ihl sözlük gibi tek tip insanların bulunduğu ortamda yazarak entellektüel olduğu sanrısı yaşayan insanlardaki mantık hatasıdır.
tanımın referansı nitelikteki bir olay :
bir arkadas muhabbeti sırasında söz dönüp dolaşıp interaktif sözlüklere gelmiştir.grupta 2 itü yazarı,1 inci yazarı,1 uludağ yazarı,2 tane sözlük nedir bilmeyen kişi ve sakirt olduğunu sonradan öğrendiğim ve ihl yazarı olduğunu söyleyen tanımadığım sahsiyet mevcuttur.masadaki değişik sözlüklere mensup kişiler kendi sözlüklerini değerlendirmektedir.
değerlendirme kriterinin sorusu: neden x sözlükte yazıyoruz?
1.itü yazarı: doğru dürüst sözlük mü var,en iyisi itü'dür itü.
2.itü yazarı: okulumun sözlüğü.(nokta)
inci yazarı: ekşici piç olmaktansa inci'de piç taklidi yapmak daha makul.
uludağ yazarı:geçiyordum uğradım.baktım ki yazar olmuşum.
sözlükle alakası olmayan birinci kişi: nası bişey lan bu sözlük yeniliyo mu?
sözlükle alakası olmayan 2.kişi: sikicem sözlük muhabbetinizi ama..
ihl yazarı: ihl'de yazarlara üstad denir.ihl yazarı olduktan sonra entellektüellik kat sayım resmen arttı.diğer sözlüklerin hepsi içi boş çöp yığını.
mubabet sonrasında entellüktüellik katsayısnı arttırdığını beyan eden ihl yazarının kendini ifade etmekten bile aciz ve bir balıkla aynı beyin hacmine sahip olduğuna kanaat getirip ''entelsin üstad sen'' gazını kıçımla gülerek vermek zorunda kaldım.ulan mal millete entelim imajı vermek için mi sözlük yazarısın,hadi bunun için yazar oldun bu amacını ihl sözlük'te mi gercekleştireceğini sanıyosun?
muhabbetin tıkandığı anda konusulacak konu bulamamanın stresi ile ızdırap gibi gecen 2-3 saniyedir. itinayla saçmalama ile telefonu kapama arasındaki ince çizgide ip cambazı yapar insanı.
yıllar önce berberde sıra beklerken traş olmakta olan yaşlı bir amca kurmuştu bu cümleyi.berber evirip cevirip lafı yaş muhabbetine bağlamış ve aşağıdaki efsane diyolog yaşanmıştır.
berber: amca, yaş ilerlemiş ama saçlar sırma gibi hala?
dede: kıh kıhh.. yok yegenim kocadık gari.
berber:sahi yaş kaç senin?
dede: yunan geldiğinde ben eşek sikiyodum sen hesap et işte.
berber:.........(mavi ekran)
berber ahalisi: hep birlikte parmak hesabı.(15 yasında başlasa sikmeyee....)
o gün bugündür ne zaman berberde bir dede görsem, eşşek sikmenin kaç yaşında başlamış olabileği olasılıgının türevini alıp,yunan'ın geldiği günden günümüze parmak hesabı sayıp çıkan sonucun karesini alarak yaş tahmini yapıyorum.
zeka küpü çocukların yaptığı,içerisinde nobele aday olabilecek derecede bilimsel veri barındıran mantık ötesi deneylerdir*
arkadaşımın 3 yaşındaki kuzeniyle aşağıdaki diyoloğu yaşıyorum ve deney vol.1 başlıyor.
+kedi maması yesem kedi olur muyum ki?
-olmazsın canım.
+pekiiiiiiy kedi benim yemeğimden yerse insan olur mu ?
-...................................! ( dur ben bi düşünüp geleyim)
10 dakika sonra:(evet 10 dakika düşüdüm lan evrimsel sürece girmeden bu soru nasıl açıklanır 3 yaşındaki cocuğa diye).acıklama yapmak için mutfağa yöneldiğim zaman,kediye köfte yedirmekle meşgul olan bir aynştayn ile karsılaştım.''yeni nesil cocukları cok bilimsel amınakoyyim'' nidaları eşliğinde kapı aralığından seyrettim deneysel süreci. deney sonunda kedinin köfte yedikten sonra hala kedi olduğunu,dolayısıyla insan yiyeceklerini yedikten sonra bir kedinin asla insan olamayacığına büyük bir şaşkınlıkla kanaat getirip rafta duran kedi mamasına bakarak derin düşüncelere daldı.
o zamandır sorguluyorum kendimi ''bir gün acaba o cocugun kafasını yaşayabilir miyim?'' diye.sonra kedi mamasına bakarak uzaklara dalan dahi gözümün önüne geliyor. büyük adam olacak o cocuk diyorum.ileride alması muhtemel nobel ödülü götüme sokarken hayal ediyorum kendimi.acıtıyor mu?.bay bi acıtıyor.
bugün:bir yere yerleştiği için mutluluktan sevgi pıtırcığı olup gelecek planlanları yapmaya başlayan yazardır.
