bak sakin ol, sizin yaşam tarzına bir şey demiyorum. anladık hepiniz ayakları üstünde duran, biresyselliğini tamamlamış, kadın-erkek eşit dünyada yerinizi almış insanlarsınız. kariyerinize odaklanmayı tercih etmiş, kocasına kendini ezdirmeyen ve aynı zamanda kocasına "muhtaç" olmayan arkadaşlarsınız.
aslına bakarsanız, ben de tasvip etmem kocasının tüm dangalaklıklarına yuvası için, çocukları için, dul damgası yememek için katlanan kadınlarını bu tavırlarını. kendilerine eziyet etmelerini, fedakarlık yapmalarını.
ama iyi ki yapmışlar. ve ne yazık ki artık onlardan eser yok.
çatır çatır boşanıyor lan herkes. yuvasına sahip çıkan kadın modelinin (biz ona anne diyoruz) yerini "amaan daha gencim güzelim. ekonomik özgürlüğüm de var. bana ne; o düşünsün" diyen özgür hatun modeli (biz buna kadın diyoruz) almış.
tekrar söylüyorum, doğru olan annelerin yaptığı değil belki. en azından mantıklı değil lan. ama iyi ki şimdiki nesillerin çocuğu olmamışım diyorum kendi kendime. saat üçe kadar pencere önünde bekleyen, kocasının düzelmesi umuduyla yeni sabaha uyanan, çocuğunu ne olursa olsun yeni ve üstelik ne olacağı bilinmeyen psikolojik bir harbe sokmayan bir annenin çocuğuyum iyi ki.
kesinlikle yaz mevsiminin hafiften bittiği, sonbaharın başladığı dönemlerdir.
yazın girişiyle "kılaplarda şarkılarım parlasaaaan, singılım hit olsun yhaaa" kaprisindeki popçuların azması sonucu, zaten her dönem maruz kaldığımız tecavüz hepten artıyor ve katlanamaz boyuta geliyor.
eğlence mekanları, restoranlar falan derken artık 2 metrekarelik gümüşçüler bile, dükkanlarının kapladığı alana nispet yaparcasına kurdukları büyük ses sistemleriyle kulak sikiyor.
hayır insan sabah sabah duyunca da bütün gün diline dolanıyor amk!
biz mecbur muyuz kardeşim bütün gün sinan akçıl şarkısı söylemeye? yazın bitmesi en büyük teselli işte bu noktada.
söz yazarının çok başarılı, duygu dolu, büyük bir aşkı anlatan şarkı sözlerini görünce "bana yazmış olamazsın çünkü bana böyle aşık değilsin, söyle çabuk sen birine mi aşık oldun? boyun devrilsin lan" diyen eştir. hiç duymadım ama hatun milletinin yapma ihtimali yüksek gibi geldi.
güzel kızlar ve yakışıklı erkekler için hayatın sıkıntılı olabileceğini anlatan söz.
tabi bunun aksine, güzelliğini, çekiciliğini, yakışıklılığını, karizmatikliğini kullanarak hayatı daha kolay hale getirip avantajlarını kullanabilenler de vardır mutlaka.
can sıkıntısından tvnin sesi kapalı şekilde açık kalmasına izin vermek, bilgisayarı açıp sözlükte vakit geçirirken cd çalardan da müzik dinlemek. o esnada aveadan mesaj gelmesi, klimanın gıcırdayan sesi falan.
biz, komşularımızı kapısına gidip efendi gibi uyarmak yerine; üst komşuyu oklavayla uyarmayı, yan komşunun duvarını yumruklayarak göz dağı vermeyi, alt komşuyu topuğu yere vurarak ikaz etmeyi seçmiş, alışmış, yeğlemiş insanlarız.
hal böyle olunca, evde müzik dinlerken üst komşudan her gelen "güp güp"te "oha lan sesi çok mu açtık acaba" diye iç geçiriyor insan.
pakate pıt pıt vurmak ya da efendice bi tane çekip çıkarmak yerine göze bi tane kestirip sigarayı ısırarak paketten çıkarma durumudur. parlamentte falan yapılabilir.
her ne kadar karizmatik desek de benden başka beğeneni de görmedim amk!
yeni tanıştığı adama bi şeyler izah eden esas oğlan, karizmatikliğinden ödün vermez. bir yandan konuşmasına devam eder, bi yandan da "kendini tanıştırmayan bir hödük" muamelesi yapar karşısındakine. gereksiz.
