sayfadan üye olabilirsiniz. klasik anlatıdan bağımsız sinemaya kadar farklı alanlarda faaliyet gösterebilecektir. üye kadrosunun genişlemesiyle ve teknik sorunların aşılmasıyla belli bir plan program dahilinde gelişme gösterebilecektir.
faruk akbaş ve emre ikizler tarafından yazılmış fotoğraf kitabı.
sade anlatımı ve fotoğraflar üzerinden örneklerle ilerlemesi yeni başlayanlar için oldukça doyurucu.
denildiği gibi ilerleyen zamanlarda zirveler düzenlenip film izlenilebilir.
internet üzerinden bir oluşum gerçekleştirilebilir. blog forum vesaire.
bunlar yapılamasa dahi filmler belirlenir. farklı sinema akımlarından, dönemlerdenden ya da yönetmen üzerinden gidilebilir.
belirlenen filmler üyeler tarafından belirlenen tarihe kadar izlenilip sözlükte açılan başlık altında tartışmaya fikir alışverişine sunulur.
daha önce buna benzer emsalleri oluşturulmaya çalışılmış oluşumlardan sadece biridir. sözlükte kürt şakirt kemalist muhabbetinden bıkmış ve sinemayla ilgilenen yazarların olduğunu görüyorum. hal böyleyken hiçbir şey yapılamasa dahi yazarların önceden belirleyip oluşturdukları liste dahilindeki filmlerin izlenip bir başlık altında tartışma ortamının oluşacağına inanıyorum.
karşılaştırma yapmak çok doğru olmayacaktır bu 2 usta yönetmen arasında.
çünkü sinemayı ele alışları oldukça farklıdır.
hitchcock gerilim türünün en önemli ve en yaratıcı yönetmenidir gözümde. ama bu demek değildirki hitchcock kubrickten üstün. zaten kubrickin sineması gerilim türü üzerine yoğunlaşmaz cinnet filmi ve bir nebzede killer kiss filmini saymazsak kubrick filmleri farklı türlerdedir. bilimkurgudan dönem filmine kadar farklı alanlarda eser vermiş bir sinema delisi kubrick.hitchcock sineması günümüz izleyicisi tarafından anlaşılmamaktadır.hitchcock filmlerini izleyip. ben bu filmde güldüm lan, aha aha bundan mı korkuyolarmış tepkileriyle karşılaşırız. ses efektleriyle cinlerle karanlıkla oluşturulmuş ve bir porno filminden farkı olmayan korku filmlerle büyümüş kişierden bu tepkiyi almak çokta anormal değildir.
ayrıca kubrickin killer kiss filminde açıkça hitchcock sinemasından izler görülmektedir.
YAĞMUR Atsız, babasının bu kafatası ölçme faaliyetine titizlikle ve on yıllar boyunca devam ettiğini anlatır.
işte bu yüzden de bilir bilmez herkesin ağzına "kafatasçı" olarak yerleşmiştir.
Oysa, kafatası ölçen, pergele benzeyen o alet nedir bilir misiniz?
Havsala aleti...
Havsala her ne kadar insan zihninin kavrayış yeteneği anlamına gelirse de, biyolojik olarak kadın vücudunun "leğen" diye adlandırılan bölümünü belirtir. Doktorlar, gebe kadınların doğum sırasında bebeği büyük olursa birtakım sorunlara karşı bu "havsala aleti"ni kullanır, ölçüm yaparlarmış, tabii yirminci yüzyılın başlarında...
***
PEKi, bu alet Nihal Atsız'ın eline nasıl geçmiş?
Ölümünden kısa bir süre önce Nihal Atsız'ı manevi evlat edinen Dr. Rıza Nur'un mirasından...
Bu aletin ne olduğunu da, kafatasıyla uzak yakın bir ilgisi bulunmadığını da iki kişi bilirmiş; biri Yağmur Atsız, diğeri de annesi...
izlemeyi sürekli ertelediğim yönetmen ve oyuncu kadrosu için sonunda izlemeye karar verdiğim ve beni pek tatmin etmeyen huston yapımı. tamam macera tamam tatlı bir aşk tamam üst düzey yıldızlar ama ilerisini göremedim.
filmde bize komik gelen sinek saldırısı, stüdyo çekimleri vb üzerlerinde pek durmamak gerekir ki bunlar sinemayı ileri götüren yenilikçi hareketlerdir.meliesin kullandığı şimşek efektleri ya da kamera hileleri gibi.
zamanın ötesinde günümüzün gerisinde.
2 avustralyalı gencin vatanlarından kalkıp çanakkale savaşına katılmalarını konu alan 1981 yapımı dramatik bir film.
--spoiler--
- o halde sen niye savaşa gitmeyesin?
- çünkü bu bizim savaşımız değil.
- ne demek istiyorsun?
- bu ingilizlerin savaşı.bizimle ilgisi yok.
--spoiler--
100 metreyi 9.32 saniyede koşma hikayesi dışında etkileyiciydi.
Audrey Hepburn'un muazzam bir oyunculukla hayat verdiği dünya hayatından çekilerek kendisini insanlığa adayan bir rahibenin kendisiyle verdiği mücadeleyi işleyen zinnemann filmi. fred zinnemann'ın zorluklar karşısında tek başına kalan ve kendi kaderi çizmesi gereken kahramanları bu filmde karşımıza inanç yüklü bir rahibe olarak çıkar ve filmin başından itibaren Sister Lukenin ruh halindeki dalgalanmalar gözler önüne serilir.
Yazımızı öğrenmek çok kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için belki de latin alfabesini kabul etmek yerinde olur. Her ne kadar bu harflerle lisanımızdaki bazı sesleri vermek güçlüğü mevcut ise de bunu ayarlamak şüphesiz kabil olabilir. Aklı başında hiçbir kimse öğrenmeye düşman olamaz. Ben de bütün dindaşlarıma iyi ve faydalı olan her yeniliği tanıtmak istiyorum.''
de niro, de niro olmaktan çıkmış bildiğin serkan ercan olmuş bu filmde ya da ben benzettim bilmiyorum. dram ağırlıklı ara ara komedinin inceliklerine dokunan sanat dünyasına göndermeli bindirmeli sonunda yüzde hafif bir tebessüm bıraktıran sıcak güzel bir scorsese yapımı.
"Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Arapların arasında mevcud olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için islamiyetin mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve islamiyete lakayt olmakla ittiham edildik. Fakat bu ittihamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima islam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahaddin'in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında (altında) bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allahın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün islam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur." Atatürk
1950 yapımı Fred Zinnemann filmi. filmde 2. dünya savaşında yaralanmış ve birtakım fiziksel engellere maruz kalmış
askerlerin topluma adaptasyonunu ve ruhsal sorunları işlenmiştir.savaşın toplum ve insanlar üzerindeki yıkıcılığını
8 9 kişilik bir grup üzerinden yola çıkarak anlatabilmesi ve bunu izleyiciye ulaştırıp onu etkileyebilmesi
Zinnemann sinemasının erken dönemde gelen ustalığını ortaya koymuştur.
filmin bir diğer önemli noktası da Marlon Brandonun sinema dünyasına adımını attığı film olmasıdır.
Marlon Brando rolüne tekerlekli sandalyeye mahkum bırakılmış gerçek gazilerle vakit geçirerek hazırlanmıştır.