4 yıl sonra:okulun bitmesi,kocaman bir hayal kırıklığı,devletin verdiği diplomayı devletin götüne sokma isteği.
üniversite bitirenlerin çoğunun modern köle statüsünde ucuz emek gücü olarak görülüp sömürüldüğü,büyük çoğunluğunun işsiz olduğu bir ülkede yaşadığını unutup neyin kafasını yaşıyorsun ey üniversiteli?
akp hükümeti'nin seçim öncesi atanamayan öğretmenlere şirin görünmek amacıyla bir beyanda bulunmuştu. seçimden önce meb'in acıklaması ''ağustos ayında 55 bin kadrolu öğretmen atayacağız'' seklinde olmuştu.
gel gelelim haziran ayı senaryosuna ''seçim geliyor biz bunların bir kısmını atayalım da oyumuz artsın'' gibi yeni nesil öğretmen adayları üzerinden aşağılık bir siyaset izleniyor. 30 bin dediysem de o 30 bin kişinin 20 bin'i zaten sözleşmeli olarak çalışanların kadroya gecirilmesi şeklinde oluyor yani. yeni öğretmen alıyoruz diye yaygara yapıyorlar oysaki meb'in yeni aldığı öğretmen sayısı sadece 10 bin ve bunların büyük kısmı gecen seneki şaibeli sınavın sonuçlarına göre atanıyor ve yine birilerinin(?) ekmeğine yağ sürülüyor üstü kapalı olarak.
gel gelelim agustos ayı senaryosuna... ''seçim sona erdi zaten, 4 sene daha kıçımızı koltuğa sağlam çiviledik.atama bekleyen 250 bin öğretmen sikimizde değil. maliye bakanlığından bütçe istedik vermediler diyelim sıyrılalım işin içinden en iyisi.. 10 bin kişi daha atasak çok bile bunlara..''
toplam kadrolu atanan öğretmen sayısı = 20 bin.
bu nasıl bir ikiyüzlülüktür,bu nasıl bir taşşak geçme politikasıdır. vaadettikleri 55bin öğretmenin 35 bininin eğitim fakültesi diplomasını götlerine sokacaklar sanırım.ha sokmaya calışsalarda biz 35bin kişinin diplomasını sokacaktık ama elimizde olmayan sebeplerden 5bin kişininkini sokacağız derler o ayrı mesele***
edit:atanmak mı istiyosun? git o zaman feto babanın nuruna vakıf ol,ilahi bir ışıkla kutsanıp atanacaksın!!!
dünyanın parasını verip pet shoplara akın eden zihniyetin sıçmığıdır.
he anladık hayvan seversin bir hayvanı sahiplenip,koruyup kollamak genlerine işlemiş ama sokakta yürürken etrafındaki sokak köpeklerine bir bak önce.7-24 etle sütle beslenen pet shop köpeğimi daha cok ilgiye,bakıma muhtaç yoksa sokakta gördüğün tek ayağı topal çöp karıştıran köpek mi?
sevgili anneyle tanıştırıldıktan sonra annede görülen evrimsel değişme sürecidir. kutsal varlığı çocuğunun sevgilisi artık annenin de potansiyel gelin adayıdır. ayy ben pek beğendim bunu hem güzel,hem akıllı,seni adam eder bu adam nidaları ile anne çoşar....artık iki kelimesinin biri sevgilinizle ilgilidir. gelin kızım nasıl, napıyo,dün görüşmediniz arasana,ben pek özledim aksam yemeğe gelsin bik bik bik..
işin kötüsü annenin yoğun ilgisine karşı kat kat fazla ilgi gösteren bir sevgiliye sahip olmanızdır. ne oluyor lan? çektirir ayak üstü insana...
- canım annem çoştu anlıyorum da sen niye coşuyosun?
+ niye ya sevgili annecim haklı her konuda.
-annecim..? hönk nassı yani..!?
+ neyse boşver..
- bence de boşverelim..ee napıyoruz yarın?
+yarın işim var ya annenle güne gitcez.