- evlat burası özel mülkiyet. buralardan dolaşmasan iyi olur.
+ bakın bay ıhmm adınız her neyse, mahkemeden arama iznimiz var, şimdi kenara çekilin ve bana bu arabanın sahibini çağırın.
amerkida bir üniversitenin ve fransada bir enstitünün yaptığı ortak araştırmada ortaya çıkan sonuç cümlesi.
sevmeyiz tabi. biz yıllardır ön sevişiyoruz birader. bekaretti, ana baba korkusuydu derken hep hevesimiz kursağımızda kaldı. o yüzden fırsat bulduğumuzda küt diye giriyoruz olaya.
16 yaşında kolej partilerinde çatır çatır birbirinize veriyorsunuz sonra araştırma yapıp bize bok atıyorsunuz. çok yanlış, tepkim sert olur!
- bi adam varmış. bunun oğlu hiçbi işi beceremezmiş. bi fabrika kurmuş ve yapacağı basit işi oğluna anlatmaya başlamış." bak makinın başından öküzü koyuyorsun, sonundan sosis çıkıyor" demiş. bunun üzerine mal oğlu, "peki baba makinanın sonundan sosis koysak, başından öküz çıkar mı?" diye sormuş. adam da "yok olum o özellik bi tek annende var" demiş.
kalabalık: hehe.
- annesi bu çocuğu doğurmuş ya. hahahaa. makina gibi düşün. ahaha.
+ evet abi anladık. hehe.
- çocuk öküz ya. hahahaa. ondan hahahaa.
birader biz mal mıyız? neden açıklayırsun bi de sikko fıkrayı? ırkını siktiğimin ibnesi.
bu tipler, zaten fıkrayı anlatırken gülmeye başlarlar. aklına geldikçe güler, geldikçe güler. bu şekilde fıkrayı bitirdikten sonra kimsenin gülmesine fırsat olmadan kopar. belki güzel bi fıkrayı da bu şekilde piç eder. bu adama, "siktir git şişe çevirmece oyna" demek, uzmanlarca önerilen bir yöntemmiş.
babasının vefatından zaman geçmiş, kendisi ve kardeşleri evlenip çoluk çocuğa karışmıştır muhtemelen. annesini yalnız bırakmıştır. gelinler dırdır ettiğinden, evde huzur bırakmadıklarından yanına alamaz annesini.* annesinin yalnızlığına başka bir çıkar yok bulamamıştır belki de.
kolay değildir herhalde. anne sonuçta. ama validesi istiyorsa karşı durmamak büyüklüktür bence.
(bkz: yalnızlığın anlaşıldığı anlar)dan biridir. çok yaşa diyen yok diye bi sigara yakılır ki az yaşanılsın. tezatın farkına varılır da oralı olunmaz.
sikicem bak sizin duygusallığınızı hee. çok yaşa diyen yokmuş da, yalnızmış da.. ulan dal taşak evde dolaşırken "yalnızlık ne güzel" demeyi biliyosun ama. kapı açık sıçarken, salonda osbir çekerken keyfine diyecek yok pezevenk.
