aski'ye ve bilimum belediye görevli dairesine, liyakat sahibi insanların yerleştirilmesi ile başarılan olaydır.
içme suyu hatları için boru üreten bir firmada çalışıyorum. daha önceki başkan döneminde aski için danışmanlıkta bulunmuş, bazı hatları yerinde görmüştüm.
bırakın meyve sebze yıkamayı, o borudan gelecek sular ile diş bile fırçalanmaz. süngere dönmüş çelik boru paslanmaktan.
öte yandan, düzgün kaplama sağlanmadığı için, korozyon ve mekanik hasar yüzünden neredeyse her ana hatta bir patlak baş gösteriyordu, borulardan su akar halde tamir yöntemleri hakkında fikir almak isteyen aski bizi arızalı noktalara götürmüştü. israf olan suya, harcanan kaynağa inanamamıştım.
bazı noktalar hala aynı durumda ancak yeni yönetim daha aklı başında kararlar ile daha doğru yatırımlar ve liyakat sahibi beşeri sermaye ile olaya müdahil oluyor.
o an en iyi şeyi yaptığınızı, onu çok mutlu edeceğinizi düşündüğünüz şeydir.
öğrenciyken, cebimdeki üç kuruş parayı biriktirip çok istediği bir şeyi almıştım. çıkmaya başlayalı da üç ay falan olmuştu ama geberiyorum sevgimden, ayaklarım yere basmıyor. yaz zamanı, kızılay'da bir dil kursuna gidiyor staj çıkışında, ben de ismen biliyorum ama bulunduğu binayı bilmiyorum kursun.
aradım, dedim çıkışa geleyim mi, alırım seni, bir şeyler içeriz. gelme dedi, vakit az, eve geçeceğim dedi. benim de aklımda hediyeyi vermek var ya, beş dakika da olsa görmek istiyorum. bir de güzel çikolata almıştım, o zaman köroğlu caddesinde butik bir çikolata evi açılmıştı. neyse, tamam iyi gel dedi, şu bina dedi.
gittim, bekliyorum, on beş dakika, yarım saat çıkan eden yok. mesaj atıyorum cevap yok, arıyorum cevaplamıyor. dedim ders devam ediyor herhalde. kapıda oturan değnekçi bir dayı vardı, ona sordum. ya amca, dil kursu dağılmadı mı? ne dil kursu yeğenim, o beş binada aşağıda deyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
bana bilerek yanlış binayı söylemiş. ikinci arayışımda açtı telefonu, ben otobüsten indim, eve girmek üzereyim dedi.
ne diyeceğimi bilemedim. sonra anladım o akşam, hiç sevmemiş ki beni. yıkılmıştım.
neyse, sevilen kız için ya da adam için yapılan her şey çok değerlidir, çok güzeldir.
acı da olsa buruk da olsa bir anısı, hatırası olur.
ama sevdiğiniz kişi de sizi seviyorsa.
üzüldüm şimdi 13 sene önceki halime. yazık lan sana shadamehr.
30 yaşından sonra parayı bulup, çocukluğumuzu komşu evdeki atari önünde sıra bekleyerek, yok adaptör ısındı yok monitör cızladı diye ağzı açık şekilde, atari sahibi bebenin her türlü zorbalığına göğüs gererek geçirdiğimiz için yaptığımız eylem olabilir.
yatıp kalkıp W11'e dua etmesi gereken Formula 1 pilotu.
kendisinden daha yetenekli olduğunu düşündüğüm pilotlar, araba ve takım bütçesine takılırken, belki de tarihin en iyi araçlarından birini kullanmasına rağmen, ekstra bir hareketini görmediğimiz pilottur.
kendisi için takımın ve şampiyonanın ikinciliği yetmekte, bazen de artistlik hareketler ile ben daha ölmedim demektedir ama istanbul yarışında attığı spinler ve gösterdiği performans tam tersini söylemektedir.
bu sene pandemi dolayısı ile yoğunlaşan alışverişlerin de etkisi olan durumdur.
her fırsatta bu ülke aslında fakir değil demek için bahane arayanların da yüzünü güldürmüş, bir müddet daha kendilerini kandırmalarına izin vermiştir.
