Carl sagan, insanlığın büyük bir öğretmenidir. Carl Sagan, bilgisini insanlık için dünya için kullanmıştır. Anlaşılması zor olan, her yerde matematik ve anlaşılamaz terimlerin kullanıldığı fiziği ve astrofiziği, insanlara anlatmıştır. iyi bir öğretmen, karşısındakinin anlayabileceği bir şekilde bilgiyi aktarandır.
Carl Sagan, bir farkındalık getirmek istedi. "insanlık Haddini bilmeliydi" . Koskoca Evren'de bir kum tanesi kadar değerimiz yok. Buna rağmen kendi aramızda kavgalar verip, kendi aramızda üstünlük, ırkçılık yapmaya çalışıyorduk.
Biz evrene bağlıyız.
Biz o yıldızlar yüzünden biziz.
"Bizler yıldız tozuyuz"
Bir gün kendimizi yok edersek. insanlık yok olursa. Carl Sagan'ın evrene gönderdiği resimler ve seslerin içerisinde yaşayacağız. Carl Sagan büyük bir insandır. Ne kadar övsek de yetersiz kalacağından bir şekilde evrene olan sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekiyor.
Genel başkanı Ali babacan. Arkasındaki isimler ise gül ve Davutoğlu. Huzur partisi demek şimdiki ak parti ve erdoğanın başarısız olacağından ötürü, yeni bir erdoğan ve yeni bir ak parti demektir. Ali babacan'ın beyaz saraya gitmesini bekliyoruz. Yeni bir bela geliyor.
Ayağa her kalktığında gözlerinin kararması, bayılacak gibi olman, Beynin sol tarafında şimşekler çakması gibi şeylerden muzdarip olduğum dönemde ; Tesla'nın uyku modelini benimsemem ve 2000 kalori ile sınırlı bir diyet ve düzenli bir spor hayatın'ın beni soktuğu durumdur.
'Kesin bende tümör var, ölümüm yakın.' dalgaları geçiyordum. Doktorların söylediği tek şey, vücudumun doğal dengesine karşı gelmem idi. Kalorimi artırdım, uykuyu vücuduma bıraktım ve hiç bir sorun kalmadı. Eğer böyle bir şey yapıldıysa geri dönülmelidir.
Sözlüğün cahil, Atatürk karşıtı ve kapalı görüşlü yazarlarına ne kadar anlatsanız da anlamayacaklarını biliyorum. Ama ben yine de yazıyorum.
Tamamını okumak istemeyenler için ; Atatürk'ün, vahdettine, osmanlıya zamanında bilerek yakın olması ,Samsuna çıkana kadar onların tarafında olduğuna inandırması, halkın ve de yanındakilerin kafalarındaki karışıklığı gidermek için ve onları mücadeleye dahil etmek için söylediği , saltanat ve hilafet yanlısı sözleri ile bu konu aynıdır.O dönem Osmanlı topraklarında nihai sözü geçen ingilizlerdir. Atatürk ilk başta bilinmezdir. Yanındakiler bile Atatürk'ün ne yaptığını anlamayıp, Atatürkten çokça şüphe etmiştirler. Hatta bu şüphelerini ileri götürenler vardır. Ama bir süre sonra hepsi paşamızın aklına hayran kalmışlardır. ''
Atatürk'ün Pera palas'ta ne işi vardı?
Atatürk'ün o otelde bulunmasının nedeni nedir?
ingilizler, saltanatın, Padişah'ın yanındadırlar.Atatürk'ün sonuna kadar karşısındadırlar.(Hani tarihi başka bir tarafı ile okuyanlar için hatırlatmak istedim) .
ki, ingilizler tarafından Atatürk'ü ortadan kaldırmak için Mustafa sağır adlı bir ajan görevlendirilecektir.
Atatürk'ün Pera Palas'a gitmesi 1918'in kasım ayında gerçekleşti.
Kasım'ın başlarında çok önemli bir olay oluyor.
Atatürk, ingilizler tarafından iskenderun körfezine bir çıkarma yapılacağını anlayıp, karaya çıkacak ingilizlere karşı vur emrini vermiştir. Sonuç olarak ingilizler ve fransızlar o gün iskenderun'a ayak basamadılar.
Pera palas'ta olmasının bir nedeni ise, ingilizlerin gözüne batmamaktır.(iskenderun olayı pera palasta ki ingilizler tarafından bilinmiyordur. Ama emri Atatürk verdiğinden bir takım ingiliz yetkilisi bunu duyacaktır. ki bu da ileride bazı ingiliz yetkilileri tarafından Atatürk'ün ingilizlere karşı olduğundan, samsuna gitmesini uygun görmeyip dile getireceklerdir. bunlardan en bilindiği (bkz: yüzbaşı benett) 'idir . ) Hani meşhur ingilizlerin rica mektupları vardır. ingilizler bir isim verir saltanata, bir bakmışsın o isim memleketin en uç yerlerine gönderilmiş olur.
Yahu bir de , hani koskoca Osmanlı Toprakların'da ingiliz vizesi olmadan bir yere gidemiyordun, bunu da hatırlatmak isterim.
Yukarıda ki bazı sözlük yazarlarına iyi bakınız. iyi bakınız ki "izmit'te bir kemalist Türk'ün idamı" adlı fotoğrafta Bir türk'ün düşman tarafından vurulmasını izleyen osmanlı temsilcisi ile bu yukarıdaki bazı sözlük yazarları aynıdır. Fotoğraf: http://prntscr.com/ndx8d8
Zengin, risk aldığı için zengindir. Zengin, gördüğü fırsatı başkasına kaptırmadığı için zengindir.
