sesli olarak söylenmese de herkesin hayatında en az bir kez kurduğu bir cümledir.
hayat ne garip şey anne,
neler olup bitiyor dünyada;
savaşlar, kavgalar,
aşklar, ihanetler,
açlıktan ölenler,
herkesin önünde öldürülenler,
sevip sevilmeyenler,
sevmediğine ömür verenler,
annesini öldürenler,
kızına tecavüz edenler,
devleti sömürenler,
düşküne vuranlar,
yetimin ekmeğini çalanlar,
hırlılar,hırsızlar,
hep kötüler, hep kötülükler,
hep umutsuzluklar.
neden, anne neden?
iyi insanlar nerde?
iki-dört yaş erkek çocuklarında sık olarak görülmektedir.büyüyünce zaten bolca oynayacaklar şimdi niye bu kadar düşkünler ben anlam veremiyorum.canlı sahidim oğlanların elleri sürekli pipilerinde.
*oğlum pipinle oynama!
-oyuncak o, oyuncak pipi değil.
edit:
--spoiler--
2- 3 YAŞ ARASI ÇOCUKLARDA CiNSEL GELiŞiM
Çocuk, fiziksel ve psikolojik olarak bağımsız oldukça kişilik için yeni olanaklar ortaya çıkar. Çünkü bu dönemde kas ve hareket gelişim hızlanmıştır ve ayağa kalkıp yürüyen çocuk anne kucağından çevreye doğru uzanmaya, kendi başına hareket etmeye başlar. Bu yılların olumlu unsuru özerklikken, olumsuz unsurlar utanma ve süphedir. Bu dönemde çocukta işeme ve dışkılama işlevini gören kaslar olgunlaşmaya başlamıştır. Dolayısıyla bu kasların olgunlaşması, işeme ve dışkılamanın artık isteğe bağlı olarak yapılabileceği anlamına gelmektedir. Yani çocuk isterse tutar, isterse bırakabilir. Böylece birbirine karşıt iki istek, iki eğilim ortaya çıkmıştır. Çocuk, birbirine karşıt iki eğilim arasında bir şeçim yapabilme durumuna gelmiştir. Bu durum çocuk için yepyeni bir yetinin gelişmesi demektir: tutmak ya da tutmamak; yapmak ya da yapmamak. işte, özerklik duygusu birbirine karşıt istek ve eğilimler arasında bir şeçim yapabilme gücüdür. Utanma kişinin pantolonunun inikken kendine bakıldığının farkında olduğu anlamına gelir. Şüphe çocuğun göremediği ve kontrol etmeye çalışması gereken, bilinmeyen arka ile ilgilidir.
Cinsel oyunlardan mastürbasyona değişim 2 yaşına doğru olur. 15 ve 24 aylar arasında bebeklerin cinsel organlarını farkındalıklarında artış olur, özellikle banyo ve bez bağlama sırasında (Galenson 1974, 1993). Bu dönemde kendini uyaran kız sayısı erkeklerden daha azdır, kızlar daha az sıklık ve yoğunlukta yaparlar (Kleema 1975). Kendini uyarma (self-stimulation) ile, buna eşlik eden, kızarma, hızlı solunum ve terleme olur. Başlangıçta bebek kendini uyarırken bakım verici ile sevgi kontağı kurmaya çalışır.
Yaşamın 2. yılında oluşan masturbatuvar aktivite erkek çocuklarda devam ederken, kız çocuklarında ileri bir evrimleşme geçirir (Galenson 1973, Galenson and Roiphe 1976). Kızlar kendilerini uyarmak için daha çok dolaylı teknikleri (bacakları, uylukları, ayak parmaklarını vs.) kullanmayı öğrenirler. Kızlar mastürbasyonu tamamen bırakabilir veya zevk almaksızın mastürbasyona devam edebilirler. Hayal kırıklığı tepkileri sıklıkla yaygındır ve bazen 2.yılın ikinci yarısında kızlar arasında bu tepkiler şiddetli olmaktadır.Bazı kızlarda babalarına erotik olarak ilgi artarken,diğerlerinde annelerine bağımlılıkta artış olur. Çok aşırı etkilenmiş kızların hayalgüçlerinde kısıtlılık olur. Erkek çocuklar daha az belirgin bozukluk gösterir.