öncelikle şunu kabul etmek ile başlasak iyi olacak; bu ülkede bir orta sınıf kalmadı. fakiri, yoksulu gerçekten kötü durumda, zenginin ise lükste sınırı yok. bu artık makasın açılması ile tariflenebilecek bir durum değil.
ikinci olarak, efsane cuma indirimleri sırasında en çok satılan ürünlerin açıklanmasını beklemek daha net yorum yapmamızı sağlayacak. bilindiği üzere geçen sene de benzer bir durum yaşanmıştı fakat en çok satılan ürünün bebek bezi olduğu ortaya çıkmıştı.
ardından kazak, hırka gibi ürünler gelmişti.
başlığı gören de türk halkı efsane cuma indirimlerinde kendisine louis vuitton çanta, audemars piguet saat, boss takım elbise falan aldı sanacak. insanlar, üçün beşini hesabını yapar hale geldi, tabi ki daha uygun ve avantajlı bulduğu ürünleri alacak.
öte yandan, türkiye'nin rekor kırdığı tek alan efsane cuma indirimleri de değil.
mesela avrupa ülkelerine kıyasla, devletin en çok sahip olduğu uçak sayısı bizde.
idareci başına düşen en fazla makam aracı bizde.
kamu harcamaları en fazla bizde.
en çok devlet garantili proje bizde.
en büyük başkanlık saraylarından biri bizde.
ve bunlar efsane cuma sırasında yapılmadı.
böyle bir durum zorunlu olursa, devletin şahsıma tekrar ödeme yapması gerekecektir.
sadece çalıştığım için, herhangi bir mal, servis, hizmet almadan, devlete ödediğim vergi, kasım aralık vergisi olmadan ve damga masrafları hariç, 31000 lira. bu sadece gelir vergisi.
sandıktan çıkan yerel seçim sonuçlarını bile kabul etmeyip, iki ay süre geçiren, "hiçbir şey olmadıysa bile kesin bir şeyler oldu" diye demokrasiyi ve anayasayı hiçe sayanların, yanlış önerme ile doğru çıkarım yaptıklarını sanmaları.
1923 yılında halk fırkası, arkasından 1924 yılında terakkiperver fırka kuruldu. şeyh sait ayaklanması sebebiyle terakkiperver fırka kapatıldı ve 1927 seçimlerine tek parti ile gidildi.
1931 genel seçimlerinden önce serbest fırka 1930 yılında kendi kendini kapattı. üstelik mustafa kemal'in isteği ile halk fırkası bazı bölgelerde, bağımsız milletvekillerinin seçilebilmesi ve meclisin çok sesli olması için aday koymadı.
demokrasiyi her seferinde deneyen, parlamenter sistemden şaşmayan, kendini ve ailesini tekrar saltanat sahibi etmeyen bir kişiyi anlamak için biraz çiğ ve sığ olduğunuz için, garip garip önermeler ve tespitler yapmaya çalışıyorsunuz.
mustafa kemal ile aynı asırda yaşayan liderlere ve ülkelere baktığınız zaman, karşınıza asıl diktatörler, faşist liderler ve savaş suçluları çıkar.
atatürk bunların hiç birine benzememiş, halkının benzememesi için de elinden geleni yapmıştır.
yıllardan beri cahil cühela, örümcek bağlamış düşüncelerinizi ortaya atıp insanlardan bunlara sanki farklı görüşmüş gibi saygı göstermesini beklediniz. ama artık göte göt diyeceğiz, aptallığınızı ve sefilliğinizi her fırsatta yüzünüze vuracağız.
kemalistlerin tek ve gerçek lideri değişimin kendisi, sürekli gelişme, ilim ve fendir.
mustafa kemal'in şu sözlerini hatırlayan herkes, başarısızlığa uğradığında ya da kalıplara sıkıştığını gördüğünde gereğini yapmalıdır.
"Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar."
dün sağlık bakanı ile görüştüğünü söyleyen osman müftüoğlu, ntv radyoya verdiği demeçte, çinden gelecek 10 milyon doz aşının devlet tarafından ücretsiz yapılacağını, diğer firmaların geliştirdiği aşıların ise bakanlık tarafından uygun görüldükten sonra eczanelerde satılabileceğini söyledi.
hal böyle olunca, büyük ihtimal sınırlı sayıda ülkeye girecek olan pfizer, moderna veya oxford gibi şirketlerin aşıları kapış kapış gidecek, aynı maskeye ödediğimiz gibi uçuk kaçık fiyatlar ile karşımıza çıkacak demektir.
2018 yılının son çeyreğinde başlayıp, 2020 yılına uzanan, büyük ihtimalle 2021 yılında da devam edeceği öngörülen krizdir.
ekonomist değilim, konuyla ilgili akademik bir çalışmam yok. ancak 12 senedir, özel sektörde üst düzey yönetici olarak çalışmam sonucu, çalışanların ve işverenin durumu ile ilgili tespitlerim var. onları paylaşmaya çalışacağım.
