edebiyat nereye gidiyor böyle?...
ya da bu yapılanlar nedir biri çıksın açıklasın arkadaş...
millet de koyun zaten, sür eşşeği niğdeye...
sonra da vay efendim türkiye'de dergi okuyan kaç kişi var ki, kaçımız takip ediyoruz ki,
ulan senin egonu tatmin ettiğin, masturbasyon yaptığın dergiyi ne diye alıp okuyacam ben?...
ayrıca ali haydar haksal'ın sezai karakoç kitabını okudum, bir numarası yok,
kalkmış mehmet akifle karşılaştırmış, diyor ki "sezai karakoç'ta derinlik vardı, akif'te yoktu."
sonra da kalkıp mehmet akif ersoy kitabı yazıyor, akif'i övmekten bitiremiyor.
ulan nedir yaptığınız sizin ya? övmeyle bilmem neyle birşey yazdığınızı mı sanıyorsunuz?
hayır, sonra da anasını satim başımıza edebiyatçı kesiliyorsunuz ya bitiyorum size...
temrin'de yazıyor çiziyor. taraf'ta da gördüm birkaç kez.
oylumlu yazılar değil yazdıkları. ama yine de kendisini geliştirebilirse iyi yazılar yazabilir.
derine dalması gerekiyor genç yaşında, yoksa sağ camianın elemanları gibi kendi çalıp kendi söyleyenlerden olur ileride.
şöyle denmiş: "üslup olarak tanıdık isimlerin de etkisi gözden kaçmıyor. örneğin virgina woolf, sait faik, sabahattin ali gibi usta öykücülerin kokusunu duyabilirsiniz seyr-i âdemin sayfaları arasında."
arkadaş, bu adamın özgün üslubu yok mu allah aşkına?
anlatsanıza güzel güzel. yok şunun kokusu var, bilmem kimin bakışı var, şurdan bir meltem esiyor filan.
nedir sizin yaptığınız? edebiyat mı? kitap tanıtmak mı? haber mi? hiçbir şey. hiçbir şey yapmıyorsunuz.
internet bir çöplüğe dönüşüyor bu gibi şeylerle.
ilk öykü kitabı Okur kitaplığında çıktığında Mustafa Kutlu öyküleri ile karşılaştırılmış yazar.
okumadım kitabını, inşallah okuyacağım da, birşeyi söyleyemeden geçemeyeceğim...
Bu sağcılar, edebiyat camiasında neden abartıyı seviyorlar belli oluyor.
Bir kitap çıkıyor piyasaya, hemen şöyleydi böyleydi bilmem neydi, abartmaya başlıyorlar.
Yav etmeyin eylemeyin, yılmaz yılmaz çıkarmış işte hikaye kitabını, tamam güzeldir, hoştur, hatta çok iyi de olabilir ama
neden hemen öyküde zirve yapmış bir isimle karşılaştırılıp "öyküleri onun gibi..." deniyor?
Yılmaz Yılmaz'ın kendi üslubu yok mu Allah aşkına?
Yazarın kendi üslubundan bahsetsenize dünya sizin tayfası! nedir sizin yaptığınız? interneti çöplük haline getirdiniz.
(bkz: dünyabizim)
"üslup olarak tanıdık isimlerin de etkisi gözden kaçmıyor. örneğin virgina woolf, sait faik, sabahattin ali gibi usta öykücülerin kokusunu duyabilirsiniz seyr-i âdemin sayfaları arasında."
işte zafer acar hakkında kahkaha attıran yazılanlardan:
- zafer acar, falanca şiirin ya da filan filan mısraların değil, anıt niteliği taşıyan hamsenin bir şairi olarak karşımıza çıktı ve bizleri her yüz yılda en fazla iki-üç şairin gösterebileceği türden bir dehanın onurlu şahitleri kıldı. (rabbimize şükredelim hemen)
- hamse, en entelektüel şiir takipçilerinin bile artık bıktırıcı bir fanteziyle dillendirdikleri ve neredeyse gözyaşlarıyla hatırladıkları !, 50li, 60lı yıllarda sunulsaydı da şu an gördüğü ilginin aynısını görecek, 2000li yıllara gelindiğinde de bir başyapıt olarak kabul edilecekti. (inandık ve iman ettik)
- çünkü kabaca 2000 kuşağı diye adlandırabileceğimiz yapı, gerek nitel, gerekse nicel açıdan hiçbir şairi zafer acarla kıyaslama imkanı sunmuyor bize. (putumuz zafer acar, acıkınca yicez seni...)