Bir kısım 2-3 yaşlarındaki kızlar imrenme bulguları gösterir. Erkeklik organına sahipmiş gibi ayakta işemekte ısrar ederler,cinsel bölgelerinde çubuk veya oyuncak tutarlar. (Galenson and Roiphe 1976). Erkek çocuklar memelerinin büyümesi veya bebeklerinin olması tarzında arzular ifade edebilirler (Edgcumbe 1976).
Kız ve erkek çocuklar için 3 yaşından itibaren cinsiyetler arasındaki farklar çok çekicidir, ve merak konusudur. Neden onların pipisi var veya neden yok; neden tuvalete ayakta gidemiyorlar gibi sorular sormaya başlarlar. En yanlış davranış, ailenin çocuğu ayıplaması ve susturması yada sorularını geçiştirmesidir. Bunun yerine, ailenin sorulara açık ve sade cevaplar vermesi, erkeklerde olduğu ve kızlarda olmadığı anlatılabilir. Bunu bir oyun haline getirip kimlerin kız, kimlerin erkek olduğu sorulabilir. Bu şekilde, çocuk kız ve erkeği sadece pipisinin olup olmadığı ile değil, aynı zamanda görünüşleri itibari ile de değerlendirmeyi öğrenecektir.
Genellikle 3 yaşından itibaren, çocuklar cinsellikle ilgili sorular sormaya başlarlar. Kız-erkek ayrımını sezinlemeye başlarlar. Doktorculuk ve evcilik gibi oyunlar, bu konudaki meraklarını belli eder. Türk toplumuna, bu tip konuların konuşulması tabu gibidir. Çocukların sorduğu sorular geçiştirilir; koyu bir cinsiyet ayrımcılığı vardır. Bu durum, daha bebek doğmadan önce kendini renk seçimi ile belli eder. Kız çocuk doğacaksa pembe, erkek çocuk için mavi renkli kıyafetler, yatak takımları seçilir. Çocuklar biraz daha büyüdüklerinde, 3-4 yaşlarındayken, bebeklerin nereden geldiklerini merak ederler. Aile gene bu tür soruları geçiştirmeye çalışır. Çünkü, nasıl cevap vereceklerini bilememektedirler. Bu geçiştirmeler, çocukların kafasında bu tür sorular sormanın yanlış olduğu, ayıp olduğu düşüncesini doğurur.
halk bankasının piyasaya sunduğu paraf kartda biriktirilecek paradır.halk bankası hızlı bir giriş yapmak ve müşteri toplamak adına sürekli kampanya yapıp, bol bol para dağıtmaktadır. dağıtması güzeldir amma velakin bu paraf paraları harcayacak işyeri anlaşmaları pek fazla değidir. hatta yok denecek kadar azdır.
vatan bilgisayar mağazalarında kullanılabiliyormuş ama sanal mağazada kullanılmıyor.
maziden gelen bir haberle,eskiden çekilen bir fotoğrafla,birlikte gezilen bir yerle eski sevgilinin yüzünün göz önünden gitmemesi durumudur.kişi için huzursuzluk yaratan bir olaydır. söylendiği üzere eski sevgilidir.
bulunabilecek en kötü ayrılık bahanelerinden birisidir.söz de erkeğe gelen bir haber niteliğindedir rüya.kız bu rüyayı görür erkeğe anlatır ve erkek de der ki ayrılmadan önce eski sevgilimde bu rüyayı görmüştü. ve biz ayrıldık. yani seninle de ayrılma vaktimiz geldi. bir ayrılık sebebi yaratma çabasına girmiş kişinin iğrenç bahanesidir.
sana beni sev demiyorum,
yalnizca yüreginden bir parça ver,
oraya sevgi tohumlarini ekmesini,
ben beceririm...
sana hep yanimda ol demiyorum,
yalnizca yüreginden bir parça ver,
oraya sokulup ayrilmamayi,
ben beceririm...
sana şarkilarla beni söyle demiyorum,
yildizlara baktiginda beni gör orada demiyorum,
demiyorum işte, anlasana!
korkmasana...
bana yüreginden bir parça ver,
kendi bestemi bulmayi,
ben beceririm...
bana yüreginden bir parça ver,
yildizimi bulup aglamayi,
ben beceririm...
