çok güç bir durumdur. eski sevgiliyle, hatta borçlu olduğun kişiyle bile karşılaşmaktan daha zordur. kaçmak istersin, üzerine üzerine gelir; sıkışır kalırsın. mahcup bir şekilde selam verirsin. havadan sudan konuşursunuz birkaç cümle; ama gözleri "neden beni bırakıp gittin, neden onu tercih ettin" der gibi bakar... kaçırırsın gözlerini, bir an önce uzaklaşmak ister, acelem var bahanesiyle bu soğuk karşılaşmayı atlatır, yoluna devam edersin. ardından bir çift gözün bir daha dokunamayacağı o saçlara hüzünle baktığını bilerek...
kokulu renkli silgi, en kalitelisinden pastel boya, renkli tüylü süslü kalemler...vs. kırtasiyelerin önünden geçerken epey hüzün verirdi rengarenk vitrinler; çantamdaki yeşil kazık gibi silgi ve kaybetmemem gereken tahta kurşun kalemim aklıma gelince...
bir, üç beş koyunlu cümledir ki bütün gündür kulağımda çınlıyor. üç beş koyunu gütmekten aciz olanlar devleti yönetemezlermiş. aklıma nazım geliyor; koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını, sürüye katılıverirsin hemen, ve adeta mağrur koşarsın salhaneye... şimdi çok saygıdeğer insan başbakanın söylediği bu koyunlu cümleden hangi payları çıkarmamız gerekiyor acaba? kendisi kasımpaşada hangi otlakta koyun güderek bu eşsiz devlet tecrübesini kazanmıştır? acaba başbakan olma yolundayken etrafında meleşen ağlaşan sürüsüyle mi bu tecrübeye sahip olmuştur? yaradılanı yaradandan ötürü seven zihniyet, ilk fırsatta karşındakini beğenmeyip hor görmek neyin nesidir? her şeyi siz bilir her şeyi siz yaparsınız, siz neymişsiniz be abi... artık şüphem kalmadı, ben şimdi başbakanımın da ısrarı ile iki kişiden biri koyundur diyebilirim gönül rahatlığıyla.*
yatmak için imam nikahı yapanlar, bekaretim bozulmasın kendimi birine kakalayayım o zamana kadar idare edeyim diye arkadan verenler, tarikatındakilerle yatanlar, okuyup üflemeyi başka işle karıştıranlar, bir kadına bakımlı diye ya da dekoltesi var diye o.ospu muamelesi yapanlar kadar iğrenç; bir o kadar da tiksindirici ve aşşağılık bir üslupla anlatılmış ve beni de bu tarz üsluba itelemiş olan düşüncedir.*
badem bıyık, sarı surat, ishal olmuş altı aylık çocuğun kakası renginde şalvar pantolon giymiş, yüzünde uhrevi bir sırıtma ile dolaşan ince sesli erkeklerin kısa boylu ya da çok uzun ama her halükarda çirkin olması nacizane tespitimi akla getiren durum.***
"beğeneceksinnn köpeeek, boşuna mı yükledik onu" demenin yumuşatılmış halidir.
bir de fotoğraf yorumlayanlar vardır; "ahh canııım ne tatlı çıkmışsınnn" sanki nutellaya bulanıp himalayalara çıkmıştır fotoğraf sahibi,ya da birinin üstünde poz vermiştir, çıkmak ne demektir ki...
bugün sigara alırken, aynı zamanda iddaa bayii olan dükkandaki adamın gözlerini devire devire, " yenildiler .mına k.., g.tünü s...lerim vs türünden en seçme cümlelerle tükürükler saçarak (sanırım çekirdek cips falan da yemiş tam inceleyemedim) böğürmesine, ve o tükürüklerin eldivenlerime zamk gibi yapışmasına, benim eldivenlerimi atmama (velakin attığım için üzülmüyorum çünkü eldiven giymemiş olsaydım derimi yüzmek zorunda kalacaktım) neden olan maç.
"...aşkını en uçlarda yaşayıp yarınını düşünmeden bugününde sevdiği erkek uğruna dününü feda eden bir kadının sırtından da değil, öyle yüreğinden hem de kıyısından köşesinden de değil tam orta yerinden hançerlenmesi sonrasında..."
hançeri çıkarır; "al bu hançeri götüne sok" der...
--spoiler--
üzülüyorum açıkçası bu acizliğe.
--spoiler--
üzüldüğünüz durumu yazdığınızda düşünüp hatırlamış olursunuz ve iki katı üzülürsünüz, o yüzden üzüntülerinizi diğer bastırdığınız dürtülerinizin yanına yollayınız; mümkünse yazmayınız. insan üzülüyor bir yerde hani, bu kadar üzülmenize...
bir arkadaşın entrysini okumak için tıkladığımda, pc bir saçmalık yaptı ve beni dumurdan dumura uğratan bir gelişme oldu; mozilla yerine explorer açıldı ve karşıma uludağ sözlükte islami evlilik sitesi reklamı belirdi...
önce afalladım, yanlış görüyorum zannettim, mozillada böyle birşey olmazdı hiç, fakat gerçekti... üstelik altındaki entryle taban tabana zıt bir reklamdı...
şeytani dürtülere engel olamadım ve tıkladım, kendime lanet ederek...
"Dünyanın en büyük saadetini evliliğinize taşıyın. islami evlilik yaparak hem bu dünyada hem de ahiretinizde kendi eşinizi seçin. internette ahlakın bozulmadığı bir yerin olması sizi hayrete düşürebilir. Onbinlerce seçkin kişiyi sizin için bir araya getirdik. Şimdi sıra sizde. Mutlu bir yuva kurmak sizin de hakkınız."
diyordu sitede...
kendimi bir anda aşşağılanmış hissettim... bu siteye üye olup yaldır yaldır koca aramadığım için ahlaksız mıydım, eşimi ya da sevgilimi; akılla, mantıkla ve aşkla seçmekten yana olduğum için seçkin kişi kategorisine giremiyor muydum, böyle bir dingilliğe prim vermeyenlerin mutlu bir yuva kurmaya iyi bir ilişki yaşamaya hakkı yok muydu...
her boku kendileri biliyormuş gibi yapıp, aslında kendileri gibi düşünmeyen yaşamayanların hayatına gıpta edip, reelde iki lafı bi araya getiremeyip de kimseyle iletişim kuramayan çoook "seçkin" kişileri bir araya getirdiğini söyleyenlere buradan bir lafım var : islamın arkasına sığınıp mesleğinizi gizlemeyin, açık açık söyleyin ben gavatım diye...
sıradışı bir radyetezi uzmanıdır. Arazide dişi dalga boyuyla karşılaştığında, çatal çubuk belli bir titreşimle sinyal gönderir. yaklaştıkça sinyaleri artar, dişi madeni işaret eder. kısaca çubukçu da denebilir.