- sadece 2000 değil, 90 ya da önceki kuşaklar da -60lı da dahil edebiliriz- zafer acar şiirinin kuşatıcılık vasfından yoksundur. (big bang'dan itibaren tüm uzayı kuşatan şair)
- zafer acarı daha şimdiden mehmet akif, yahya kemal, necip fazıl, sezai karakoç halkasına eklemiş, şiir meydanımıza yeni bir anıt olarak hamsenin dikilmesine vesile olmuştur. (dikilecek şair)
mustafa kutlunun son hikâye kitabının ismi.
kitap çıkana kadar kimseye kitabın ismini söylemeyen üstad kutlu, dergah dergisi nin temmuz sayısına ilan vermiş.
tuhaf tuhaf cevaplar verdiği bir söyleşini okudum. hepten itici bir adam oldu gitti ya... yazık...
ben bu çocuğun gençliğini bilirim... mücahit ruhuyla koşturduğu zamanları...
bakın ne demiş islamcı entelektüel(!) aydınımız:
"ben bir televizyon ekranından irşat etmekle kendimi vazifeli hissetmiyorum." http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=3009
"rızkımızı ordan kazanıyoruz..."
aman rızkını ordan kazanmaya devam et abisi...
bunlar varya bunlar..
sonra da islamcı kimliğiyle geçinirler bunlar..
adına dünyabizim.com'un habire reklam yaptığı, şair denilen ilginç insan.
şairmiş, yesinler şairliğini.. yediiklim'de şiir diye yazdıklarından hiç bahsetmeyeyim.
ilk gün hasebiyle midir nedir çok yoğundu.
şiir şehir istanbul programında doldu doldu taştı kızlarağa medresesi.
roni margulies'in politik konuşması ilginçti.
edebiyat festivalinde "ben başörtülülerin olmadığı yerde konuşma yapmam" diyerek islami camianın (tabiri caizse başörtülü bacıların) kalbini fethetti!
yarın roman atolyesi, murat menteş'in mürekkebi kurumamış romanının söyleşisi ve şiir gecesi varmış. bu kadar dolu olur mu acep bilinmez..
yarın (07.12.2009) s.ahmet yazarlar birliğinde başlayacak olan, ilkinin düzenlenmesi açısından önemli gördüğüm festivaldir.
festival 7-13 aralık günleri arasında gerçekleştirilecek.
festival boyunca sergi, atölye çalışmaları, açık oturumlar, okur-yazar buluşmaları, şiir akşamı, deneme, şiir ve hikaye dalında yarışmalar, konser, sinema - tiyatro gösterimleri birbirini izleyecekmiş...
bayağı bir yazar katılıyor, sevindirici...
lakin yazarlar birliğinin (kızlarağa medresesi) istanbul şubesi çok dar.
böyle bir organizasyonu kaldırıp kaldıramayacağı şüpheli...
(bkz: en fazla 40 kişinin oturacağı yerde festival düzenlemek)
hilmi yavuz'dan elif şafak'a, selim ileri'den murat menteş'e, ibrahim tenekeci'den haydar ergülen, rasim özdenören, osman konuk, ömer erdem...
birçok yazar katılıyor...
uludağ'da arapların işgal ettiği, türklerin içinden sık sık "bitse de insek, kurtulsak şu toplumda nasıl konuşulur bilmeyenlerden" dediği ilginç, tuhaf, korkutucu ama zevkli araç.
(bkz: arabistanda teleferik görmediniz mi lan!)
uludağ arapların mı? cidden soruyorum... bu kadar olmaz yav... uludağda türke rastlayabilene aşkolsundu bugün...
kim var imiş biz burada yoğ iken adlı kitabıyla Osmanlı'da birey konusunu işleyen yazar.
kitap metis yayınlarından çıkmış.
kitabın ana teması: "Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun"
- hey, tuhaf grup, dünya sizin mi cidden?
- ee, şey, bizim babamız (rasim) burda, amcamız da (cahit) burda, ailemiz sülalemiz topraklarımız...
- bu dünya kimseye kalmaz, bilmiyor musunuz?
- şey, yani, biz sahiplenenlerdeniz...
- hangi müslüman lider dünyayı sahiplenmiş ki siz sahipleniyorsunuz?...
- şey, yani...
- fırlatın mancınığı, gönderin ateşe bu yobazları!
"ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum"
kızım,kimseye hoş görünmek zorunda değilsin yav! bunu bilsin insanlar, bunu anlat insanlara bir kere...
nurseli idiz'in yaptığı saçma salak roma hukuku-şeriat hukuku ve imam hatip lisesi mezunu olma yorumlarına cevap veremeyen biri olarak anlat.
cohen dinlediğini zırt pırt gözümüze sokan yazar, kendinden gayrısı kara kara çarşaflar ilahisini dinliyor sanıyor olmalı. olmalı olmalı...
anladık cohen dinliyorsun. mahsun kırmızıgül de kebap yemez rizotto yer. herkes defterine yüz defa yazsın. hadi hep beraber yazalım, herkes şenlensin iyimi,
elönü cohen dinler...
elönü cohen dinler...
elönü cohen dinler...
....
...
..
.
karl mannheim'in "artık toplumbilimci değil, toplumbilimi teknisyeni olacaksınız" diye yazmasından sonra, h. swados, e. goffman ve yakınlarıyla birlikte bu direnmenin öncülerinden olan sosyolog.
der yayınlarından çevrilmiştir sociological imagination, kitabın ismi "toplumbilimsel düşün"dür.
cihan aktaş'ın taraf gazetesindeki köşesinde (16 kasım 2009 tarihli) "genç ve yetenekli bir yazar, yunus emre tozal derginin yazı işleri müdürü." diye bahsettiği ayraç dergisinin editörü, genç yazar: http://www.taraf.com.tr/makale/8527.htm