ölürken beni sayikla son nefesinle demiyorum,
bana yüreginden yalnizca bir parça ver,
oraya gömülüp, seninle birlikte
toprak olmasini, ben beceririm...
Gecenin kokusu sinerken üzerime, beyin kıvrımlarında dansetmekte kelimeler.
Anlamsızlık yapışmışken ömrümün sayılı kalan zamanına, tüm ihtişamınla geldin sensiz kıyılarıma.
imkansızlığını soyundukça sevdanı giydirdin üzerime.
Ben sana aktıkça sen doldun.. Sen benimle doldukça taştın.. Taştıkça sardın, sardıkça yaktın.
Ayazda iki yürek, yangınlar ortasında, küllerin içinde dans ederdi bir zamanlar... Hangi zamanlar..
Ne zaman..var mıydı öyle bir zaman
Yoktu senden öncesi yaşanmışlıklardan arta kalan. Yaşanmamış ne varsa sana dair, akreple yelkovanın takılı kalmış ucunda...
'Sensizliğim.. Kalın bir örtü gibiydi yüreğimin üzerini örten..'
Seninle bu kadar doluyken, her yanım seninle çevriliyken ne yöne dönsem sana "sobe"lenirken,
görünmez ellerin hala yüreğimi sıkarken.....
De bana sevgili, Yok sayabilir miyim seni?
De bana; Yok sayabilir miyim yaşanmış bir sevdanın küllerini eşelendiğimi?
Yok sayabilir miyim sana olan sevgimi?
Peki ya, yok sayabilir miyim sendeki yüreğimi?
Sen gitsen de benden, ben yine söküp getiririm seni yaşadığın şehrin kalbinden..
Sen öldüm desen de o aşifte şehrin rahminden sezeryanla alırım seni.
Ben bu kadar senken..
Sen bu kadar benken..
Bizken..
Yok say beni diyemezsin, isteyemezsin bunu benden...
Ama; gittin benden.. Gitmemi istedin senden.. Korktun belki de aşktan, hiç yaşamadığın bu tılsımlı duygudan..
Affet, yok sayamadım seni sevgili.. Ben seni yok sayamadım.. Zamanın durduğu bu noktada susuyorum. Kanayan ruhumun tüm kırılmışlığıyla, hiç yapmadığım bir şeyi yapıyorum..
Ve ilk kez yüreğine fısıldıyorum: "Yok sayabilirsin artık beni"
Yenilgiyi yakıştıramadım kendime, tıpkı gidişleri yakıştıramadığım gibi.. Ama bana çok yakıştığını düşünmüş ki hayat, iğneledi üstüme hayal kırıklığını ve terkedişleri..
Acaba bir gün...Bir gün hayat eğilip de öper mi beni de alnımdan...
Hazreti peygamber efendimiz zamanında yapılan maçta kavga çıkmış. Müşrikler Müslümanlara saldırmış, bu olaya hakkem de karışmış. En son kararı da hakkem vermiş. Onun için bu olaya hakkem olayı denilmiştir. Maçlarda üç hakkem vardır. Maçı kontrol eden hakkem, orta hakkem, yan hakkem. (Cemal/Ortaokul-2)
-Karadeniz bölgesinde yerleşme ve göçü anlatınız.
Karadeniz bölgesinde yerleşim az ve insanlar seyrektir. Geçim sıkıntısı yüzüzünden insanlar yeryüzünden göç etmek zorunda zorunda kalmıştır. insanlar önce dağlara sonra ovalara en sonrada yeryüzünden göç etmek zorunda kalmışlardır. (Fatma/Lise-2)
-Madenlerle ilgili kuruluşlarımız nelerdir?
iki tanedir. Maden delik arama enstitüsü ve perakende Anonim Ortaklığı (PAK). (Arzu/Ortaokul-2)
-Boğazlarımızın derinliği ne kadardır?
istanbul boğazı az biraz derindir, çanakkale boğazı ise çok çok az biraz derindir ve aralarında dünya kadar fark olmasıdır. (Seyit/Lise-2)
-Ova nedir?