-.......................... ( mavi ekran )
uzun yıllarda oluşturduğunuz koca arşivin piç olmasına neden dumur olaydır.
sonrasında yasanan pişmanlık,karamsarlık,öfke hallerinin harmanlanmasıyla ortaya cıkan reaksiyon tüm durumu özetler niteliktedir: ''yok mu beni sikeeeeeeeeeeen.!''
reenkarne olmuş ya da olduğunu zanneden birçok insanın önceki yaşamlarında,su an ki mevcut statüsünün cok üstünde bir kişi olarak yaşadığını kendine inandırmasıyla ortaya çıkan hadisedir.
kime sorarsanız sorun önceki hayatında ya ingiliz düküdür ya da peri prensesi.kimse de demez ki ben eski yunanda beş para etmez bir fahişeydim ya da roma'da sefil bir dilenci..
ben mi..? ben zaten önceki hayatımda da reenkarnasyona hiç inanmamıştım...
ilk üç sene sümüklerini silmeden okula gelen kezbanımızın,son sene '' kocayı buldum buldum yoksaaaaa...'' mantalitesi ile mutasyona uğrayıp kezbandan melis yaratma sürecine girmesidir.
yenilen yemeğin tadını tuzunu kaçıran sorunsaldır hele ki dışarıda yemek yeniliyorsa... yemek bitmeden içecek biter,içecek bitmeden yemek biter.yeni içecek istesen hesap kaçar,yemek erken biterse içecek gaz yapar...
nerde o eski promosyon beleş kolalar dedirten dumur olay.
eskiden böylemiydi..kapağın altındaki ''bedava kola kazandınız'' yazısını bulmak için market dolabındaki tüm kolaları elden geçirirdik,marketçi amca da bize tatlı bi siktir çekerdi. şansa beleş kola cıktıysa bir kahraman edasıyla markete gidilir ahanda beleş kapağım,kolamı ver lan ibne bakkal demeye getiridik kibarca...
simdilerde ise coca cola company malca promosyon ürünleri vermekte,3 kapağa bardak,5 kapaga ayıcık.. napayım ayıyı götüme mi sokayım afedersin diyesi geliyor insanın.. hangi oyuncak ayı cocukların beleş kola bulma operasyonu sırasında aldığı hazzın yerine gecebilir. ? hangi bardak marketçi amcaya küfür etmeyi meşru kurabilir ?
-- kapak altından beleş kola uygulamasına geri dönün,çocukların hayatına bir doz atraksiyon katın lan.
insan olmanın birinci koşuluyla ayaklarımız üzerine dikildik çok eski zamanların birinde. ellerimizi kullandıkça sahip olduklarımız arttı. ellerimizle yaptıklarımız bizi emek diye bir kavrama götürdü. emeği paylaştık, paylaştıkça kalbimizi kullanmaya başladık. sevdik, sevildik, aldatıldık, aldattık, savaştık, öldürdük ve öldük. aramızdan sevgi! diye haykıranlar çıktığı gibi öldür diye emredenler de çıktı. paylaşmayı savunduktan sonra, "paylaştıkça artan tat" sloganlarıyla bunu menfaatine kullanan bencilliği hediye ettik dünyaya.. yavaş yavaş çöktük kendi ürettiğimiz metaların ağırlığıyla.. maymunluktan kalma içgüdülerimizi bastırdığımızı zannederken, kurduğumuz tüm uygarlığın aslında onları daha rahat tatmin etmek için olduğunu anladık sonra.. ask ve sevgi üzerine olan tüm zırvalıkların birer içgüdü tatmini yolu olduğunu anlayınca emeğimizin bize getirdiği tüm o yürek çarpıntılılarını boğduk..
işte tam da böyle bir çağda bir adam kalkip dedi "get up, stand up".. ayaklarının üzerine dikil insan ol.. "no woman, no cry" ağlama kadın, ağlama.. dünyada senin gözyaşlarına değecek bir şey yok ki...
işte bu adam zamandan da öteye gidip asıl kökenlerimizi, ruhumuzu sorgulattı bize bunları derken ve tüm insalık tarihinin bir daha yazılmasına "önayak oldu"..
marley koy götüne gitsin dedi. 11 mayıs 1981'de koydu ve gitti...
dünyanın en gaz milli marşıdır. öyle bir gaza getirir ki insanı... üstünüze cccp yazan kızıl tişörtü giyip ilk bos bulduğunuz duvara orak-çekiç çizme isteği baş gösterir bünyede.
