kadınlar erkeklere nazaran daha erken olgunlaşırlar ve daha erken çökerler,yani 19 yaşındaki bir kadının fiziki ve kafa yapısına, bir erkek, en erken 20 yaşında erişebilir. işte bu yüzden kadının erkekten küçüğü makbuldür, herşey denge meselesidir, kişiden kişiye farklılık göstersede, geneli böyledir.
okuldan bi arkadaşım anlattı uludağdan önce başka bir okuldaymış neden o okulu bıraktığını sordum, devamı şöyle: dersin ilk günüydü hoca geldi ve dediki: krediyle yeni bir ev aldım, hepiniz kaldınız. bizde şaşırdık tabi, gittim hocaya dedimki hocam sizi kime şikayet edebilirim, hocada dediki şu kurula şikayet edebilirsin he öyle kuru kuru sözle şikayet etme bi dilekçe felanda yaz, istersen yardımcıda olurum, demiş. arkadaşta sinirlenip hocaya demişki: hocam ben sizi şikayet edecem sizi neden yardım ediyorsunuz? hocada arkadaşa demişki: koçum o şikayet dilekçesini vereceğin kurulun başkanı benim. ve arkadaş sinirlenip, okulu bırakır. tamamen yaşanmış bir olaydır.
türkiyedeki eğitim sisteminin geldiği nokta bu işte.
filistinde yahudi devletinin kurulmasını istemeyen yahudileri,siz bizim devletimizde yaşamayı haketmiyorsunuz diyip, hitleri ortaya çıkartıp kendi milletini öldürten bir milletin ülkesinin adıdır.
yoksa siz hâlâ nazilerin yahudilerin hepsine düşman olduğunu mu zannediyordunuz ? danışıklı dövüş olduğunu bilmiyor muydunuz? ahaha yazık.
Batman'ın Kozluk ilçesine bağlı Bekirhan Belde Jandarma Karakolu önünde bir araç patladı. Yaralıların olduğu bölgeye çok sayıda ambulans ve güvenlik görevlisi sevk edildiği söyleniyor.
Atatürk'ün mirasını gereği gibi taşıyabilmek için, "Gerçek Atatürkçülük"ün nasıl olması gerektiğinin doğru anlaşılması gerekir. Bu önemli gerçeğin kavranması bilinçli her Türk ferdi için büyük bir vazife ve sorumluluktur. Herşeyden önce şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, koyu bir Türk milliyetçisi ve samimi bir Müslüman olan Atatürk, milli mücadelenin her safhasında komünizm ve materyalizm gibi safsataların karşısında yer almıştır.
Atatürk, huzur ve düzeni bozan, ülkeyi felakete sürükleyebilecek ideolojilere karşı milletini uyarmış, bunlarla mutlaka mücadele edilmesi ve uzak durulması gerektiğini pek çok kereler ifade etmiştir. "Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çatışan tüm yabancı öğelerle mücadele gereği telkin edilmelidir" diyerek, yeni neslin de bu mücadele için bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir.^
Atatürk'e göre komünizm ve faşizm bu tarifin içinde yer alan, milletin geleceği için son derece tehlikeli ideolojilerdir. Atatürk, temeli Darwinizm'e ve diyalektik materyalizme dayalı olan komünizme kesin ve net tavır almış, bu tehlikeli ideolojinin "her görülen yerde ezilmesi gerektiğini" vurgulamıştır. Büyük Önder, her iki ideolojinin de gerçek yüzünü çok iyi kavramış ve halkımızı da bu konuda bilinçlendirmek için gayret etmiştir. Aşağıdaki ifadeler onun engin görüşünü ortaya koyması açısından çok önemlidir:
"Dünya milletlerinin emperyalist ülkeler tarafından zaman zaman pervasızca paylaşıldığını ve bu paylaşma esnasında gelişmemiş ülkelerin tarihten silindiğini hafızalardan silmek kadar gaflet olamaz. Dünyanın bugünkü durumu hiç de parlak görünmüyor. Her ülke, gençliğini bir başka ideolojiye sahip olarak yetiştirme gayreti içinde.
italya faşizm ideolojisine dört elle sarılmış. Bu ülkenin diktatörü Mussolini ülkesinin sekiz milyon faşist gencin süngüsü üzerinde yaşadığını haykırıp duruyor...
Almanya'da Hitler'in yaratarak geliştirmekte olduğu Nazilik de faşizmin bir başka, bir büyük tehlikeli benzeridir. Hitler bir ırkçıdır. Dikkat buyurunuz, milliyetçi demiyorum, ırkçıdır diyorum. Alman ırkını en üstün ırk olarak gören bir mecnundur. Alman gençliğini peşine takmış, onlara bu ideali aşılamıştır...
Moskova'da oynanan oyun ise bir başka türlüdür. Stalin yalnız kendi gençliğine değil, dünya gençliğine komünistlik ideolojisini aşılamaya çalışıyor. Komünistlik propagandasının, fukarası ve cahili çok ülkelerde ne kolay taraftar topladığı ise ortada bir gerçektir..." (Atatürk'ün izinde Bir Ömür Böyle Geçti, Sabiha Gökçen, s.155)
Bu ideolojiler arkalarında milyonlarca ölü, binlerce acılı insan bırakmış, girdikleri her ülkeye yıkım ve felaket götürmüştür. Bunlar içten içe milleti kemiren ve sömüren ideolojilerdir ve gerçek vatanseverlerin bu ideolojilerle fikri alanda mücadele etmeleri, Atamızın önemli bir vasiyetidir.