Dümdüz ve ucsuz bucaksız şahane yerlere ova denir. (Hakan/Ortaokul-2)
-Hızlı nüfus artışının zararları nelerdir?
Bence hızlı nüfus artışı çok kötü bir şey çünkü hep çarpık kentleşme, peçe kondu, ekonomik sorunlar. Eğer biz 10 kardeş olsaydık kötü olurdu. Zaten babamın işi kötü gidiyor yakında 4 kardeş olucaz üç iken. Ya ne buluyorlar çocukta, ha yapmışsın ha yapmamışsın. Daha çok var ama zaman yetmiyor. (Sevda/Ortaokul-1)
Çevre kirliliği, gürültü, insanların küfürleri, cağillik, işsizlik, kötümserlik, çok cocuk, ekonomik durum, hilekarlık, hak yemek, emek yemek. Yok, bir şey yok. Bu ülke düzelmez. (Murat/Ortaokul-1)
-Kenar deniz ne demektir?
Ben kenar deniz gördüm. Benim teyzemin kenar denizi var. (Yunus/Ortaokul-2)
Bir evin karşısındaki denize kenar deniz deniz. (Eda/Ortaokul-2)
-Bir yerin turistik alan sayılması için gereken şartlar nelerdir?
Turistlerin Turist olması, yerlerin temiz olması ve Turistlerin yatıp kalkması gerekir. (Selda/Ortaokul-2)
-izmir limanı ile istanbul limanı arasındaki farklar nelerdir?
izmir limanı ürünlerin iç ülkelere, istanbul limanı ise dış ülkelere limanlandığı yerdir. Ege limanı pencere marmara limanı kapı gibidir. Üstelik pencerenin kapıdan daha güzel olmasıdır. (Saygın/Ortaokul-2)
-Ormanların korunması için neler yapmalıyız?
Vahşi ve yırtıcı hayvanları ormana sokmamalıyız, zehirli ve yırtıcı yılan ve bitkilerden arındırmalıyız. (Fatma/ilkokul-5)
-Kıyamet günü ne demektir?
Kıyamet günü yani gerdek gecesidir. O gün her şey çok kötü olur. Bütün gece kıyame kopuverir. (Serpil/ilkokul-5)
Kıyamet günü her şeyin kıymetli olduğu bir gündür. (Kemal/ilkokul-5)
-Mübarek geceler hangileridir, yazınız?
1. KINA GECESi
2. GERDEK GECESi
3. DOLUNAY GECESi (Hatice/ilkokul-5)
-Alüvyon nedir?
Topraklar dere kenarında toplanıp toplanıp giderler. En sonunda topraklar toplanıp toplanıp gitmezler. Gitmezlerse Alevinyon denir. (Ali/Lise-2)
-Çevre kirliliği canlıları nasıl etkiler?
Çevre kirliliğinden, dünyadaki insanların 100/90'nı sakat 100/10'u ölmüş. Çevre kirliliği insanlara sakıncalıdır. (Melek/Ortaokul-1)
-Zigot nedir?
Çok ayıpçı bir şeye denir. (Esma/Lise-1)
-Mustafa Kemal'e Başkomutanlık görevi neden verildi?
Daha cesaretli, kurnaz akıllı, kurduğu pilanlar, öbürkülerden iyi savaşmayı bildiğinden, halkla iyi geçindiğinden komutanlık verildi. (Halil/Ortaokul-3)
-ikinci inönü savaşını anlatınız.
