niçin kimseyi ilgilendirmeyecekmiş? arkadaş, yatıyorsan yatıyorum diyeceksin. delikanlı olacaksın. benim var öyle tanıdığım, seks manyağı, webcamde soyunup saçma sapan sanal seks yapan ama bunu inkâr etmeyen, herkese söyleyebilen. niye namuslu tribiyle takılıyorsun ki?
bu kızları savunan erkekleri de anlamıyorum. birileri bu kızın ağzına verecek cumshot yapacak, misyoner, doggystyle, 69 gibi bir çok pozisyona girecek, analdan bağırta bağırta çatır çatır sikecek, sonra sen tutup o kız(!)ı çocuklarının anası yapacaksın. gavatlığa bak hele.
yazdığı bir entry sayesinde uludağ sözlükte her tarafta düşünce özgürlüğünü savunup düşünceleri kaldıramayan insanların varlığının farkına varan, vicdanı el vermediği için dağdan inen teröriste hoşgeldin denilen ülkede fikir beyan ettiğin için ne sikime geldin lan diye karşılanan yazardır.
savaş hazırlığının belirtisidir. ortalık karışacaktır muhtemelen, yolun ortasında bağırsakları fırlamış bir kedi gördüğünde midesi bulanmayan insanların "inşallah" diyebileceği olaydır bu ortalık karışması ayrıca. inşallah..
deniz baykal'ın tacizine maruz kalan gazeteci iklim ayfer bayraktar'ın, taciz olayını açıklamasından sonra ne şekilde "silahlı terör örgütüne üye olmak ve özel hayatın gizliliğine ihlal" suçundan 17 yıl hapis istemiyle yargılandığını anlatan kitabının adı.
sözlükte hakkında yazılanların, aşağıdaki yorumlarda bulunmama sebep olduğu insan.
orada burada fakirin hakkı diye bağıran, asgari ücrete laf eden adamın bunları savunma hakkı yoktur. kendisi günde bir paket daha fazla sigara içemeyeceği, güçlü bir arabaya binemeyeceği için fakirin zayıf noktalarını kullanarak siyaset yapmaya çalışmaktadır. recep tayyip erdoğan hükümeti var iken, şu zamanda, eğer geçim sıkıntısı çekiyorum diyen biri var ise ya türk değildir, ya yalan söylüyordur ya da onun geçim sıkıntısından anladığı sigara içmektir. seçimlerden önce makarna makarna denmiştir, ana muhalefet partisi işsize 600 tl maaş önermiştir ama ak parti seçmeni bu zokayı yutmamıştır. neden böyle olmuştur? çünkü oy verme amacı makarna değildir, ana muhalefet bunu seçimden sonra anlayabilecek kadar düşük bir kapasiteye sahiptir. ana muhalefet, "yahu ben nerede hata yapıyorum" diye sorgulayacağına, "şu tayyip erdoğan hata yapsa da yüzüne vursak" diye beklemektedir. bu şekilde hiç bir yere varamayacaklardır.
zammı tasvip etmiyorum.. amma ve lâkin büyütmek anlamsız. hatırladığım kadarı ile 1 seneden fazla zamandır sigara vb. bilimum mallara zam gelmiyor. daha önce de böyle olurdu iyi hatırlarım, hatta daha sık zam gelirdi. haklı çıkarmaz tabii, zam oranı yüksek, orası ayrı. hükümetin "yunanistan gibi mi olalım" cevabı düşündürmüyor değil ama bu konuda hiç bir şey söyleyemem.
sözlükte yeni olmakla birlikte bu entrymle tüm kemocuları karşıma alacağımı biliyorum, ancak gerçek budur.
edit: tahmin ettiğim gibi tüm kemoculardan eksi yemişim. hey okuyan, sen de eksile durma.
Marmara Denizi'nin doğusunda 22 Mayıs 1766 Perşembe sabahı olmuş, 50 saniye boyunca süren 6.9 şiddetindeki depremdir. Deprem izmit'ten Tekirdağ'a kadar uzanan geniş bir alanda etkili olmuştur. Tsunami yaratmış, bu alanda önemli hasarlar meydana gelmiştir. 4.000'den fazla kişi ölmüştür.
istanbul'da; Topkapı Sarayı, Fatih Camii, Yedikule, Eğrikapı, Edirnekapı, şehir surlarında ağır hasar, Galata ve Pera, Kapalıçarşı, Ayasofya ve diğer camiilerde hasar meydana gelmiştir.