Atatürk, komünizmin doğuda bir ayaklanmaya sebebiyet vereceğini üstün bir öngörüyle ifade etmiş ve bu konuda tedbir alınmasının gerekliliği üzerinde durmuştur.
Atatürk, 1932 yılında yaptığı bir konuşmada, komünizmi ciddi bir tehdit ve tehlike olarak gördüğünü şöyle ifade etmiştir:
"Bugün Avrupa'nın doğusunda bütün uygarlıkları ve hatta bütün insanlığı tehdit eden yeni bir güç belirmiştir. Bütün maddi ve manevi imkanlarını topyekün bir şekilde, dünya ihtilali gayesi uğruna, seferber eden bu korkunç kuvvet, üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malum olmayan, yepyeni siyasal metodlar tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen istifade etmesini bilmektedir. Avrupa'da çıkacak bir savaşın başlıca galibi ne ingiltere, ne Fransa, ne de Almanya'dır. Sadece bolşevizm (komünizm)dir. Rusya'nın yakın komşusu ve bu memleketle en çok savaşmış bir millet olarak biz Türkler, orada cereyan eden olayları yakından izliyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Uyanan Doğu milletlerinin düşünce yapılarını mükemmelen sömüren, onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen bolşevikler, yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 3, s. 94-95)
Atatürk, komünizm tehlikesine karşı duyduğu endişeyi, Ali Fuat Cebesoy'a yazdığı bir mektupta şöyle dile getirmiştir: "içerden ve dışardan çeşitli maksatlarla bu akımın (komünizmin) memleketimiz içine girmekte olduğu ve buna karşı akla uygun tedbir alınmadığı takdirde milletin pek çok muhtaç olduğu birlik ve sükununu bozan durumların ortaya çıkması imkan dairesinde görülmüştür..." (31 Ekim 1920, SD, IV, s. 360-361)
Tarihte bugün: Kızıl Ordu'nun sığınağına çok yaklaşması üzerine Adolf Hitler siyanür kapsülü yutup kafasına ateş ederek intihar etti. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1410663/+
bunun tek bir açıklaması vardır o da, bastırılmış duyguların dışavurumu dur.
bir insana birşey yapmamaya zorlarsan, nefis, onu en aşırıya varacak derecede, onu yapmaya arzu ettirir. örn. zina haramdır yapma! cümlesini duyan Nefis, kendi güçsüzlüğünü hayal ettiği zaman kederlenir bu yüzden, yoldan geçen karşı cinse, yaşına bakmadan hallen der nefis ve ekler ihtiyacını gidermiyorsun madem bunu yapta, arzunu bir nevi azalt der. malesef bu durum nefsinin kölesi olmuş her insan evladı için geçerlidir.
genceli nizaminin dediği gibi: Kendi nefsine galip gelen, bütün alemi hükmü altına alır.
o değilde geçen gün adamın biri üstünde tırpan tutan kurukafa ve üstünde sons of anarch yazan yelekle cumaya gelmişti, ülkemin anarşikleri bile sayko mk.
kafede kitap okumak, kardeşim git evinde oku kütüphanede oku ne işin var kafede okuyorsun, hayır şarkıda çalıyor, ne anlıyorsun sanki, millete kendini kültürlü gibi göstermekten başka, oyüzden ülkemizde kitap alma oranı okuma oranından fazla işte bu gösteriş budalası mallar yüzünden.
ilaha meydan okumuyor, insana meydan okuyor, insanın şeytandan üstün olduğunu kabullenemiyor, toprak ateşten üstün olamaz diyor, bu yüzden kıyamette sonsuz azaba uğrayacağını bildiği için kibrinden bazı insanlarıda bu azaba çekmeye çalışıyor, yaradanın elbet vardır bir bildiği, bir sınavın içindeyiz,
"eğer siz günah işlemeseydiniz, allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı." (müslim, tevbe, 9)
şimdi şöyle birşey var, içerisinde yer aldığımız dünyadaki çoğu şeyin bilimsel olarak bir açıklaması vardır olmayan konularda var o da meta fiziğe giriyor ama konumuz şuanda bu değil, konumuza gelirsek, bilimsel olarak, Şimşek, bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık olarak açıklanabilmektedir. lakin bu oluşan sebeplerin ve sonuçların hiçbiri kendiliğinden oluşmamıştır. tamam bilimsel olarak açıklaması var buna en dindarı gelse bile bişey diyemez lakin bu doğa olayının allah tarafından geldiğini yalanlamak ne kadar doğrudur? ayeti kerimelerde demiyor mu ki, biz herşeyi bir sebebe bağlı kıldık diye, bu açık değil mi, yaratan herşeyi bir düzene bir sebebe bağlı kılarak yaratmıştır, bir bulut şimşek çakıyorsa eğer, bunun hem bilimsel, hemde dini açıklaması doğrudur, ne din bilimi yalanlayabilir nede bilim dini yalanlayabilir. bu amaçla allahu teala evreni yarattıktan sonra her maddeye bir işlev vermiş ve bu doğrultuda bu maddeleri kendi akışına bırakmıştır.