çok sıcak, çok tatlı dizidir bu, diğerleri gibi bi soğukluk yok. diziyi tanımadan ilk izleyişte biraz sabırlı olursanız sonrasında ne kaliteli olduğunu anlarsınız. samimi ve kalite olmasının dışında, dizide çok da güzel espriler geçmektedir. işte birini spoilerlıyorum hemen, 16. bölümde denk gelinmiştir efem:
--spoiler--
ali ustamız, oğlunun kendisine hediye olarak aldığı makas setini, ucuzluktan alındı diye bilmektedir. ha bunu da kendisine söyleyen oğludur zaten. çünkü bu bölümde bi pahalı hediyeler alma ekolü vardı ve ali usta buna kızmaktaydı. neyse, bir süre sonra ali usta kullandığı bir makası geri kutusuna koyayım derken, kutudaki fiyat etiketini görür. etikette "800 $" yazmaktadır. ve işte gol geliyor, sıkı durun*:
"sekiz yüz ış mı?! sekiz yüz! sekiz yüz ış diyor yauv?!!"
--spoiler--
tabi böyle anlatarak olmuyor, o tepkiyi görün diye hiç bir masraftan kaçmadık efem. işte buyrunuz, videoyu 2:10 süresine getiriniz ve görünüz. hürmetler efendim. saygı bizden...
yeni yazardır. ayrıca benimdir de. an itibariyle 38 oyum vardır ama hala gelmemiştir. hani çok da meraklı değilim allahıma bin şükür, gencim, güzelim, seni uuserim ama insan da merak ediyor yani. reyting kokan hareketler bunnar hocam. *
aldığı parayı sonuna kadar hak eden insandır. siz gidin o kadar saçma sapan hizmete gözünüzü kırpmadan paraları verin, ama onları sorgulamayın da gelip bi imamın* kazandığı parayı sorgulayın. kendisinin ilim ve tecrübesine saygı duyarak, daha çok ecirle ibadet vazifesini yerine getirmelerini sağlayacak bir lidere ihtiyaç duyuyor nice insan, nam-ı diğer: cemaat. işte burda ihtiyaç duyulan kişi imamdır. ve onun yaptığı da bir hizmettir. yoksa ne olacaktı? "arkadaşlar hadi cemaat olalım da ibadetimiz 27 kat sevaplı olsun" dediğinde biri, "e kim imam olacak?" tartışmaları yaşanacak ve sonu çoğu zaman hüsran olacak; dinden, ibadetten soğuma, uzaklaşma gibi şeylerle bitecekti. ama bak adamlar ne güzel bulmuş di mi? gidiyorlar camide imam hazır ve nazır onları bekliyor. başka işi gücü yok mu bu adamın? Allah Allah! ilginç! neyse. şimdi bu adamlar böyle bir hizmeti almak için para da ödemediklerine göre bu ödenen maaşları da devlet üstlendiğine göre üstüne üstlük bu bir devlet hizmetidir. şimdi bu adam her gün camide namaz kıldıracak, caminin her işiyle ilgilenecek, edecek de aç mı kalacaktı? bu kadar işi yapıp başka bir iş yapması da beklenmeyeceğine göre bu adam geçimini nasıl sağlasın? peki ya onca sene okuduğu ilimler nasıl oluyor da böyle bir anda çöpe atılabiliyor? iki kelimeyi bir araya getiremeyen nice insan başımıza milletvekili olup onun on katı parayı her ay cebe indirmiyor mu? sen git bunu sorgula önce. milletvekilinin yaptığı da bi vatana hizmet imamın yaptığı da. değil mi? bırak, herkes ne yaptığını bilir adamım, devlet kimseye durduk yerde maaş bağlamaz. sen bunu dert etme.
predit: ben milletvekilleri aldıkları parayı hak etmiyor demiyorum. bunu önceden belirteyim de edit büdüt yaptırtmayın adama sonra. madem burdaki düşünce biçimi insanların nasıl para kazandığını sorguluyor, bundan önce daha sorgulayacak o kadar şey var ki! hey gidi sözlük hey...
bundan uzuuun seneler önce, web tasarımını ilk öğrendiğim zamanlardı... ilk karşıma çıktığı zaman, kolay hatırlamak için, bu arkadaşa, nabersibop* demiştim. tabi ki haliyle cevab veremedi ama şimdi bakıyorum da aradan yıllar yıllar geçmiş ve ben hala ona nbsp değil de nabersibop diyorum. belki bir gün dile gelir de "iyilansendennaber"* der ümidiyle. kim bilir?.. *
birisi size seslendiğinde verebileceğiniz en güzel cevaptır. ******
ama şunu da mutlaka yapın derim. yapmanızın saygısızlık olmayacağı kişilere tabi, "efendim" dediği zaman ona "efendinim tabi! şimdi de sana emrediyorum şunu şunu yap" gibi şeyler deyin ve onun o andaki yüz ifadesini, dumur anını falan dikkatle takip edin. anlatılmaz, yaşanır bi'şey bu. iğrenç espriymiş, değilmiş falan, sallayın ya, kimin umrunda? o yüz ifadesi görülmeye değer be anam. *
şimdi de gerizekalılar için venn şeması üzerinde anlatıyoruz:
- artıııı...