Deprem, Marmara'nın doğusunu önemli ölçüde etkilediğinden izmit'te ve Karamürsel'de ağır hasarlar gözlenmiş, tsunami dalgaları limanları kullanılamayacak hale getirmiştir.
Galata, Boğaziçi ve Mudanya kıyılarında deniz seviyesinde yükselmeler gözlenmiş ve Marmara Denizi'ndeki küçük adacıklar yarı-yarıya sular altında kalmıştır. Deprem Bozcaada, Selanik, izmir ve güney Balkanlarda da hissedilmiştir.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki bana yer kalmamış sende.
Bastığın toprak, oturduğun bank, içtiğin su, yediğin yemek.. Tamlar.
Ben seni daha çocuk sanıyordum, daha toy. Ama öyle değilmişsin. O kadar fazla gereksiz şey yerleştirmiş ki içine geçen zaman, birlikte olduğun insanlar, yaşadığın yer, arkadaşların.. Ben ne koysam taşıyor. Ne vermek istesem fazla geliyor, doymuş bebek gibisin.. Karnı tok olan bebek anlamaz ya ısrardan, yediremezsin ona midesinde olandan fazlasını.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki,
Sana anlatılanlara inanmışsın hep, pes doğrusu!Maziye döndüm, çocukken de masallara inanırdık biz. Yaşadıklarına inanmışsın hep yalanıyla, doğrusuyla.. Oysa ki bir katil de yaşadıklarına inanır, bir hırsız da, bir soyguncu yahut bir fahişe de. Katile "öldürmek ayıptır, günahtır!" desen namusum için, hırsıza "çalmak suçtur!" desen yaşamak için, soyguncuya bilhassa aynı, fahişeye "haya et, günahtır" desen mecburiyetten yaptım der. insan bir süre sonra yaşadığına inanmaya başlar, doğru olmasa da.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki..
Boşaltmak mümkün değil. insan hiç bardaktaki şerbeti boşaltmaya azmeder mi? Bardaktaki şerbet değil! Öyle olsa elimi dahi sürmem. Bardaktaki zehir. Zehri boşaltmak aklıma gelmedi hiç, hoş gelse de yapamazdım. Hep üstüne koydum, hep bardağı doldurmaya çalıştım.. Zaten doluydu, taştı.
Yıllar seni öyle doldurmuş ki..
Sen gibi davranarak denedim boşaltmayı, başaramadım. istanbul'un insanı yalandır kaideyi bozmayanlar hariç. Bozulmuş istanbul, aşk filmlerini orada çekmek bile saçma artık! Sana küfretmeyi, ezmeyi, hor görmeyi, kibir yapmayı, kavga etmeyi, birbirini üzmeyi aşk diye yaşatmış daha önce sevdiklerin. Elini tuttukların, kucağına yattıkların, öğütlerini dinlediklerin, hikayelerine bayıldıkların, sesleriyle uyudukların, esprileriyle güldüklerin, zamanı saydıkların, bir bebek ömrü verdiklerin sana benim verdiğimin ne kadarını verdi?
Sana benim verdiğimi kimse vermez, veremez. Ama seni istediğin bu olmadıktan sonra neye yarar?
Pamuk beyazım..
Desem ki yukarıda yazandan ne anladın eminim yine alakası yok dersin. Çünkü biri seni buna alıştırmış. Süt beyazdır desem alakası yok dersin. Gök mavidir, deniz derindir, Ocak serindir, bu kucak senindir desem..
Çünkü böyle alıştırmışlar seni, bunu hayal ettirmişler. insanın hayallerinden vazgeçmesi zordur bilirim.
Başka alıştırılmışız ikimiz de. Benim kahramanlarımın sadece kuru ekmekleri, birer bardak suları ve nadiren birer tane hurmaları olur. Senin kahramanların uçabiliyor, yüksek binalarda ofisleri, caf-caflı kostümleri var. Bir ferace var benim kahramanlarımın üzerlerinde, ayıp olmasa onu da giymekten alıkoyalar kendilerini. ikisi de kahraman işte gözümüzde, böyle alıştırmışlar. Ama benim kahramanım açlıktan ölse de kuru ekmeğini seninkiyle paylaşır. Seninki?..
Bizi böyle alıştırmışlar... Suçlamıyorum seni.
Benim yerimde sen olsaydın, benim okuduğumu sen okusaydın, benim yaşadığımı sen yaşasaydın sen de bu olurdun.
