eldeki kısıtlı (görece baya baya kısıtlı hem de) kadroya, iç saha dezavantajına ve maşallah sezonda 11 kırmızı kart sayısını görebilmiş bir takıma;
son birkaç haftaya kadar şiddetle şampiyonluk havasını solutabilmeyi başaran,
avrupada "gruptan zor çıkar" denmesine rağmen bırak gruptan namağlup çıkmayı, liverpool gibi bir takımı her iki maçta da süründüren,
teknik direktörlük değil "hocalık" yapan,
beşiktaş takımını "takım" yapan slaven biliç'e, ancak ve ancak kadir kıymet bilmez, skora ve başarıya odaklı taraftar kitlesinin haykırabileceği söz öbeğidir efendim!
beşiktaşlıyım,
sevinmek için sevmedik zihniyetindeyim,
zamanında; gordon milne'nin de son haftalarda gönderilmesi konusunda baskı varken, sabredip hocanın arkasında duran süleyman seba'nın sakinliğindeyim.
biliç muhtemelen gidecektir ancak, şu olsa şöyle olurdu bu olsa böyle olurdu tatavalarından vazgeçin bir zahmet.
azıcık saygı..
abdülkadir aksu'nun oğlu murat aksu'yu başkan yapmamak için başına gelecek belayı bilerek yıldırım demirören'i başkanlığa getirmiş,
kendi stadını kendi imkanları ile yapmaya gayret eden,
taraftar grubu gezi davalarında yargılanan bir takıma bok atmak amacıyla;
kaynak diye de "sabah" gazetesini göstererek zırvanın da ötesine geçebilmeyi başarabilmiş başlık.
ne zorunuza gitmiş be kardeşim beşiktaş'ın ruhuyla mücadele etmesi? stadı yok,mali kaynaklarda sıkıntı yaşıyor, ufacık bir sorunda kapısına taraftar koşuyor, kartal yuvası mağazalarını dolduruyor, dünya genelinde duruşuyla takdir görüyor diye ne çok zorunuza gitmiş?
şikeci demeye çalıştınız, takım paşa paşa gitti kupasını teslim etti, kupa finalinde şike yaptığı iddia edilen topçulardan biri gol attı, biri asist yaptı, şike denilen kupayı penaltılarla kazandık, utanmadınız şikeci dediniz olmadı.
parası yok, millete el açıyor dediniz, aslanlar gibi kendi taraftarının da desteğiyle kazıya kazıya "feda" diyerek tekrar bir yerlere geldi gene olmadı.
stadı olmadan üç kulvarda görece fenerbahçe ve galatasaray'a nazaran daha kısıtlı bir kadrosu olmasına rağmen dişe diş mücadele gösterdi gene olmadı.
bu takım, süleyman seba'ları, baba hakkı'ları, vedat okyar'ları verdi futbol tarihine gene olmadı.
kala kala,özellikle taraftar grubunun aleni bir şekilde karşı olduğunu belirttiği iktidara mı yamamak kaldı size bu klübe bok atmak için?
karaktersiz bazı fenerbahçe taraftarlarının iki takımı da "şikeci" olarak nitelendirdiği maç.
utanmaz, arlanmaz, şeref yoksunu karaktersizler yapabilir zaten ancak bu tarz yorumları.
karakter sahibi fenerbahçeli arkadaşlarımı ayrı tutuyorum. ha keza en yakın arkadaşlarım arasında da birçok fenerli vardır ama fenerbahçeliliğin de bir duruş olduğunu kanıksadıklarından başka takımlara bu şekilde hakaret etmezler.
şampiyonluk yolunda bir engel daha geride kaldı. adım adım şampiyonluğa.
ciddi manada bende hayal kırıklığı yaratan platform.
sözlük değil de forum haline gelmiş olması zaten artık bariz ancak ne zaman siteyi açsam sol framede yer alan başlıklar illa ki canımı sıkıyor, hevesimi kaçırıyor resmen.
başlıkları da sınıflamak lazım aslında;
mesela abazanlıktan ölmek üzere olan, gerçek hayatta bir kızın elini bile tutabilmiş olmasına kesinlikle şüphe ile baktığım beyin fukaralarının açtıkları başlıklar. an itibariyle sol frame örnek;
avmye giden kız kaşardır
meme ucu kapıya sıkışan kız
terlikle markete giden kız kaşardır
3d tshirtle memesi olan kız
marketten göstere göstere kaşara alan kızın amacı
siyasi konularda da amacın tanım ve de karşıt da olsa fikir beyan edilmesinden daha ziyade kuş kadar beyinlerle insanların dillerine, dinlerine, inançlarına saldıran bir tutum ile harmanlandığını görmek troll sayısının bu platformda da baya fazla olduğunu söylüyor. sıklıkla kafanın bozulduğu konular; chp, islam, ateizm gibi konular. amaç sadece trolleyip sinir harbi yaratmak.