Yunanlılar inönüyü ele geçirmek istiyordu. Afyon, Eskişehir üstünden gittiler. Yunanlılar 31 mart sabaha karşı savaş açtılar öğlen zamanı zaiyatıverip gece karanlıktan yararlanıp geri çekildiler. Akşam vakti sabaha kadar hazırlanıp bir nisan sabaha karşı günü yine saldırdılar. Bir nisan akşam vaktinde bu zafer çok iyi savaş veren Türklerin olmuştu. (Fatih/Ortaokul-3)
-Erzincan'daki depremzedeler için neler yapmalıyız?
Oraya gidip, depremzedelere yardım etmeliyiz, hal hatırlarını sormalıyız. Depremzedelerin sobalarını yakmalıyız, yorganlarını üstlerine örtmeliyiz. Açıkanlara çorba filan içirmeliyiz.(Melek/ilkokul-5)
-Ova nedir?
Çukur mukur gibi yamukluklara ova denir. (Ali/Ortaokul-2)
Boş ve yamuk araziye denir. (Fatma/Ortaokul-2)
Yaylaya benzeyen, şehirden uzak kimsenin gitmediği, yazın ter atmak için yerler ovadır. (Yavuz/Ortaokul-1)
-Marmara Bölgesi'nin coğrafi konumunu anlatınız.
Bölgede daha iyi yeryüzü şekilleri bulunur. Bölge Hötrd ve benegramdan meydana gelmiştir, bütün sinema artistleride burada bulunur. (Adem/Lise-2)
-Bulgarlara karşı kim savaştı?
Bulgarlara karşı Çakırkeyif Ali paşa savaştı. (Selin/Ortaokul-2)
-Marmara Bölgesi'nin iklimi nasıldır?
Mamrara bölgesinde miki iklim tipi görülür. Yumuşakımsı bir iklim olduğundan tabiata dayanır. (Ferda/Lise-2)
-Ermeni (Doğu) sorununu açıklayınız.
Osmanlı Devleti altında yaşayıp ekmek yiyen Ermeniler kendi kendilerini kışkıtmaları sonucu doğu anadoluda huysuzluklara başladılar. Mustafa Atatürk paşa düşmanla başedebilmek için Kamil Karabekiri Ermeni üzerine doğrulttu Ermeni yenilip barış istedi. Böylelikle en iyi sonuç osmaninin oldu. (Pınar/Ortaokul-2)
-Fabl nedir?
Bilinmiyor... (Ali/Ortaokul-2)
insanların hayvan gibi konuşup hayvanları taklit etmesine fabıl denir. (Sema/Ortaokul-2)
-Yönümüzü nasıl buluruz?
Yolda gidiyorum bir adama rastladım aha bu yoldan gideceksin dedi giderim. Sora sora Bağdatı bile bulurizki. (Recep/Ortaokul-2)
sevdim işte
Böyle sevdim seni... Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp , geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin. şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim. Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. içimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle... Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı. Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin. Sevdim işte ötesi yok...
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar Bu yolculukta artık para, tarifeler Beklentiler, randevular, taksitler, iş, Anneler ve korkular yoktur Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. insan başka bir ışığa teslim olur, Daha derinden anlamaya başlar, bilgeleşir Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur Hem dışındadır dünyanın, hem de tam ortasında. Hindistanda Ganj Nehrinin yakılan Yoksun adamın hissettikleri de onunladır, Yitirdikleri de... New Yorkta, bir sokakta, Kartondan kulübesinde yaşayan kadının Çıplak yalnızlığı da Her şey onunladır, ona emanettir sanki, Ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de. Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, Kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla Hiçbir kitabın yazamadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan... Kim demiştir hatırlamıyorum, Aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, O yoğun aşık olduğum yıllarda, Gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla Bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan O derin sancının acısına ortak olsunlar diye. Aşk çok eski bir şeydir sevgili Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, Hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... insan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır Kimselere veremez sevgisini, Kimselere derdini anlatamaz, evlere kapanır. Bazen denizler kıyılar çeker insanı. insan bu kapılmayı anlayamaz, Oysa Çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup Vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devrilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın Tüm insanlara yayılması gibi... işte şimdi biz de sevgili, Ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, Soluğu evlerde alacağız, Ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkularını taşıyorsak, Başkaları da bizim korkularımızı taşıyacak, Yenilgimizi, umutsuzluğumuzu ... Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa bizim için geçerliyse Aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım.. . Hadi güne hazırlan, Yaşadıklarımızı unutmaya çalış Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, Sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, O yaban ağrısını geri alacak Bunlar olurken içimiz bir an Üşüyecek, Sonra geçecek... Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili
HIRANT DiNK ÖLDÜRÜLDÜGÜDE YAYIN AKŞINI KESEN ANCAK 15 ŞEHiDiMiZDEN SONRA "DANSÖZ" OYNATAN KANALLAR, HIRANT ÖLDÜRÜLDÜGÜNDE " HEPiMiZ HIRANTIZ HEPiMiZ ERMENiYiZ" DiYEREK SOKAGA CIKANLAR, 15 ŞEHiDiMiZDE EVDE OTURAN UMURSAMAYAN iNSANLArı VE HIRANTA 15 ŞEHiTTEN DAHA FAZLA ÜZÜLEN iNSANLARI KINIYORUM.
