tarihi bir gerçek. heredot'a göre para, mö 678 yılında lidyalı erkekler ile fahişeler arasında kullanılmak için icat edilmiş. daha sonrasında ise farklı alanlarda da kullanılmaya başlanmış.
sen üşenme git, yarım saatlik zevkin için dünyanın amına koyacak icatlar yap. olacak iş mi? erkek beyni böyle durumlarda çalışıyor işte.
boru ile kendi boynunu kızartıp çevredekilere seks hayatın olduğunu düşündürtmek, montla sıçmaktan kaçınmak, kışın içlik giyen insana derdini anlatmak için baharı beklemek, gelen gülücüklü mesajda gülücüğe odaklanmak, hava soğuk sanıp montla dışarı çıktığında sıcak havayla karşılaşma durumunda mont için şiirler yazmak demektir. hayatı umut sarıkaya tadında yaşamak hem her şeyi yaşamak hem hiçbir şeyi yaşamamak demektir.
geçtiğimiz günlerde başıma gelen ilginç hadise. bana da böylesi denk gelir arkadaş. millet sayısal lotoyu, at yarışı sonuçlarını falan görür. benim gördüğüm şeye bak. milli piyango! ulan ben tüm türkiye'de nerden bulcam o bileti şimdi?
su götürmez bir gerçek. örneklerle açıklamak istiyorum.
üniversite hazırlık sınıfından bir kız vardı. facebook'ta eklidir hala. üzerinize afiyet kız biraz çirkin. bu bir kusur değil elbette ama yine de bu çirkin olduğu gerçeğini değiştirmiyor. bu kız geçtiğimiz günlerde facebook'ta birkaç fotoğraf paylaşmış. altına dizilmiş yorumlar. "off taşım benim" , "bu ne güzellik" , "yerler kızım seni taş olmuşsun" falan filan diye. şaşırdım tabi, şaşırmadım değil. ama bir özgüven doldu ki içime, anlatamam. "hemen yeni fotoğraflar eklemeliyim" dedim. koyuldum işe. bilgisayara kayıtlı 2-3 fotoğraf vardı. koydum onları facebook'a. 5 dakika geçmedi ilk yorum geldi. "tipini sikeyim. kaldır lan şunu". yetmedi amına koyim. 2-3 dakika sonra bi yenisi daha. "çok komik çıkmışsın. allah belanı versin" halbuki ben karizmatik çıktığımı düşünüyordum. bütün özgüvenimi sikti attı orospu çocukları. kapattım hesabımı. ertesi gün açtım ama tekrar. dayanamadım.
geçen hafta 2-3 arkadaş oturduk konuşuyoruz. benim saçlar da uzamıştı epey. "saçlarımı kestirsem mi ya" diye sormuş bulundum. sormaz olaydım. "kestirsen ne kestirmesen ne her türlü tipsizsin" diyen mi ararsın. "seninki saç değil saman balyası zaten" diyen mi ararsın. "saçların yağır gibi, kokun tezek gibi" diyen mi... bu ibneler yüzünden vurdurdum kafayı 3 numaraya. kafa rahat. oh. kepçeler ortaya çıktı gerçi ama, olsun.
neyse işte, anlatmaya çalıştığım şeyi anlamışsınızdır umarım. bu gibi örnekler çoğaltılabilir. demem o ki, kız olmak vardı lan. çirkin olsan bile övüp duruyorlar. mutlu oluyorsun.
şubat ayının yaklaştığı şu günlerde aklıma düşen gerçek. ayrıca bir şey sormak istiyorum. sizin hani böyle sevgilileriniz oluyor ya. benim niye olmuyor? bir sorun mu var?
aynı ay içerisinde mehmet ali birand, toktamış ateş, ahmet mete ışıkara, gökhan budak, burhan doğançay, ferdi özbeğen gibi aydınların, bilim insanlarının veya sanatçıların arka arkaya ölmesi üzerine fark ettiğim durum. ibnenin biri death note'u ele geçirdi beyler. dikkatli olun.
oral seks severlerin dillerinden düşürmedikleri motto. dillerini istedikleri gibi kullanırlar. kim karışabilir onlara?