"akıl" vermiş sana allah, düşün diye ama;
senin kuş kadar beynin, buradan gönlünce arkasından salladığın ama karşında görsen muhtemelen daha dokunmadan 3 saniye içinde boşalacağın karşı cinse çalışıyor ya da dünyada tüm dertler bitmiş gibi allah ile kul arasında gizli kalması gereken, kimsenin de karışmaya haddi olmayan inanç meselelerinde "en iyi biz biliirriiizzz, biiiizzzz!" zihniyetinin takipçisi olarak denyo denyo yorumlar yapmaya yarıyor!
kaliteli olmasını umduğum bir sözlüktü. googleda arama yaptığında gerçekten de uludağ sözlükten de illa bir şey karşıma gelir diye beklediğim bir platformdu yalan yok. can sağlığı diyelim.
babasının "seni artık okula göndermeyeceğim." demesi üzerine intihar eden ve 2 gündür yoğun bakımda kaldıktan sonra bu sabaha karşı vefat eden genç kızımız.
yalnızca 16 yaşında.
allahım aklımıza mukayyet ol.
bu genç ölümler her seferinde şükretmeyi ne kadar az bilen varlıklar olduğumuzu hatırlatıyor bana.
"türlü türlü cefanın adını aşk koymuşlar." der Yunus Emre.
sanırım başlık altında tartışılan aşk da bu.
zaten "ilahi" aşkı tartışabileceğimizi de adına herhangi bir sözcük yakıştırabileceğimize de ihtimal dahi vermiyorum.
başkomutanlık yasasını bilirsiniz tarih sever gençler. kurtuluş savaşı'nın verildiği günlerde kurulan tbmm içerisinde öyle kitaplarda anlatılan gibi atatürk'e tamamen sadık insanlar yoktu. kurtuluş için yapılması gerekenleri tartışanlar yanı sıra padişaha bağlılığı halen daha savunan insanlar da vardı. işte bu tartışmaların içerisinde "başkomutanlık yasası" ele alındı.
nedir bu başkomutanlık yasası? açıklayalım efendim. yasaya göre savaş ahvali içerisinde bulunan milletin kaderini tayin etmek adına verilecek kararlarda geç kalmamak adına, kurtuluş ordusu komutanı mustafa kemal'e bir yetki veriliyordu: "söylediği söz yasadır!"
şimdi şunun üzerinde biraz düşünmeniz yararlı olacaktır. ağzından çıkan her söz yasa olarak kabul edilen bir insan.
kudreti görebiliyor musunuz? mustafa kemal'in yasanın kabulünden sonraki konuşmasında yer alan bir ifadeye dikkat çekmek isterim.
"başkomutan olarak, bir asker sadakati ve itaati ile yüce meclisin hizmetinde olmaya devam edeceğim."
süreli olarak kabul edilen yasanın tekrar ele alınması sürecinde Kütahya-eskişehir savaşlarının kaybedilmesi, yunan birliklerinin polatlı'ya kadar ilerlemiş olması ve de mustafa kemal'in anadolu insanından neredeyse canı dışında herşeyini isteyen yasaları sebebiyle;
(ayağındaki çarıkları "kemal'in ordusuna feda olsun" diyerek bağışlayan emirdağlı deli battal'ı hatırlayın)
sert tartışmalar yaşanmıştır ve süre uzatımıyla ilgili görüşmelere giderken genel kanı yasanın uzatılmayacağı şeklindedir.
mustafa kemal'in hitabetinin kuvvetini ve liderliğini işte bu andan sonra anlayabilirsiniz. meclisin çoğunluğunun görüşmelere geçmeden önce karşı çıktığı yasa, kemal'in efsanevi konuşması sonucunda "oy birliği" ile kabul edilmiştir.
şimdi düşünün. ağzından çıkan her söz yasa kabul edilen bir insan kendisini halife ilan edebilir miydi? isteseydi bunu yapabilir miydi? yorum size ait.
ama düşünürken şunu unutmayın. mustafa kemal tarihin gördüğü en büyük devrimciydi.
ve laiklik, onun inancında ülkenin batı medeniyetleri ile mücadele edebilmesi açısından en büyük devrim olmalıydı.
bu devrimi gerçekleştirebilmek için tüm islam aleminin liderliğinden vazgeçmiş midir sizce?
dünya liderliği;
kendi pozisyonu için memleketi yangın yerine çevirmeyi göze alanlara değil,
geleceği inşa edebilmek için ömrünü memleketine verenlere yakışan bir sıfattır kanımca.
Çarşı flamaları ile mitinge gelen denyoların, a harfini her daim anarşinin a'sı şeklinde sembolize eden gerçek çarşı ile alakalı olmadığını bilen her aklı selim türkiye cumhuriyeti vatandaşının;
yine yeniden provokasyon ve mağduriyet yaratma çabasındaki baağğğzzııı çakalların kıçından uydurduğu bir bayrak olduğunu şıp diye anladıkları bayraktır efem.
ulan bi bok yiyosunuz biraz özenerek yapın anasını satayım. o nasıl zülfikar, çıkartma mı o ne?
alevi - sünni kavgası yaratamayacaksınız bu ülkede. şerefsizler sizi!
berkin'in katillerini vermemek adına kurban edilen savcımız.