Düşünsene.. Ben senin yerinde olsaydım. istanbul'u ben yaşasaydım, ben olsaydım ağzından çıkanı kulağı duymayan, söylediğinin bini bir para etmez insanlarla ömür harcayan.. Sen gibi olmaz mıydım?
Bizi böyle alıştırmışlar..
Birimiz şehit haberi duyduğunda ağlamayı, diğerimiz hay ben böyle hükümetin demeyi huy edinmişiz.
Birimizi önemli bir işimiz olduğunda yağan yağmura sen nereden çıktın şimdi demeye, diğerimizi rahmet yağıyor barajlar doluyor bu yağmur bizim için demeye alıştırmışlar.
Birimize çarşaflı bir kadıncağız gördüğünde onunla alay etmeyi, ona gerici, yobaz demeyi öğretmişler. Diğerimize inancın bu özgürlükler ülkesinde bir tutsak, esir hayatı tadında yaşandığını..
Bizi böyle alıştırmışlar..
Ben kadın küfretmez diye bilirdim. Kadın oturuşuna, kalkışına, giyinişine, boyanışına dikkat eder diye alıştırdılar beni.
Kadın dediğin ince ruhlu, zarif olur diye öğrettiler bana. Ben kadını minnak bir tavşan yavrusu gibi hayal ettim, öyle alıştırdılar beni.
Kadın dediğin şeytan gibi erkek kalbinin en derinine nüfus eder diye öğrettiler bana. Aşkta şeytan olmalıdır kadın diye alıştırıldım ben.
Beni böyle alıştırmışlar..
Ben böyle değildim, senin için denedim sen gibi olmayı. Ama daha fazla dayanamadım. Sen de ben gibi olmayı deneme, biliyorum, dayanamazsın. Dolu birer bardağız sonuçta, fazlasını alamıyoruz.
Beni böyle alıştırmışlar..
Halâ birbirlerine oyunlar oynuyorlar, yeni stratejiler geliştiriyorlar, deniyorlar insanlar mutlu olabilmek için. Aşk birini kendine bağlamaya çalışmak değil, birine bağlanmaktır bana göre.
Beni böyle alıştırmışlar.. Aşkın birini kendine bağlamak olduğunu sananlar halt etmişler! Onlar bencil insanlar diye öğrettiler bana.
Ne desem boş..
içkici şarabından, keş afyonundan, hırsız çalmaktan vazgeçemez.. Vazgeçer ama az geçer.. Vazgeçer ama çok zaman geçer. Yıl geçer, dost geçer, aşk geçer..
Beni böyle alıştırmışlar..
Ben ol diyemem, sen de olamam. Beni böyle alıştırmışlar. Böyle alıştırmışlar beni.
Alıştırmışlar beni, böyle...
Az önce "2 gündür saçmalıyorsun" dedin. iki gündür bu okuduklarını saçmalıyorum, doğru. Sana göre saçmadır itiraz edemem, seni de böyle alıştırmışlar.
Bu yaptığın iş değil, yaşadığın hayat, taşıdığın aşk değil demek benim ne haddime? Seni de böyle alıştırmışlar.
--spoiler--
solcu olmamakla birlikte başlık yazarının tek bildiği kelimesini ikinci kez kullanmasıyla solcuların kendisine laf sokması için açık kapı bırakmış olduğu olaydır.
maksimum 16-17 yaşındaki kızla namus kavgasında bile ağza alınamayacak laflarla fantaziler yapan insan(!)lardır. sözün bittiği noktadır, insanın sinirden ağlayası gelir.
aramızda yaşarlar. belki her sabah selam alıp veriyoruzdur.
internet üzerinde kullanılan "asdsadasd", "dwqdwqdwq" veya "ksjadklwhqjlkdqw" gibi gülme şekilleri ilk moda olduğu zaman karşı tarafa aynen o şekilde güldüm, farkında değildim ama ortaya "şewakldawk" çıktı. o sırada yazışmakta olduğum rahmetli nur arkadaşım da "o ne demek" diye sorunca küçük bir gülümsemenin ardından facebook'ta kullanmaya başladım. sonrası malûm..
ana muhalefet partisini destekleyen spikere iktidar ya da aşırı milliyetçi yan muhalefet partisini destekleyen biri tarafından yapılmış bir şeydir büyük ihtimalle.
aptallığın sınırının olmadığını kanıtlayan başlıktır. her bokta saygıdan bahsedip aslında sıçılan bok kadar saygıyı hak etmeyen insanların konuştuğu konudur.