ırkçı falan değilim hatta lets kik reysizm avt of futbol amk!
adamlar zaten beyaz tenli. bi de mal görmüş mağribi gibi atıyorlar kendilerini denize kuma. öğlenden dayanıyorlar biraya ondan sonra piliç gibi dolaşıyorlar tatil boyu.
bi de geceleri otantik diye cafelerde halaya falan kalkıyorlar ki toynaklarını sikip denize dökesim geliyor ibneleri.
olm kalkmış gelmişsiniz, edebinizle eğlenin siktir olun gidin. ben gelip londranın ortasına sıçsam hoşunuza gider mi?
herkesi sağduyuya davet ediyorum bilhassa dünyaca birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde.
adam latinse ve yazarlığı meslek olarak yapıyorsa, mutlaka yalnızlığa dair öykü yazmak zorunda hissediyor kendini.
git bi polisiye yaz hafız. bilim kurgu-fantastik falan bi şeyler karala. hiç olmadı seni "abi bak bu adam çok sağlam. tam bi şarap düşkünü ve nefis şiirler yazıyor" tadında cümlelerle analım.
ama yooooook! mutlaka yalnızlık olacak romanın teması. bi ihtimal efsanevi bi aşk da olacak ama daha çok yalnız olacak.
- johnnn. benimle kal. hayır john, konuş benimle.
+ artık gitme öhhhöö öhhhrkk. gitme vakti samuel. ama gitmeden ses kaydının kimde olduğunu söylemem lazım. kaset. hvvrrddtsss.
- ne dedin john? kimde? johnnn.
+ jhvtssss
- john! anlamadım john. amına kodumun pezevengi ne dedin. söylemeden ölme john.
adam ölür. sonra filmin öyle bir sahnesinde, öyle bir çağrışım olur ki kahramanımız john yavşağının ne dediğini anlar birden. evet, ses kaydı javierdedir. javier, çatır çatır hatun siken, polis-mafya-ilahiyat üçgeninde kalmış bir ispanyoldur. ve olaylar gelişir hafız, hem de ne gelişir amk!
keşke imkanım olsa da imza diye attığım kiril alfabesinin bozması olan şeyi burada gösterebilsem size. imza değil benimki; "şey".
ve böyle dandik imzası olan adamlar da hep yitik, bitik, mağdur, dar gelirli insanlar oluyor; fani dünyada alıp verdiğim nefesler bana bunu öğretti.
eline "bilmem ne genel müdürü"nün imzası geçiyor ya da "bilmem ne müsteşar yardımcısı"nın bir yazısı. ulan nası imza atıyorsa adamlar kendi içinde öve öve bitiremiyorsun herifleri. adamın imzası buram buram taşak kokuyor. ben hiç tapu kadastro aday memurunun ibretlik bir imzasına denk gelmedim mesela.
özetle, taşaklı bi adam olmanın iki koşulu var öncelikle;
- sağlam bir göbek adında sahip olmak
- taşaklı bir imza geliştirmek.
şu an dekan yardımcısının imzası var önümde. resmen imzayı seyredaldım. çok büyük adam çoook!
(bkz: çocukken sabahları yüz yıkamaya üşenmek) başlığından anlaşıldığı kadarıyla, eşek kadar adamlar bile yüzünü yıkamaya üşeniyorlar. o güzel sözlük kızlarımız da galiba bu üşengeçlikte. kazara yarın bi gün hatun düşürsek sözlükten, sevişilmeyecek de amk.
arkadaşlar, özellikle hanım kızlarımıza sesleniyorum, yaz kış yüzü soğuk suyla yıkamak cildin çabuk yaşlanmasını engeller. size bir badi tavsiyesi. şimdilik sadece badiyiz, yüzünüzü yıkarsanız badiliğin önüne bi şeyler ekleriz. şaka bi yana:
"turistin memleketine ait futbol takımından muhabbete girmeye çalışmak, muhabbeti sürdürmek ve yanındaki turist kızı ayıklamaya çabalamak"
i do sex. en sevdiğim, en sık kullandığım kelimeler. ve sanırım yanlış grammer açısından. neyse hafız turiste selamun aleykü faslından sonra memleketini sorup, muhabbeti futbol takımına getirmektir kastettiğim.
- im from notingam.
iktidarsız: oooovv. nothingham! nothingham forest hee? they were great in the past.
+ oh im soryy but i'm not interesting in football.
seni amına kodumunun turisti. hepi topu ekmek yiyebileceğim tek konuyu da kestirip atıyor pezevenk. ulan futbolla ilgilenmeyen erkek mi olur godoş! başlıkta muhabbete girmek dedik ama daha çok "girememeyi" anlattık. neyse amk napalım bu da böyle olsun.
