savaş hazırlığının belirtisidir. ortalık karışacaktır muhtemelen, yolun ortasında bağırsakları fırlamış bir kedi gördüğünde midesi bulanmayan insanların "inşallah" diyebileceği olaydır bu ortalık karışması ayrıca. inşallah..
Marmara Denizi'nin doğusunda 22 Mayıs 1766 Perşembe sabahı olmuş, 50 saniye boyunca süren 6.9 şiddetindeki depremdir. Deprem izmit'ten Tekirdağ'a kadar uzanan geniş bir alanda etkili olmuştur. Tsunami yaratmış, bu alanda önemli hasarlar meydana gelmiştir. 4.000'den fazla kişi ölmüştür.
istanbul'da; Topkapı Sarayı, Fatih Camii, Yedikule, Eğrikapı, Edirnekapı, şehir surlarında ağır hasar, Galata ve Pera, Kapalıçarşı, Ayasofya ve diğer camiilerde hasar meydana gelmiştir.
Deprem, Marmara'nın doğusunu önemli ölçüde etkilediğinden izmit'te ve Karamürsel'de ağır hasarlar gözlenmiş, tsunami dalgaları limanları kullanılamayacak hale getirmiştir.
Galata, Boğaziçi ve Mudanya kıyılarında deniz seviyesinde yükselmeler gözlenmiş ve Marmara Denizi'ndeki küçük adacıklar yarı-yarıya sular altında kalmıştır. Deprem Bozcaada, Selanik, izmir ve güney Balkanlarda da hissedilmiştir.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki bana yer kalmamış sende.
Bastığın toprak, oturduğun bank, içtiğin su, yediğin yemek.. Tamlar.
Ben seni daha çocuk sanıyordum, daha toy. Ama öyle değilmişsin. O kadar fazla gereksiz şey yerleştirmiş ki içine geçen zaman, birlikte olduğun insanlar, yaşadığın yer, arkadaşların.. Ben ne koysam taşıyor. Ne vermek istesem fazla geliyor, doymuş bebek gibisin.. Karnı tok olan bebek anlamaz ya ısrardan, yediremezsin ona midesinde olandan fazlasını.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki,
Sana anlatılanlara inanmışsın hep, pes doğrusu!Maziye döndüm, çocukken de masallara inanırdık biz. Yaşadıklarına inanmışsın hep yalanıyla, doğrusuyla.. Oysa ki bir katil de yaşadıklarına inanır, bir hırsız da, bir soyguncu yahut bir fahişe de. Katile "öldürmek ayıptır, günahtır!" desen namusum için, hırsıza "çalmak suçtur!" desen yaşamak için, soyguncuya bilhassa aynı, fahişeye "haya et, günahtır" desen mecburiyetten yaptım der. insan bir süre sonra yaşadığına inanmaya başlar, doğru olmasa da.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki..
Boşaltmak mümkün değil. insan hiç bardaktaki şerbeti boşaltmaya azmeder mi? Bardaktaki şerbet değil! Öyle olsa elimi dahi sürmem. Bardaktaki zehir. Zehri boşaltmak aklıma gelmedi hiç, hoş gelse de yapamazdım. Hep üstüne koydum, hep bardağı doldurmaya çalıştım.. Zaten doluydu, taştı.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki..
Sen gibi davranarak denedim boşaltmayı, başaramadım. istanbul'un insanı yalandır kaideyi bozmayanlar hariç. Bozulmuş istanbul, aşk filmlerini orada çekmek bile saçma artık! Sana küfretmeyi, ezmeyi, hor görmeyi, kibir yapmayı, kavga etmeyi, birbirini üzmeyi aşk diye yaşatmış daha önce sevdiklerin. Elini tuttukların, kucağına yattıkların, öğütlerini dinlediklerin, hikayelerine bayıldıkların, sesleriyle uyudukların, esprileriyle güldüklerin, zamanı saydıkların, bir bebek ömrü verdiklerin sana benim verdiğimin ne kadarını verdi?