+ efendim
- efendinim tabi. bla bla bla...
+ ... (işbu üç nokta, hem yazıyla anlatılamadığı için hem de kişiye göre değiştiği için belirtisiz sıfat tamlaması anlamındadır.*)
bence dünyanın en iyi filmidir. o yüzden üstüne hiç yorum yapmıyorum ve sadede geliyorum. filmin ismi, uzunluğuyla ve şiirsel etkisiyle en yakın arkadaşımla aramızda espri konusu olmuştur. hiç beklenmedik bir anda, çok ciddi bi'şey söyleyecekmiş izlenimini karşıya verdikten sonra başlarsınız; yavaş yavaş ve kısık sesle: eternal sunshine of the spotless mind. karşı tarafın durumu anlayana kadarki yüz ifadesi gerçekten görülmeye değerdir. gerçekten...
son bölümünde*yaşar'ı cazibe'nin sevgilisi sanan kemal, gerçeği anladığı anda ağzından şu kelimeler dökülmektedir:
"bebek oldum şu anda. bebek oldum bebek yani."
haklı olarak*** bi'çok kişinin burdaki espriyi kaçırdığını zannediyorum.
şöyle ki, ilk bölümleri izleyenler bilirler, bebekli bi' bölüm vardı, kemal ve barış aralarında bebek bebek diye konuşurken, patronlarına yakalanıyorlardı ve kemal patronuna, "efendim biz barışla kendi aramızda totoşa bebek diyoruz da" diyerek durumu kurtarıyordu. işte son bölümdeki espri ordan gelmektedir. yani üstteki repliği son kullanıcıya çevirirsek, son hali şudur:
"göt oldum şu anda. göt oldum göt yani"
işte bu diziyi bu yüzden seviyorum. sansürün had safhada olduğu ülkemde, diğer diziler gerektiği durumlarda, ya işi küfre bi' bip koyarak hallediyorlar ya da hiç küfür kullanmamayı tercih edip geçiştiriyorlar. lakin bu dizide ise, böyle cin kelime oyunları yapılarak karakterlere istediği söyletiliyor. şimdi bunun üstüne kim ne derse desin, günümüzde nadir üç beş kaliteli dizi varsa bu da onlardan biridir. buraya gelip iki kelimeyle "kötü dizidir" deyip geçenlere de gene diziden, yukarıda anlattığım örnekten daha güzel bi' kelime oyunuyla cevap vereceğim: beğenirseniz ekime beğenmezseniz kasıma.
naughty dog'un uncharted serisinin üçüncü oyunu. oyun ilk trailer'ıyla birlikte bir haftadır playstation store'da ve üstelik bir de arkaplanda da tema olarak bangır bangır ben geliyorum diyor. şahsi kanaatimce uncharted, konsolda god of war serisinden sonraki en güzel seri. hele ikincisi gibi harika bir oyunu oynayanların, üçüncüyü kaçıracaklarını hiç sanmıyorum.
bu arada buyrun bahsi geçen trailer:
]
ha unutmadan, trailer'da da görüldüğü gibi daha çok bekleyeceğiz çünkü çıkış tarihi olarak 11-1-11 denmiş. yapmayın şunu! 11.1.11 deyince insan 11 ocak 2011 diye "lan yoksa?" oluyor bi' an. gün - ay - yıl sırası dururken ay - gün - yıl sırasıyle tarih yazmıyorlar mı nası kıl oluyorum, nası?! ... neyse ... * predit: yalnız adamlar işi geliştirmiş arkadaş. benim izlediğim videoda -tam olarak hatırlayamadım- ya autumn 2011 ya da november 2011 yazıyordu.
kardeşlerimin küçükkenki deyimiyle: sisinek. harbiden bilmeyerek de olsa çok iyi isim babalığı potansiyeli varmış bu çocuklarda. kısaca "bi si.... ol git be sinek" demişler, hem de tek kelimeyle...
durun. durun. bi tane daha hatırladım. bu da gene kardeşimden geliyor. ruhsar diye bir dizi vardı ya hani, işte onun jenerik şarkısından:
doğrusu: gel şöyle otur ruhsar yanı yanı başıma "görsün millet" hayal gerçek "yanyana"
anlaşılan: gel şöyle otur ruhsar yanı yanı başıma "göğsümü dinle" hayal gerçek "yarıya"***
bi tane de kardeşimden geliyor. ne gülmüştüm be buna. keşke ben de bu çocuk kadar komik olabilsem. *
doğrusu: aç gözünü "daha vakit erken" gör şeytanın "gör dediğini"
anlaşılan: aç gözünü "dağa bağa giderken" gör şeytanın "görmediğini"**
edit: düşündüm de son kelimeyi iyi anlıyormuşum aslında ya. hani şeytanın görmediğini bile görmek, şeytanın gör dediğini görmekten de uyanık olmak falan... neyse üstad öyle demişse bi' bildiği vardır. hem deyim o şekilde tabi. evet. ben bsg olayım en iyisi...*
her resim aynı zamanda bir fotoğraf olmayabilir ama her fotoğraf aynı zamanda bir resimdir. bu yüzden resme fotoğraf demek hata olabilir ama fotoğrafa resim demek doğrudur.