kar bestesini çalarken bir ikindi sonrası.
dost gönüle dedim haydi kur bir çilingir sofrası.
titrek ellerim soğuktan çatlamış.
oda soğuk mu soğuk.
böğrümden çıkmaya çalışan sesler boğuk boğuk.
karşı limanda boşaltılır yokluğum.
dalgaların hırçın vuruşları yalar kıyıları.
deniz fenerinden sızan ışık da donukluğum.
yüklerler gemiye taptaze umutları.
meçhule gidecek geminin tayfaları.
bir yığın eski hayali eskitmiştir bu gönül.
yanmaz ocakta nevale üstüne umutlarım.
serilmiş kül kül.
pencereme vuran kar şıkırtısında döner seslenirim.
bağırdıkça sus diyen karlardan.
şiddetli azar işitirim.
kar yakışmıyor bu sahile.
hele akşam öncesi hiç.
dermansız yığılıp kalıyor gözümün önünde.
biriktirdiğim kardan toplar.
yüreğimde topladığım acılar.
acılarda biriktirdiğim sancılar.
ismail haşimoğlu.
yahudi ve siyonizmi ayırt etmek lazım. ikisi farklı şeyler. siyonist zihniyet dünyayı yakıp yakmakta.
ve bu zihniyet tüm insanlığı kendilerine hizmet için gönderilmiş olduklarını söyler.
kent ve şehir farklıdır. şehir kendi doğası ile kendi içinden büyür oluşur, kültürünü ortaya çıkartır. komşuluk olur, paylaşma olur. bir ruh vardır şehirde.
kent öyle mi? altyapıyı oluştur, dik elli katı. haydin girin içeri.
çok şükür işimiz var deyip işe gitmek en güzeli. işsizleri düşünüp, elimizin kolumuzun tuttuğunu düşünüp, çalışma halimizin olduğunu düşünüp yol almalı.
çok uçmamak lazım. evet askerimize güvenimiz tam ama bu demek değil ki kendimizi dev aynasında görelim. halk da bir dejenere olma hali var bu durum askerimize de yansıyor doğal olarak.