Fakir, kendini zenginliğe götürecek riskleri alamaz. Öyle bir derdi yoktur.
Eğer zengin olarak doğulmadıysa fakirin zengin olabilmesi için ; Zenginlik şerbeti uğruna kendi hayatı üzerine büyük bir kumara girmesi gerekir. Hele ki bu dönemde zengin olmanın bir çok yolu var. Önemli olan, Doğru yerde arayıp aramadığınız.
Öncelikli cevabım ; Evet'e dönebilecek bir hayır. Kısa nedeni ; evreni , Madde ve enerjiyi tam olarak bilmememiz.
Maddenin , bizim bildiğimiz kadarı ile en küçük parçacık halleri 'Kuark' ve 'lepton' lardır. Protonlarda ki kuarklar kendi aralarında çarpışarak, yakınlaşarak 'yok etme' ve 'dönüşme' faaliyetleri gösterirler. Dönüşme faaliyetinde ( yukarı ve aşağı kuarklar vardır) yukarı kuark, diğerlerine kıyasla daha şiddetli enerjisi olduğu için dönüşümü bir çarpışma sırasında gerçekleştirerek diğer parçacıklar da var olur. (Birbirlerine iki karşıt protonlardır bunlar. içlerinde ise kuarklar bu faaliyetleri yapar.)
Sadece bu kısımdan bakarsak , kuark'ın temel bileşenlerini de bilmek gerekiyor. Yani en en ilk hali'ni bilmemiz gerekiyor atom'un.
Buradan sonra ise teori kısmı başlar.
Cevabımız evet ise Süpersicim veya sicim teorisinin kanıtlanması lazım. Sonrasında Kuantum fiziği yardımı ile kolay bir şekilde açıklanabileceğini düşünüyorum.
Ama! Maalesef ki kuarklar'ın bir süre sonra yok olmasına dair tartışmalı bir deney ve de Bigbang'den sonra evren'in gitgide soğumasından ötürü ilk kuarklar'ın, baş kuarklar'ın yok olduğu da var.
Bir insanı sırf mason oldugu için itibarsızlaştırmak, bu millete, bu halka yaptığı hizmetleri görmemezlikten gelmek, bir komplo teorisi'nin belirsizliği üzerinden yola çıkmak, çok alçakça ve de korkakçadır. ki, ufak bir arama ile bilinen masonların dünyaya bıraktıkları eserlere baktığınızda yapılanlar paha biçilemezdir, değerlidir ve kıymetlidir. Bunları birer suç malzemesi olarak kullanacak kişiler, lütfen dönemin mason tartışmalarına ve yol ayrımlarına bakınız. Baktığınızda masonlar'ın Atatürk'ün karşısında olduğunu görecek ve Türkiye de bulunan masonlar'ın birbirleri arasında bir çatışma olduğunu göreceksiniz.
Şükrü kaya bir ittihatçıdır. Altı okun yolunu benimseyenlerin en güzel örneklerinden birisidir.
+Şükrü Kaya, Atatürk'ün yakınlarında bulunun Laiklik ilkesine en fazla itibar eden kişidir. 'Fransiz tipi Laiklik' denilen kavrama tam uyar. Materyalisttir. Din hakkında ki düşünceleri dinciler tarafından 'Cumhuriyet'in islama düşmanlığı' olarak pişirilip servis edilir.
+1929'da "Araziye Dair Yasa" 1933'de "Belediye yasasi", "Vilayet Idaresi Yasasi" gibi yasalarin çikarilmasinda öncülük etmistir. Bunlar doğu da kalan köylülere yönelik kamu hizmetleridir. ayrıca bunlar tutulan toprağın dağıtılmasına yaramış ve şeyhlik-ağalık-aşiret reisligi gibi kavramların zayıflamasına yol açmıştır. 1934'de ise bu terimler ve uygulamaları tamami ile yasaklanmıştır. Toprak reformunu sonuna kadar desteklemiştir.
+Medeni Kanunu'nun hazırlanmasında görev almıştır.
+Dersimciler de sevmez Şükrü Kaya'yı. Şükrü Kaya, feodal,gerici-yobaz, haraç kesen, toprak ağalığı yapan Dersime karşı olup çokça üzerinde durduğu, Cumhuriyet'e , geleceğe yakışacak bir Tunceli yaratmak istemiştir. Çok ta güzel anlatmıştır Dersim sorununu : http://prntscr.com/nde6kp -(Ayrıca yukarıda ki yasalara çoğu aşiret uyup toprak ağalığı ve haraç kesme gibi faaliyetlere son verip silahları'nı bırakmışlardır. Bir iki feodal aşıkları aşiretler yüzünden bilinen olaylar gerçekleşecektir. )
“Biz akan, coşan inkılâp çağlayanı içinde birer su zerresiyiz. Güneş ziyası ile ara sıra parlayan bu zerrelerin o büyük şelalenin kütlesine katılıp gitmesi mukadderdir. Kuvvet ve kudret o küçük zerrelerden doğan çağlayandadır, millettedir.(TBMMZC,D.5, c.26, s.411.)
"Zaman geçtikçe, ölü faniliklerden silkinir, hatıraların saf ufuklarında yükselir, hayalleşir, ilahi kahraman haleleri arasinda ‘ebedileşir’. Temiz yürekli, güzel ruhlu yurttaşlarin, vefali dostlarının gönlünde ve dilinde sevgi ile yaşayan ve anılan ‘kutsal’ bir varlik olur.
Ne yazık öylesinin ölümüne, ne mutlu onu yetiştiren millete, ve onu böyle sevene."