genelde hepsinin maddi ve manevi yönden ezik ve güçsüz olmalarından kaynaklanan durumdur. manevi yönden kastım çoğunun dinsiz olması. sadece bunların dağ keçisi cinsinden olanları zerdüşttür.
bakire olmayan bayan, bunu evli olmadan önce yapmışsa maalesef fahişe olduğu acı bir gerçektir. evlenilemez diye bir şey yoktur. ama aldatmaya yatkın olurlar.
demedi deme ibrahim.
iş bulma garantisi veren bölümler diye bir şey yoktur. dört yıllık bir üniversiteye girdikten sonra gerisi benim kendimi geliştirmeme kalmış bir durumdur. işletme okuyup köşeyi dönenlerde vardır, mühendislik okuyup işsiz kalanlarda.ama yinede en az dört yıllık bir okul okumak şarttır.
sevilmeyi hiç beceremeyen adamdır. sevildiğini zannetse bile çevresindekilerin yalakadan öte hiçbir değerlerinin olmadığını göremeyecek kadarda kördür.
aklıma şu hikayeyi getiren başlıktır;
zamanın birinde iki komşu aile yaşıyormuş. ailelerden biri zengin diğeri ise pek varlıklı değilmiş. zengin aile her akşam fakir ailenin evinden gelen neşe dolu sesleri çok merak ediyor, bunlar bu kadar fakirken neye bu kadar gülüp seviniyorlar ve biz neden bunlar kadar mutlu olamıyoruz diyorlarmış. sonunda bir gün meraklarına yenilip bunlara misafirliğe gitmişler. bu mutluluğun sebebini sormuşlar. fakir ailenin beyi demiş ki, bizim bir altın topumuz var . bir ben eşime atarım, bir eşim bana atar. öyle gülüp eğleniriz demiş. şimdi tahmin etmeye çalışıyorsunuz bu altın top ne diye? tabi ki de bebiiiiiş. sonunda zengin aile mutsuz olmalarının sebebinin çocukları olmayışı olduğunu anlamış ve onlarda bir çocuk yapıp muratlarına ermişler. şimdi bende kişisel olarak düşüncemi yazıyorum. benimde hikayedekiler gibi, hayatımda karşıma çıkacak zorluklara katlanmamı ve onların üstesinden gelmemi kolaylaştıracak şey baba olmamdır. şu an baba mıyım? değilim. ama hissediyorum ve olmasını istiyorum. olmayan evladım, baban seni seviyor ve dört gözle bekliyor.