bar olsun, cafe olsun, herhangi bir ortam olsun, tek başına oturup, içkisini yudumlarken bir yandan da etrafına hiç bakmadan, sadece telefonu ile ilgilenen güzel kızdır.
ortamdaki her erkeğin dikkatini çeker ve potansiyel av gözüyle bakılır, ama o büyük ihtimal sevgilisinden ayrılmış, sinirli, üzgün ve asabi bir güzeldir. kendi başına biraz kafa dağıtmak istemiş ve kendisiyle başbaşa kalarak düşünme ihtiyacı hissetmiştir. tek başına diye potansiyel ekmek gözüyle gören abazalar da, binbir türlü oyunla masasına yanaşmaya çalışır fakat hiç biri başarılı olamaz.
çok garip bir durum değildir, tek başına oturuyor diye, hemen sizinle tanışacak diye bir kural yok.
eski sevgilinin aslında eski değil hala sizin sevgiliniz olduğunu gösterir.
eski sevgili ile neden kavga edilir? ona ne sizin hayatınızdan, size ne onun hayatından? ne karışıyorsunuz durduk yere birbirinizin hayatına. kıskançlıklar, laf sokmalar falan. aman aman..
eğer sistemli, prensipli ve mantıklı yollarla oynanırsa mümkün olabilecek durum.
heyecanlanıp, gaza gelip, tüm parayı salak salak şeylere basmakla olunmuyor zengin. bu işin %50'si şans, %50'si ise takip, sabır, bilgi ve hissetmeye bağlıdır.
eğer belirli bir sisteme sahipseniz ve bu sistem de size düzenli olarak para kazandırabiliyorsa, bozmayın bu sistemi devam edin.
şöyle bir sistem uygulayan arkadaşlar da mevcuttur; örneğin, 2 lira ile başlıyorsunuz diyelim. önce bahis yapın o 2 lirayı 4 lira, sonraki bahis de o 4 lirayı 8 lira şeklinde katlaya katlaya gidin. tabi büyük miktarlar kazanırsanız orada nokta koyup, tekrar 2 lira ile başlayabilirsiniz. haa eğer, 2 lirayı 500 liraya kadar çıkardınız ve 500 lirayı da bir bahis yüzünden kaybettiniz diyelim. siz 500 lira değil, 2 lira kaybetmiş oluyorsunuz doğal olarak. yani, rahat olmak lazım. bu söylediğim de öylesine bir sistemdi. hani ben yapmıyorum bunu. *
edit: unutmadan söyleyeyim, iddaa ile böyle birşey ne yazık ki mümkün değildir. yani, kimse iddaa'dan zengin olmayı beklemesin. iddaa sadece insanaları sömürür. mbs saçmalığı yüzünden bile iddaa oynanmaz. oranlarına söz edemiyorum bile zaten.
el parmağında meydana gelen, ayak parmağında meydana gelenden biraz olsun daha az zahmetlidir. çünkü, hayatınızı fazla etkilemez. tabi kullandığınız elinizin başına gelmediği sürece.
benim başıma bundan bir buçuk ay önce geldi bu. ben kırıldı sandım, baktım parmak aşağı doğru 45 derecelik açıyla duruyor. ne bir acı var , ne de bir sızı. doktora gittim ve çekiç parmak olduğunu söyledi. bir diğer adı da, beyzbol kırığıymış. çok karizmatik geldi tabi bana. herkese öyle dedim.
tedavisi ise, 4-6 hafta arası atel takılacak ve hiç çıkarılmayacak. ( duş aldıktan hemen sonra sadece kurulamak maksadıyla fazla oynatmadan ve sabit tutmak koşuluyla çıkarılabilir)
geçme notunun 60 olduğu üniversitelerde varlıklarını sürdüren ve amaçlarının ne olduğu belli olmayan hocalardır.
arkadaş, nasıl bir anlayışa sahipsiniz siz? o 1 puan yüzünden hiç mi düşünemiyorsun okulumun uzayabileceğini, senin o vermediğin veya benim alamadığım sadece 1 puan yüzünden ömrümden gidecek 6 ay veya 1 yıldan haberin yok mu? yanına gelip, '' hocam 1 puan ile kaldım '' dediğim zaman, ki düzeltme şansın da varken, yüzüme bakıp, pişkin pişkin, '' yapabilecek bir şeyim yok '' derken vicdanın sızlamıyor mu? evet, belki hakettiğim puan o puandır. olabilir. bir yerlerde hata yapmışımdır ve prensibin gereği böyle bir uygulama yapıyorsundur ama, yazık günah be hoca. 1 puan için ah almana değer miydi? ha sorarım sana!?
