adam olsaydım ben, dünya bambaşka bir yer olurdu. görüşgah.
abanmayı gerektiriyor birindeki eksiklik. hiçbirimiz kendimiz olmazken hep ağzımızda külü düşmek üzere olan bir sigara gerçekliğinde "ben olsaydım"lar. düşürülüp kirletiliyor gerçeklik. öznesi bırakılıp gidilmekten ibaret o adam, çatısında edilgen fiiler. ben olsam tutardım, ben olsam sarardımın röntgeninde benim yapamadıklarımı da sen öde teşhisi, benim bencilliğimin ceremesini de sen son nefes gibi çek, çeksen ne var kuşkusu.
içtenliği kayıt altına alamayan bir dünya yaşadığımız. tartıya gelmiyor samimiyet. doğru bildiğimiz, sonrasında en doğru diye itimat ettiğimiz şey an gelip sen bunları ciddi mi sandın'a dönüşüyor. herkeste bir şaka çuvalı. şakaydı o. bu? bu da. budanıyor örtüsü inanabilmenin.
o şen kahkahaları benim görmüyor olmam ve hatta kahkaha atmadığına inanıyor olduğumu sanman, sanmam için çabalaman. yani akla düştükçe keder veren şey, gerçekten keder midir? yoksa keder dediğimiz kefli icat, bir biçim mi olmalıdır tam da hayatımızın ortasına oturtmamız gereken. dünyayla meşguliyetimizden artan kalan zamanlarda bizi düşündüren şey ne kadar bize ait? ne kadar yaşamamızla alakalı? kederin hakkını veremezken talep ettiğimiz huzur ne kadar nadan.
ben adam olsaydım üzüntü bulaşmazdı lokmaya. bir dalgınlık sarmazdı kimsenin gözünün ferini. tadı tuzu kaçmazdı akşamın. gözü pek bir adam masanın sandalyenin hesabını yapmazdı.
gözümüzle algıladığımız
gözümüze tapışımız
ard nedir bilmeyişimiz
tüm hesapları yapmış olmak
ölçüp biçip tartmak
kıymete bindirmiyor bizi.
gördüğümüz yalanı
görmediğimiz hakikate yeğ sayışımız
mütekabiliyetsiz bir isteği
görmezden gelişimiz.
adam olsaydım çayın demi, yemeğin tuzu. adam olsaydım sizin hep kendinize yontuşunuzu da görmezden gelirdim. "ya onun düşü?" demenizi beklemezdim. sizin olmayan eksikliğiniz, her şeye karşı koyabilmeniz, benimse boyun eğişim.
hangi itham, suç ve şart altında olursa olsun insan onuruyla bağdaşmayacak şekilde insanlara muamele etmenin karşılığı.
ister manevi, ister fiziki olsun her türlü işkencenin failleri ellerindeki kanı temizlemeden insanlığa bir adım dahi olsa yaklaşamayacaktır.
fikriyatı susmaktan fakir. kimin yerine kıpırdanıyor dudakların, kimin hangi söyleyemediğisin sen? olmayışsızlık, hep gidişsizlik. bir bıçak hayali yani, metalin cana değişiyle madde olur.
dikinin doğrusuna icaatlarıyla geleceğimizin aydınlık yüzü olan kemal kılıçdaroğlu'nun gediktepe için uygulayacağı parti programı. ben gidersem çömelmeyeceğim diyor. ayakta işemek bile kemal abiyle apayrı bir asalet.
yoktur, haftaiçi de gelmez olan tek üründür. bu kitle, hatta kist kendisine her şeyi meşru görürken, başkalarının birey olma özgürlüğüne dilleriyle sürekli tecavüz eder.
