simdi bakalım biraz ne söylenebilir kafalar bu kadar sisli ve dumanlı iken yalnızlık hakkında, bazıları vardır omur boyu yalnızdır her ne kadar çok kalabalık olsa da çevresi. simdi gel gelelim durum açıklamasına, tanıma yani. nedir yalnızlık, pompa noksanlığı mı, yoksa sevilme isteği mi? indie, classik rock belki biraz country, yoksa sevdicenin melankolik bir resmimi. turuncu tonlarda mı hayatı güzel yaşamak. belki... özellikle bu hafta son avımın reddetmesinden sonra kırdım kafayı 1 aydır pompada yoktu işin aslı, bu gece denk geldi, iyi de geldi. yine hatırladım olayı , her ne kadar yalnız olsak da içimizde çekilinebilir kılmak o kadar zor olmasa gerek. belkide biraz sabırsedersen bulabilrisin paylaşıcak kadar şanslı birini yalnızlığını seninle. bunu unuttuğun zaman yaşadıklarındır platonik yalnızlık.
var olan insan türüdür. yakın çevremde de bir tane bulunmaktadır. bu kişiler, genellikle dayağın tadına bakmadıkları için boş bir atara sahiptirler. yani anlayacağınız bu yaşına kadar yememişse iyi yememiş, çünkü yakın zamanda en sağlamından yemesi muhtemel kişilerdir.
little talks adlı şarkılarının kesinlikle dinlenmesi gereken gruptur. klibi de güzel eyw ama alman bi ablanın başında baya dil döktüğü canlı bir performansları var onu dinleyip izlemek lazım çünkü o şirin mi şirin solist hanım kızımızın insanın aklını başından alan mimikleri bir süre harbi takılıyor insanın kafasına.
aylar önce izledikten sonra sözluktede başka izleyen varmı diyerekten heyecan içide bakıp da tepedeki saçma yorumu gorunce dayanamayıp yardırdığım fakat aylardır bir kişinin bile izleyipde suraya bir entry giremdiğini göörunce uzuldugum film dir. ( ekşi de felan sağlam yorumlar var, buranın yazar kıtlesi full ergen mi arkadaş kimsemi izlemiyor büyle filimleri anca spiderman mi?)
bir insanın kemalist olması müslüman olmadığı anlamına gelmez, hepimiz inançlarımızı kendimizce yaşarız, ibadet etmek veya etmemek kişinin inançsız olduğunu göstermez bu onun allah ile arasında olandır yargılamak da kimseye düşmez, kişiyi düşüncesinden ötürü dinsiz saymak bağnazlıktır. fakat güzel ülkemde bir türlü anlamadı insanlar, siyaset ve din ayrıdır. birisi bireyin allah ile arasında olan mahrem iken diğeri toplumun düzeni açısından bireyin yönetilme biçimi ve yaşayış tarzına yönelik fikir ve düşünceleridir. bugün ben senden daha çök müslümanım diyen nurlu abiler, amcalar, gün gelir ihtiyaç halinde bir insan görünce kafayı çevirebilir, belkide bir ayyaş yardım eder o insana. bunları bilemezsiniz fakat bu tarz yüzeysel eleştiriler yaparak, sadece ne kadar cahil ve manipülasyon açık insanlar olduğunuzu gösterirsiniz. bu eleştirileri yapan insanlar ikinci mahmut fes i getirince yavur padişah diyen, ataturk çıkartınca da yavur paşa diye bağıran insanların torunlarıdır.
edit: büyük komutan mustafa kemal atatürk tapılası bir ikon değildir. kendisi de hiç bir zaman böyle birşey istememiştir. günümüzde mustafa kemal atatürk bir düşünceyi temsil eder, fakat din ise bir inançtır, karıştırılmaması gerekir.
atılım üniversitesinin nacizane hocalarındandır kendisi, keşke bütün hocalar biraz örnek alıp benzemeye çalışsalar kendisine ( istisnalar hariç). yapı olarak sempatik cana yakın bir insan olduğundan dersleri sıkmaz. öğrenci ayırmaz kanımca, hatta kollar, arka çıkar öğrencisine. not olayına gelincede, dersle alakası olmayan boş gezenin boş kalfası, sınavda da bir şey yapamayan adamlara not vermesini beklemek tabi ki de akıl işi değil fakat biraz gayret gösteriyorsanız veya istekli iseniz ve bu isteği gösterebilmişseniz eğer, işte o zaman güzel bir not almanız mümkün bu iyi niyetli, içi, dışı güzel düşünceli hocadan.
enteresan bir durumdur, her ne kadar yok gibi gözükse de çok vardır çevrede bu tarz tipler. aslında kız düşürememekten ziyade önüne gelene ctrl+v yapmayan seçici insanlardır.
bu sebepten ötürü istenilen kız bulunamaz kanımca bu yüzden de yalnızlık tripleri başlar fakat hep yüzü güler bu kişilerin.
hiç bir şarkıyı bir daha normal bir şekilde dinleyememek veya bir mekana gittiğin zaman müşteri olarak eğlenememek, hele dj kötü çalıyorsa kafayı yemek gibi yan etkileri de vardır.
