Kız sen ne koşturun durun çaydan mı geldin?
Yanakların al al olmuş sakso mu çektin.
Saçlarını savurmuşsun ey dilber-i Rana,
Domalıp duruyon orda görmedim sanma...
peşin edit: maddi yardım talebimiz bulunmamaktadır.
ekşi sözlük'te başlatılan ve burada da olması gerektiğini düşündüğüm kampanya. arkadaşlar sizlere ihtiyacı olan ovakışla cumhuriyet ilkokulu minikleri için öğretmenlerinin başlatmış olduğu bir kampanya var ve değerli sözlük yazarlarından bu konuda yardım beklemekteler.
bitlis'in ahlat ilçesine bağlı ovakışla beldesinde bulunan ovakışla cumhuriyet ilk/orta okulu; bitlis merkeze 80km, ahlat'a 18km mesafede yer almakta.
okul öğretmenleri miniklere ellerinden geldiği kadar destek olmaya çalışsa da, ihtiyaçlarının çokluğu hasebiyle yetersiz kalabilmektedirler. örneğin; defter ve kalemi dahi temin etmekte güçlük çeken öğrenciler maalesef var. okul öğretmenleri her ay gerekli yardımları yapmaya çalışıyorlar. bunların haricinde siz değerli sözlük yazarları için yapmış oldukları ihtiyaç listesini paylaşmak istiyorum.
• a4 kağıt
• okul çantası (50 adet)
• ürün dosyası (100 adet)
• eğitici posterler
• türkçe sözlük (100 adet)
• ingilizce sözlük (100 adet)
• kalem (50 düzine)
• silgi (100 adet)
• kalemtıraş (100 adet)
• defter (100 adet)
• resim defteri
• boya (kuru, sulu ve pastel)
• keçeli boya (50 adet)
• renkli fon karton (100 adet)
• 1-2-3 ve 4. sınıflar için hikaye kitabı : (30 adet)
• 1-2-3 ve 4. sınıflar için testler ve soru bankası
• teog'a yönelik testler ve soru bankaları (20 adet)
• 5-6-7 ve 8. sınıflar için konu anlatımlı ders kitapları (50 adet)
• anasınıfı için eğitici oyuncaklar
• renkli fon kartonu
• spor malzemeleri (futbol ve basketbol topu, voleybol filesi) (3'er adet)
kudret ayşe yılmaz'ın çerçeve hikaye tekniğine uygun ilk kitabı. ilk olmasına rağmen oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. romanın ana örgesi " neden insanlar birbirlerine zulmederler ki?" ifadesi de aslında romanın izleğidir.
roman okuyucuya yönelik lirik bir söyleşi ile başlıyor ;
"hoş geldin tanrı misafiri, elindeki kitap karisiyle buluşacak sırrın sadakatini, mabedindeki sırlarla sınırlıdır kişilerin cevheri. eserimin içindeki tüm sırlar faniliğe ait olanlardan sıyrıldı, sonsuzlukla mühürlendi."
şeklinde devam etmekte.
yazar şimdiye kadar konu edilmemiş bir düşünceyi, hayal dünyasının sınırlarında gezinerek kadınca bir yaklaşımla eleştiriyor.
sonuç itibari ile tavsiye edebileceğim bu romanı ; okuyunuz, okutturunuz.
Peter Kruder ve Richard Dorfmeister'in hayat verdikleri studio k7 çıkışlı, sevişirken dinlenesi parçalardandır.
blac baby ile pop, hip-hop ve drum n bass tarzından biraz daha uzak kalmayı isteseler de, parça sonrası gelen övgüler ile olayın tam merkezinde kalmayı ihmal etmemişlerdir.
henry miler'in alışılagelmişin dışında paris'te başından geçenleri absürt bir dille kaleme aldığı romanıdır.
pornografik yanı var mıdır tartışılır ama okunasıdır.
bu güzelliğin farkında olan ve sıkıntılı süreç içerisine girdikleri zaman bu vahim durumdan güzelliğini kullanarak çıkabilen kadındır.
bu şahıs ; ekseriyetle zekasını da kullanabilen bir kadın ise çok iyi yerlere gelebileceğini söyleyebiliriz.
kendisine yakınlık gösterilmesinin altında türlü bahaneler aramaları da yine bu fiziki özelliklerine olan güvenlerindendir. yaklaşım gösterilmesi onu kıllandırabilir ve elindeki bu silahı iyi kullanır.
anahtar kelime asla şefkat değildir.
anahtar kelimesi başarı ise,
bu kadın tipi (bkz: tehlikeli kadınlar) sınıfına girer.
yaşamında ; yapılması/yapılmaması gerekenler hakkında daima icazet bekleyen erkektir.
tüm mevcut haklarından feragat etmiş, görev odaklı mekanizmaya bağlı olarak işlev gösteren erkektir.
tek amacı sağlıklı bir ilişkidir belki(de).
dur demeniz anlam ifade etmez zira onu koşturan aşktır.
mevcut ruh halini saklayıp, yeni bir maske takma durumudur.
lakin çekinilen fotoğrafa her bakıldığında, o sahte gülücüğü anımsamak, hatırlayıp kendi otokontrolünüzü yapabilmeniz an meselesidir.
hayat tıpkı bunun gibidir işte, her an değişik maskeler takmakla mükellef olan bir insanın, gerçek manada mutlu olmaması da kaçınılmazdır.
düz adam olmak gerekir bazen.
toplumumuzdaki insanların bir çoğunu yakınen ilgilendiren bu durumun önemine binaen söylenebileceklerdir.
uğruna cinayetler işlenilip, kadınları vebalı bir yaratıkmış gibi gösteren bu durum,
bazı zaruri haller dışında toplumca kemikleşmiş bir fikir olarak doğru kabullenilmemekte ve üzerine kafa yorulabilmekte.
zar diye etiketlenen namus olgusu gerçekten iki bacak arasında mıdır ?
yoksa namus kavramı beyinde ve vicdanda mı biter gibi düşünceleri de akıllara getirmekte.
bu kadar kafa yorulacak bir kavram olduğuna inanmamaktayım zira olayı beyin odaklı düşünmekteyim.