Sana benim verdiğimi kimse vermez, veremez. Ama seni istediğin bu olmadıktan sonra neye yarar?
Pamuk beyazım..
Desem ki yukarıda yazandan ne anladın eminim yine alakası yok dersin. Çünkü biri seni buna alıştırmış. Süt beyazdır desem alakası yok dersin. Gök mavidir, deniz derindir, Ocak serindir, bu kucak senindir desem..
Çünkü böyle alıştırmışlar seni, bunu hayal ettirmişler. insanın hayallerinden vazgeçmesi zordur bilirim.
Başka alıştırılmışız ikimiz de. Benim kahramanlarımın sadece kuru ekmekleri, birer bardak suları ve nadiren birer tane hurmaları olur. Senin kahramanların uçabiliyor, yüksek binalarda ofisleri, caf-caflı kostümleri var. Bir ferace var benim kahramanlarımın üzerlerinde, ayıp olmasa onu da giymekten alıkoyalar kendilerini. ikisi de kahraman işte gözümüzde, böyle alıştırmışlar. Ama benim kahramanım açlıktan ölse de kuru ekmeğini seninkiyle paylaşır. Seninki?..
Bizi böyle alıştırmışlar... Suçlamıyorum seni.
Benim yerimde sen olsaydın, benim okuduğumu sen okusaydın, benim yaşadığımı sen yaşasaydın sen de bu olurdun.
Düşünsene.. Ben senin yerinde olsaydım. istanbul'u ben yaşasaydım, ben olsaydım ağzından çıkanı kulağı duymayan, söylediğinin bini bir para etmez insanlarla ömür harcayan.. Sen gibi olmaz mıydım?
Bizi böyle alıştırmışlar..
Birimiz şehit haberi duyduğunda ağlamayı, diğerimiz hay ben böyle hükümetin demeyi huy edinmişiz.
Birimizi önemli bir işimiz olduğunda yağan yağmura sen nereden çıktın şimdi demeye, diğerimizi rahmet yağıyor barajlar doluyor bu yağmur bizim için demeye alıştırmışlar.
Birimize çarşaflı bir kadıncağız gördüğünde onunla alay etmeyi, ona gerici, yobaz demeyi öğretmişler. Diğerimize inancın bu özgürlükler ülkesinde bir tutsak, esir hayatı tadında yaşandığını..
Bizi böyle alıştırmışlar..
Ben kadın küfretmez diye bilirdim. Kadın oturuşuna, kalkışına, giyinişine, boyanışına dikkat eder diye alıştırdılar beni.
Kadın dediğin ince ruhlu, zarif olur diye öğrettiler bana. Ben kadını minnak bir tavşan yavrusu gibi hayal ettim, öyle alıştırdılar beni.
Kadın dediğin şeytan gibi erkek kalbinin en derinine nüfus eder diye öğrettiler bana. Aşkta şeytan olmalıdır kadın diye alıştırıldım ben.
Beni böyle alıştırmışlar..
Ben böyle değildim, senin için denedim sen gibi olmayı. Ama daha fazla dayanamadım. Sen de ben gibi olmayı deneme, biliyorum, dayanamazsın. Dolu birer bardağız sonuçta, fazlasını alamıyoruz.
Beni böyle alıştırmışlar..
Halâ birbirlerine oyunlar oynuyorlar, yeni stratejiler geliştiriyorlar, deniyorlar insanlar mutlu olabilmek için. Aşk birini kendine bağlamaya çalışmak değil, birine bağlanmaktır bana göre.
Beni böyle alıştırmışlar.. Aşkın birini kendine bağlamak olduğunu sananlar halt etmişler! Onlar bencil insanlar diye öğrettiler bana.
Ne desem boş..
içkici şarabından, keş afyonundan, hırsız çalmaktan vazgeçemez.. Vazgeçer ama az geçer.. Vazgeçer ama çok zaman geçer. Yıl geçer, dost geçer, aşk geçer..