şaka la şaka. bayan değil kadıncılara karşı kullanılması daha faydalı olur. her yerde özgürlük çığırtkanlığı yapan insanların, bir başka insanın kullanacağı kelimeye karışma hakkını kendinde görmesi elbette ki kabul edilemez. ben ister bayan, ister kadın, ister kız derim. olayı hakarete vardırmadığım sürece bunlardan istediğimi kullanma hakkına sahibim ve hiçbir şekilde buna karışma hakkınız yoktur. çünkü benim dilim benim kararım.
kuşadası'nda intihara sürüklenen öğretmen. üzerine atılan çamuru taşıyamayacak kadar onurlu. iftiralara boyun eğmiştir ne yazık ki. aynı zamanda da ilkokul öğretmenim. bir insanı harcamak, bu kadar kolay olmamalı.
ortadoğu yakınlarında bir yerlerde bulunan bir ülkede gerçekleşen durum. 65 desibel ses sınırı koyuyorlar. 104 desibelle dinsel çağrı yapan yerlere suç duyurusunda bulunulunca "öyle iş mi olur" denip reddediliyor. riya kötü şey tabi.
sözlük genelinde yaptığım kısa süreli gözlemin ardından vardığım sonuç. sözlük kızları kaslı, yakışıklı, zengin, anlayışlı, kibar, zeki, kültürlü erkekler arıyor. sözlük erkekleri de altında kalır mı? güzel, bakımlı, seksi, iri göğüslü, zeki, zengin, tabuları olmayan kız arayışı içerisindeler. e hal böyle olunca insanın aklına tek şey geliyor. hepsi kusursuz, hepsi muhteşem. tek çirkin benim sözlükte.
açıklamaktan nefret etsem de, ironi yaptığımı belirteyim. her ihtimale karşı. anlayan var, anlamayan var.
önceden yoktu lan böyle şeyler. valla yoktu. kız arkadaşın kolundaki tüyler kimseye rahatsızlık vermiyordu. erkek arkadaşın ufak göbeği hiçbir olumsuzluk belirtisi değildi. üzülüyorum aslında. cidden üzülüyorum. kendim için değil, sizin için. bir insanı tüm eksiklerine rağmen sevebilme hissini yaşayamayacağınız için üzülüyorum.
liseliler bilmez bunu, vardı böyle bir nesil. evin önündeki geniş kaldırımda veyahut tek araba geçebilecek genişlikte olan yolda bulunan 4 taş ve kurulan 2 kale eşliğinde gerçekleşen futbol maçının akabinde topun sivri bir yere çarpması veya bir arabanın altında kalması sonucu büyük bir gürültüyle patlaması ve bu olayın gerçekleşmesinin 1-2 saniye öncesinde topunun patlayacağını anlayan top sahibinin yaşlı gözlerle evine doğru koşmaya başlaması hadisesi eminim ki yaşı kemale ermiş her bireyin şahit olduğu bir hadisedir. bu nesil ki, nesillerin en büyüğüdür, en efsanevisidir.
azalarak bitmesini dilediğim. erkekten hemşire olur, anaokulu öğretmeni olur, bebek bakıcısı olur, ulan erkeklere eskort bile olur ama ingilizce öğretmeni olmuyor be. sayıları az zaten de, onlar da olmasa tam süper olacak.
önce filme bakar film mi diye, sonra yönetmene bakar adam mı diye.
şaka la şaka. bakmaz hiçbir yere. pride and prejudice, the notebook, 500 days of summer gibi filmler izler hep. kendi sinemasever olsa da, sinemacılar kendisini pek sevmez.
kendi deyimiyle, ateistlerin bit yaratmalarıdır efendim. evet, bildiğimiz bit. 1 milyon ateist bir adet bit yaratabilirse nihat doğan inandığı tanrısından vazgeçecekmiş.
bu da linki: https://twitter.com/Nihat...status/288710883935408128
deminden beri gülüyorum. bit ne lan? küçük bir şey istiyorsan hücre falan de. adam gibi bir organizma istiyorsan, insan de. bit ne?
kış aylarında sıklıkla başımıza gelen hadise. içlik giyen bir insana rastlarsanız, kaçarak uzaklaşın ondan. çünkü gördüğünüzle gerçekte olan birbirinden tamamen farklıdır. gördüğünüz, bol pantolonlu, rahat giyinmiş biri iken, gerçekte olan içliğin yarattığı sıkılıkla kendinden geçmiş, adeta sıcaklık sarhoşu olmuştur. yani karşımızda gördüğümüz, aslında bir illüzyondan ibarettir. o yüzden kışın bir derdiniz olursa ya içlik giymeyen birine anlatın ya da baharı bekleyin. bence en garantisi bu.