ülkeyi dikdatörlükten kurtarıp, özgür düşünce, özgür eylem fikriyatına taşıdığı iddia edilen bir liderin savunucuları kendilerinden başka kimsenin fikrine kıymet verilmesin istiyor.
ordu millet için yeri geldiğinde her türlü iktidara ve hatta diktatoryaya karşı laik türkiye cumhuriyeti'nin, vatanın bölünmez bütünlüğünün süper kahramanı iken bazen de eli kolu bağlı bir müessese olarak karşımıza çıkıyor. suç sende değil seni görende. ordunun gücü, tek kılıç darbesiyle yedi sinek öldürüşü, dünyaya kök söktürüşü dilimizdeyken verilen şehitlerin müsebbibi hükümetler olarak görülebiliyor.
ne kadar kibar tarifler yaptım. evde kesinlikle denemeyiniz.
işe yaramaz bir milletiz. elimizden bir şey gelmez. boş bir masa bulsak, ordan emekli olmaya niyet ederiz. vatana millete bir katkı sağlamayız. sadece hükümet çok rererörö deriz, hep aynı zihniyete oy veririz.
kendini aydınlanmış sanan ama aslında aydınlanmış numarası yapan böyle bir millet daha var mıdır bilemem. beyin bilir. o da bizde yok. bende var diyen varsa gelsin, üleşelim.
götümüzü kaşıyarak bak anam babam kaç tane şehit verdik iki ayda deriz ama kutsal vatanın bölünmez bütünlüğü için hiç bedel ödemek istemeyiz. askere gidince bir an önce kurtulmak isteyen bin küsür adamla bir arada epey bir zaman geçirdim. vatanını diliyle bu kadar seven başka millet var mıdır bilmem. bilen varsa uluslararası diyaloga hazırım.
bir şey elde etmek amacıyla girişimde bulunmak diyor tdk. yer miyim lan. bu masumluğu nereme sokayım ben. laz ahmet konuş da de ki "s.kilmedik bir kulağımın arkası kaldı. onu da burda s.ktiriyorum."
ilk konuşma doğrudanlık üzerine olup da son konuşma tamamen ima olunca insan kideğişimin gücüne şaşıyor.
ben artık başka birini seviyorum diyemeyen herkes "sen artık beni seeemiyosun, seeemiyosun, seemiyosun" diyor.
biriyle tanıştım de mesela. olur mu olmaz. bana biraz zaman ver olur onun adı.
senden hemen kurtulmak istiyorum de ciğerparem. bana dünyayı bağışlamazsan giderim demek yerine.
seni derin bir algıyla cezalandırmışlar. her şeyden biraz anlamasan ne var.
sıkıldın biliyorum sayın yazar.
eve dön şarkıya dön kalbine dön!
primi şaklabanlığa vermek gibi güzide özelliklerimiz var.
maymunun maymunluğu ilgiye duyduğu meraktan geliyor. senin acıyan gözlerle ona bakıyor olman veya laf yetiştirmeye çabalaman maymunu zerre kadar alakadar etmiyor. "ne göt etcem şimdi" dedikçe bıçaktaki yağı ekmeklerine sürüyorsunuz.
örneğin iki kişinin tecavüze yeltenmesiyle alakalı olarak kişinin vazgeçmesi yeterli olmayacak diğer kişinin de suçu işlememesi için çaba göstercektir. bu çabanın takdirir somut olaya göre değerlendirilecektir tabi.
canım ülkemin sevdiğim hukukunun kalıba uydurulmuşu.
kanun adamlarınının kanunsuzluğundan daha büyük yıkımı ne sağlayabilir?
utanç duyulacak yerde o değişmez kabalık: sen benim kim olduğumu biliyor musun?
dükkanının önüne arabasını parkeden savcıyla tartıştığı için dükkan sahibine trafik cezası kesiliyor. polisi çağırıyor savcı. ceza kesilmiyor aslında, ceza uyduruluyor.
bu zeka seviyesi düşük öküzler, öldü lan bu öldü diye kahkahasının etkisiyle osururken, adını andıkları adamın kimin için ne ifade ettiğini düşünmezler.
bak şimdi ne komiklik yapacağım hayvani düsturuyla milleti ayaklandırırlar.
kimisi ne diyeceğini şaşar, kimisi çayı döker kolunu bacağını yakar ama öküz kendine hakim olamamaktadır, ardarda öldü öldü diye süper şakasına devam eder.
sonuç mu? bir kaç dakikalık şoktan sonra telefona sarılırsın, sorarsın iyi olduğunu anlarsın.
birilerinin ebesini kolun ve bacağınla anarsın.