oh be içimi döktüm sözlük. okuyan veya hak veren ya da hak vermeyen herkese teşekkürler yine de, saygılar.
sadece ayak parmağında değil, el parmaklarında da görülen rahatsızlık. beybol kırığı olarak da adlandırılır.
genellikle beyzbolcu ve basketbolcularda görüldüğünden dolayı bu isim verilmiştir. parmakların doksan derece olduğu bir durumda hızla gelen top basınç yapar ve tendonların kopmasına neden olur. parmağın uç kısmı aşağı düşer ve kaldıramazsınız. acısı da yoktur. elinizle düzeltseniz bile tekrar düşer.
tedavi yöntemi ise, 4-6 hafta aralığında atel takılacak ve hiç çıkarılmayacak.
kırık olmasından daha zor bir durumdur. nerden mi biliyorum? şuan sol elimin orta parmağında atel takılı..
canlı bahis olayı hoşuma gitti, minimum para yatırma 20 liradır ve minimum para çekme miktarı ise 100 liradır. para çekerken herhangi bir ikametgah veya nüfus cüzdanı belgeleri istememektedirler. 100 ve üzeri miktarları cep bank ile 24 saat içerisinde hesabınıza yatırmaktadırlar.
bir de, bu sitenin canlı yardım bölümüne ne zaman bağlansam ya Gamze K. ya da Burcu S. isimli bayanlar( bayan mıdır, erkek midir bilinmez) çıkıyor karşıma. herhalde otomatik isimler bunlar.
geçilebilecek dersten pisi pisine kalmak ile sonuçlanacak eylem.
her şey güzel giderken, kağıdı cevaplar ile doldurduktan sonra, sınavın bitimine 10 dakika kalır ve soruları kontrol etme isteği belirir bünyede. işte, her şey bu noktadan sonra başlar. gül gibi iki tane soruyu yanlış yaptığına karar verip silip, çok alakasız cevaplar yazılır ve belki de yüksek bir not alabilecekken, bok yere kalınır.
ciddi ciddi insanların oturup uludağ sözlüğü takip etmedikleri ve okumadıkları gerçeğidir.
kabul edelim ki, uludağ sözlük, ekşi sözlük'te çaylaklık onay sırası bekleyen yazarların staj yaptıkları yerdir.
illa takip eden, çok sevenler vardır ama, her topal satıcının bir kör alıcısı vardır. bu böyle malesef.
ayrıca, uludağ sözlük'deki yaş ortalaması gerçekten düşük diye tahmin ediyorum.
sen niye burada takılıyorsun diye soracak olursanız, zaman geçiriyorum, takılıyorum, ama bu sözlük hiç birşey katmıyor insana malesef. sağı solu, siyaset yapmaya çalışan abuk sabuk, hiç bir bilgisi olmayan ergen yazarlarla dolduğu için olabilir nedeni de.
ortalıkta milliyetçiyim diye gezinen, ocaklarda takılan, abileri olan, orada burada ahkam kesen (sözde) milliyetçidir.
ciddi anlamda var böyle insanlar. hatta bir tanesine üniversite birinci sınıfta tanık bile oldum. milliyetçi olduğunu iddia eden bir arkadaş, tarih sınavında kopyadan yakalandı ve kopya çekmeye çalıştığı şey de, '' milliyetçiliğin tanımı '' sorusuydu.
sahip olunan ideoloji'yi sözde değil, özde anlayıp, kavramak lazım. daha mensubu olduğu ideoloji hakkında hiç bir bilgisi olmayan insan, sadece şekil amacıyla böyle gözükmeye çalışmaktan başka birşey yapmıyordur.
aynı şekilde, kemalistim diyen biri, mustafa kemal atatürk'ün ilke ve inkılaplarını bilmiyor ve atatürk'ün hayatı hakkında hiç birşey bilmiyorsa ona da yazıklar olsun.
dinciyim diyen biri de, sırf cemaatin gözüne iyi görünebilmek için, yalakalık yapmak için öyle gözükmeye çalışıyor ve kur'an-ı kerim hakkında en ufak birşey bilmiyorsa ( ki her müslümanın bilmesi gereken birşeydir bu. yukarıda bahsettiğim iki ideoloji için de bilinmesi gerekendir.) ona da yazıklar olsun.