kimisine göre bir başyapıt kimsine göre beş para etmez bir film. fakat öncelikle film i bir izlemek gerek. aslında o kadar derin ki altındaki anlam, konusu kısaca;44 yaşında 4 üniversite arkadaşının yıllık buluşmalarından birinde başlarından geçenler. fakat işler daha derin her karakter aslına birimizi barındırıyor içinde yada birimiz bütün karakterleri, hepsi birer insan, hepsi bir şeyi temsil ediyor. film sonuna kadar bir bilinmez üzerinden sürüklüyor karakterlerimizi, yaptıklarını neden yaptıklarını ise sonunda öğreniyoruz. her ne kadar gerçek dışı gelse de aslında bir mesaj var; eğer ki hırslarımıza hapis bir hayat, eğer ki gençliğimizin hayallerinden uzak bir hayat yaşıyor isek, bu yaşayan aslında biz miyiz? neden hayatın önümüze çıkardığı engelleri yıkılmaz birer duvar olarak görüyoruz, belki de hemen yanda bir yol daha var iken, neden bu kadar ciddiyiz.(izleyenler anlar)
uzun zaman alan bir kovalamacanın ardından kız tarafının bütün olaya nokta koymasından sonra, aylardır ortamlara uzak kalmış erkek modelimiz aniden piyasaya düşer ve nerede ne kadar kaşar var kovalamaya başlar, düşürür de bir kaç tane, ardından düşünür; hata bende olsa bu kızlar da yanaşmazdı, tarzında. fakat gece geç saatlerde bazen gelir aklına belki farklı olsaydım zamanında, her şey farklı olabilirdi, şeklinde.
ulan kızılım kaç ay koşturdun da peşinden en sonunda patlattın ya bombayı. ne yapacağımı şaşırdım aniden boşlukta kaldım, iyice piyasaya düştüm senin yüzünden, yaz da geldi zati, şimdi nerede bulacam senin gibisini.
aynı teoriden yola çıkarak; fenerli olmayan bir insanın, fenerli olmasından sonrada aynı olay oluyor ise bu demek oluyor ki bunlar kendilerine sadece fenerlilere verilen özel bir hormon vurduruyorlar, bu da demek oluyor ki normal olarak yeterli olmadıkları için yetersiz olarak tanımlanmaktan bıkıp sentetik takviyeler ile normalde 7 cm olan cetvellerinin ölçüsünü 10 cm ye çıkmasının ardından da eski hallerine nazaran daha iyi oldukları için kendilerini ileri ötesi karizmatik görme yanılsamasına düşerler.
yapacak, söylenecek o kadar çok şey var ki sözlük. bir türlü olmuyor. her gün bir parça kopuyor içimden kaçırdığım her fırsat için, her ne kadar düşünme desem de. adam gibi bir ilişki yaşayamıyorum be sözlük, yakınıyorum yalnızlıktan fakat olmuyor işte. ilişkilerim kısa ömürlü, sanki her kadın bir parçasıymış gibi intikam yapbozumun. fakat değer veriyorum hak etmeyenlere. belkide içimdeki mutlak yalnızlık korkusu yüzündendir. fakat yüzüm ne kadar gülse de her zaman içimde kor bir ateş gibi sürekli dumanı tütüyor çevremde bu kadar insan olmama rağmen paylaşabilecek bu kadar şey olmasına rağmen sunabileceğim kimsenin olmaması. içimde fırtınalar koparken kimsenin duymaması, gerçek beni kimsenin tanımaması. anlaşılmamak.
o nasıl bir sestir. tarzı düşüncelere yol açan şarkı, kaç gündür bıkmadan dinliyorum art arda. kadının sesi kadar fiziği de güzel, ama o ses inanılmaz bir rahatlama veriyor insana. içim geçiyor dinledikçe.
genel olarak bir arkadaşınızın arkadaşı olarak boy gösterirler ortamda, her ne kadar siktir çekseniz de anlamazlar ve aynı zamanda yüzsüz yüzsüz espiri yapmaya devam ederler dayağı yemelerine ramak kalmıştır aslına ama haberleri yoktur, aslına arkadaşınızın hatırına ortam bozulmasın diye kırmıyorsunuzdur malın çenesini. siklemezsiniz, cevap vermezsiniz hemen kanka bisey mi oldu, kardeşim bir sorunmu var, tarzı salça cevaplar türetirler, bir de maldır bunlar, olmayacak yerde olmayacak şeyi söylerler, kız gördümü acayip sesler cıkarıp mal mal salça olurlar sizin yüzünüz kızarır izlerken, sert yaparsınız bu seferde arkadaşlarınız; yazık kardeş yapma alttan al tarzı şeyler söylerler. bundan ötürü ya çekip kenara azını burununu eline vereceksiniz yada yine çekip kenara "ağır ol lan biraz at uni de okuyosun" diyerekten ayrı vermek gerekir. başka türlü başa çıkılmaz bu abazan mal salça zihniyetle.