kesinlikle anlam veremediğim eylem. sabahtan beri bir taraflarını yırtıyor millet. dünün en beğenilen entrylerinde 12 tane bim esprisi vardı, sözlüğün seviyesi düştü diye. birileri hala gidiyor. bim'de satılacak gazeteye isim önerileri başlığına "le gazete" yazıyor. kusura bakmayın ama, dangalak mısınız yoksa tipiniz mi öyle gösteriyor, harbiden anlamış değilim. yazdıklarınız değil de düştüğünüz durum harbiden komik lan.
ekşicilerin uludağ sözlük le maytap geçmesi olayından sonra şart olan eylem. ben sindiremem böyle şeyleri. dalalım biz de ekşi sözlük'e. bir açıklarını yakalayıp sabaha kadar dalga geçelim ibnelerle. hatta işi bir adım öteye götürüp kampanyayı ilk ben başlatayım.
öncelikle belirteyim, marksizm broşürlerinden kasıt, marksizmi tanıtan kitapçık ve broşürler. şimdi efendim, her şeyden önce alsancak dediğimiz yer, tikilerin, hayatında ekonomik zorluk çekmemiş insanların, baba parasıyla bir yere gelmiş zenginlerin bol miktarda bulunduğu bir yerdir. tabiri caizse alsancak tiki üretim merkezidir. hal böyle olunca, marksizm denilen, işçi sınıfının haklarını korumayı amaçlayan ve işçilerle, baba parası yiyen tikilerin eşit haklara gelmesini amaçlayan bir ideolojiyi, hayatında ekonomik zorluk görmemiş zengin tikilerine tanıtmak deyim yerindeyse dangalaklıktır. madenlerdeki, inşaatlardaki, fabrikalardaki ve bu gibi pek çok yerdeki aylık 800 liraya 4 boğaz doyurmak için uğraşan ve hayati tehlikeleri bulunan işlerde çalışan işçiler, marksizm'in ne demek olduğunu dahi bilmiyorken, alsancak gibi tiki sınıfının, fakirlik görmemiş insanların bulunduğu yerlerde marksizm broşürleri dağıtmak, 40 saat anlatsan da anlamayacak, fark edemeyecek insanlara marksizm'i anlatmaya çalışmak tam anlamıyla boş iştir, zaman kaybıdır. naçizane tavsiyem, marksizm'i tanıtmak istiyorsanız, öncelikli olarak işçilerle buluşmalısınız.
mustafa kemal'in istediğidir. muhtemelen birileri çıkacak ve başlayacak yine "ülkenin yüzde bilmem kaçı daha kemalizm seviyesinde bile çağdaş olamamış" falan diye. doğrudur, ülkenin yüzde bilmem kaçı bu seviyeye bile ulaşamamıştır. ama bu senin yerinde saymanı mı gerektirir? ben çok ilericiyim, ben çok çağdaşım deyip "baban kimdi bilemezdin şerefsiz"den öteye geçememek, insan haklarını resmen hiçe sayıp kişileri inançlarına uygun giyinmelerini engelleyip antiteze takılı kalmak, doğru bir senteze ulaşamamak, eminim ki atatürk'ün istediği bir şey değildi. atatürk yaşasaydı en çok kemalistlere kızardı.
hayatımın belli dönemlerinde, belli zaman aralıklarında görünüp görünüp kaybolan kız. bir yandan bu, diğer yandan kaslı erkek diye çırpınan kızlar. her iki tarafı da memnun edeceğim diye o kadar para döktüğüm spor salonuna bir hafta gittim, bir hafta gitmedim, bir hafta gittim, bir hafta gitmedim. şimdi gollum gibi dolanıyorum ortalıkta. yaktın beni kaslı erkek sevmeyen kız.
genellikle sırnaşık, daha açık tabiriyle piç erkeklerin taşıdığı iki ismin kıyaslaması.
yağızlar genellikle sesli konuşarak ortamdaki tüm kızları etrafına toplama çabasına girerler. taylanlar ise gözlerine kestirdikleri kıza yaklaşırlar ve onu elde etmek için ellerinden geleni artlarına koymazlar. ortak yanları var ise o da bellidir zaten.