BiZ ŞEHiT EVLATLARIYIZ TÜRK OGLU TÜRKÜZ
leman sam ın herneyse şarkısının can yakıcı kısmıdır.
Ve ben artık seninle yapamıyorum, birtanem
Elimde değil, istesemde,istesemde, yapamıyorum
Ve seni aramak gelmiyor içimden
Eskisi gibi değil
Seninle ben, seninile ben ne yazık olamıyorum
inanamıyorum bu hale nasıl düştük bilemiyorum
Sende mi,bende mi,herneyse
Her kimdeyse,
Neyse bilemiyorum
Ve sana dokunmak gelmiyor içimden
Aşk sözlerin batıyor
Sarılsanda, yalvarsanda,
Seni duyamıyorum
Yeter artık ben seni sevemiyorum, birtanem
Bırak beni, anlasan,anlasana,
Seni istemiyorum
Olur olmaz nedenler,her yerde izlenmeler
Böyle şeylerden yoruldum
Ne yazık ki,ne yazık ki birtanem, boğuluyorum.
sevdayı yurutmek adına cabalamalarınız sonucu elinızde bırseyın olmadıgını gordugunuz zaman kullandıgınız cumledır. sevdayı zamana bırakıyorum. belkı alev alev yannmaya devam eder belkıde gun gelır küllenir.
Güneş çoktan gösterdi yüzünü tam tepede. Şimdi nerdesin napıyosun bilmiyorum ama çoktan uyanmış olmalısın. Yüzünü yıkarken şöyle bir bakıp aynaya ismimi hecelediğini hissettim, sol yanım sızladı çünkü;Biz ayrılmadık bu durumda sadece beklemekteyiz, gelecek gün neyi gösterir diye zamana bırakılmış bir sevdayı yaşıyoruz, hasretini çekiyoruz bir
kayınpeder olacak kız babasına yakalanma pahasına sevdiceği görmeye calısan sevdik davranısıdır. bu sevdık boynuna atlanası hiç ayrılamamAk uzere yapısılası bırıdır.
sevmelisin beni, umudun olmadan.
beklemeden,
ama sonuna kadar sevmelisin.
yürek varsa alırsın kalbimi
varsa tahtın, koyarsın en üstüne.
bekleme benden bahar
ya kış olurum yağarım
yada yakarım yaz kadar
ama sevmelisin beni
sonuna kadar...
kendisi için yaşayan, karşısındaki insanı sever umursar gibi görünse de aslında dünyayı sadece kendi hayatı ve sorumlukukları etrafında dönüyor gibi düşünen ve ihtiyaç duyulduğu an kesinlikle sevdiğinin yanında olmayan erkek modelidir.
insanların birbirlerini sevdiklerini gösteren ufak ışıklardır.
eğer bir insan sizi farketmeden yada istemeden üzüp bir kaç dakikalık zaman dilimi içinde tekrar güldürebiliyor ve her seferinde sizi daha önce olduğunuzdan daha mutlu edebiliyorsa aranızda sevgi denilen o muhteşem duygu mevcuttur.