Beni böyle alıştırmışlar..
Ben ol diyemem, sen de olamam. Beni böyle alıştırmışlar. Böyle alıştırmışlar beni.
Alıştırmışlar beni, böyle...
Az önce "2 gündür saçmalıyorsun" dedin. iki gündür bu okuduklarını saçmalıyorum, doğru. Sana göre saçmadır itiraz edemem, seni de böyle alıştırmışlar.
Bu yaptığın iş değil, yaşadığın hayat, taşıdığın aşk değil demek benim ne haddime? Seni de böyle alıştırmışlar.
--spoiler--
maksimum 16-17 yaşındaki kızla namus kavgasında bile ağza alınamayacak laflarla fantaziler yapan insan(!)lardır. sözün bittiği noktadır, insanın sinirden ağlayası gelir.
aramızda yaşarlar. belki her sabah selam alıp veriyoruzdur.
merhaba sözlük,
müstakbel kayınpederimin önerisiyle sigarayı bırakmış olmam şerefiyle bu önerinin herkes için geçerli olabileceğini düşünüp yazma kararı aldım. öyle hemen almadım, uzun zamandır sigara içmiyorum ve bu benim gibi bir tiryaki için büyük bir rekor. bu güzel olayın sigara içen herkesin başına gelmesini diler, sevgi ve saygılarımı sunarım.
günün sabahından beri içilen 1 veya yarım paket sigaranın külü için kullanılan kül tablası akşama kadar dökülmez. ayrıca paketten akşam için 1 adet sigara ayrılır. akşama pakette kalan son 1 adet sigara yakılır, yarısında söndürülür. evet, yarısında söndürülür. kalan kısmı tablaya değil de hemen yanına bırakılır, tabla da başucuna yakın bir yere bırakılır. ayrıca yine yatmadan önce 1 bardak su alınır, başucu veya kişinin içemeyeceği bir yere konur.
sabah olmuştur, gece boyu tabladan çıkan zehirli havayı soluyan insan gündüze müthiş bir huzurla başlamıştır. bu gerçekten huzurdur çünkü gece boyunca vücudun ihtiyacı olan nikotinin fazlası karşılanmış olduğundan nikotin ihtiyacı yoktur.
kül tablasının yanına konan yarım sigara alınır, o izmarit yardımıyla pipet ile kola içer gibi bardaktan bir kaç yudum su içilir. bir kaç yudumdan sonra vücut o suyu asla kabul etmeyeceği için dahasını söylemeye gerek yoktur.
sigarasız hayatınıza hoşgeldiniz.
dipnot: eğer çok uzun süredir, günde 2-3 paket içen bir bağımlıysanız, sade su kesmeyebilir, içinde 1 veya 2 sigara söndürülmüş olan suyu deneyebilirsiniz.
başıma gelen, üzücü bir olaydır. küçük bir örnek de vermek gerekir.
apartman bahçesine yavrulayan kedi henüz yavruları 1 haftalıkken yoldan geçen bir aracın altında kalıp ölür. 3 yavrusu bir hayvansever - ben oluyorum bu - tarafından sahiplenilir. kendi başına takılıp yemek yiyebilecek kadar büyüdüklerinde ikisi yakın arkadaşlara verilir ancak bir sorun vardır; kalan kedi sahibini annesi zannetmeye başlar. büyük bir iştahla meme zannedip sahibinin parmaklarını emer; evin içerisinde nereye giderse gitsin peşinden ayrılmaz, hatta yatacağı zaman kapısı kilitliyse parçalamaya kalkar.
o kedi şimdi büyüktür ama bir çok şeyi öğrenmesine karşın sahibinin annesi olmadığını öğrenememiştir. halen parmaklarını emmeye çalışır, halen peşinden gelir. şu an da kucağında uyuyordur mırıldana mırıldana. ayrıca sahibi uyuyacağı zaman kapıyı kapatmışsa kapı koluna atlayıp kapıyı açar ve yanına gelir.