cipsin içinden çıkan bedavayı almaya giden çocuğun "sen bunu burdan mı aldın?" sorusuyla karşılaşması. bakkalın suratındaki o hain gülümseme ve çocuğun yıkılan hayalleri...
sadece bende mi böyle bilmiyorum ama, tüm videolar "0 dislike" olarak görünüyor. 3-5 arkadaşım "oha videoya bak. 0 dislike" diye mesaj atınca fark ettim. ibneliğine dislike'a bastım ama işe yaramadı. oldukça ilginç.
"...
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
bütün iş, bütün iş tahir ile zühre olabilmekte
yani yürekte, yürekte
seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin ondan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın seni sevmesi şart mı,
değil..."
1 mayıs 1886 yılında amerikan işçi sendikaları 12 saatlik çalışma takvimini protesto etme amacıyla bir yürüyüş tertipler. fakat zamanın hükumeti birtakım baskılar ve yeni çıkarılan birtakım yasalarla bu yürüyüşün amacına ulaşmasını engeller. bunun üzerine işçi sendikaları, 1 mayıs gününü işçilerin dayanışma günü ilan eder ve aynı yürüyüş 1 sonraki sene de tekrarlanır. bu sayede de, zaman içerisinde hemen hemen tüm ülkeler 12 saatlik çalışma zorunluluğunu 8 saate indirmiştir.
bu duruma kezbanlık diyenlere çok pis laflar hazırladım. ama burada söylemek istemiyorum. çok merak eden varsa mesaj ışığımı yaksın.
oğlum susun lan. ne güzel onlar da teklif etmeye başlamış. korkutmayın kızları amk.
"dünyanın en iyi dizisi" kesinlikle abartı evet. ama içinde gülme efekti bulunan how i met your mother'dan ne bileyim the big bang theory'den kötü olduğunu söyleyenlerin varlığı ise bundan çok daha büyük bir abartı.
sen gülme efekti olmadan nerede gülmen gerektiğini anlayamıyor olabilirsin. bu durum, how i met your mother'ı leyla ile mecnun'dan daha iyi bir dizi yapmaz ki.
sonuç olarak başlığa dönersek, hatalı tespit. dünyanın en iyisi değil. ama kesinlikle en iyilerinden biri.
buraya leyla ile mecnun dışında herhangi bir dizi yazmak için kabul edeceğim tek bahane leyla ile mecnun'u izlemiyor olmak olabilir. leyla ile mecnun'u izleyip hala farklı diziler yazan birinin varlığını beynim otomatik olarak reddediyor.
bugün bir yahudi soykırımı dendiğinde herkesin kurabileceği en az 2-3 cümlesi vardır. gerek basılan kitaplar, gerek çekilen filmler herkesin o konu hakkında az buçuk fikir sahibi olmasını sağlamıştır. fakat daha yakın tarihli olmasına rağmen pek çok insan bu soykırımı bilmez. hatta çoğu kişi ruanda'nın haritadaki yerini dahi bilmez. bu nedenledir ki, hakkında daha çok film çekilmesi, daha çok kitap yazılması gereken bir soykırımdır bu. batı medeniyetinin alnına sürülmüş kara bir lekedir.
kendimi bildim bileli içinde bulunduğum durum. v ya da y olarak değil, ğ hatta r'ye yakın bir ğ olarak çıkıyor r'lerim. yani sanırım öyle. umarım öyledir. hep öyle olduğunu söylüyorlar ama ses benim kulağıma normal geldiğinden bilemiyorum tabi nedir ne değildir. her neyse.
geçen gün yeni tanıştığım biriyle konuşuyorken açıldı bu konu.
+bla bla bla ğ bla ğ bla ğ
-aa, sen r'leri söyleyemiyor musun? yeni fark ediyorum.
+eheh. öyle (aşüfte. insanın yüzüne söylenir mi böyle pat diye)
-nasıl yani şimdi sen "raci ramazan'la raks etti" diyemiyor musun?
diyalog tam olarak böyleydi. tamam, kendince dalga geçiyorsun, anladım. alışkınım da zaten bu durumla dalga geçilmesine. ama raci'nin ramazan'la raks etmesine alışkın değilim arkadaş. orda bir dur bakalım! hadi diyelim raci ramazan'la raks etti. benden bunu gayet normal bir şeymiş gibi dile getirmemi falan bekleme. raci ve ramazan bu be. dile bile zor.
ifşa olduğuna bir türlü inanmadığım, fileware nickinin de sahibi olduğunu düşündüğüm, bir nickini sözde ifşa ederek diğer nickini kahraman ilan ettirmiş, zeki yazar.
bu adama şişirme troll diyenler, kendisine çok büyük haksızlık eder. zira troll dendiğinde akla gelen ilk isim kendisi. bu kadar düşman edinebildiğine göre kesinlikle başarılı bir troll'dü.
mc donalds'ı yalnızca uyumak için kullanmak kadar kötü değildir. alsancak mc donalds'a yolunuz düşerse, içkili oldukları için yurda giremeyip mc donalds'ta sabahlayan yatılı okul öğrencilerine rastlayabilirsiniz.
futbol maçlarını da en az basketbol maçları kadar başarılı sunduğunu düşündüğüm spiker. hatta bir adım ileri gidip türkiye'de mevcut maç spikerleri arasında ilk 3'te olduğunu da söyleyebilirim.
öncelikle kendisi hakkında şu bilgiyi vermek istiyorum: murat kosova league of legends'ın türkçe versiyonundaki seslendirmelerde görev aldı. yani bu tarz oyunlarla içli dışlı. o nedenledir ki, barcelona'nın son maçında messi için "büyücü faydasız, manası yok" demişti. yalnızca bu sözleri bile pek çok insanın gönlünü fethetmeye yeterli aslında. kendisi gerçekten sempatik biri. sempatik ve samimi. içinden geldiği gibi davranıyor. içinden geldiği gibi seviniyor. bunu yaparken maçı berbat da etmiyor. berbat etmek şöyle dursun, kendisi heyecanlandıkça seyirci de heyecanlanıyor. sıkıcı maçlara bile ekstra heyecan katabiliyor.
zaman zaman kendini kaybettiği oluyor doğru. ama dediğim gibi, içinden geldiği gibi hareket ediyor. içinden geldiği gibi seviniyor. jamon gordon topu tokatlayıp basketi attığında ulur gibi bir ses çıkarmış olması da bu yüzden. düşünün, murat kosova o şekilde sevinmeseydi, o çığlıkları atmasaydı jamon gordon'ın basketi ne kadar zaman daha hatırlanacaktı? fakat şu haliyle o basket asla unutulmayacak. maçı izleyen herkes "murat kosova'nın çıldırdığı basket" olarak hatırlayacak o basketi.
son olarak şunu da eklemek istiyorum ki, ben bu adamı daha çok görmek, sesini daha çok duymak istiyorum. başarısını hep sürdürsün. manası hiç tükenmesin.
çizgisini sürdürmesi gerektiğini düşündüğüm sözlük. ekşi sözlük'ün kendi kendini yok edişine günbegün şahit oluyoruz hepimiz. an itibarıyla en okunası sözlüktür uludağ sözlük.
andy whitfield'in vefatı şüphesiz ki üzücü bir olay. gönül isterdi ki final sahnesinde de onun yüzünü görelim. fakat bu durum, spartacus dizisinin senaryosu, epik kurgusu, oyunculuklarıyla efsaneleşmesine engel değil. hepimizin dizisi oğlum spartacus. içler acısı falan deyip üzmeyin beni.