kendisiyle bir kaç kere yattık ama aramızda duygusal bir bağ olmadı. ikimizde profesyonel kişilikli insanlarız, duygularımızın mantığımızın önüne geçmesine izin vermeyiz.
ulan bitmek bilmeyen bir muhabbettir. böyle bir şifreleme olur mu ? anlamsız, zeka geriliği ürünü olan şifreleme tekniğidir. neyse ki yeni nesil güzel şeyler buldu da alnımızdan silindi bu kara leke.
çoğumuzun gördüğü kadın memesi hakkında bilinmeyen gerçekliktir. çoğumuzun gördüğü dediysek hemen abazan arkadaşlarımızın götü kalkmasın en azından spartacus'ü izlerken bile görmüşsünüzdür diye düşündüm. yoksa çok çapkın olduğunuzdan değil. neyse konuyu dağıtmayalım. kadın memesinin yapısı çok farklıdır. mesela memesi normal şartlar altında sarkık duruken cinsel ilişkiye hazırlık sırasında alınan hazla birlikte baş kaldırır. aslında bunu benden önce ibrahim tatlıses'in keşfetmiş olması biraz canımı sıktı. ancak kendisi yaş itibariyle benden büyük olduğu için farkı oradan kapatıyorum. evet, dediğim gibi memeler ön sevişme evresinde kadının aldığı hazza bağlı olarak dikleşir yani ibonun dediği gibi baş kaldırır.
üniversite yıllarımda gerçekleşen çok kötü bir anımdır. bir keresinde cebimde 8 tl param vardı. kız arkadaşımda bir şeyler içmek için dışarı çıkmak istedi. cebime baktım 8 tl param vardı. o an aklıma bir kaç yalan geldi.
başım ağrıyor desem ?
sonra düşündüm, yok lan bu cinsel seks öncesi deniyordu dedim.
ee hastayım desem ?
bu da olmaz sabah gördü turp gibiydim. jimnastik dersinde burgu salto atıyordum. *
acaba babaannem ölmüş desem olur mu?
ulan onu da memlekete gitmek için geçen ay demiştim.
başka bir bahane bulamadığım için mecbur buluştum. merkez de turluyorduk. yeni açılan bir kafe gördük. fakat o kadar yeniydi ki daha tabelası bile asılmamıştı. aa hadi şuraya oturalım demez mi. ilk önce uzaktan süzdüm. ulan çalışanları iyi ama ne kadar pahalı olabilir ki dedim. geçtik oturduk. garson geldi ve menüyü uzattı. menüyü açtım bir de ne göreyim kocaman özsüt yazıyor. amk 19827412098 dönüm şehirde gittim özsüt'ü buldum. sanki başka kafe kalmamış gibi. neyse garson siparişleri almaya geldi.
g : ne arzu edersiniz ?
s : ben bi fra....
bir den lafa atlayıp.
ben: hocam sen bize 2 bardak çay getir.
dedim ve cebimde kalan son 8 tl yi de özsüt'e kaptırdım. eve de yürüyerek döndüm.
evet arkadaşlar bazılarınızın ''oha amk! nasıl geçindin?'', ''olur mu lan öyle şey'', ''ya bi siktir git'' dediğinizi duyar gibi oluyorum ancak ben üniversitenin ilk 5 ayı 400 tl ile geçindim.
kaldığım yurt 200 tl istiyordu ve bunun yanı sıra bize yemek fişi veriyordu. bu fişlerle bir aylık akşam yemeği beleşe geliyordu.
aynı zamanda okulda ucuza öğle yemeği de yiyorduk orada yemek fişi 1.5 tl idi.
ve tabi ki kahvaltı. kahvaltıyı da geçiştirdiğimiz bir öğündü. genellikle sabah dersimiz yoksa öğlene kadar acıkmamak için uyurdum. eğer sabah dersim varsa da bir poaça ve çay ile öğlene kadar beklerdim. yola para vermezdim her gün en az 1 km yürürdüm. hafta içi toplam masrafım şu şekilde olurdu.
+ sabah kahvaltısı: 1 tl
+ öğle yemeği: 1.5 tl
+ akşam yemeği : beleş
+ yol: yok ama bazen yorgun olurdum dolmuşa para verirdim. ( 1 tl)
+ sigara : otlatçılık.
+ kahve: yancılık.
+ kafeler: genellikle kızlara hesap ödetirdim.
hafta sonları öğlene kadar uyurdum. öğle yemeğinde bir çorba içerdim.
+ öğle yemeği çorba : 2.5 tl ( yanında 1.5 ekmek falan yerdim, geç acıkmak için) *
ıvır zıvır şeyleri saymazsak düz hesap haftalık 25 tl falan harcardım. bu da aylık 100 tl ye denk gelirdi. 100 tl yi geçmez ama düşük olurdu. geri kalan parayı da bankaya atar birikim yapardım.
evet arkadaşlar gene gün içinde yaşadığım komik bir anımı sizinle paylaşmak istedim. cumartesi günü arkadaşlarımla buluşmaya gidiyordum. saat daha erkendi bir kahvaltı organizasyonu vardı. yola erken koyuldum. saat 9 civarlarıydı. yaklaşık 150 - 200 metre önümde bankamatikte para çeken biri dikkatimi çekti. böyle cılız orta yaşlarda biriydi. yüzü ince, uzun böyle bıyıklı, takım elbiseli biriydi. takım elbise sanki babasının gibi duruyordu üzerinde. derken adama doğru yaklaştıkça bana doğru bakıp garip garip davranmaya başladı. ben adama doğru yaklaştıkça adam bir bana bir bankamatik ekranına bakıp duruyordu. tam bir kaç metre kala parayı çekti cebine attı. kartı aldığı gibi aşağı doğru inmeye başladı. inerken de arada arkasına dönüp bana doğru bakıyordu. ben garipsedim açıkçası ne ayak lan bu gibisinden. biraz adımlarını hızlandırdı benden kaçarmış gibi hemde. bende ibnelik olsun diye hızlandım. adam bu kez daha çok işkillendi. hızlı hızlı giderken bende tam ardından aynı hızla takip ediyormuşum gibi yaptım. bir kaç metre sonra adam bildiğin koşmaya başladı. ben de bir kahkaha atıp, başladım peşine takıldım. adam koştukça bende arkasından koşarak takip ediyordum. lan o kadar komikti ki adamı niye kovaladığımı dahi bilmiyorum ama çok zevkliydi. öyle pıtı pıtı koşması beni bitirdi zaten. gaspçı olsam bile o adamı gasp etmezdim. hep kovalardım. ne güldüm ya.
uludağ sözlük yazarlarından sekizinci nesil yazarlar, sözlüğü entryleriyle daha iyi bir hale getirdiğini belirten durumdur. yedinci nesil alımlarında sözlüğün sönük kalması ve 1 yıl içinde ikinci kez yazar alımı açılarak sekizinci nesil alımlarının başlaması bu durumu kanıtlar cinstendi. sekizinci nesil, öncesinde gelen ve sözlükte pek etki yaratmayan yedinci nesil yazarlara oranla büyük sükse yapmış ve kendini önemli bir nesil haline getirmiştir. öyle ki sözlükte parmakla gösterilen bir çok yazar, sekizinci nesildir. bu da ispatıdır. öyle ki sekizinci neslin trolleri bile diğer nesillere oranla daha zekidir. hatta bir söylentiye göre sekizinci nesillerin özel alımlarla gerçekleştiği bile konuşuluyor.
ulan keşke beni de alsaydınız. çok özeniyorum amk.