3 kurşun başında, 2 kurşun vücudunda demişti Cumhurbaşkanı. Rehin alanların o kadar kurşun sıkmış olmasına ihtimal dahi vermiyorum. Kendisini rehin alanlar ile birlikte gözden çıkarıldığına inanıyorum şahsen.
savcının mütalaasının akabinde tüm sanıkların beraatine karar verildi.
darbeci bunlar diye diye onca insanın günahını alan şerefsizler, bu haksız suçlamalar karşısında canına kıyan askerlerin ahı nasıl çıkacak acaba hiç düşündünüz mü?
bu iftiralara körü körüne inandınız, bu millete yıllarını, hatta yeri gelmiş canlarını veren o onurlu insanların arkasından konuştunuz, haksız ithamlarda bulundunuz, zulme susan dilsiz şeytan oldunuz yeri geldi o şeytanlarla bir oldunuz.
şimdi paralel dediklerinizle kol kola bu davaların savcısıyım diyenlerin peşinden koştunuz.
onuru için can veren insanların ahı iki dünyada da yakanızı bırakmasın inşallah.
kumpas iddialarının savcı tarafından da teyit edilmesi ile eş anlamlı olan bir durumdur.
haber şu şekilde;
-Yeniden görülen "Balyoz Davası"nda mütalaasını açıklayan savcı, "Dosyadaki dijital verilerin delil vasfına sahip olmadığı anlaşılmıştır. Sanıklarla, suça konu dijital veriler arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır" dedi. Savcı, Çetin Doğan, Dursun Çiçek, Engin Alan, Ergin Saygun, ibrahim Fırtına, Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 236 sanığın tamamı için beraat istedi.-
hdp'nin barajı aşacağı ve batı illerden de milletvekili çıkaracağını düşündüğüm seçimdir.
artık türkiye partisi olmanın vakti gelmiştir diye düşünüyorum.
düşünmekten öte temennim de budur.
albert hoffman tarafında tesadüfen bulunmuş, cia tarafından savaş silahı olarak kullanılabilir mi diye araştırmaları yapılmış,
çiçek çocuklar olarak bilinen nesli şekillendiren halk arasında asit olarak bilinen halüsinojen maddenin adıdır.
bilimsel araştırmalara göre bağımlılık yapmadığı kanıtlanmış olduğundan uyuşturucu olarak sınıflandırılmaması gerektiği savunulur ancak çiçek çocukların varlığının abd hükümetini tehdit aşamasına gelmesi sebebiyle uyuşturucu sınıfına alınmıştır.
one flew over the cuckoo's nest'in yazarı olan ken kesey'nin "fırsat bulukça kullanırım" dediği ve de kitabının ana karakterinin de bu maddenin kullanıcısı olduğunu dolaylı yoldan anlattığı maddedir.
edit: maddenin şeytana tapınma ayinlerinde kullanıldığını, beyni ele geçirmekte kullanıldığını falan zırvalayanlara inanmayınız.
maddeyi kullanan oxford üniversitesi profesörlerinden birinin beyanatı şu şekildedir: "hayatımda yaşadığım en büyük dini deneyimdi."
duyduklarınız ile değil araştırıp okuduklarınızla bilgi verin he olmadı deneyimlediklerinizle!
bir yerden birşeyler duyup şeytan ayini falan diye götünüzden sallamayın.
ilk 30 saniye hadi bilemedin 1 dakika içerisinde mülakatı gerçekleştirenler tarafından sonucuna karar verilen eylemdir.
çok kısa sürdü olmayacak, çok uzun sürdü beni çok sevdiler kesin olacak gibi saçma sapan düşüncelere girmeyiniz.
çapraz mülakat tekniğine özen gösteriniz, mülakatı gerçekleştiren insanlar hakkında ahkam kesmeyiniz.
edit: kesin torpil var diyenlere itibar etmeyiniz, kesin torpilli olanlar alındı diye milletin arkasından iftira atmayınız.
özel sektör torpil konusunda çok hassas davranır, işine yaramayacak adamı almaz. alırsa da işi sıfırdan öğreneceği ve muhtemelen alım yapmayı bile düşünmediği rütbesiz olacağı bir pozisyona koyar. çat diye orta ve üst düzey yerlere alınmazlar.
afferim çocuklar ama geliştirmeniz gereken kısımlar da var dediğim kitledir.
zira en çalışılmayacak gün sınavdan bir önceki gündür.
(bkz: sınavdan bir gece önce sex drugs and rocknroll)
kendisinin safkan türk olduğunu zanneden zavallı zihniyetin önermesi olabilir ancak.
ulan o çok övündüğün osmanlı ecdadını bi araştır bak bakalım onca padişahın hangilerinin anneleri türk kökenliymiş bir bak.
allahın polonyalısını alıp müslüman bir isim verince olmuyo o işler maalesef.
öz türk diyorlar bi de andavallar. sanki dünya üzerinde hiç tamamen saf kalabilmiş bir "ırk" varmış gibi.
allahım benden al da olmayanlara ver dedirten fikirdir aynı zamanda.