birlestik sonsuza dek emek ve kardeslikle
kudretli cumhuriyetlerimiz bugüne ulasti
büyük sovyetler birligi asirlarca yasayacak
bir halkin rüyasi kendini güvende hissetmektir
yasasin insanlarin kudretli elleriyle kurulan
sovyet ana yurdumuz
birlesmis ve özgür olan halkimiz yasasin
atesle denenen kardesligimizin gücü
uzun süre isildayacaktir bayragimiz
bütün insanligin görebilmesi için tüm saniyla
karanlik ve firtinali günlerde büyük lenin bize yol gösterdi
özgürlügün üstündeki parlak günesi gördü gözlerimiz
ve stalin bizim liderimiz halkin içindeki güvenle
sevdigimiz ülkeyi kurmamizi sagladi
yasasin insanlarin kudretli elleriyle kurulan
sovyet ana yurdumuz
birlesmis ve özgür olan halkimiz yasasin
atesle denenen kardesligimizin gücü
uzun süre isildayacak bayragimiz
bütün insanligin görebilmesi için tüm saniyla
gelecegimiz için savastik ve alt ettik isgalcileri
ve getirdik sovyet anayurdumuza ün defnelerini
sanimiz halklarin yüreginde ve akillarinda yasayacak
ve tüm nesiller onun ismini yüceltecek
yasasin insanlarin kudretli elleriyle kurulan
sovyet ana yurdumuz
birlesmis ve özgür olan halkimiz yasasin
atesle denenen kardesligimizin gücü
uzun süre isildayacak bayragimiz
bütün insanligin görebilmesi için tüm saniyla
ne zaman uyuduğu ne zaman uyandığı belli olmayıp bir de zeytin yağı gibi üste cıkıp ''kapa amına kooyyim winamp'ı uykum bölündü senin yüzünden'' diyerek etrafa tribal enfenksiyon saçan aynaya baktıgında mesut özil gibi bir suratla karsılaşarak şoka girecek olan arkadaştır.pörtlek iki çift göz,cok uyumaktan şişmiş bir surat, yanaklarda yastık izi,sulanmış bir beyin.
dindar olmak marjinal olmaktır.neden? bir dine inanmak farklı olmaya çalışmaktır. çünkü günlük yaşantınızda asla sokakta yürürken, varlığını ispatlayamadığımız uçan elmalara tapınan ve ellerini açarak uçan armutlara dua eden, dileklerde bulunan insanlarla karşılaşmayız. böyle bir şey görseydik, "deli!" ya da "marjinal" der geçerdik. ancak sokağa çıktığınızda, televizyonu açtığınızda, yerlere kadar kapanarak varlığına dair tek bir kanıt olmayan bir güç önünde yerlere kadar kapanan, ağlayarak ondan bir şeyler dilenen, iki kelimesinden beşinde var olmayan bir tanrı'dan bahseden binlerce, milyonlarca, hatta milyarlarca insan görürüz. ee hani ateistler marjinaldi? simdi o armutlara ya da elmalara tapan uber marjinal insanlarla tanrıya tapan insanın arasındaki marjinallik korelasyonunu nassıl hesaplayacağız?
gergin ortamlardır tuvaletler... bir de koca tuvalette tek başınıza işemenin keyfine varırken kapının açılarak işediğiniz pisuvarın yanına bir adamın yanışmış olması yok mudur... gerginlik katsayısı tavan yapar insanda.''ne güzel rahat rahat işiyodum nerden cıktı bu adam'' repliği baş gösteriverir bünyede.
gerginlik içerisinde çişinizi yaparsınız elleri yıkamak için lavaboya yönelirsiniz,musluğu açarsınız,elinizi yıkarsınız,itinayla kurutursunuz kapıdan çıktığınızda ise aklınızda tek kalan notaların ahenkle dans ettiği sanatsal bir çiş sesidir..
isminin yazılışı en zor, okunuşu en kolay olan filozoftur pos bıyıklı üstad.ismini yazabilmek nirvanaya ulaşmakla eş değerdir.
final sınavından bir anektod:
sınavda kaptırmış yazıyorum,öle kaptırmışım ki sınavda 2.ek kağıdı aldığım için sınıf içten içe siktir çekmiş.sayın pos bıyıklı üstadımdan alıntı yapacam ismi yazmıyorum,ismi yanlış yazsam hoca taşşak geçecek,'' 2 sayfa yazmış maltoz daha ismi yazamıyo'' diye. ( zaten taşşak bi hoca olduğu için bu kadar emin olabiliyorum). risk budur diyerekten gözü karartıp
''niçe '' diye yazdım adamın adını.
sonuç: taşşak hocanın taşşak malzemesi olmak..!
o gün bugündür içimde ukte kaldı ismini yazamamak sevgili sözlük. daha da yazmam artık bu başlığa.