3 yıllık kreş eğitmenliği kariyerim sonucu bunu anladım arkadaş. çocukların çoğu sabahları yüz yıkamaktan nefret ediyor ve annesinin baskısı olmazsa yüzüne bir damla su sürmek istemiyor.
çocukken ben de bu tiplerdendim. hele bi de mevsimlerden kışsa ve sobalı evde yaşanıyorsa. amına koyim kabir azabı lan resmen. o nasıl bir soğuktur arkadaş. bir de annelerin avuç içleriyle tüm yüzü sıkıştırmaları vardır ki dinlen dinlen kaç. kreşte ne kadar çocuk varsa günde 5 öğün yüzlerini yıkıyorum şimdi. çocukluktaki travmanın etkileri hep bunlar.
söz konusu senarist, akasya durağı, adanalı gibi dizileri yazıyorsa herhangi bir sıkıntı olmaz. zira adamın en neşeli haliyle bile ortaya çıkardığı ürün belli.
ama tutulan, güldüren bir dizinin senaristiyse eğer kahramanımız, depresyona girdiğinde sıkıntı olacaktır.
sevgilisinden ayrılır, bir yakını kaybeder, bir yerden para bekliyordur ama bir türlü gelmiyordur falan. dizi kalitesi düşer direk. onlar da insan diyerek sosyal mesajımı verip kaçıyorum hafız.
- ijiiijez mustafa bugün. şook ijijez. evlenşyorsun amına koyim. hadi fondip!
en samimi arkadaşını kaybettiğinden midir, sarhoş damat için düğünün daha çekilebilir olduğuna inancından mıdır bilinmez, varsa yoksa damada fondip yaptırmaya çalışan, takviyeli kola gönderen sadıçtır.
sıklıkla piste çıkıp, misafirlerin tanzanya dolaylarına ait olduğunu düşündükleri dans figürleriyle geceyi noktaladıkları görülür bu sadıçların.
- cek, sen hemen maktülün evini arıyorsun! emili senden şüphelinin devamlı uğradığı dö gol caddesindeki bara gidip bilgi almanı istiyorum. markus, şüphelinin iş yerini araştır, bakalım neler öğreneceksin. fil sen de geçmişini didik didik et. 2 saat içinde bu adama dair, öğle yemekleri de dahil her şeyi öğrenmek istiyorum. hadi cek hadi sen hala duruyor musun!
tarzında monoglarla insanı filmden soğutan klişedir. kaçın!
14 eylül 2011 internetin yavaşlamasından ziyade, sözlüğün yavaşlaması durumu söz konusu bence. en azından bu taraflarda böyle. milliyetinden ösymsine kadar bütün siteler çatır çatır çalışıyor.*
demek ki diğer şehirlerde durum farklı.
bu da bana bi fırsat oldu: ttnet senin amına koyim!
edit: bunu eksileyen gerizekalı, bilgisayırımı mı görüyosun? bir tek sözlük yavaş işte niye yalan söyleyeyim mal amk.
genllikle birbirine benzeyen, sıklıkla şarkıcıların objektife bakmadıkları pozlar yer alan afişlerdir. rengarenk olmaları çok önemli. şarkıcılar ya uzaklara dalıp giderler ya da içinizi ısıtan(!) gülümsemelerle yer alırlar bu afişlerde. genç tayfa genelde kirli sakallıdır.
yalan yok çok aradım ama bu görsellerden bulamadım. yine de bir kaç tane yerel şarkıcı görseli ekleyelim, en azından bakarsınız:
troll yok, birbirine karşıt görüşlerin atışması yok, futbol fanatizmi yok, nehir gibi akan sol frame yok... ne var lan it derseniz; uyku mahmurluğu var, kendince entry giren etliye sütlüye karışmayan yazarlar, durağan sol frame var.
sessiz sakin bi yer sabahları uludağ sözlük. iznin olursa sunay akından bir şiir paylaşmak istiyorum. şaka lan şaka ok adar da değil artık.
