hemen az önce izlediğim ve içimi acıtan dayak olayı. ailesi olmayan, ona sahip çıkanı olmayan ve allah bilir hangi şartlardan ötürü o hale düştüğü belli olmayan bu zavallı kadıncağızların kendi erkek sanan ve gücü anca bu tür kadınlara yeten hayvanlar tarafından dövülüyor olması gerçekten içimi acıttı. http://www.facebook.com/v...02339656443619&ref=nf
zamanında fasçadan, arapçadan ve fransızcadan, günümüzde ise ingilizcen deli gibi kelime aldığımızı göz önünde bulundurmamış önerge. oysa türkler emperyalist değil empeyalistelere hedeftir. bunu dilimize ve kültürümüze bakar görebilirsiniz. örnek mi dedi birisi? starbucks hiç bir reklam yapmadığı halde ve daha kısacık tarihi olmasına rağmen en popüler cafedir ülkemizde.
sebepleri pek belli olmayan dayak. ya kürt oldukları için ya da pkk bir terör örgütüdür demedikleri için dayak yemişlerdir. eğer pkk bir terör örgütü demedikleri için dayak attılarsa sonuna kadar haklı olan dayaktır. ama kürt oldukları içinse çok yanlış bir tutumdur. asıl merak ettiğimse pkk terör örtüdür diyen alternatif bir kürt partisi dayak yer miydi?
aslında erkeğin zayıf noktalarını okşamakla doğa bilecek iltifatlardır. çirkin birine yakışıklısın bence ya da kısa penisli birine amma da uzunmuş be demek onu mutlu etmeye yeter. brad pitt gibi birine yakışıklısın sen demek onu pek mutlu edeceğini sanmıyorum. tabi bu sadece erkeklere özel bir durum değil. insanların genel bir özelliğidir. o yüzden çevrenizdeki insanların zaaflarını ve zayıf noktalarını keşfedin. bu arada bazı pazarlama ve reklam stratejileri de bunun üzerine kurulmuştur.
kutsal olduğunu düşündüğüm organik atıktır. neden böyle düşünüyorum? çünkü o bok olmadan önce enfesle ve iştahla arzuladığımız bir pizza, iskender ya da sevdiğiniz bir yemekti. onu deli gibi istiyordunuz. sonra ona ulaşık deli gibi zevk aldınız. sonra işiniz bitti onunla ve o ıyyyyyyyyy bok oldu. bu ne yazık ki insanların en doğal görünen tutumu. açılamadığımız kızı deliler gibi isterken ve daha sonra ulaşıp, sevişip işimiz bitince senden sıkıldık diye biliyoruz biz insanlar. bu yüzden boklar bu tutumumuzun her gün somut örneği olduğu için onları kutsal kıldım.
anca bu fani dünyadan sonra netlik kazanacak önermedir. zaten bu önerme şu an yüzde yüz gerçek olsa idi islama ve allaha inanmanın bir değeri kalmazdı. önemli olan belli değil iken inanmak. hemen bir örnek ile pekiştirelim. şu an suçlu değilsiniz ve doğal olarak aileniz, sevgiliniz ve tüm arkadaşlarınız size inanıyor bu konuda. ne mutlu değil mi? peki suçlandınız ve yargılanmak üzere hapsoldunuz. o zaman size kaç kişi inanacaktır ve inananları sizin onlara olan minnettarlığınız ne olacaktır? ya da ne düzeyde olacaktır?
genelde tez olan fikri çürütmek yerine tezi sunan kişinin kişiliğine laf atmakla ortaya çıkabilen cümleler. mesela, x adlı arkadaş akp s1, s2 ve s3 durumlarından ötürü haklıdır diye düşüncesini güzelce sarf eder. akp'ye uyuz olan bir y kişisi s1, s2 ve s3 durumlarını ve onun dayanaklarını çürütemediği için akp'ye anca mallar oy verir gibi tartışmayı fitilleyen cümleler sarf eder. ülkemizde çok görülen bir durumdur. hatta bırakınız avamları koskoca profesörler tv'deki tartışma programlarında somut örnek olabilmektedirler.
herkesin istediği zaman yazar olabileceği sözlükte gereksiz bir şekilde sınıflandırılmış nesildir. yani birinci nesilde otuzuncu nesilde aynı şartlarda yazar olmuş iken bu sınıflandırmanın amacı nedir? ekşisözlük haklı bu konuda çünkü adamlar yazar alımını dönem dönem yapmıştır ama ya biz de?
insanların savaşmasınına neden olduğu iddia edilen ama aslında yersiz olan önerme. tarih boyunca sayısız savaş olmuştur.peki bu savaşların ana nedeni nedir? önceleri milliyetçilik diye düşündüm:
dünya tek bir millet olsun. mesela herkes ingiliz olsun. geniş coğrafyaya rağmen tüm ingiliz ırkı kültürünü ve farklılıklarını korumuş olsun. başka hiç bir millet yok. sadece değişime uğramamış ingilizler. o zaman savaş biter mi? hayır bitmez! bu seferde liverpool holiganları ile machester holiganları savaşacaktır. yani savaşın nedeni milliyetçilik değil. savaşın asıl nedeni bizlerin yani insanoğlunun içgüdüsel olarak sahip olduğu bir eğilimdir. nasıl annelik duygusunu kontrol edemiyorsak bu tür eğilimi de kontrol edemeyiz.kısaca savaşlar her zaman olacaktır.
peki "savaş" gerçekten kötü bir şey mi?
sayısız insanlar ölüyor. çocuklar annesiz,babasız kalıyor. acı,öfke ve çaresizlik...
yakından baktığımızda yani duygusal olarak evet kötü bir şey.
ancak, biraz daha yukardan baktığımızda durumlar değişiyor. ve şu kaçınılmaz sonuç çıkıyor: savaş gerekli bir eğilimdir.
dünyaya barışın hakim olduğunu düşünelim. hiç savaş olmasın! o zaman ne olacak? nüfusumuz 6 milyar, 7milyar, 8 milyar derken bir bakacağız dünya insan kaynıyor. kaynaklar yetersiz, diğer canlılar perişan. biyoloji bilen bilir ki bir ekosistemde bir canlı türü yüksek ivmeli şekilde ürerse o türün sonu olur.
türün sonunu ve fazla nüfus artışını engellemek için savaş eğilimi vardır. böylelikle insan türünün sayısına limit veriliyor. av avcı ilişkisi de buna benzer bir limit sağlar canlılara ve hatırlatmalıyım ki bizi avlayanlar yoktur. ya da bizi avlayanlar yine kendimiziz.
Bayan hoca sayısı oldukça fazla olan Boğaziçi Üniversitesi birimi.Türkiye'de en iyi ingilizce eğitimi verdiği söylenir ancak yalandır ondan ziyade en iyi malzemelere sahiptir desek daha doğru olur.Ayrıca Robert Koleji mezunları rahatlıkla iş bulabilir bu kurumda.