daima yanında sapıyla gözlemlenen kısa süreli ilişkilerden haz alıp haftalık sevgili değiştiren yedekte bekleyen sevgili aday adayları haylice fazla olan sevgili seçerken seçici davranmayıp ''iki taşşağı,bir siki olsun yeter'' felsefesini benimseyen abazan kızdır.
sözlükte değişik duyguları daha iyi ifade edebilme olanağı sağlayabilecek, pek şükela olması muhtemel yepyeni butonlardır.
misal;
oy istemek için : ''kömür dağıt'' butonu.
düşünülüpde ifade edilemeyen bir enrty yazan yazara: ''ağzımdan aldın geri ver '' butonu
beğenilmeyen entry için: ''git çalış yarın sözlü yapacam '' butonu.
sözlükten kaldırılmak istenen erkek veya bayan yazarlar için: '' ne şeker seysin sen öyle '' butonu. vb...
v için devrim,mevcut düzene tepki duyan,emekçi insanların kurtuluşunu isteyen ve bu amac için gerekirse kendini feda etmeye hazır bir avuç insanın kafasında şekillenen halkı uyanışa geçiren eylemler bütününün simgesidir. özetle burjuva devrimcilerinin kuklarına benzemez.
ama bu adam anarşist lan ne biçim devrimci bu.? evet v anarşistin ağa babasıdır ki anarşi olmadan devrim olmaz. faşist hükümetin '' çok özgürlükçü'' devletinde çare de ''v tipi devrim ''dir.
akşam yemeğinin üstünden haylice zaman geçmiş ve insan oğlunun kanayan yarası beslenme ihtiyacı vücutta baş göstermiştir. ''gece yemek yemeyin cok sakıncalı,kilo alırsınız,bik bik bik....'' diyen çakma isviçreli bilim insanlarına inat o işkembe dolacaktır.
yakınınızda bir kokoreççi varsa gece acıkmalarınıza derman olur daim, alternatifi tantuni ve pizzadır.dağın başında oturup hazır aparatif yemek yiyecek bir mekana uzaktaysanız buzdolabında mevcut materyallerle muhteşem ötesi bir ekmek arası yaparak acıkan bünyenin ihtiyacını giderebilir gece yemek yemeyin uyarısı yapan uzmanlara nanik yapabilirsiniz...
kapitalizmin propagandacıları, sosyalizmin, özgürlüklerin sonu demek olduğuna inandırmaya çalışırlar. oysa gerçek tam tersidir. sosyalizm, özgürlüğün başlangıcıdır. sosyalizm, insanlığa en büyük acıları veren kötülüklerden kurtulmak demektir; ücret köleliğinden, sefaletten, toplumsal eşitsizlikten, güvensizlikten, ırk ayrımından, savaştan kurtuluş demektir.
sosyalizm, gerçekleşmeyecek bir düş değildir, toplumsal evrim sürecinde ileri bir adımdır ve gerçekleşme zamanı çok yaklaşmıştır. bunu idrak edemeyen zihniyet ''boşuna meydanlarda kıçınızı yırtıyosunuz sosyalizm ütopayadır gercekleşmez'' şeklinde malca beyanlarda bulunur çünkü sistem onu öyle bir şeklillendirmiştir ki o artık modern köle olmuştur,kendisi için iyiyi kötüyü ayırayamaz duruma gelmiştir.bundandır bu ''sosyalizm ütopyadır'' serzenişleri...
sevgili diz üstü bilgisayarınız ile birlikteliğinizin 1.yıl kutlamasını yaparken bilgisayarın size error verip acımasız gerçeği yüzünüze vurduğu andır. o artık bir diz üstü değildir masa üstü bir bilgisayara evrimleşmiştir, yogun bakımdaki hasta misali sarj kablosu olmadan yaşayamaz,şarj edip fişini çeksen 2 dakka sonra dünyaya gözlerini kapar..
bundan sonrası mı ? ;
azad ettim seni ciğerim kafana göre takıl artık dedim.eyvallah abi çekti mahçup bir çocuk misali, tek kelime etmedi ama ''ben artık bir masa üstüyüm,kabullenmeliyim,alışmalıyım..böle hayatın ta amına koyyim '' der gibiydi sanki.
pazarlamanın en kral yoludur zira bu kasiyerler hep secme ( endam,diksiyon,sexepalite vs. )oluyolar. alamayacağınız bi seyi bile şirinlik abidesi olup size aldırıyorlar,param yetmiyo ama bu gülüşe tüm kredi kartlarım feda olsun psikolojisi baş gösteriyo bünyede. ''her zaman kasa kazanır '' önermesi de gerçekleşmiş oluyor sirincik kasiyerimiz sayesinde.