-bilindiği üzere, kamu ihalelerinde devlet tl ile ödemeye yapmaya karar verdi. fakat üreticinin kullandığı ve devletin belirli bir yüzdesine sahip olduğu hammadde tedarikçileri, hammaddeyi hala dolar ile satıyor. bir noktadan sonra üretici sattığı mal kadar hammadde alamamaya başlıyor ve ödeme güçlükleri baş gösteriyor.
-asgari ücret zaten apayrı bir konu. insanca yaşamayı sağlayacak kadar olması gereken asgari ücret, enflasyon oranı manipüle edildiği için, hak ettiği noktaya hiçbir zaman gelemiyor. fakat asgari ücrete yapılan zamları, ödeme güçlüğü çeken ve finansal yapısı kötüleşen işverenler karşılayamıyor. hal böyle olunca iş yerinde personel azaltma yoluna başvuruyor. işsizlerin arasına yeni işsizler katılıyor.
-ülkede vergi alınabilen kesim sadece bordrolu çalışan kesim. maaşlarımız daha elimize geçmeden vergi kesiliyor. öte yandan bir bakıyorsunuz hangi firmaların ne kadar vergisi silinmiş. ne yazık ki ülkede, çalışanlarının ferdi olarak kurumdan daha fazla vergi ödemesi gibi örnekler var.
-istihdam yaratmakta, iş alanları açmakta hem devlet hem özel sektör zorlanıyor. kimsenin iş beğenmediği falan yok, kimse yalan söylemesin. iş yok iş. işveren alıştı dört beş farklı işi aynı insana yaptırıp kar etmeye.
-kaçak iş gücünü engelleyemiyoruz.
-beşeri sermayeye olan yatırımımız yok denecek kadar az. ülkenin her tarafına manyak gibi üniversite açıp, herkesi üniversite mezunu olmaya özendiriyoruz ancak bir gelecek de sağlamıyoruz. öte yandan iş bulabilen, kurumlarımıza aldığımız gençlerimize tek kuruş yatırım yapıp, kendilerini geliştirmek için fırsat yaratmıyoruz.
-tasarruf sadece vatandaş üzerinden yapılıyor. acı reçetelerden bahsediliyor. ben ortaokuldayken rahmetli ecevit vardı, kemal derviş ülkeye çağrılmıştı. kemer sıkma politikası bizim bile dilimizdeydi. aradan yirmi sene geçti hala acı reçete. sadece makam arabaları değil, ekstra kullanılan, uçuk kaçık kira bedelleri olan, şişirme kadroların bulunduğu her makam revize edilmeli. yoksa sekiz uçakla pikniğe giderek bu buhranın içinden çıkmak mümkün değil.
yukarıdaki tanımlarda görülen kadrolarca kurulmuş, hem memleket toprağını düşmana bırakmamak hem de bu toprakları vasıtası ile istanbul hükümetinin sıkıştırılmasını ve üzerine gelinmesini engellemek amacıyla teşkil edilmiş cumhuriyettir.
ancak o zaman da acz içerisinde olan istanbul hükümeti bu manevrayı anlayamamış, üstüne üstlük cumhuriyete topraklarını terk etmesi için bir nota da göndermiş, ardından Miralay Cemal Bey bölgeye direnişin sonlandırılması için gönderilmiştir.
viral enfeksiyonların riskleri, bildiğimiz üzere, bulaşma şekli, katlanma hızı, etkilediği kişi grubu, tutuluma yol açtığı vital fonksiyonlar gibi kriterler ile ölçülüyor.
ayrıca herhangi bir riski ölçmek için karşısına bir olgu koymazsınız. sonuçların size olan etkileri ve bu etkilerin şiddetini değerlendirirsiniz.
temel risk değerlendirme için ISO 9001.
öte yandan, kanser bulaşıcı değil, maske ile önleyemezsiniz.
trafikte ölmemek için uyulması gereken kurallar var.
aids sebebiyle sevişmeyi yasaklamıyoruz ancak korunuyoruz.
1854 yılında Kırım'da Rus-Osmanlı savaşına subay olarak katılmıştır.
Dedesi, Rusya'nın ilk istanbul büyükelçisidir. Kendisi bir müddet Türkçe eğitimleri almıştır ve 1854 yılında yaşanan savaşta esir düşen Türkler ile ilgilenmiştir.
Torun Tolstoy ise, bir ara Putin'in danışmanlığı yapmıştır.