar ve kumar için terapi grupları var demiştik. konuyla ilgili http://www.kumarbagimliligi.com dan bir alıntı:
Kumar sorunu zarar verici negatif sonuçlara sahip olmasına ve durmak istemeye rağmen şiddetli bir kumar oynama arzusu duymaya denir. Kumar sorunu genellikle kumar oynayan kişinin davranışı ile değil kumar oynayan kişinin ya da çevresindekilerin zarar görmesi ile tanımlanır. Şiddetli kumar sorunu, kişi belli sayıda kriteri karşılarsa klinik olarak patolojik kumar oynama olarak tanı alabilir.
Patolojik kumar sorunu
Patolojik kumar sorunu ilk olarak DSM-III'te bir psikiyatrik hastalık olarak yer almıştır; ancak kriterler üzerinde ciddi çalışma DSM-IV için yapılan büyük ölçekli çalışmalar ve istatistiksel metodlara dayanarak yapılmıştır. American Psychiatric Association tarafından yapılan tanıma göre patolojik kumar sorunu kronik ve git gide artan, dürtü kontrol bozukluğu sayılan bir ruh hastalığıdır.
Patolojik kumar sorunu, aşağıdaki kriterlerden en az beş tanesini manik epizodla açıklanamadığı sürece karşılıyorsa, kalıcı ve tekrar eden durumdaysa tanımlanır.
1. Meşguliyet. Kişi, ister geçmiş ister gelecek ister fantazi olarak, sürekli kumar hakkında düşünmektedir.
2. Tolerans. Madde bağımlılığında olduğu gibi, kişi aynı etkiyi yaşayabilmek için sürekli olarak daha fazla miktar ister.
3. Yoksunluk. Huzursuzluk ve irritabilite (asabilik) yoksunluk belirtileridir.
4. Kaçış. Kişi duygusal problemlerinden kaçmak için kumar oynamaktadır.
5. Kovalamak. Kişi kaybettiklerini tekrar kumar yoluyla kazanmaya çalışmaktadır.
6. Yalan söyleme. Kişi, ne kadar kumar oynadığını ailesinden, arkadaşlarından ya da terapistinden yalan söyleyerek saklamaktadır.
7. Kontrol kaybı. Kişinin başarıya ulaşamayan kumarı bırakma girişimleri vardır.
8. Yasal olamayan davranışlar. Kişi kumar oynamak için para sağlamada ya da kumarda kaybettiği paralaro telafi etmede yasal olmayan yollara başvurmuştur.
9. ilişkiyi riske atma. Kişi, kendisi için önemli bir duygusal ya da iş ilişkisini kaybetme riskini göze almıştır.
10. Mali destek arayışı. Kişi, kumar sonucunda mali destek için ailesine, arkadaşlarına ya da üçüncü bir kişiye başvurmuştur.
11. Biyolojik temeller. Kişinin norepinefrin eksikliği vardır.
Birçok hastalıkta olduğu gibi patolojik kumar sorununda da DSM-IV tanısı kabul edilmiştir. Araştırmalarda ve klinik uygulamalarda uluslararası düzeyde temel alınmaktadır.
--spoiler--
daha geniş bilgiyi internet sitesinde bulabilirsiniz. ben konu ile ilgili amacıma ulaştım yani kumar doktorlar tarafından da kabul edilen bir psikolojik rahatsızlıktır. tezim üzerinde hala sağlam adımlarla ilerliyorum. beni çürütecek arkadaşlar lazım. yardımlarınızı esirgemeyin sevgili ateistciklerim.
kendilerine isim bulamayan bir ben değilim. kendileri de kendilerine isim bulamıyorlar. Avrupalı bankacılarla belirli ortamlarda karşılaştıklarında adamlara kendilerinin ne olduğunu anlatamıyorlar. kar ortaklığı, yatırım ortaklığı, faizsiz banka vs bir ton uydurma isimleri var ama bunların hiçbiri onları tam tarif eden isimler değiller. "Dini işimize alet ederek insanları sömüryoruz", "hacıların paralarını hacılıyoruz", "indiragandi yapıyoruz" diyemiyorlar tabiki de... islam maskesi altında, adeta yüce kuranı ayaklarının altında bir merdiven basamağı gibi kullanarak yükselmeye çalışıyorlar. Batarsınız ağalar! hayatınızın en tehlikeli oyununu oynuyorsunuz! vazgeçin üç kuruşluk dünya sevdası için mevlanızın emrinden çıkmaktan. Değmez! adına "kar payı" da desen faiz faizdir. gönül rızasıyla da versen faizdir, zorla da alsalar faizdir. fark etmez. 10 lirayı 11 lira olarak geri alırsan, o 1 lira haram olur. parayla para kazanılmaz. islamda para alın teri ile kazanılır. üretirsin, hizmet verirsin ve ancak o mal ya da hizmetin tam karşılığı kadarı sana helaldir. hakkı 10 lira olan bir malı sırf insanların ihtiyacı var ve başka yerde bulamıyorlar diye pahalıya satarsan o aradaki fark yine sana haram olur. paradan para kazanmak ise bariz kural hatası.
bir de bunlara inanan sevgili müslüman kardeşlerimiz var. Allah size bir akıl, bir vicdan terazisi vermiş. "bu kurum bizden faiz almıyor" diyorsunuz. aldığınız kadar parayı aynen geri mi ödüyorsunuz? hadi onu da geçtim. borcunuzu ödemeyince size "önemli değil canım sonra ödersin" diyorlar mı? çünkü borcunu ödeyemeyene mühlet tanımak ve eğer ödeyemiyorsa onu helal etmek bir müslümanın göğsünde bir nişan olur adeta. Allahın güzel bir tavsiyesini yerine getirmiş olur. bizse toplumca borç içinde yüzüyoruz. kredi kartı borçları bütün milletimizin belini kırmış pozisyonda. bu zamanda kim kimin borcunu erteler? kim kime onu ödemiyorsa hibe eder? müslüman tabiki! gerçek müslüman! böyle münafıklar değil.
bir gün,
* kredi kartı dağıtmayan, ancak mevduat hesapları açıp eğer hesapta para varsa onu veren,
* sadece havale, fatura ödemesi gibi basit işleri yapan ve ileri tarihe çek kesilmesine izin vermeyen online bir sistemi olan,
* kazancı sırf işlem maliyetleri, yıllık hesap kullanım bedelleri vs. gibi müşteriden alınan ödenekler olan,
* tüm bankalar gibi BDDK nın denetimi altında olan,
* türkiyenin her şehrinde en az 1 şubesi bulunan
bir banka bulursam, bütün mevduatımı ona yatırıp, bütün havalelerimi ondan çıkarırım. alışveriş yaparken onun banka kartını kullanırım. adına da "faizsiz banka" der, bağrıma basarım. o zamana kadar bütün bankalar birbirinin aynı. kimse Allah ın adından dünyevi maksatları için istifade etmeye kalkmasın.