Bazılarının eski sevgilisi o kadar derin bir kuyudadır ki, telefonları çekmez. Ne mesaj atabilirler, ne arayabilirler, zaten ne de yüzlerini görebilirsiniz.
Aldatırlar, vururlar kırarlar. incitirler insanı. Sonra bir mesajla düzeltmeye çalışırlar. Uğraşları boşunadır; kırılan kalbi ancak sahibi tamir eder, katilleri değil.
Keşkek; iç Anadolu'da, bilhassa birinci elden gözlemlediğim kadarıyla amasya-çorum bölgesinde yapılan, ana malzemeleri yarma, et ve yağ üçlemesi olan, bunların üstüne de yardımcı eleman olarak su eklenip uzun süre (5-6 saat) fırında düşük ısıda pişirilen, genelde büyük toprak güveç kaplarında yapılan bir yemektir.
Özellikle bayram, düğün, Mevlüt, sünnet gibi toplu etkinliklerde yapılan bu meşakkatli yemek, sofraların baş tacıdır.
Ve Tüm bunları sağlıklı muhafaza edebilmek için sağlanından bir asma kilit.
"Öğrenci yurdu, en fazla ne olabilir ki" demeyin. 81 ilden huyunu suyunu bilmediğiniz bir dünya adam gidiyor orada kalmak için. Aralarından illa ki pisliği, hırsızı, arsızı çıkacaktır.
Davar; akdeniz bölgesinde, bilhassa antalya'da koyun-keçi gibi küçükbaş hayvanlara verilen ortak isimdir.
Bölge dışından gelen insan ilk duyuşunda bu kelimenin büyükbaş hayvanlar için kullanıldığını düşünebilse de, aslında alakası bulunmamaktadır. Çünkü davar, davardır.
Eskiden, lalelerin ülkemiz sınırları içinde bol olduğu dönemde (ki tahminen osmanlı'nın son dönrmlerinden itibaren) kasaplar kesilip derisi yüzülen kuzu, koyun, keçi gibi hayvanların makatına kötü görüntü oluşmasın diye lale tıkarmış. Deyim buradan gelmektedir. Tabii şu an lale pahalı ve az bulunduğu için yerini kırmızı karanfillere bırakmıştır.
Sorulması gereken 2 soru var:
1) hayvanın makatına lale sokunca o görüntü düzeldi mi?
Gözlerine bakmaya kıyamadığın, kirpiklerine, kaşlarına, dudaklarına, saçlarına dokunmaya kıyamadığın bir kızı bir anlık şevk ile incitmemek istemektir. insanlıktır, adamlık budur.
Yerine göre En asil duyguların insanıdır. o pilavı çöpe atmak yerine ketçapla yemeye katlanır.
Lokantadadır, restorandadır, yemeğin yanındaki pilav kötü gelir. Ne yapacak? Çöpe mi atsın? Dini görüşü buna uygun değilse tabii ki ketçap döküp yiyecek.
Ya misafirlikte? Ev sahibinin pilavı kötüyse ne yapsın? Kalbini mi kırsın adamın? Tabii ki isteyecek ketçabını, yiyecek pilavını. Mecbur.
Akdeniz'de büyüyen çocuklar için bir başka anlam ifade etmektedir.
Çocuk iç Anadolu'ya memleketine gider. Bakar bakar, her yer sarı. Alabildiğeni bozkır, step arazi. Çocuk içlenir, der ki "burada deniz neden yok".
Geri dönüş Yolculuğunun her safhasında tepeleri aştıkça deniz görecekmiş gibi heyecanlanır, o maviliği görmek ister. Görür mü göremez mi tepenin yerine kalmış.
Ve,
"Akdeniz'de ağaçlar hep bodur kalır, çocuklar denizi görebilsin diye"
bu işler hep böyleydi, yine böyle, ileride de böyle olacak. Gözardı ettiğimiz bir kesim var ve bu kesim maalesef tutucu, karşı cinsle olan münasebete çok mesafeli.
Her kurumun bir kuralı olur, kural sizi zor durumda bırakınca rezalet diye ağlamanıza gerek yok.