büyük ikilemler yaratan sorunsaldır. bir yanın o soru çıktı, tekrar sorulmaz diyip o kısma çalışmak istemez, bir yanınsa hocanın ' bunu vizede yapamamışlar bir daha sorayım nihaha' diyen görüntüsünü hayal eder. için rahat etmez, bakarsın, % 90 da çıkmaz.
yabancı dizileri biriktirip ardı ardına izleyenlerdenseniz, beyin karıncalanması şeklinde görülen etkilerdir. mesela fringe izliyorsanız, toplu taşıma araçlarında biraz farklı görünen ya da öksüren-hapşıran birini görünce şüphelenerek bakıyorsunuz, az sonra garip biçimde ölecek, otobüsü patlatacak gibi düşüncelerle. 24 izliyorsanız yolda yürürken yandan geçen arabadan size ateş edeceklerine dair paranoya oluşturuyosunuz. house md izledikten sonra çakma doktor psikolojisiyle en ufak birşeye bile teşhiste bulunuyorsunuz. kısaca, yabancı diziler iyidir, hoştur ama kontrolümüzü kaybetmeyelim efenim. *
biranın yanında sınırsızca patlamış mısır tükettiğimiz, küçük, güzel müzik yapan mekandı. uzun saçlı bi arkadaş çalıyodu şimdi yokmuş sanırım. uzun yıllık bir ilişkinin başlangıç cümleleri de orda kurulmuştu. bu açıdan da önemlidir benim için.
uzun uzun düşünüp, ikinci şansı hakediyor bu ilişki, herşey çok güzel olacak özetinde uzun bir mesaj atıp, geri dönüşü yok bunun gibi kısa cevaplar aldığın gündür. vazgeçtiğin gündür yani.
cep telefonunun şarjı bitip, saatlerce kapalı kaldığında, kim bilir kaç kişi aramıştır, çok merak etmişlerdir beni düşüncesiyle eve koşup telefonu şarja takmak ve 1 kişinin bile aramadığını görmek.
öyle bir adamdı ki hüznünü gamzelerinde saklayabiliyordu. kederi kahkahasının alt yazısında gizliydi. yani yukarıdan bakınca görülmüyordu gözlerindeki kristaller. öyle bir adamdı ki gidişiyle kalırdı. gitmelerde asılı kaldı gitme demediler. bulanık gördüğü dünyayı net algılama yanılgısına düşmüştü aynada kendini bile göremiyorken. öyle bir adamdı konuşmak istedikçe sustu, susmak istedikçe sustu.
ben yazmanın cesaret istediği yazılarda cankurtarandır.
Düşündü roman kahramanı. hayatta şimdiye kadar çok istediğim bir şey olmadı dedi istediklerim oldu ama hep pay ayırdım olmasa da olura. Bu yüzden, kaybettim sayılmam. Ama; bugün dün ve gelecek önümde. Kazandığımı da söylemiyor hiçbir vaktim. Sonra eskiden okuduğu bir yazıdan 2 kelime düştü aklına. Tam benim durumum dedi yazdı bir kenara, varlığım yok. iç geçirdi. Neyse dedi ve devam etti işine. sayfalarda yaşamaya. yaşlanmaya.
varlığını fazla hissetirmeyen yıldı. sakindi, 2009 un çalkantısından sonra belki de gerekliydi. nöbet kulesinden son anda çıkıp girilen yıldan fazla birşey beklememek gerekirdi zaten..bütün yıl nöbette geçmesin klişesiyle erken bırakılan nöbete rağmen beklemeyle geçti 2010 üstelik tam olarak ne beklediğini bilmeden.. 'meğerse 2010 geçiş yılıymış' deyip 2011 den umalım 2010 da olmayan olması gerekenleri olması istenenleri..
akabinde eve gidiliyorsa çok can sıkandır. cuma gecesi dışarıda olmalı insan, güzel bir yemek, haftayı bitirmenin verdiği huzur, güzel arkadaş sohbeti , yanında 2 güne dair planlar. ya da sırt çantanla yollara düşmeli insan başka şehirlerde haftasonları için. haftasonu candır, cuma günü mesai bitimi candır.
hangi filmdi hatırlamıyorum.oyuncu ablamız banyodayken devasa sürüngen saldırıya geçiyor ablaya akşam yemeği gözüyle bakarak. abla panikle kobraya şampuan sıkıyor kurtulmak için. kim galip çıktı bu çatışmadan hatırlamamakla birlikte hala anımsar gülerim.
etkinlikleriyle etkileyebilen sitedir. eski sevgiliyle ortak arkadaşlarınız hala varsa, çift o' lu evleniyooruz etkinliğini görüyorsunuz mutlaka. sonra insanlar soruyor neden üzgün görünüyorsun diye. hiç öyle işte.
serdar ortaç poşet şarkısı. radyo dinlerken denk geldiğim, yarım kulak dinlediğim şarkıda serdar ortaç sana bi önerim olacak hayatındaki miki rukları (bkz: mickey rourke) at diyordu. ben bunun epey geyiğini yaptım serdar artık iyice aşmış diyerek, epey tartıştık hayatındaki artistleri at anlamına mı geliyor, yoksa mickey rourke özellikle mi seçilmiş diye. sonra bir gün televizyonda altyazılı verdiler şarkıyı ve serdarın değil benim ne kadar yaratıcı olduğumu görmüş oldum.
okumadığım için kendime kızdığım, şu an gözümdeki en ideal bölümdür. bir zamanlar beğenmediğimiz bölümün puanları şimdi nasıl da yükselmiş. güzel iştir çünkü. her gelene 'karbonhidrat diyeti uygulayacaksınız, proteinle karbonhidrat karışmayacak' gibi birşeyler söyle, 'al bu listen 2 hafta sonra yine gel' de, gelsin paralar. müşteri hiçbir zaman bitmez sadece biraz sabır gerekli. temiz iştir, gençlere tavsiye edilesidir.