işin özeti: birşeye inanıyorsan, neden inandığını bilmelisin, inandığın şey hakkında tam bir bilgiye sahip olasın ki, bazı tartışma ortamlarında, ya da başka ortamlarda köşeye sıkışıp kalma ve ortamdan kaçarak uzaklaşmaya çalışma..
not: şimdi milliyetçi mi, kemalist mi, dinci mi olduğuma dair bir fikir üretmeye çalışacaklara söyleyeyim, olması gerektiği gibi milliyetçiliği en uygun şekliyle, abartısız benimsemiş, kemalizm'i atatürk'ü sevdiğim ve atamız olduğu için, onu örnek aldığım ve övündüğüm için ve ayrıca ilke ve inkılaplarını da özümseyerek takip ettiğim için benimsemiş, din konusunda ise, allah'a olan korkum ve sevgim, onun yüceliğine ve büyüklüğüne inandığım için dinimi benimsemiş biriyim.
şimdi, ''ahaha ortaya karışık çıkmış lan bu!'' diye dalga geçiyorsan eğer içinden, sen keşke hiç çıkmasaydın diyorum.
daha düne kadar atatürk hakkında demediklerini bırakmayan, atatürkçü düşünce hakkında atıp tutan ''akape'' yandaşı insanlar, birden ne olduysa kemalistlerden daha çok atatürkçü olmuşlar..
ata'mızın büyüklüğü karşısında ezildikleri için, onun büyüklüğünü ve yüceliğini kabul etmiş olmalılar ki böyle bir yola başvurmuşlardır.. ya da yaptıkları her şey gibi, bu atatürkçü görünme çabası da oy uğruna yapılan sahte oyunlardan biri de olabilir..
ne yaparsanız yapın, güven vermiyorsunuz be dostlar!
ata'mız hepimizin atası tabii ki.. bunda şüphe yok. ama düşünce yapısı olarak tamamen atatürk karşıtı olan bir zumre neden birden pusulasını atatürk yanlı olarak çevirdi merak konusudur.
söylediğiniz veya yaptığınız en alakasız birşey karşısında trip atan sevgilidir.
daha ne yaptığınızı ve ne söylediğinizi bilmeden, asık bir suratla karşılaşırsınız. ne olduğunu sorduğunuzda da, ''sen daha iyi bilirsin'' cevabını alırsınız. sonra sinirlenip, bağırınca, tabak çanak kırınca yine siz suçlu olursunuz.
cidden var böyle bir durum.
not: ''yazar burada başından geçeni anlatmış'' siz yazmadan ben yazayım dedim.
üniversite hayatı boyunca bol bol grafik ezberleyen, üniversiteyi kazanmadan önce ekonomi kanallarına bön bön bakan ama okuluna girdikten sonra spor programı izler gibi iştahla izleyen(tabi gerçekten severek okuyanlar için), varsayımlar arasında boğulan ve mezun olduktan sonra ne olacağı sorulduğunda cevap vermekte zorlanan öğrencidir.
önce plan yapılır, biralar alınır, film seçilir, beraber maç izlenir ama maç izlenirken sevgilinin hemen sızması ve bir daha kalkmaması sonucu ortada kalmaktır. bütün planlar yaş olur ve göt gibi kalırsınız.
edit: kardeşim niye olayı illa yatak muhabbetine falan getiriyorsunuz. beklenti dediğiniz nedir? sevgiliyse zaten beklenti olan şey olmuştur. bazı mankafalıların anlamadığı durum var.
''sevgili ile beraber güzel vakit geçirmek.'' bunun neresi illa yatak muhabbetine gidiyor lan? sevgili ile film izlemek, maç izlemek beklenti midir illa?
arkadaşınla da aynı şey için plan yapsa ve arkadaşın uyusa kalsa gay mi olacaksın lan?
her iki lafından biri ya laiklik ya da dincilik olan insan modelidir.
adamın eline bir bok da geçmiyor. her girdiği ortamda siyasi konular, dini muhabbetler falan. yaşı 30-40 civarına gelince de söylenir durur artık; ''ulan zamanında bunlara kafa yoracağıma oturup ders çalışaydım, okuyaydım'' diye. allah akıl fikir versin böyle insanlara.
siyasetmiş, dinmiş bırakın onları yalanla da olsa, dolanla da olsa işini gerçekten bilenler yapsın. sen hayatını yaşamaya baksana ya.
